Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Halep’te son durumun ayrıntıları

Halep’te son durumun ayrıntıları

Thilelli ChouikratORIENT XXI –  Çeviri: Haldun Bayrı

Halep’teki durum “uluslararası camia”nın ilgisizliği önünde günden güne kötüleşiyor. Suriye’nin bu ikinci şehrinden bölük pörçük haberler geliyor. Thilelli Chouikrat, Orient XXI için, yerel konsey başkanı Brita Hagi Hasan’la görüştü.

halep11
Pieta of Syria – Delawer-Omar, Deviantart, 2016.

 

2011 ilkbaharında Suriye’deki isyan başladığında, Brita Hagi Hasan telekomünikasyon mühendisiydi ve siyasetle hiç uğraşmamıştı. Bununla birlikte Halep Yerel Konsey başkanlığına seçilecekti; zira bürolarını düzenlediği ve iletişim sistemlerini kurduğu çok sayıda mahalle konseyi nezdindeki müdahaleleriyle iyi bir namı vardı.

Ekim ayında François Hollande ile görüşmek ve uluslararası camianın Halep’e müdahalesini istemek için Fransa’ya gittiniz. O zamandan beri ne oldu?

Döndüğümde Halep’e giremedim. Şehre ulaşmayı denerken bir sniper (keskin nişancı) tarafından hedef alındım. Beşar Esad rejimi Mart ayından beri ahaliye nefes aldırmamak için şehre tüm giriş-çıkışları engellemeyi deniyor. Fiili olarak, ana giriş yolu Castello, sniper’ların sürekli gözetiminde. Yolun üzeri, kaçmayı deneyen şehir sâkinlerinin terk ettikleri, yanıp kavrulmuş arabalarla dolu. Şehrin doğu mahallelerindeki 250 bin kişinin sesini duyurmak için Fransa’ya döndüm dolayısıyla.

Halep Yerel Konseyi Başkanı olarak konuşuyorsunuz. Bu konseyden bahsedebilir misiniz?

İsyancıların idare ettiği, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından korunan ve hepimizin “serbest bölge” diye adlandırdığı, şehrin doğu mahallelerinde 2013’ten itibaren oluşturulmuş bir merci söz konusu. Bu konsey her yıl yenileniyor ve 25 kişi seçiliyor. Doğrudan oylama yapmıyoruz, fakat kurtarılmış bölgedeki 63 mahalle konseyini bir araya getiren meclislerde listeleri oylayarak seçiyoruz. Oy verme sürecine avukatlar, mühendisler, öğretmenler gibi meslek sendikalarının temsilcileri de katılıyor. Ben şahsen dördüncü seçim sürecinde geldim.

Arazinin yönetimiyle görevliyiz ve ahalinin temel ihtiyaçlarının temininden sorumluyuz. Su tedarikinden, geçen ay ancak yüzde 30’u çalışan elektrik şebekesinin onarımına kadar uzanıyor bu sorumluluk. Ayrıca okulların, hastanelerin ve yolların bakımı da bizim üstümüzde. Ahalinin ihtiyaçlarını tespit etmek için mahalle konseylerinde toplanıyoruz. Konseyin çalışmalarını ve yaptığımız harcamaları değerlendirmek için aylık basın toplantısı düzenliyoruz. Kısa süre önceye kadar, mahalle konseylerinde çalışan 600 görevlimiz vardı. Ayda 100 dolar maaş alıyorlardı (mühendisler 160 dolar).

Gerekli parayı nasıl sağlıyorsunuz?

Bu maaşlar için ABD mali kaynak sağladı; ama özellikle görevlilerin azmi ve neredeyse karşılıksız çalışmaları sayesinde beceriyoruz bunları. Finansman talebinde bulunmak için uluslararası örgütlere projeler sunduğumuz ölçüde, birçok gelir kaynağı çıktı. ABD’den, İngiltere’den, Almanya’dan, biraz da Fransa’dan para aldık. Herkes kendince katkı yapıyor, fakat ihtiyaçlar nazarında yetersiz bu. Bu aktörlerin bazıları belirgin projelere finans sağlıyorlar; bazıları ise maaşları ya da yakıtı karşılıyorlar.

15 Kasım’da rejimin saldırıya geçmesinden beri şehrin doğu mahallelerindeki son durumu tasvir edebilir misiniz bize?

Tasvir etmesi zor bir durum. Bölgedeki 250 bin kişi, sivillerin ve okul, hastane, özellikle de pazar gibi sivil altyapıların sistemli bir biçimde bombalanmasıyla karşı karşıya. Bu bombardımanlarda Cenevre Sözleşmesi’nde yasaklanmış silahlar da kullanılıyor. Misket, fosfor, napalm bombalarını kastediyorum. Rus hava kuvvetleri ve Beşar Esad’ın ordusu tarafından yürütülen bu saldırılar iki haftadır çok yoğunlaştı. İran ve Lübnan Hizbullahı’ndan da destek alan bir taarruzla karşı karşıyayız.

15 Kasım’dan beri, yerel kaynaklarımın verdiği bilgilere göre, yaklaşık 1300 kişi ölmüş ve 2500 yaralımız varmış; bunların yüzde 60’ı kadın ve çocuk. Kadınlarla çocukların tedavi görme imkânı yok, çünkü hiçbir hastane işlemiyor. Bütün bölge için elimizde 10 ambülans vardı; yakıt kıtlığından kullanılamıyor. Kalan 27 hekim bombardımanlar yüzünden mahzenlerde ya da bodrumlarda çalışmak zorundalar. İlaçlara gelince; bazı ilaçlar hâlâ bulunabiliyor, birkaç gün sonra stoklar tükenecek. İçecek su tedariki ve elektrik neredeyse hiç yok.

Bu mahallelerin ahalisinden Yerel Konsey üyeleriyle, yakınlarla ya da gazetecilerle sürekli temastayım. Her an bombalar altında yok olma korkusuyla geceleyin gözlerini yummadıklarını anlatıyor hepsi. Dün, Halep Yerel Konseyi’nin üç üyesi öldü; biri yakın bir dosttu. Başının üzerinde hâlâ bir damı olanların tüm hareketleri asgariye inmiş durumda; herkes evine kapanmış. Aileler ekmek aramak için çoğu zaman aile reisini gönderiyorlar; bir daha hiç dönmeyebileceğini hepsi biliyor.

İnsanî yardımların durumu içler acısı. Ekim’de, zaten ciddi yiyecek kıtlığına kendim şahit olmuştum. Yerel konsey ahaliyi şehir içindeki küçük toprak parçalarını ekmeye teşvik ediyordu; ama bu yetmiyordu, temel maddelerin yokluğu çekiliyordu. Şehrin kuşatılmasını savuşturmak için oluşturduğumuz yığınaklar neredeyse tükenmişti. Bugün tamamen tükendiler: Artık sadece ekmek var! İnsanlar açlıktan ölüyor artık. Bebeklere süt yok; çünkü anneleri bir şey yemiyor. Her gün internet üzerinden binlerce mesaj alıyorum; insanlar Halep’den ayrılmalarını sağlayacak bir çözüm bulmamı istiyorlar.

“Serbest” denen bölgenin kuzeyinde yer alan Sahur, Masaken Hanano, Haydariye, Şeyh Hıdır mahalleleri 25 Kasım’dan beri tekrar Beşar Esad kuvvetlerinin eline geçti. Çok sayıda sivilin kaçtığını biliyoruz. Bu ahali hareketleri üzerine ne söyleyebilirsiniz bize?

Ahalinin büyük kısmı rejimin eline geçmemek için isyancı bölgenin batısına doğru kaçtı. Bir kısmı da Kürt kuvvetlerinin yönetimindeki mahallelere vardılar. Bir başka kısmı ise rejimin kontrolündeki Batı Halep’e varmayı seçti. Bu son grubun erkekleri, oraya varır varmaz sistemli bir biçimde tutuklandılar, hapse atılıp işkence gördüler.

Beşar Esad tarafından tekrar ele geçirilen bölgelerdeki ahaliye, taarruza hâlâ direnen bölgelere katılma çağrısında bulundum. Oldukları yerde kalırlarsa, her an tutuklanabilir ve işkence görebilirler. Şehrin doğu mahallelerinden gelen bütün erkeklerin, 40 yaş altındaki tüm gençlerin sistemli biçimde tutuklandıklarını ya da öldürüldüklerini gösteren tanıklıklarımız var. Yerel konseye bildirilen sayısız ihlal var. Kısa süre önce, rejimin güvenlik kuvvetleri tarafından iki kadına tecavüz edildi.

Tekrar rejim tarafından ele geçirilen bölgelerdeki Yerel Konsey üyeleriyle hâlâ temasta mısınız?

Evet. En çok WhatsApp üzerinden ya da telefonda görüşüyoruz. Yerel Konsey’in tüm üyelerinin katıldığı bir grup oluşturduk. Günde birçok kez mesajlaşarak kararlar üzerinde anlaşabiliyoruz. Bununla birlikte, mahallelerde bulunan üyeler bizimle iletişime geçerken muazzam risklere giriyorlar. Beşar Esad’ın kuvvetleri şehir halkının telefonlarını her an kontrol edebiliyor. Konsey üyelerinin çok korktuklarını biliyorum, çünkü bunu canlarıyla ödeyebileceklerini biliyorlar.

Yerel Konsey hâlâ faaliyette mi?

Evet, ama şu son günlerdeki sallantılı durum yüzünden görevlerimizi hakkını vererek yapma imkânımız azaldı. Halka ekmek ve ilaç dağıtımı temin etme ve elektrik şebekesini onarmayı deniyoruz.

Halep Yerel Konseyi ÖSO’nun siyasî kolu mu?

Hayır. Biz ahaliyi temsil ediyoruz. Yaptıklarımız tamamlayıcı, ama ÖSO’yla organik bağımız yok. Biliyorsunuz, ÖSO’ya katılmak için silahlanan insanların çoğu sivildi: mühendisler, öğretmenler… Ama bunu yapmadan önce, hepimiz barışçı bir dinamizm içindeydik. Silaha sarılmaya mecbur bırakıldık. Bir arkadaşım, ailesinin katledilmesi sonrasında silahlı mücadeleye katılma kararı aldı ve ÖSO savaşçılarının çoğunun durumu bu. Barışçı gösteriler düzenlenlediği zaman da ÖSO daima halkın yanında durmuştu. Ama rejim gerçek mermilerle cevap verdi. Dolayısıyla bazıları silahlanma kararı aldılar. Bizim doğrudan muhataplarımız Halep vilayetinin farklı yerel konseylerini yöneten Valilik ile geçici yönetim. Özgür ve demokratik bir yönetim için devrimin halihazırdaki siyasî kurumları bunlar.

Fransa’ya gelişinizden ne bekliyorsunuz?

Halep önümüzdeki günlerde rejimin eline düşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Sivillerin şehirden çıkışını mümkün kılmak ve kuşatma altındaki ahaliye erzak tedariki için Birleşmiş Milletler’in gözetimi altında bir insanî koridor açılmasını istemeye geldim. Rejim, “toprak yakma politikası” diye nitelenebilecek bir strateji izliyor. Somut olarak, ahali onun tarafına geçmezse, kentten çıkmalarına engel olarak katliamı sürdürecek ve insanî yardım kuruluşlarının şehre erzak ve ilkyardım çantaları sokmak için üç görüşme talebi, rejim ve Ruslar tarafından reddedildi. Şimdiye kadar hiçbir hükümet ya da uluslarası merci tarafından somut bir eylem kararı alınmadı. Harekete geçmek için hâlâ zaman var.

ÖSO’nun teslim olmasına doğru gidildiğini düşünüyor musunuz?

Teslim olmayacaklarını biliyorum. Bugün eşit olmayan silahlarla dövüşüyorlar, ama inançlarını hiçbir şey sarsmıyor. Kaçmakla ölüm arasında seçim yapacaklar; teslim değil.

FransizKultur

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.