Suriye’de IŞİD’den kaçan Hristiyanların boşalttığı köylerden geriye ne kaldı?

New York Times’tan Ben Hubbard Suriye’de Süryani Hristiyanların yaşadığı köylere gitti ve izlenimlerini yazdı. Köylülerin IŞİD’den kaçarak bölgeyi terk ettiğini yazan Hubbard, köyü “hayalet şehir” olarak nitelendirdi. Yazarın aktardığına göre evlerin çoğu boşaltılmış, sahipleri ise Almanya, Avusturya, ABD gibi ülkelere göçmüş.

Hubbard’ın konuştuğu 79 yaşındaki İşak Nisan, sokağında artık kendisi ve tek bir komşusundan başka kimsenin yaşamadığını söylüyor; yazara göre durum komşu Hristiyan köylerinde de durum pek farklı değil.

IŞİD 2015’te bölgeye saldırmış, burada yaşayan 220 kişiyi kaçırmıştı. Cihatçılar birkaç ay sonra Kürt ve yerel savaşçılar tarafından püskürtülmüş, büyük fidyeler karşılığında kaçırılanların birçoğunun serbest bırakılması sağlanmıştı. Ancak IŞİD bölgeyi terk etmeden önce bölgedeki kiliselerin birçoğunu yerle bir etmiş, IŞİD’in elinden kurtulanlar da o zamandan bu yana bölgeden kaçmaya başlamıştı.

Köyden ayrılmayan başka bir Suriyeli ise 23 yaşında genç bir kadın olan Ramina Noya. Akrabalarının çoğunun ABD’ye gittiğini söyeyen Noya’ya göre köyünde “hayat çok güzel ama insan yok.”

IŞİD, Suriye ve Irak’ta ele geçirdiği bölgelerde yaşayan Hristiyanları, Müslümanlar’dan daha fazla “vergi” ödemeye zorluyor.

Haberde yer verilen Doğu’nun Süryani Kilisesi’nden bir yetkiliye (Şlimon Barşam) göre, 2011’de ülkede çatışmaların başlamasından önce 30 Hristiyan köyünde onlarca kilise vardı ve bu köylerde 10 bin Süryani yaşıyordu. Barşam’a göre bugün bu sayı 900’lere inmiş durumda, rutin faaliyetini sürdüren ise yalnızca tek bir kilise var.

Hubbard, bazı köylerin tamamen boşaltıldığını, bazılarında ise bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda insanın yaşadığını aktarıyor. Bunlardan birinde, temeli cihatçılar tarafından dinamitlenen Bakire Meryem Kilisesi’nden geriye kalanları korumayı kendine görev edinmiş olan beş erkek yaşıyor, bir diğerinde ise yalnızca bir anne ve oğlu kalmış.

Hubbard’ın görüştüğü anne, diğer çocuklarının Avusturya ya da Almanya’ya gittiğini, kendisinin ise topraklarını terk etmek istemediğini söyüyor: “Kötü insanları bizden uzak tutsun yete, Tanrı’dan başka şey istemiyoruz.” Ancak oğlu Yuhanna aynı fikirde görünmüyor: “Kalmasına kalalım da ne kadar? Evlenmek istesek, kız yok.” Artık Araplara güvenmediğini söyleyen Yuhanna, eskiden insanların yolda birbirine selam verdiğini; artık böyle olmadığını anlatıyor: “Artık kimse kimseye bir şey söylemiyor.”

Yazar, haberinde Irak ve Suriye’de Şiilere ve Yezidileri öldürmeyi ya da köleleştirmeyi tercih eden örgütün, büyük ölçüde yurtdışında yaşayan akrabalarının fidye ödeyebileceğini düşünerek Süryanileri rehin alma yoluna gittiğini belirtti. Hubbord’a göre bu taktik örgütün işine yaramış, örgütün ailelerle kilise aracılığıyla yürüttüğü pazarlıklar sonucunda rehineler kimi zaman 50 bin dolara varan yüksek meblağlar karşılığında  serbest bırakılmış. Kilise gerçek rakamı şimdiye kadar açıklamamış ancak miktarın 1 milyon doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Barşam, insanların geri döneceğini zannetmediğini söylüyor: “Gelmek istediklerini söylüyorlar ama döneceklerini hiç sanmıyorum.” Hubbard’a göre “korku ve şiddet günlerinin geride kaldı; ancak yara hala kapanmış değil.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.