Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gözler İnce-Akşener rekabetinde

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Muharrem İnce-Meral Akşener rekabetine değinmek istiyorum. Geçen hafta cuma günü yaptığım son yayında Erdoğan’ın bir stratejisi olduğunu, bu stratejinin de esasen bu seçimin, özellikle de başkanlık seçiminin kendisiyle CHP arasında geçtiği imajını yaratmak olduğunu söylemiştim; bu anlamda da Meral Akşener’e ve Temel Karamollaoğlu’na hiç değinmediğini, kendi denetimindeki medyada ise bunların görülmediğini, bunun bilinçli bir strateji olduğunu ileri sürmüştüm. Ancak Muharrem İnce’nin beklenenin ötesinde bir performansla Erdoğan’ı ve AKP’yi bayağı bir zorladığını, dolayısıyla bu stratejinin çökmekte olduğunu söylemiştim. Şimdi, bu konunun başka yerlerde, başka şekillerde, ya da üç aşağı beş yukarı benzer perspektiflerle ele alındığını görüyoruz. Özellikle İYİ Parti yöneticileri –Meral Akşener başta olmak üzere– onlar da böyle bir stratejinin varlığını doğruluyorlar, tekrar tekrar altını çiziyorlar. Meral Akşener’in en son olarak Gazete Duvar’da Özlem Akarsu Çelik’e verdiği röportajda da bu hususun özellikle altını çizildiğini görüyoruz.

Gazetelerde Akşener yok

Bugünün gazetelerinin birinci sayfalarına bir baktım. Hükümete %100 angaje olmuş olan Sabah, Yeni Şafak gibi gazetelerde zaten Erdoğan’dan ve AKP’nin diğer isimlerinden başka kimseden bahsedilmiyor — belki Devlet Bahçeli biraz, onun dışında kimse zaten birinci sayfaya giremiyor, en fazla karalanmak için giriyor. Ama daha eskinin ana akımı –artık değiller ama, ana akım diye bilinen– gazetelere baktığımızda ilginç bir tablo karşımıza çıkıyor. Örneğin, Milliyet’te Muharrem İnce’yle yapılmış olan özel bir röportaj var ve Kılıçdaroğlu’nun da bir haberi var — tabii ki Erdoğan ve Bahçeli haberlerini saymıyorum. Hürriyet’te Muharrem İnce’yle yapılmış bir özel röportaj var, hatta eşiyle de birlikte yapılmış ve Temel Karamollaoğlu’nun da açıkladığı seçim beyannamesiyle ilgili bir haber var. Posta gazetesinde Muharrem İnce ve Temel Karamollaoğlu var, Akşener yine yok. Vatan gazetesinde de Muharrem İnce var, Devlet Bahçeli var, Tayyip Erdoğan var. Meral Akşener’in gözüktüğü, birinci sayfada gözüktüğü tek yer, bu tür gazeteler içerisinde HaberTürk. HaberTürk’te hem Muharrem İnce hem Meral Akşener hem Temel Karamollaoğlu var. En çarpıcısı da bence Karar gazetesi. Yakın bir zamana kadar AKP çizgisindeki gazetecilerin çıkarttıkları ama AKP’yle mesafeli olan Karar gazetesinin en ortasında Temel Karamollaoğlu var, onun dışında Erdoğan var, Kemal Kılıçdaroğlu var ve Meral Akşener var. Yani bu anlamda en hakkaniyetli gazetenin –bu ele aldıklarımız içerisinde– Karar olduğunu söyleyebiliriz; daha sonra da tabii ki HaberTürk, onun dışındaki gazetelerde Meral Akşener yok. Tabii ki bunların hiçbirisinde Selahattin Demirtaş ve HDP yok, o apayrı, Doğu Perinçek de yok ama HDP hiçbirisinde yok.
Burada da görüyoruz, hâlâ Muharrem İnce’ye tanınmış olan belli bir alan var; ama buna karşılık Meral Akşener’e yönelik tam bir görmezden gelme çizgisinin hâkim olduğunu ve bunun da doğrudan bir talimatla olduğunu anlıyoruz. Bu noktada İrfan Aktan bir yazı yazdı, bunun aslında başka bir anlamı olduğunu söyledi, ona göre “Tayyip Erdoğan daha sonra ikinci tura kalırsa Meral Akşener’le ittifak yapmanın hesabını yaptığı için onu hedefine almıyor” dedi. Meral Akşener’le Tayyip Erdoğan ikinci turda birlikte hareket eder mi, etmez mi, bu çok spekülatif bir mesele; ancak bence Meral Akşener’in medyada yer almamasının ve Erdoğan’ın ona karşı adını hiç anmamasının esas nedeni Erdoğan’ın bunu Türkiye’de bir sağ-sol seçimi olarak göstermek istemesi, “CHP zihniyeti” diye adlandırdığı zihniyete karşı bir mücadele gibi göstermek istemesi, dolayısıyla Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu gibi CHP’nin sağda bilinen müttefiklerini, böyle bir ittifak yokmuş gibi göstermek istemesi.

İkinci tura kim kalacak?

Peki, buradaki Erdoğan’ın bu perspektifinin artık pek işe yaramadığını, belli bir yerde tıkanıklık yaşadığını söyledim; ancak işin bir başka boyutu var, o da şu – en çok tartışılan husus belki de bu: Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, Erdoğan’ın karşısına kim kalacak meselesi. Şu âna kadarki gidişata bakılacak olursa, Muharrem İnce kalacakmış gibi bir intiba var, ama hiçbir şey kesin değil, ikinci tura kalacağı kesin değil, kalırsa da Muharrem İnce’nin kalacağı kesin değil ve bunun üzerinden başından beri süren bir tartışma var: Muharrem İnce kalırsa ne olur? Meral Akşener kalırsa ne olur? Bu tabii spekülatif bir tartışma; ancak ilginç olan şu: İYİ Parti ve bizzat Meral Akşener, seçim stratejilerini bizzat bu tartışma üzerine inşa etmiş durumdalar.
Her vesileyle konuştukları zaman –ki medya haksızlık etmeyelim, kendilerine hak ettiği yeri vermiyor ama en son Özlem Akarsu Çelik röportajında– Akşener ısrarla şunu söylüyor: “Eğer Muharrem İnce ikinci tura kalırsa kesin kaybeder, ama ben kalırsam Tayyip Erdoğan’ı yenerim”. Neden böyle bir şey olur? O da tam Erdoğan’ın yürüttüğü mantığı yürütüyor: “Türkiye’de sağ seçmen CHP’ye ve CHP’li bir adaya oy vermez, dolayısıyla burada ikinci turda sağdan oy kayması gerekir, ama bunu Muharrem İnce yapamaz ancak ben yaparım. Ben AKP tabanında Erdoğan’a karşı rahatsız olan, artık ondan bıkmış olan kesimleri yanıma çekebilirim.” Burada söylemek istediği şu: “Ben de onlarla aynı mahalleden, ben de sağ gelenekten geldiğim için”.
Tabii burada kendisine çıkartılan karşı argüman, “İyi güzel, ama size de HDP oyları ya da Kürt oyları gitmeyecek” –ki Özlem Akarsu Çelik bunu da sormuş–; o da böyle bir şeyin olmadığını, bunun bir şehir efsanesi olduğunu daha önce de söylemişti, tekrarlamış, kendisinin pekâlâ HDP tabanından oy alabileceğini, Bitlis Ahlat’ta evi olduğunu, oraya bayramda gideceğini vs. söylemiş. Tabii ortada şöyle bir şey var: Meral Akşener’in ikinci tura kalması durumunda Kürt oylarını almayacağı bir şehir efsanesi ise, o zaman Muharrem İnce’nin ikinci tura kaldığında sağ seçmenin oylarını almayacağı da pekâlâ şehir efsanesi olabilir. Bence bunların ikisi de şehir efsanesi değil, ikisinin de çok ciddi haklılık payı var, Türkiye’de kendini sağda gören insanların şu ya da bu şekilde CHP’yle özdeşleşmiş bir adaya oy vermesi hiç kolay değil, aynı şekilde de Kürt kimliğine sahip çıkan kesimlerin de Meral Akşener profilindeki bir isme oy vermesi çok kolay değil.

Yüzde 50+1 oy peşinde

Peki o zaman ne olacak, bu çıkmazdan nasıl çıkılacak? Şöyle bir basit bir aritmetik hesap yapmak mümkün; ikinci tura kalması demek, Erdoğan’ın %50+1 oy alamayacağı anlamına gelir ve Erdoğan karşıtlarının da %50+1 oyu almış oldukları anlamına gelir. Dolayısıyla eğer muhalefet adayları, muhalefet hareketleri, muhalefet partileri ilk turda çıkan tabloyu kalan adaya olduğu gibi taşıyabilirlerse kazanırlar; hatta bir de şunu ekleyin: Çok iddialı olmasına rağmen Erdoğan’ın ilk turu alamaması halinde –hele bu arada diyelim ki genel seçimlerde de Cumhur değil de Millet İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu elde etmesi halinde– arada geçecek olan 15 gün içerisinde Erdoğan moral olarak çok daha alt düzeylerde olacaktır ve muhalefetin işi çok daha kolay olacaktır. İşte burada bütün bu şehir efsanesi ya da benzer argümanlara itibar etmeden muhalefet adaylarının bir şekilde kamuoyunun karşısına bütün farklılıklara rağmen bu işbirliğinin ikinci tura da taşınacağını inandırıcı bir şekilde aktarabilmeleri gerekiyor. İlk andan itibaren Muharrem İnce bunu yaptı, ama İYİ Parti’den aynı yoğunlukta böyle bir tepki gelmedi. Belki de bu yoğunlukta tepki gelmemesi nedeniyle demin sözünü ettiğim İrfan Aktan’ın yazısındaki argümanların dolaşıma girdiğini de gördük; yani Muharrem İnce ikinci tura kalırsa Millet İttifakı’ndaki diğer adayların ona kayıtsız şartsız destek olacaklarının tam net bir şekilde gözükmemesi nedeniyle kafalar karışık.

İnce’nin gösterdiği hassasiyet

Bu kafa karışıklığının giderilmemesi halinde tabii ki o zaman Erdoğan’ın elinin güçleneceği çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Diyelim ki Meral Akşener ikinci tura kalıyor ancak Kürtlere yönelik olarak şu âna kadarki tutumunu sürdürüyor. Şu âna kadarki tutumu nedir? “Benim Kürtlerle herhangi bir sorunum yok”un ötesine geçmeyen, “Onlar da beni seviyor, elimi uzattığımda elim boş kalmıyor”un ötesine geçmeyen, Kürtlerin birtakım somut taleplerini dile getirmeye yanaşmayan bir tutum. Bu tutumu sürdürüp, ikinci turda HDP seçmeninin oyunu istediği zaman, bu seçmenin bir kısmı pekâlâ sandığa gitmeyebilir, hatta içlerinden Erdoğan’a verenler bile çıkabilir. Şu anda bunu dile getirenler, büyük ölçüde de tehdit eder gibi dile getirenler var; ama böyle bir ihtimali hesapta, akılda tutmak lazım.
Öte yandan Muharrem İnce şu âna kadarki performansında kendisini ne kadar çekirdekten CHP’li olarak gösterse de, Türkiye’deki sağ seçmenin hoşuna gidebilecek ya da en azından onlarla arasındaki mesafeyi kapatmaya yönelik mesajlar veriyor, tavırlar takınıyor, açıklamalar yapıyor. En son mesela Hürriyet gazetesinde söylediği, yıllardır –çocukluğundan beri galiba–, hiçbir cumayı aksatmamaya çalışması, besmelesiz sokağa çıkmaması gibi şeyler –ki hatta bunlar, kendini solda tanımlayan bazıları tarafından yadırgatıcı bulundu– ancak bu tür mesajları vermeyi de eksik etmiyor. Normal şartlarda baktığımız zaman bugün Türkiye’de Erdoğan yönetiminden rahatsız olan, ama geleneksel olarak kendini sağda hisseden birisinin Muharrem İnce’ye oy vermemesi için çok ciddi nedenleri olması lazım. Muharrem İnce o ciddi nedenlerin hepsini teker teker ortadan kaldırmaya yönelik ilginç bir strateji izliyor. Hem bir taraftan demokrasi, temel hak ve özgürlükler gibi hususlarda ve ekonomi konularında Türkiye’deki merkez sol seçmenin destekleyeceği, hoşuna gidecek açıklamalar yapıyor; ama öte yandan oturuşu kalkışı, konuşma üslûbuyla Türkiye’deki muhafazakâr hatta milliyetçi camiayı itici hareketlere girmemeye çalışıyor.
Dolayısıyla baktığımız zaman kim ikinci tura kalır, bunu şu anda kestirmek mümkün değil; ancak kim ikinci tura kalırsa “alamaz” denilen kesimlerden daha fazla oy alır gibi bir soru olacak olursa –bu benim kişisel görüşüm– sağdan, yani CHP’ye alerjik olan seçmen tabanından eğer ikinci tura kalırsa Muharrem İnce’nin bayağı bir oy olma ihtimalinin teorik olarak mümkün olduğu kanısındayım; ama şu tutumuyla, Meral Akşener’in ve İYİ Parti’nin ikinci turda çok daha değerlenecek olan HDP oylarından ciddi bir miktarı alabileceği konusunda kuşkularım var.

Garip bir seçim

Sonuç olarak Meral Akşener ve Muharrem İnce, hatta Temel Karamollaoğlu ve bir şekilde de hapiste olmasına rağmen onu temsilen HDP’li bazı yöneticilerin kamuoyuna karşı, birlikte hareket ettikleri, ne olursa olsun rekabete rağmen bir birliktelik içerisinde olduklarını gösteren birtakım çıkışlar yapması, fotoğraflar vermeleri gerekiyor anladığım kadarıyla. Aksi takdirde, böyle birbirini sürekli kollayan ve rekabeti diğerinin aleyhine olmasa da –bakıyoruz mesela Meral Akşener’in röportajında Muharrem İnce’ye karşı çok nazik bir üslubu var, çok saygılı bir üslubu var–, ama “O ikinci tura kalırsa açık ara kaybeder, ben kalırsam kazanırım” sözü bu açıklıkta söylenen söz, bütün nezaketin vs. geri planda kalmasına yol açıyor.
Gerçekten çetrefilli bir olayla karşı karşıyayız. Seçim ikinci tura kalırsa –ki şu âna kadarki gördüklerimden ikinci tura kalma ihtimalinin yüksek olduğu izlenimi ediniyorum– ikinci tura kalırsa kim kalacak? Kalan kişi gerçekten “oy alamaz” denilen yerlerden oy alabilecek mi, ne kadar oy alacak? Türkiye’de şu andaki başkanlık seçiminin en çok merak edilen hususu bu. Dolayısıyla 24 Haziran seçimlerindeki temel sorular, Meclis seçimi için çoğunluğu Cumhur İttifakı mı alacak, Millet İttifakı mı alacak? Ama daha önemlisi HDP barajı geçecek mi? Bu iki soru etrafında şekilleniyor, Cumhurbaşkanlığı seçimi de ikinci tura kalacak mı, kalırsa kim kalacak? Yani İnce mi Akşener mi?
Bunlardan kalacak olan kişi de ikinci turda “Kolay kolay oy alamaz” denilen kesimlere bir şekilde ulaşabilecek mi? Tekrar söylüyorum, ikinci tura kalacak olan kişilerin kolay kolay “oy alamaz” denilen kesimlere ulaşmasında ikinci tura kalamayan diğer adayların katkısı çok önem arz edecek. Diyelim ki, Muharrem İnce ikinci tura kaldı, o zaman sağ kesimden daha fazla oy alabilmesi için Meral Akşener’in aktif desteğine ihtiyaç duyacak; Meral Akşener eğer ikinci tura kalırsa, o zaman da herhalde CHP’nin oy vermekte çok fazla zorlanacağını sanmıyorum ama HDP tabanının oylarını en azından ödünç olarak alabilmek için bile Muharrem İnce’ye ihtiyaç olacaktır; çünkü Muharrem İnce biliyorsunuz hem Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti hem Kürt sorunu konusunda açık net mesajlar verdi ve önümüzdeki günlerde de Demirtaş’ın ailesini ziyaret edeceğini söyledi. Eğer Meral Akşener ikinci tura kalırsa Muharrem İnce aracılığıyla HDP oylarına ulaşma ihtiyacı duyabilir.
Evet, çok garip bir seçim oluyor. Her şeyin birbirine girdiği, bildiğimiz geleneksel safların altüst olduğu bir seçim; ama bu aynı zamanda da yeni bir dönemi bize işaret ediyor. Bu safların karışması, Türkiye’deki kutuplaşma görüntüsünün de aşınmasına ve farklılaşmasına yol açıyor ve bu anlamda fena bir şey değil. Erdoğan Türkiye’de seçim ittifakı denen konsepti yasalaştırarak aslında kendisinin istemediği bir şeye yol açıyor; o da var olan kutuplaşmayı artırarak seçim kazanmaya alışmış olan Erdoğan, bu ittifaklarla beraber kutuplaşmanın azalmasına neden oldu.
Çok ilginç bir seçim dönemi yaşıyoruz, önümüzdeki günlerde özellikle İnce’yle Akşener’in birbirleriyle ilgili verecekleri mesajlar, yan yana durup durmayacakları, birlikte fotoğraf verip vermeyecekleri gerçekten çok önemli olacak — özellikle seçime birkaç gün kalaya kadar. Tabii ki eğer ikinci tura kalırsa, kaldığı anlaşıldığı andan itibaren ikinci tura kalamayanların vereceği mesajlar gerçekten çok önemli olacak. Cumhur İttifakı’nda böyle bir sorun yok, tek adayla çıkıyor; ama Millet İttifakı üç adayla birlikte ortaya çıkıyor, bir de artı olarak da Selahattin Demirtaş var.
Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.