Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sebastían Royo: Avrupa’da sosyal demokrasiye yer var mı?

ABD Boston’da Suffolk Üniversitesi’nde görev yapan İspanyol siyasetbilimci Sebastian Royo’nun 20 Nisan 2017’de socialeurope.eu’da çıkan yazısını Ezgi Likya İrgil çevirdi.

Sebastian Royo
Sebastian Royo

Avrupa’dan sosyal demokrat ve merkez-sol partilerden Büyük Durgunluk’a gelen yanıt, Portekiz gibi bazı önemli istisnalar dışında, büyük ölçüde Sağ’ın tasarruf politikalarını uygulamaya yönelik olmuştur: bankaları ve tahvil sahiplerini kurtarmak, mali politikaları sıkılaştırmak ve esnek para politikalarını desteklemek. Bu politikaların ekonomik ve siyasi sonuçları, özellikle Güney Avrupa için, yıkıcı oldu: ülkelerimizin çoğunu artan bir eşitsizlik, siyasi istikrarsızlık ve karışıklık içinde şiddetli durgunluğa itti, ayrıca her yere nüfuz eden korku hissine ve geleceğe yönelik umutsuzluğa yol açtı. Bu, merkez-sol partilerin seçim kaybetmelerine neden olarak, tüm Avrupa’da popülizmin yükselişine yol açtı.
Elbette ki en büyük hata, sosyal demokrat hükümetlerin, onları gerici hale getiren kemer sıkma politikalarını kabul etmeleri ve uygulamalarıydı. Merkez-sol politikacılar, seçimlerin merkezden kazanıldığına ikna olduklarından ve aynı zamanda mali açıdan sorumlu olabileceklerini kanıtlamak istediklerinden, Almanya’nın dogmacılığına karşı, AB düzeyinde güçlerini birleştirmekte yetersiz kalmıştır. Buna ek olarak, sol seçmenlerin alternatifsizliği ve merkez-sol politikacıların boş vermişliği ile, merkez-sol politikacılar kemer sıkma politikalarını erkenden uygulamış, bazı durumlarda pazarlarına inançlarını kanıtlamak için riskli yatırımlar yapmış ve ülkelerimizin yıllarca katlanacağı sonuçlara sebep olmuştur.
Ancak sorun, bu bozulmaya rağmen solun yenilenme sürecine girmemesidir. Egemen neoliberal paradigmaya meydan okuyan yeni politikaların ve alternatiflerin oluşturulması asıl gözden kaçırılan noktadır.

Gerileme ve düşüş

Sosyal-demokrat, merkez-sol partilerin ve sendikaların gerilemesinin yapısal nedenleri var: iş gücü daha az sendikalaşmış, geleneksel sınıf kimlikleri ve parti sistemleri aşınmış durumda. Dahası, mevcut sorunların çoğu, krizden önce, hatta Büyük Durgunluk’tan yıllar önce başlamıştı: gerçek gelirlerin işçi ve orta sınıflar arasındaki göreceli durgunluğu, düşen yaşam standartları, toplumsal hareketliliğin azalması, teknolojik değişiklikler, ticaret ve finansal piyasaların serbestleşmesinden kaynaklı istihdam güvensizliğinin artışı ve göçten kaynaklanan kültürel ve toplumsal karışıklıkların ani ve büyük değişimi. Ancak merkez-sol bu sorunları küçümsemiş ve onları etkili bir şekilde ele alacak politikaları üretememiştir.
Eğer merkez-sol partiler gerilemelerini durdurmak ve popülizmin yükselişiyle etkili bir biçimde yüzleşmek istiyorlarsa, orta sınıfın endişelerini daha iyi ele alan bir yol bulmaları gerekmektedir: orta sınıfın haklı korkularını ve endişelerini kabul ederek, onları sonradan akıllarına getirmek yerine, orta sınıfı, politikalarının çıkış noktası yapmak. Ya Keynesçi kökenlerine geri döner ve gençlere ve kendi geleneksel seçmenlerine umut ve çözüm önerirler, ya da popülist partiler kazanır ve merkez-sol partileri saf dışı bırakır.
İlerici hükümetler, onların temel geleneksel destek gruplarına zarar veren mali tasarruf ve serbest ticaret anlaşmalarını körü körüne desteklemek yerine, mali ve para politikalarının doğru karışımını bulmalı, kamu kesiminin yatırımlarını desteklemeli ve tüketimi daha fazla teşvik etmek için orta sınıfın vergilerini azaltmalıdır. Ayrıca, kaynakların adil bir şekilde dağılımını teşvik etmek ve eşitsizliği azaltmak, altyapılarına ve halka yatırım yapmak, ticaret kurallarımızı değiştirmek zorunda kalsak bile ekonomilerimizi çeşitlendirmeye yardımcı olan endüstriyel politikaları ve işçilerimizi koruyan çalışma standartlarını uygulamak, son olarak kısa vadeli sermaye akışlarının neden olduğu zararları önleyen finansal yönetmelikleri kabul etmek için vergi ve refah sistemlerini yeniden düzenlemek gerekmektedir. Sonuç olarak, gelecekteki talepleri karşılamak amacıyla iş gücümüzü nasıl eğittiğimizi ve öğrettiğimizi yeniden düşünmeleri şart.
Ve çözümlerin çoğunun Avrupa düzeyinde uygulanması gerektiğini kabul etmeliler. AB kuralları tarafından dayatılan kısıtlamalar, merkez-sol partilerin çıkmazını anlamak için esas noktadır. Çünkü Euro bölgesi üyeleri, ulusal politikaları sınırlayan ve merkez-sol partileri bütçe kısıtlama ve rekabet gücünün sunağında ibadet etmeye zorlamaktadır. Ayrıca, çoğu zaman sosyal politikalar ve vatandaşlarının pahasına da olsa, bu ülkeler, Euro bölgesi efendilerini (ve aynı zamanda mali piyasaları) tatmin etmeye zorlayan sıkı mali kurallara uymaya mecbur bırakılmaktadır. Şu anda, herhangi bir ülkenin Büyüme ve İstikrar Paktı’nın mali darbesinden kurtulmak için tek gerçek seçeneği Euro’yu terk etmektir. Ve radikal partiler tarafından sunulan çözüm budur. Bunun yerine ihtiyacımız olan, daha fazla mali esneklik ve Euro bonoları tarafından finanse edilen Euro bölgesi çapında gerçekleşecek bir yatırım planıdır. Buna şimdilik Almanya tarafından karşı çıkılsa da, merkez-sol partiler bir araya gelmenin ve bu sert tutuma karşı çıkmanın bir yolunu bulmaları gerekmektedir.

Dünyanın artık farklı olduğunu kabul etme zorunluluğu

Dahası, merkez-sol liderlerin, suçlanmasına rağmen, küreselleşmenin uzağında kalmak istenmediğini kabul etmeleri gerekiyor. Dünyanın artık farklı olduğunu kabul etmeleri gerekiyor: küresel büyümeyi imkanlı kılan ve küreselleşmeyi genişleten faktörlerin karışımı zayıflamış, hükümetlere ve kurumlara olan güven büyük oranda azalmış, refah devletlerini ve ticaretin serbestliğini destekleyen ulusal toplum sözleşmeleri aşınmış, ve göç ve serbest ticaret için varılan görüş birliği çözülmüştür. Gerçekten de son kriz, küreselleşme ile ulusal hükümetler arasındaki dengesizlikleri ön plana çıkarmıştır. Bunun yanı sıra, para ve siyaset arasındaki güçlü bağları ve büyük oranda şirketlerin çıkarları için hazırlanmış ticari anlaşmaların olumsuz etkilerini göz önüne sermiştir. Bunun artık değişmesi gerekiyor. Küreselleşmenin yararları eşit bir şekilde dağıtılmalı, şirketler ve zenginler üstlerine düşen vergi payını ödemeli, ve sosyal çalkantıyı hafifletmek için politikalar geliştirilmelidir.
Merkez-sol ölmedi, ancak kendisini yenilemek ve yeniden canlandırmak için yeni bir koalisyon kurmalı. Popülistler kötümserlikten beslenirler. Geleneksel destek tabanının parçalara ayrılması ve popülizmin yükselişiyle yüzleşmek için, merkez-sol, vatandaşların sorunlarına gerçek çözümler sunarken, günün korkularını ele alan fırsatlara odaklanan iyimser bir dil kullanmalıdır. Bu, yatırım ekonomisinin lehine kemer sıkma politikalarının reddi ile birlikte artan Avrupa ekonomik iş birliği ve dayanışması ile başlamalıdır. Güveni yeniden inşa etmek için kolay bir plan olmasa da bu sürecin acilen başlaması şarttır. Aksi takdirde liberal demokrasilerimizin geleceği tehlikededir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.