Ruşen Çakır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 19 Mart operasyonu sonrasında AK Partililerin sessiz kalmasını analiz etti. Çakır, partililerin ellerinde anlatacak somut malzeme bulunmamasını sessizliğin temel nedeni olarak gösterdi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi operasyonunu “Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütü” olarak tanımlamadı. Erdoğan, olayın ulusal güvenliği tehdit ettiğini ve dış istihbarat servisleriyle bağlantısı olduğunu iddia etti.
Somut kanıt bulunamadı operasyonda
Ruşen Çakır, 19 Mart’tan bu yana geçen süreçte ağızları açık bırakacak hiçbir kanıta rastlanmadığını belirtti.
Çakır şu değerlendirmeyi yaptı: “Bir tek o kamera kapatma görüntüsü var. O kamera kapatma ve bavullar var. Onları da CHP’liler kendilerince açıkladılar.”
Operasyonda ele geçirilen kameraların başka amaçla kapatıldığı ve bavulların içinde para olduğu iddialarının kanıtlanamadığını söyleyen Çakır, “Şu ana kadar açıkçası sıfıra sıfır, elde var sıfır” dedi.
“AK Partililer anlatacak hikaye bulamıyor”
Çakır, AK Partililerin bu konuda ses çıkarmamasının nedenini şöyle açıkladı: “Benim anladığım kadarıyla AK Partililer bu topa girmiyorlar. Anlatacak hikayeleri yok.”
Partililerin sosyal medya gruplarında paylaşacak fotoğraf veya ses kayıtları bulunmadığını, kahvelerde CHP’li arkadaşlarına inandırıcı bir şey söyleyemediklerini vurguladı.
17-25 Aralık ile karşılaştırma yaptı
Çakır, mevcut operasyonu 17-25 Aralık olaylarıyla karşılaştırarak “Bugün yaşananlar onun binde biri bile değil neredeyse” değerlendirmesini yaptı.
Operasyonda dile getirilen iddiaların AK Partili belediyelerin yıllardır yaptığı işlemlerle benzer olduğunu belirten Çakır, “Burada kişilere isnat edilen suçlar suçsa, o zaman ortada AK Partili belediyelerde çok fazla kişi kalmaz” dedi.
“AK Parti parti olarak zayıfladı”
Tek adam rejiminin öncelikle parti içinde kurulduğunu söyleyen Çakır, Erdoğan’ın kimseyi özgül ağırlık sahibi bırakmadığını belirtti, “AK Parti parti olarak çok ciddi bir şekilde zayıflamış durumunda. Aslında yok hükmünde” ifadesini kullandı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Partililerin “reis bizim için yapıyor zaten” yaklaşımıyla konfor alanı aradıklarını, ancak karşılarında çok çalışan bir CHP bulunduğunu vurguladı.
“CHP birinci parti olarak gözüküyor”
Çakır, 19 Mart’la birlikte CHP’nin doping etkisiyle sokaklarda aktif hale geldiğini, kamuoyu araştırmalarında birinci parti olarak gözüktüğünü söyledi.
AKP’nin eskiden “en fazla birkaç oy kaybederiz” yaklaşımına karşın artık hiçbir şeyin garanti olmadığını, iktidarı kaybetme endişesi yaşandığını belirtti.
Sessizlik yenilgi hazırlığı mı?
19 Mart’ın kritik bir dönüm noktası olduğunu bilen iktidar yanlısı kişilerin bu konuya fazla girmek istemediğini söyleyen Çakır, durumu şöyle özetledi: “Yenilgiye hazırlık gibi bir sessizlik bu. Ben öyle düşünüyorum.”
Çakır, yayınını Milliyet Gazetesi karikatüristi Haslet Soyöz’ün anısına ithaf etti. 70 yaşında hayatını kaybeden Soyöz için “Çok sevdiğim, çok kibar, gerçekten çok yaratıcıydı” ifadelerini kullandı.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. 4 tane, aslında 4,5 tane dalga yaşandı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 19 Mart’tan bu yana. Operasyonlar Türkiye’de yepyeni bir dönemi başlattı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu bir ‘‘ahtapot’’ olarak tanımladı, cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütü olduğunu söyledi. Dış istihbarat servisleriyle ilişkisi olduğunu, bazı cemaatlerle ilişkisi olduğunu söyledi ve dedi ki, “O kadar büyük bir olay ki ulusal güvenliği tehdit ediyor, hepsini ortaya çıkarıyoruz, birbirlerinin yüzlerine bile bakamayacaklar” dedi ve şu ana kadar hiç böyle bir şey olmadı, bunlar gözükmedi. Kendisi gösterdiklerini iddia ediyor. En son biliyorsunuz Özgür Özel’in ve CHP’nin Sosyalist Enternasyonal toplantısına Ekrem İmamoğlu konusunu gündeme getirmesi üzerine dedi ki, ‘‘Biz o arkadaşlarla konuşuyoruz — Batılıları kast ediyor — dinledikleri zaman ağızları açık kalıyor’’ dedi. Ama açıkçası bu olayı yakından takip eden bizler, Türkiye’de yolsuzluk konusunda geçmişteki örnekleri bilen bizler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin imkânlarını az buçuk bilen bizler, ağzımıza açık bırakacak hiçbir şeye tanık olmadık. Bir tek o kamera kapatma görüntüsü var, o kamera kapatma ve bavullar var, onları da CHP’liler kendilerince açıkladılar. Şu ana kadar o kameraların başka amaçla kapatıldığı, o bavulların içinde iddiaya göre paralar olduğu soruşturmayı yürütenler tarafından kanıtlanamadı. Şu ana kadar açıkçası sıfıra sıfır elde var sıfır. Tabii ki birtakım iddialar var, birtakım para hareketleri var ama bunlar hiç de öyle Türkiye tarihinin en büyük organize suç örgütüne falan ışık tutmuyor. Hele 17-25 Aralık olayını hatırlarsak, bugün yaşananlar onun binde biri bile değil neredeyse. O zaman şöyle bir soru var: Niye Erdoğan bunda ısrar ediyor? Bu çok açık; Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakmak istiyor, rakibi olarak görüyor, bu net. Ve bunu yaparken Ekrem İmamoğlu’nun ve CHP’nin ilk andan itibaren bu durumu kabulleneceğini düşündü ama hiç de öyle olmadı, işin rengi değişti. İlk günden itibaren bir direnişle, toplumsal muhalefetle karşılaştı Erdoğan. Ekrem İmamoğlu ve içeri atılanların büyük bir kısmı, hepsi değilse de büyük bir kısmı kaldıkları yerden devam ediyorlar, özellikle Ekrem İmamoğlu. Burada çok önemli bir husus var, başlığa da bunu koydum, esas bunu ele almak istiyorum. AK Partililer bu konuda ses çıkarmıyor, çıkaran varsa da çok cılız sesler. Kim ses çıkarıyor? Birtakım yazar çizer takımı diyelim, ki onlar da sık sık şikâyet ediyor, “Ya bizi yalnız bırakıyorsunuz, el atın” diyorlar. Onlar sürekli birtakım iktidar yanlısı kanallarda ya da iktidara mesafeli olma iddiasında olan ama hiç de inandırıcı olmayan yerlerde birtakım şeyleri köpürtüyorlar. Çok büyük iddialar vardı. İşte 40 sayfa ifade veren ilçe belediye başkanı, itirafçı olmak için yalvaran bir başka ilçe belediye başkanı, yok teslim olacak olan şu kişi, rakamlar, 500 milyar lira falan gibi rakamlar; ama şu ana kadar bu kişilerin söyledikleri çıkmadı. Mesela bir olay yaşadık, biliyorsunuz, ‘‘Ekrem İmamoğlu’nun kayıp telefonu bulundu’’ diye, bayağı bir o da köpürtüldü. Ne oldu o telefon, nesi kayıp, buldunuz da ne oldu? Bunların hiçbirisinin cevabı yok. Hâl böyle olunca AK Partililer bu topa girmiyorlar benim anladığım kadarıyla. Anlatacak hikayeleri yok. Şimdi televizyona çıkan iktidar yanlısı birtakım kişiler, işleri de bu olduğu için, bunun için istihdam edildikleri için bir şeyleri, hele bir de kendilerini çürütecek kimse olmadığı zaman bir şeyleri uzun uzun anlatabilirler. Yani rakamları çarparak, şunu bunu yaparak, çarpıtarak birçok şey anlatabilirler; ama sokaktaki partili diyelim, elinde somut bir şey olabilmesi lazım. Mesela WhatsApp gruplarındaki arkadaşlarına birtakım fotoğraflar ya da ses kayıtları yollaması lazım, “Bakın şunu yaptı” demesi lazım ya da kahvede oturduğu zaman CHP’li arkadaşına “Ya sizinkiler şunu şunu yapmış” diye inandırıcı bir şey söyleyebilmesi lazım. Ama böyle bir şey yok. Bir kere malzeme çok zayıf, yok hükmünde. Hele sıradan insanın ya da orta derecede kadronun anlatabileceği bir zenginlik yok ortada. Yani neyi anlatsınlar? Evet görüyoruz, sosyal medyada görüyoruz insanlar ‘‘hırsız’’ diyor, şu diyor, bu diyor, o kadar. Mesela şöyle bir şey oldu; bizim hakkımızda, gazeteciler hakkında birtakım iftiralar attılar, biliyorsunuz, Akşam Gazetesi bunu yayınladı. Birileri bana diyor ki, ‘‘İşte senin para aldığın kanıtlandı.’’ Nerede kanıtlandı? Yok öyle bir şey. Ama bunu çok fazla sürdüremiyorlar, nitekim frene de bastılar. Birçok olayda böyle oldu, ilk başta bir şeyler dile getiriliyor, sonra unutuluyor gidiyor. Sürdürülebilir bir propaganda imkanı, karşı propaganda imkanını sunamıyor şu anda bu operasyonu yürütenler. Kimler yürütüyor, biliyoruz. Siyasi iktidar yürütüyor ve bunu da yargıya havale etmiş durumda, eş güdümlü bir şekilde çalışıyorlar ama malzeme yok. Bir diğer husus şu; burada dile getirilen iddiaları, buradaki akıl yürütmeleri, yani savcıların soruşturma açtıkları, bir suçmuş gibi tarif ettikleri şeyleri yıllardır AK Partili belediyeler fazlasıyla yapıyorlar. Yani orada kişilere isnat edilen suçlar, para hareketleri vesaire suçsa eğer, ki değil öyle gözüküyor, o zaman ortada AK Partili ve diğer partilerin belediyelerinde çok fazla kişi kalmaz. Bu suç diye anlatılan şeylerin büyük bir kısmı Türkiye’de zaten yerleşmiş olan şeyler. Yani bu olaya el attıkları zaman, buralardan yürüdükleri zaman aslında kendi kuyularını da kazıyor olabilecekleri endişesi de var. Bunu da bir kenara koyalım. Ama bir diğer husus şu, daha önemli husus şu: AK Parti var mı? Erdoğan konuşuyor, Erdoğan’ı alkışlıyorlar. Erdoğan dün yine Genişletilmiş İl Başkanları Divanı’nda konuştu, alkışlıyorlar. Ama o il başkanlarının, ilçe başkanlarının, hatta belediye başkanlarının pek bir fonksiyonu yok. Büyük bir kısmı, gerçekten çok güçlü oldukları yerler istisna belki ama, insanların içerisine karışamıyorlar çünkü çok ciddi bir kriz var. Siyasi krizin ötesinde çok daha belirleyici olan ekonomik bir kriz var ve bunu anlatabilecek halleri yok. Dolayısıyla şu haliyle baktığımız zaman AK Parti parti olarak çok ciddi bir şekilde zayıflamış durumda, aslında yok hükmünde. Zaten bu tek adam rejimi öncelikle partide inşa oldu. AK Parti’de Erdoğan kimseyi, o eski tabirle özgür, ağırlık sahibi bırakmadı. Birazcık öne çıkar gibi görünen birtakım isimlerin zamanla unutulduğunu görüyoruz. Mesela bir süredir Hakan Fidan’ın adı çok fazla edilmiyor. Bir ara halbuki çok edildi, yok ‘‘Erdoğan’dan sonra o mu gelecek?’’ dendi. Şimdi bir süredir o da frene basmış durumda. Böyle bir durumda ne oluyor? Herkes bir konfor alanı, bu yeni tabir… AK Parti diyor ki; ‘‘Reis bizim için yapıyor zaten, söylüyor zaten, onu alkışlarız, onun söylediği birtakım şeyleri paylaşırız sosyal medyada, yeter. Bizim bir şey yapmamız gerekmiyor’’ diyorlar. Ama öyle yürümüyor işler; çünkü karşılarında şu anda çok çalışan bir Cumhuriyet Halk Partisi var. Cumhuriyet Halk Partisi 19 Mart’la birlikte bir doping etkisiyle sokaklarda. Sokaklar artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve kamuoyu araştırmalarında da Cumhuriyet Halk Partisi artık birinci parti gözüküyor. Eskiden şöyle bir yaklaşım vardı AKP’de: ‘‘Ne olursa olsun biz zaten iktidardayız, en fazla birkaç oy kaybederiz, en fazla 10-15 milletvekili kaybederiz, en fazla Reis ikinci turda kazanır’’ diyorlardı. Artık bunların hiçbirisi garanti değil ve dolayısıyla böyle bir endişe var; iktidarı kaybetme endişesi. ‘‘Reis ne yapar eder kazanır’’ düşüncesi, ki bu muhalefette de bayağı yaygın, ama iktidarda iyice azalıyor. Dolayısıyla burada 19 Mart’ın ne kadar kritik bir dönüm noktası olduğunu bilen birçok kişi, iktidar yanlısı birçok kişi belki içgüdüsel olarak bu topa çok fazla girmek istemiyor; çünkü bu dönüm noktasının sonrasında buradan da Erdoğan’ın galip çıkacağı konusunda anladığım kadarıyla çok ciddi bir endişe var. Yani şöyle söyleyeyim, yenilgiye hazırlık gibi bir sessizlik bu, ben öyle düşünüyorum.
Bitirirken, bu yayını Haslet’e ithaf etmek istiyorum. Haslet Soyöz, Türkiye’nin önde gelen karikatüristlerinden. Milliyet gazetesinde çalıştığımızda bayağı bir yakın olmuştuk, çok sevdim, çok kibar, basın dünyasında böyle kibar insan bulmak çok zordur. Gerçekten çok yaratıcıydı, çok iyi bir sanatçıydı. Bizim gibi gazeteci değildi, onun için daha az kirliydi, öyle söyleyeyim. 70 yaşında dün hayatını kaybetti, çok üzüldük, çok seveni vardı, Allah rahmet eylesin. Kendisini saygıyla anıyorum. Daha ne diyeyim, çok üzdü gerçekten. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.