İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan 19 Mart krizi, farklı siyasi ve sosyal kesimlerden gençlerin değişim taleplerini haykırmasıyla bambaşka bir boyuta taşındı. Her zaman küçümsenen, üzerlerine uzun uzun analizler yapılan Z Kuşağı Türkiye’de olası bir değişimin öncüsü haline geldi. Medyascope’a e-posta gönderen 22 yaşındaki diş hekimliği öğrencisi Ufuk Ali Akyol gençlerin bir anlamda “yaşlısplaining”‘e maruz kaldıklarını düşünüyor. Akyol, “Tavsiyelerinize ihtiyacımız yok, politize olduk” diyor. Akyol’un kendi kuşağına da eleştirileri var. İşte bir gencin Medyascope’a mektubu.
Sosyal medyanın ipleri şüphesiz gençlerin elinde. Çağın gelişmelerine çok hızlı ayak uydurmayı başaran biz gençler aynı zamanda orta yaşa kadar varan grupları da peşimizden sürüklüyoruz. Ancak, sosyal medyaya hızlı adapte olmamız ve bunu bir kendimizi ifade etme aracı olarak görmemiz her zaman bir avantaj değil. Bu, aynı zamanda duygusal olduğumuzu ve bu yüzden de sosyal medya ağlarından haddinden fazla etkilendiğimizi gösteriyor.
Bizim için sosyal medyanın kodları var.
Örneğin bir uygulamada bulunduğumuz konum gözükebilirken, açık konum özelliğini aniden bir kullanıcıya kapatmak olumsuz bir anlam ifade ediyor. Öte yandan takip isteğini atıp peşi sıra geri çekmek birine kendimizi hatırlatmak istediğimizi gösteriyor. Birisiyle tanıştıktan sonra onu, ancak belirli kişilerin görebileceği fotoğrafları paylaştığımız “Close Friends”e eklemekse samimiyet kurmak istediğimizi belli ediyor.
Bunlar bizlerin anlaşma, duygularımızı ifade etme yöntemlerinden sadece bazıları.
Gündemi de buradan takip etmeye alışığız. Sosyal medyada tekelleşmiş, yetersiz ve subjektif, “sözde” haber kaynakları, tamamen kaostan beslenme maksatlı paylaşımlar yapmakta ve farklı görüşteki insanların yorumlarda birbirlerine küfürlerle saldırmalarına göz yummakta, hatta istemekte.
“Artık politize olduk”
Bizler, yani genç medya kullanıcıları işte bu haberleri paylaşıyoruz. Yorumlardaki “Kimin maşası oldun admin???” sorularıysa haber kaynağına olan güvenin az olduğunun, fakat yine de takip edildiğinin kanıtı.
Bir süredir, sosyal medyanın gençlerin politik görüşlerini erozyona uğrattığını düşünüyorum.
Ben siyaseti takip ederim. İlgilenirim. Yorumlamaya çalışırım. Siyasete bu kadar kafa yormak yerine bir enstrüman çalmayı öğrenmeyi tercih ederdim ama artık geç… Devlet büyüklerimizi tebrik edelim, politize oldum. Bu “politizasyon” virüsünü öylesine kaptım ki sabah otobüste okula giderken, öğlen yemeğimi yerken, akşam uyurken bile kulağımdaki kablosuz kulaklıkta mütemadiyen hararetli tartışmalar döner.
Zararı yok, dinlemek lazım. Dinledikten sonra da tartışmak ve aktarmak lazım.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Üniversiteli bir genç olarak arkadaşlarımla sohbet ettiğim vakit pek çoğunda ideolojik ve politik boşluklar görüyorum. Bu boşlukları ise az evvel bahsettiğim “kaos pilleri” ile beslenen sosyal medya kaynakları doldurmaya çalışıyor. Bu çok tehlikeli.
Örneğin Özgür Özel bir saatlik, oldukça detaylı ve tutarlı bir açıklama yapmış olsun… Sosyal medyadaki ilk haberler, Özel’in Selahattin Demirtaş’a selam gönderdiği 4 saniyelik kesit oluyor.
Hemen ardından derin bir nefes alın da gönderinin altındaki yorumları okuyun: “Allah belanı versin, CHP yine bildiği gibi, Kemal’den kötüsü geldi, çare Özdağ…”
Ben eminim ki açıklamanın tamamını dinlese bunları yazmayacak. Gençlerin çoğu ne yazık ki bunları algılayamıyor çünkü artık yaşlı ve kızgın siyasetçileri görmek istemiyor. Görmek istedikleri süre miktarı, kaos pilli sosyal medya haberlerindeki 4 saniyelik Özgür Özel kesiti kadar diyelim… Z kuşağı bu tarz söylemlere, ardını arkasını araştırmadan inanmaya da çok meyilli ne yazık ki.
Demokrasi, adalet ve eşitlik
Biz gençlerin en çok dikkat etmesi gereken konular demokrasi, adalet ve eşitliktir. Bunları özümsemezsek sosyal medyanın gazabına uğrarız.
Mesela iki ay evvel sosyal medyada “CHP de biraz milliyetçi olsa” diye yakınıp dalga geçen, küçümseyen gençlerin, Saraçhane olaylarından sonra Özel’in direnişine saygı duyup desteklemeleri de aslında ne kadar tutarsız olduklarını gösteriyor.
Bunu kötü anlamda demiyorum çünkü anlayabiliyorum.
Gençlerin, sosyal medya endeksli olarak memleket meselelerini anlamaya çalışması onları bu hale getiriyor. Çünkü Özgür Özel değişmedi. İki ay evvel de sosyal demokrat tavrı ile aynı şeyleri söylüyordu, şimdi de.
Sorun şu ki, sosyal medya gençleri Özgür Özel’i zihinlerine telefon ekranlarının sağ üst köşesindeki tarihlerle kodluyor ve bunları birbirinden bağımsız tutuyor:
2 Mart Özgür’ü, 5 Mart Özgür’ü, 20 Mart Özgür’ü…
Bu yüzden günlük olarak yargılıyorlar Özel’i. Önceki söylemleri ile bağlantı kuramıyorlar, çünkü çok da önemsemiyorlar.
Bu sebeple gençler, siyasi meselelerde değişmemesi gereken “Demokrasi, Adalet ve Eşitlik” ilkelerinin penceresinden bakmakta zorlanıyorlar. Bu yüzden İmamoğlu’nun yargılanması infial yaratıyor ama bunca zamandır hapiste olan Can Atalay için “Ama o bir kere TİP’li, onun partisi sözde Ermeni soykırımını kabul ediyor” diyorlar.
Hayır, ikisi de infial yaratmalı.
Çünkü Can Atalay için gösterilmeyen her tepki, iktidarın Ekrem İmamoğlu hamlesine bir cesaret kaynağı oluyor. Selahattin Demirtaş için en azından “Görüşlerimiz farklı ama adil yargılanmalı” demezsek öbür gün iktidarın olası bir Mansur Yavaş hamlesinde Kürt vatandaşların “kısasa kısas” diyeceğini bilmeliyiz.
Gençler ve militarizm
Hukuk ve adalet yekpare bir sur gibidir. Tek bir yerde gedik açılırsa bütün yapı çöker. Biz gençlerin bunu anlaması lazım.
Yine çok rahatsız olduğum yerlerden biri de şudur: Gençlerin militarizme kayması.
Son zamanlarda yaşı 20’yi geçmeyen, sosyal medyanın üvey çocuğu olan, yakın tarih-siyaset ile ilgilenmeye çalışan bazı gençlerin, gaza getirici ve heyecan verici müziklerle Kenan Evren videoları hazırladığını gördüm. Ne yazık ki onlar Evren’in insan hakları, demokrasi, adalet gibi değerleri ayaklar altına almış ve günümüzdeki pek çok sağ ve sol terörün dolaylı kurucusu olmuş olduğunu bilmiyorlar. Üstelik bu çocukların belki de birbirine taban tabana zıt görüşlere sahip olan ebeveynleri bile çok nadir konularda ortaklaşır. Muhtemelen bunlardan biri de “Kenan Evren’i sevmeme”dir.
Nasıl oluyor da bu ebeveynlerin çocukları, doğumlarından minimum 25 sene evvel olmuş bir olayı bildiğini iddia edip Kenan Evren’e sempati besleyebiliyorlar? Yanıt zor değil: Sosyal medya haberciliği.
“Tavsiyelerinize ihtiyacımız yok”
Bir üniversiteli gencin Saraçhane için ”LGBTİ bayrağı varsa gelmem, yoksa gelirdim” dediğini işitmiştim (Halbuki kendisinin oldukça solcu olduğunu iddia eder). Bu da ayrı bir dezenformasyon türü, öcüleştirme ve ortak paydada birleşmeyi engelleme. Oradaki milyonların ellerindeki bayrakların önemsiz olduğunu, tek önemli olan şeyin demokrasi ve direniş olduğunu anlamamış demek ki. Neden? Çünkü o da sosyal medyanın üvey çocuğu.
Yaşlı amcalar, teyzeler, sakın ha bunları okuyup “Çocuk bunlar işte yavaş yavaş öğrenecekler” deyip genelleme yapmayın, tavsiye de vermeyin mümkünse. Biz sizden daha sosyaliz, merak etmeyin. Kafamız biraz bulanık ama onu da biz çözeceğiz. Biraz zorlarsak siyaseti de çözeriz.
Bakın nasıl hepiniz “Zıpla zıpla zıplamayan Tayyipçi” sloganını beğendiniz…
Uzun lafın kısası, biz gençlerin bir yol haritası çizmeleri lazım. İlkelerde bütünleşmek, bundan ödün vermemek lazım. Aksi takdirde sosyal medya, bizi ideolojik skalada sağa doğru çekiştirmeye devam edecek.
Hani güçlü güçlü çekiştirse neyse, azıcık dokunuyor sadece, biz de koşarak sağa gidiyoruz.
Ufuk Akyol’un Medyascope’a gönderdiği e-postadan bir bölüm – Editörün notu:
“Bir genç olarak haberlerinizi okuduğum zaman bazı yazarların bizim kuşaktan bahsederken samimiyetsiz olduklarını hissettim… “Gençler” denilerek bizleri sadece “yaş” başlığı ile kategorize etmek, en hafif tabiri ile diğer “dinozor” gazetelerin yaptığı basit genellemelerden biriymiş gibi gözüküyor.
Biz başkayız.
Üniversitelerde başkayız.
Yaşadığımız ortamda başkayız.
Kaldığımız yurtlarda başkayız.
Vakit geçirdiğimiz yerlerde başkayız.
Siyasete bakışımız da başka, cinselliğe bakışımız da…
Gençlerin mizahını anlamayanların gençlerle ilgili tahlil yapması, yine biz gençler tarafından samimiyetsiz olarak algılanıyor.”