Ruşen Çakır ile Kemal Can, Haftaya Bakış’ın bu bölümünde Meclis açılışında öne çıkan fotoğrafları, Erdoğan’ın ABD gezisini ve yeni Gazze planını ele aldı. Bu haftanın gündemini değerlendiren Çakır ile Can, güncel durumu yorumladılar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 28’inci Dönem, dördüncü yasama yılı faaliyetlerine Atatürk Anıtı’na çelenk konuşması töreni ve ardından Genel Kurul’da AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasıyla başladı. Yasama yılı açılış programı, saat 19.30’da Erdoğan’ın da katıldığı resepsiyon ile devam etti.
Erdoğan mermerli salonda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ile Tülay Hatimoğulları, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile de bir araya geldi. Gecenin ardından tepki çeken görüntüler ortaya çıktı.
Ruşen Çakır, “Fotoğraflar için pek çok insan altılı masaya atıfta bulunarak, ‘Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu eksik’ dediler” diye yorumladı.
Meclis açılışından fotoğraflar: CHP’nin bu görüntülerde eksik olması nasıl yorumlanıyor?
Çakır, bu yalnızlığın iyi yönetilmemesi durumunda tehlikeye dönüşebileceği konusunda uyardı. Ruşen Çakır, “Erdoğan CHP’nin dışındaki partileri gerçekten yanına alıp ve bir de CHP’yi de içinden bölme çalışmalarını etkili bir şekilde devam ettirirse bu yalnızlık, yalnız başına kalmak ve kolay lokma olmak anlamına da gelebilir” diye konuştu.
Kemal Can, bu görüntülerin rastlantı olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Bu çalışılmış bir açılıştır. Görüntülerin rastlantı olmadığını düşünüyorum. Erdoğan bir sene önce resepsiyona bile gelmedi. İstenildiği kadar saygıdan yaptık desinler asıl yanlış bu görüntüleri hazırlamak için olan niyete dahil olmanızdır.”
Yeni Gazze planı
ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray’da Gazze için hazırlanan 20 maddelik barış planını açıkladı. Plan, Hamas’ın silahsızlandırılması, rehinelerin iadesi, Gazze’nin geçici yönetimi ve yeniden inşasını içeriyor.
Kemal Can, Erdoğan- Trump toplantısına dair, “Toplantıda amaç sadece yanında oturmak değildi, bir nevi öncü etmekti” dedi. Can, “Yeni Gazze planının daha önce hazırlandığını sonradan Trump’la tamamlandığını düşünüyorum. Türkiye aktif rol oynayacak” diye konuştu.
Ruşen Çakır, “Trump’ın hazırlayıp Netanyahu’nun kabul ettiği planın Filistinlilere hayır geleceğini düşünmek saflık olur” dedi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Bir eziyet aracı olarak yargı
YouTube kanalındaki sözleri nedeniyle “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” suçundan tutuklanan Gazeteci Fatih Altaylı ilk kez hâkim karşısına çıktı. Fatih Altaylı savunmasında, “Sayın Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiğim iddiasıyla yargılanmak üzere karşınızda bulunmak beni hem çok şaşırtıyor hem de çok üzüyor” dedi.
Mahkeme heyeti Altaylı’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Ruşen Çakır ile Kemal Can, Altaylı’nın tutukluluğunun devamına dair değerlendirmelerde bulundular. Çakır, “Tahliye kararı çıkmadı. Orada şunu gördüm normalde insanların olur mu demesi gerekiyorken kimse şaşırmadı. Bu artık bir eziyet ama insanların kanıksadığı bir eziyet haline geldi” diye konuştu.
“Bunlar ibret davalarıdır”
Kemal Can ise, bunun bir yargı meselesi olduğunu söyleyerek şu değerlendirmede bulundu:
“Fatih Altaylı ve Ayşe Barım davaları tabir yerindeyse ibret davalarıdır. Yani doğrudan o insanların yaptıklarından ziyade belirli bir çevreye, belirli bir düşünüş biçimine hatta o düşünüş biçiminin dışında olsa bile yaşananların problemli olduğunu düşünen herkese dair bir ibret meselesidir.”
Can şöyle devam etti:
“Aslında iddia ile iddiaya dayanak teşkil eden eylem arasında bir illiyet de yok hukuken tartışılırsa. Altaylı, tarihsel birtakım hadiseleri hatırlatıyor. Bunun kişisel bir tehdit olarak kodlanarak bir suç isnadı zaten mümkün değil ama onun peşinde de değiller. Ayşe Barım hadisesini de görüyoruz. İhbarcı ‘ben niye ihbar ettiğimi hatırlamıyorum’ diyor.”