Ruşen Çakır, Yoksa Ekremci mi oldum? başlıklı videoda Ekrem İmamoğlu’nun siyasi rolüne ve önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ruşen Çakır, 19 Mart süreciyle birlikte Ekrem İmamoğlu’nun siyasi etkisinin arttığını vurguladı. “Ekrem İmamoğlu geliyor, geldi aslında ve Erdoğan 19 Mart’ta onu engellemeye çalıştı. Tıpkı zamanında kendisini engellemeye çalışmaları gibi.” dedi.
Ruşen Çakır videoda, “Başlıkta dediğim gibi Ekremci, İmamoğlu’cu falan değilim. Hiç böyle
bir derdim yok. CHP’li değilim. Onu defalarca söyledim, bir daha söyleyeyim. Yedi sülalem
CHP’li ama ben hiçbir zaman olmadım. Olmaya da niyetim yok açıkçası” dedi.
Ruşen Çakır, 19 Mart süreciyle birlikte Ekrem İmamoğlu’nun siyasi etkisinin arttığını vurguladı. “Ekrem İmamoğlu geliyor, geldi aslında ve Erdoğan 19 Mart’ta onu engellemeye çalıştı. Tıpkı zamanında kendisini engellemeye çalışmaları gibi.” dedi.
Çakır sözlerine şöyle devam etti, “Bazı isimler diyorlar ki ‘o tarihle benzetme, o tarihte iyi kötü bir demokrasi vardı’, yoktu. Bugünkünden birazcık farklıydı belki ama orada tarihin akışına direnemedi devlet yapısı. Ve siyasi iktidar yapısı, engelleyemedi. Ülkeyi Erdoğan’a bıraktılar. Ve sonrasında, başbakan olduktan sonra Erdoğan’ı indirmeye de çalıştılar . Onu da başaramadılar.” dedi.
Ruşen Çakır: “Ekrem İmamoğlu’nu tartışırken Erdoğan’a bakıyorlar”
Çakır, “Ama o tarihte de birçok kişi devletin gücünü çok abartarak, Erdoğan’ın hiçbir şekilde seçilemeyeceğini, seçildikten sonra da hükümet olacak ama iktidar olamayacak dediler. Hepsi kademe kademe olabildi. Çünkü bir şey oraya doğru akıyorsa, ne kadar baskı da uygulasanız, engelleme de yapsanız, karartma da yapsanız, her şeyi elinizden gelenin ardına koymasanız da…Onu engelleyemiyorsunuz, belki geciktiriyorsunuz. Fatura ülke için ağır oluyor. Şimdi burada ne değişti?” dedi.
Ruşen Çakır videoda, çözüm sürecindeki aktörlere değindi. Çakır, bu süreçte insanların Erdoğan’a baktığını söyledi. Çakır, “Halbuki çözüm sürecinin ana aktörü Erdoğan değildi. Çözüm sürecinin aktörleri Bahçeli ve Öcalan’dı. Erdoğan hep geride kaldı ama hâlâ insanlar çözüm sürecini tartışırken Erdoğan’ı tartışıyorlar. Ekrem İmamoğlu’nu tartışırken Erdoğan’a bakıyorlar.” dedi.
Çakır, gazeteci olmanın ötesinde, bir vatandaş olarak Ekrem İmamoğlu’nun, Selahattin Demirtaş’ın, Ümit Özdağ’ın bir an önce özgürlüklerine kavuşması gerektiğini söyledi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün sabah yaptığım yayını izlediniz mi bilmiyorum. “Erdoğan’ı yoksa Öcalan mı kurtaracak?” diye bir yayındı. Orada muhalif kesimde ve hatta iktidar yanlısı kesimlerde, şu son sürecin Erdoğan’ı kurtarmak, Erdoğan’ı yeniden cumhurbaşkanı seçtirmek için yapıldığına inanan çok kişi var. Bu konuda görüşlerimi söyledim. Ben genellikle yayınları irticalen yapıyorum, çok olağanüstü durum olmazsa. Kafamda birtakım şeyleri sıralıyorum, birtakım belki notlar alıyorum ama irticalen konuşuyorum. Dünkü yayının da sonlarına doğru bir yerde Ekrem İmamoğlu’ndan bahsettim ve sonra bir baktım ki benim yayından birkaç saat sonra, iktidar yanlısı olduğunu bildiğim birtakım siteler — siteler diyorum, bunlar biliyorsunuz kim oldukları belli olmayan, değişik, garip garip adları olan ve başkalarının ürettiği işleri alıp kullanıp bir anlamda da propaganda olarak kullanan yerler — benim o sözlerimi alıp, akılları sıra beni, ne denir, rezil etmeye çalışmışlar. Bakalım ne demişim, sonra devam edelim: ‘‘Önümüzdeki dönemde, bundan sonraki dönemde Ekrem İmamoğlu’nun neler söyleyeceği çok önem kazanacak ve hep ısrarlıyım, önümüzdeki döneme damgayı Ekrem İmamoğlu vuracak. Her şeye rağmen öyle gözüküyor. Ama Ekrem İmamoğlu’nun o damgayı vurabilmesi için şu anda Türkiye’nin girdiği yeni dönemi iyi kavrayabilmesi gerekiyor. Bakalım, bunun işaretlerini herhalde bugün yarın görüyor olacağız.’’ Evet, bu laflar üzerine “İmamoğlu trollüğü”, “İmamoğlu’ndan fon alan kişi” vesaire gibi şeyler gördüm. Açıkçası bunlara cevap vermeye bile gerek yok. Ama şunu anlamıyorum, ben şimdi diyorum ki, ‘‘Önümüzdeki döneme Ekrem İmamoğlu damga vuracak’’, siz kalkıyorsunuz, Ekrem İmamoğlu’ndan nefret ediyorsunuz, benim bu sözlerimi alarak bunun çoğalmasına katkıda bulunuyorsunuz. Herhalde Ekrem İmamoğlu para dağıtsa bunu yaptıramazdı. Şimdi bu, işin bir kenarı. Diğer kenarı da şu: neden böyle düşünüyorumun öncesinde, böyle şeyler söylemek için, birtakım değerlendirmeler yapmak için sizin o kişiye angaje olmanız falan gerekmez, bunu çok iyi biliyorum. Çünkü Refah Partisi yıllarında, o zaman merkez medyada çalışırken Refah Partisi’nin yükselişini, özel olarak İstanbul’daki yükselişini ve Tayyip Erdoğan’ın adım adım Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na gidişini söyledim. Ya bana çok fazla yer vermediler ya da suratıma açık açık işte “Refahçı”, “hidayete erdi”, “Tayyipçi” vesaire gibi şeyler söylediler. Halbuki ben o dönemde olan biteni anlatmaya çalışıyordum gördüğüm kadarıyla ve insanlar buna inanmadılar. Ama sonra yaşadılar, gördüler. Kaç yıldır Erdoğan Türkiye’yi yönetiyor? O tarihte Erdoğan’ın aldığı ceza nedeniyle muhtar bile olamayacağını manşetten verenler şimdi Erdoğan’a saygıda kusur etmiyorlar. O tarihte Erdoğan’ı, Refah Partisi’nin gelişini, yükselişini, iktidara yürüyüşünü söylediğim için en fazla belki kitaplarım biraz daha fazla satmıştır, belki biraz daha fazla çalıştığım yerlerden para almışımdır, yani maaş olarak. Ama onun dışında iktidardan, belediyeden, şuradan buradan bir şey beklentimiz hiçbir zaman olmadı. Böyle bir talebin olmayacağını da hem medya piyasasındakiler hem de siyasettekiler bilir. Şu anda Ekrem İmamoğlu, başlıkta dediğim gibi, ‘‘Ekremci, İmamoğlucu’’ falan değilim, hiç böyle bir derdim yok. CHP’li değilim, onu defalarca söyledim, bir daha söyleyeyim: yedi sülalem CHP’li ama ben hiçbir zaman olmadım, olmaya da niyetim yok açıkçası. Yani artık böyle ölelim, CHP’li olmadan ölmek de iyi bir fikir olabilir. Ama burada şunu görüyorum: Ekrem İmamoğlu geliyor, geldi aslında ve Erdoğan 19 Mart’ta onu engellemeye çalıştı. Tıpkı zamanında kendisini engellemeye çalışmaları gibi. Şimdi bazı isimler diyorlar ki, ‘‘O tarihle benzetme, o tarihte iyi kötü bir demokrasi vardı.’’ Yoktu. Bugünkünden birazcık farklıydı belki, ama orada tarihin akışına direnemedi devlet yapısı, siyasi iktidar yapısı engelleyemedi ve ülkeyi Erdoğan’a bıraktılar. Ve sonrasında hatta Erdoğan’ı indirmeye de çalıştılar başbakan olduktan sonra, onu da başaramadılar. Ama o tarihte de birçok kişi devletin gücünü çok abartarak Erdoğan’ın hiçbir şekilde seçilemeyeceğini söylediler, seçildikten sonra da ‘‘Hükümet olacak ama iktidar olamayacak’’ dediler. Hepsi kademe kademe olabildi; çünkü bir şey oraya doğru akıyorsa, ne kadar baskı da uygulasanız, engelleme de yapsanız, karartma da yapsanız, elinizden gelen her şeyi ardınıza komasanız da onu engelleyemiyorsunuz. Belki geciktiriyorsunuz, ama fatura ülke için ağır oluyor. Şimdi burada ne değişti? Hâlâ insanlar Erdoğan’a bakıyor, çözüm sürecinde Erdoğan’a bakıyor. Halbuki çözüm sürecinin ana aktörü Erdoğan değildi. Çözüm sürecinin aktörleri Bahçeli ve Öcalan’dı. Erdoğan hep geride kaldı ama hâlâ insanlar çözüm sürecini tartışırken Erdoğan’ı tartışıyorlar. Ekrem İmamoğlu’nu tartışırken Erdoğan’a bakıyorlar. Ne diyorlar? Şimdi bana, o yandaşların yayınladığı videonun altına yazılan yorumlarda, ‘‘O yıllarca hapisten çıkamayacak’’ diyorlar. Tıpkı zamanında Erdoğan için dendiği gibi. Yıllarca hapis yatacak mı? Buna çok inanan var, İmamoğlu’nu sevenlerin içinde de buna çok inanan var. Ama Türkiye ve Erdoğan’ın, bana göre İmamoğlu’nu yıllarca hapiste tutmaya mecali yok, ne Türkiye’nin ne Erdoğan’ın. Bir şekilde buna uyum sağlamak zorunda kalacak. Bunun yolu yordamı ne olur bilmiyorum, İmamoğlu’yla pazarlık mı ederler bilmiyorum. Özgür Özel’le pazarlık etmek istediklerini biliyoruz, onu daha önce de yorumladım. Özgür Özel’in de buna yanaşmadığını biliyoruz. Ekrem İmamoğlu’yla birtakım şeyler olur mu onu bilmiyorum. Peki, burada Ekrem İmamoğlu nasıl kaybeder? Hata yaparsa kaybeder. Çok büyük hata yaparsa kaybeder. Ama 19 Mart’tan bugüne, gördüğüm kadarıyla, daha ilk gözaltına alındığı andan itibaren Ekrem İmamoğlu bayağı başarılı bir performans izliyor. Bunu çok dile getirdim. Her konuya anında müdahil oluyor, susturulmak isteniyor, birtakım mekanizmalar işletiliyor, hâlâ onun için çalışan içeride ve dışarıda insanlar var. Ve bir cumhurbaşkanı adayı olarak çalışıyor Ekrem İmamoğlu. Ve şansına, Özgür Özel de çok başarılı bir genel başkan profili çiziyor, bütün baskılara rağmen. Ne diyorlar? ‘‘Gidiyor, orada talimat alıyor’’ diyorlar, Silivri’ye sık sık gittiği için, bütün bu baskılara rağmen. Belki onun ziyaretlerini engellemeye bile çalışabilirler, bilmiyorum. İşler CHP için bence tahminimizin çok ötesinde iyi gidiyor. Tabii ki şuna inanabilirsiniz, herkesin ilk aklına gelen: ‘‘Erdoğan pes etmeyecek, Erdoğan elinden geleni yapacak. Selahattin Demirtaş’ı bunca zamandır tutuyor’’ vesaire. Ama çok şey 19 Mart’la birlikte değişti ve 12 Mayıs’la birlikte de değişiyor. Bakın ben, ‘‘yeni döneme ayak uydurabilirse…’’ dedim Ekrem İmamoğlu için. Bu yeni dönem gerçekten çok değişik bir dönem. Başarılı olur, olmaz bilmiyorum. Ama düşünün, Devlet Bahçeli ‘‘kurucu önder’’ Abdullah Öcalan’a şükranlarını söylüyor. Böyle bir noktadayız. Türkiye bu kadar değişti. Bu kadar değişen bir ülkede… Devlet Bahçeli ağzını hukukla açıp demokrasiyle kapatıyor. Böyle bir ülkede, ‘‘Yok, Ekrem İmamoğlu asla çıkmaz. Erdoğan elinden geleni yapar. Seçim de olmaz, seçim olsa da nasıl olacağı şaibeli olur’’ gibi hep kötü senaryolarla, hep Türkiye için ‘‘battı batacak’’ yaklaşımıyla gitmenin hiçbir anlamı yok. Şu anda Türkiye’de esas oyuncu olarak, cezaevinde olmasına rağmen esas oyuncu olarak Ekrem İmamoğlu var. Esas oyuncu olarak Abdullah Öcalan var. O da bir tür Ekrem İmamoğlu’ndan daha iyi koşullarda anladığım kadarıyla cezaevinde. Başkaları da var. Selahattin Demirtaş var, Ümit Özdağ var. Bunların hepsi, Ümit Özdağ dahil, hepsi Türkiye’nin yakın siyasetinde, yakın dönem siyasetinde çok önemli rol oynayacaklar. Ama burada şu haliyle bakıldığı zaman merkezde Ekrem İmamoğlu olacağını düşünüyorum ve diğerlerinin geleceğinde de, buna Erdoğan da dahil, AK Parti de dahil, İmamoğlu’yla ve onun yürüttüğü hareketle kuracakları ilişki belirleyici olacak. Benim buradan bir çıkarım yok. Ben bunu böyle gördüğüm için söylüyorum. Yoksa Ekremci, Tayyipçi vesaireci olmak gibi bir derdim yok. Ben kendimin ne olduğunu biliyorum. Kimsede bir çıkış arama gibi bir derdim yok. Gazeteci olarak ama görevim, gördüklerimi, düşündüklerimi sizlere aktarmak. Olur olmaz bilemiyorum, ama şunu özellikle vurgulamak istiyorum: gazeteci olmanın ötesinde bir vatandaş olarak, Ekrem İmamoğlu’nun, Selahattin Demirtaş’ın, Ümit Özdağ’ın, bunların bir an önce özgürlüklerine kavuşması gerekiyor. Bunların hepsi siyasi tutsak. Tabii Selahattin Demirtaş derken diğer HDP’li siyasetçileri de işin içine katmak lazım. Ama Selahattin Demirtaş deyince onları da kastediyorum. Bütün atanan kayyumların iade edilmesi lazım belediye başkanlarına, seçilmiş belediye başkanlarına. Ve Türkiye’nin normalleşmesi lazım. Ve bu normalleşen Türkiye’nin içinde Ekrem İmamoğlu’nun da özgürce siyaset yapabilmesi lazım. Onu yapıp da gireceği seçimi kazanırsa tebrik ederiz. Ama kazanacak diye bir garanti yok. Ama bugün yapılsa, kamuoyu yoklamalarına göre o kazanıyor. Bunu da vurgulamakta yarar var. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.