Sen seher yelisin gider gelmezsin
Gelirsen de bize bâki kalmazsın
Seni uçuranlar murat almasın
Seni kim uçurdu gölünden sunam
Pir Sultan Abdal
Değerli bir dost, değerli bir bilim insanı, iyi yürekli bir insan daha ayrıldı bu dünyadan… Hayatını, işini, düşüncesini, davranışlarını, insanlara karşı tutumunu tutarlılıkla yaşayan parlak bir bilim insanı bizi zamansızca yalnız bıraktı.
Kimseye eyvallah etmeden yaşayan, sözünü sakınmayan, doğru bildiğini eğip bükmeden söyleyen bir insan olarak çevresinden hep saygı gördü. Türkiye’de İslamcılığın gelişme dinamiklerini en iyi anlayanlar arasındaydı. Tarikatlar olgusunu, İslamcı hareketleri, Mısır Müslüman Kardeşler yapılanmasını, genel olarak Ortadoğu’yu en yakından izleyen, bilen bilim insanlarından birisi oldu. Ama hocalık konusunu, öğrencilerini, derslerini belki de her şeyden çok önemserdi. Öğrencileri, gerek Marmara Üniversitesi, gerekse Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde verdiği Siyaset Sosyolojisi derslerini kaçırmazdı. Öğrencilerinin saydığı, sevdiği, yıllar geçse de unutamadığı bir hoca oldu.
Marmara Üniversitesi’nden Yıldız Teknik Üniversitesi’ne göç ettiğimizde, başımızda rahmetli hocamız Kemâli Saybaşılı ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kurarken yeni bir bölüm kurmanın güçlüklerini birlikte göğüsledik. Dostça, yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle etrafımıza toplanan genç meslektaşlarımıza araştırmaları, bilimsel duruşu, davranışlarıyla ile örnek oldu. Bir arkadaşımız ölümünden sonra yaptığı paylaşımda ona saygısını, “Kara deryalarda bir fener gibi ruhumun kalbimin derinliklerde yanmaya devam edeceksin” diyerek sundu.
Yoksul çoğunluğun sorunlarına kafa yordu. Mübeccel Kıray’ın son öğrencilerindendi. Mübeccel Hanım’ın bakışını, akademik duruşunu ve araştırma yöntemlerini örnek aldı. Her zaman mütevazıydı. Kıray’ın, “Bilim insanı kendisini değil, işini ciddiye almalı” sözünü dilinden düşürmezdi. Ortalıkta dolaşmaktan hoşlanmazdı.
Yıllarca aynı odayı paylaştık. Aynı koridorları adımladık. Hiç kırılmadım. Belki kırmışımdır; ama bana kırıldığını söylemedi. “Senle kavga edilmez” derdi. Anlaşamadığımız tek konu sigarasıydı. Bırakması için adeta yalvarırdım. Beni, “İçmiyorsun; içmeyen bu mereti anlamaz” diyerek sustururdu. Birine kızdığında “insanı deli çıkarır” diye söylenirdi. Yıldız kampüsünün manolya ağaçlarının altında sohbet ederdik. Öğlen yemekleri mutlaka birlikte yenirdi. Haftada bir gün bir şiirle gelip birbirimize okurduk. Barbaros Bulvarı’ndan inilir, Beşiktaş’ta çay içilirdi. Haftasonları da Çıtır’da bira… Geceleri çalışırdı. Sabahlara kadar okurdu. Tabii sabahları uyanamazdı. Erkenden okula gelmek zorunda kalmışsa biraz uzak durmanız gerekirdi. Günün geri kalanında güler yüz… Tatlı sohbet… Bol kahkaha…
Sadece “Barış” dediği, bir suçun ortağı olmak istemediği için 2017 Şubatında onu okulundan, öğrencilerinden bir hamlede kopardılar. Kaybedenin aslında Türkiye olduğunu hiçbir zaman anlayamayacak bir güruhun insafsızlığına kurban gitti mesleğinin en verimli yılları. O iç karartan günlerde onun gibi okullarından koparılan genç arkadaşlarını etrafına topladı, onlara kol kanat gerdi, moral verdi. Zor zamanlarda insanlık, arkadaşlık, hocalık nasıl olurun örneği oldu. Acıdır: O ve arkadaşları mesleklerinden kopartılırken üniversitenin yöneticileri bilerek ve isteyerek bu acımasızlığa kayıtsız kaldılar. Hâlâ da koskoca Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, saygın bilim insanlarının maruz kaldıkları haksızlığa son vermek için uğraşmak varken, yarın çoluk çocuklarının utanç duyacakları bir ısrarla onların işlerine dönmesine engel olmakta bir sakınca görmüyorlar.
Oysa o ve arkadaşları, içlerinde hiçbir insanca duygu kıpırtısı hissetmeden onları okulundan, işinden koparan değer bilmezlerin hayallerinde bile göremeyecekleri saygın uluslararası bilim çevrelerinden ilgi ve kabul gördüler.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Hayatına kasteden hastalık, alanında dünyanın en saygın okullarından LSE’de (Londra Ekonomi Okulu) ders verirken buldu onu.
Ölümü sırasız oldu. Hepimizin içini acıttı.
Bu dünyadan bir Fulya Atacan geçti…
- Ortadoğu’da siyaset bize ne söylüyor? Prof. Dr. Fulya Atacan ile söyleşi
- Güncel olaylardan hareketle Ortadoğu’da değişen ve değişmeyen dengeler