Açık Oturum’un bu bölümünde Göksel Göksu’nun konukları siyasetbilimci Edgar Şar ve Sezin Öney ile ekonomist Güldem Atabay. Türkiye’deki siyasal ve toplumsal muhalefetin konuşulduğu programda, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan sürecin önümüzdeki dönemde nereye evrileceği ve iktidarın tutumu ele alındı.
18 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve 19’unda çalışma arkadaşlarının önce gözaltına alınıp ardından tutuklanmasının toplumdaki fay hatlarında yol açtığı kırılmanın tartışıldığı programda, siyasal ve toplumsal muhalefetin tutumu ele alındı.
Toplumsal muhalefetin sergilediği direncin mevcut koşullarda sürdürülebilir olduğunu değerlendiren Edgar Şar, “Yaşanan süreç Türk siyasetine yeni bir yön verecek güçte mi?” sorusunu dünya örnekleriyle kıyaslayarak cevapladı. Ekrem İmamoğlu’nun siyasetten tasfiye edilmediğine dikkat çeken Şar, “İmamoğlu derdest edildi” dedi.
“Pozitif gündeme ihtiyaçları var”
İktidarın geri adım atmasının, mevcut tutumu sürdürmesi halinde kendi bekası açısından daha büyük bir tehlike görmesi durumunda mümkün olabileceğini söyledi:
“Bu direniş bir şekilde devam ettiği için, buradan geri adım atmasının yolu ancak bunu devam ettirmenin bekası için daha büyük bir tehlike olduğunu görmeleri olabilir, mantıken. Henüz bu noktada bir değerlendirme yaptıklarını düşünmüyorum. Onların yaptığı değerlendirme, şu an attıkları bu radikal adımdan sonra oluşan statükoyu normalleştirmek ve mümkünse muhalefetin önemli bir bölümünün bunu kabul edip yoluna o şekilde devam ettiği bir konjonktürü onlara alıştırmak. Dolayısıyla bu konunun etkileyemeyeceğini düşündükleri diğer siyasi konularda belli adımlar atmak isteyeceklerdir. PKK’nın kendini feshetmesi, silahsızlanması, yani PKK’yı yenmiş olmanın yaratacağı, ‘siyasi gündem’ mesela bunlardan bir tanesi. Çünkü bir pozitif gündeme ihtiyaçları var. 19 Mart’tan itibaren çok ciddi bir negatif gündem var. Ve ülkedeki diğer pozitif gündem oluşturabilecek konuların hepsi de bu negatif gündemden etkileniyor bir şekilde. Aynısı bu silah bırakma konusu için de bugüne kadar geçerli oldu. Yani Dem’le kurdukları ilişki, hatta Sırrı Süreyya Önder’in vefatı ve sonrasındaki törenlere bile 19 Mart meselesi damga vurdu. Bunu da iktidar sağlıyor. Çünkü iktidar bu konuda bir noktada halkı ikna etmek için saldırmaya kendince devam ediyor. Saldırı devam ettikçe direniş alevleniyor bir bakıma. Dolayısıyla bu konuda sönümlenmiyor. Sönümlenmedikçe negatif etkisi devam ediyor. O devam ettikçe de diğer pozitif gündemler oluşmuyor. Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la belli bir fikir ayrılığına düştüğüne kadar iddiaların ortaya çıkmasının asıl sebebi de bu.”
Ekonomik kayıp
19 Mart sürecinin ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisini değerlendiren Güldem Atabay da, İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan sürecin ülke ekonomisi üzerinde yarattığı tahribatı rakamlarla ortaya koydu:
“Nisan sonu itibarıyla bizim yaptığımız bir çalışmaya göre sadece dövizdeki 1 TL’lik artış sebebiyle özel sektörün dış borcundaki artış yaklaşık 370.2 milyar TL oldu. Kamunun dış borç stoğu arttı. İç borç stoğunun dövize endeksli kısmı oynamış oldu. Kamu-özel işbirliği gelir garantileri var, biliyorsunuz döviz kurundan oluşan. Orada da 210 milyar dolar kamuya eklendi. Sabit faizli iç borçlanmanın ağırlıklı ortalaması değişti. Tahvil faizleri bir anda 5 puan kadar yükseldi. Bunların kamuya toplam maliyeti — özel sektörü geçelim — şu anda 1.1 trilyon TL oldu. İmamoğlu’nun tutuklanmasının sürdürülebilmesi adına büyümeyle beraber 2 trilyon TL kaybettik.”
Bu maliyetin Türkiye ekonomisi için çok büyük olduğunu söyleyen Atabay, “Böyle bir ortamda da seçime gidilemeyeceği için hükümet bunların tam tersi adımları atmak isteyecek. Ne zaman? Kasım 2027’yi biz genel seçim tarihi alırsak, erken seçim tarihi herhalde 2026’da bir seçim ekonomisinin başladığını göreceğiz. Enflasyonu düşürmekte çok başarılı değiliz. %30’un üzerinde kalması çok büyük bir olasılık, %35’ler civarında bu sene” dedi.
Sezin Öney de Sırrı Süreyya Önder için AKM’de düzenlenen törenin ardından CHP lideri Özgür Özel’e yapılan saldırı üzerinden “Karşımızda maço bir yapı var” değerlendirmesini yaptı. Toplumsal olarak gelinen noktayı bir varoluş mücadelesi olarak değerlendiren Öney, “Toplum, muhalefet ne yaparsa yapsın, ileri gitmek zorunda” dedi.
Toplumdaki duygusal örselenmenin ve ekonomik krizin etkilerinin nasıl aşılabileceğini de değerlendiren Öney, “Nasıl aşabiliriz? Emekli maaşlarına zam yapılır, asgari ücrete zam yapılır vs. Ama öyle bir yokluk da yaşanıyor ki, asgari ücrete yüzde yüz zam yapsanız ne olacak? O nedenle iktidar da artık kronik sorunlarında kendisini boğduğu için çıkmanın imkânı yok. Bambaşka bir yapıya dönüşmesi lazım. Bu da olacak bir iş değil. Yapısal olarak feshederek yepyeni bir şeye dönüşmesi lazım. O da ancak zarar verdiği kişiden, yani toplumun genelinden bir süre uzaklaşmakla olabilir. Ama iktidarın asla böyle bir niyeti yok; kendimi temize çekeyim, yeni bir şekilde karşılarına çıkayım, tedavi göreyim, rehabilitasyona gireyim gibi bir niyeti asla yok” diye konuştu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.