Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Christian Marclay’in enstalasyonu: “The Clock”da 24 saat geçirmek

Christian Marclay’in video enstalasyonu “The Clock” Londra’daki Tate Modern Sanat Galerisi’nde gösterime girdi. Marclay, filmlerde ve televizyon dizilerinde saatlerin yer aldığı 24 saatlik video montajı ile bir çeşit “video saat” enstalasyonu oluşturdu.

“The Clock”, 2010 yılında Londra’daki White Cube galerisinde gösterildiğinden beri dünya çapında fenomen haline geldi.  Marclay’in enstalasyonu, Marx Kardeşler’den “The Matrix”e, “Annie Hall”dan “Zoolander” a izleyiciler için sinema tarihi seçkisi de sunuyor.

The New York Times muhabiri Holly Williams, “The Clock”’ta 24 saatini geçirerek gözlemlerini paylaştı.

Sabah 10

Ayakkabılarımı bıraktım ve odayı dolduran beyaz Ikea kanepelerinden birine yerleştim. “Geleceğe Dönüş” filminden kesilmiş videolardan ilkini gecikmeden gördüm.

Öğle vakti

Tabii ki, “High Noon”dan (Kahraman Şerif) bir klip. Gerilim, her zaman saatin üstünde toplanır ve sonra seyircinin büyük bir kısmı salondan ayrılır. “The Clock”ı bırakmak zordur, ancak anlatı çözümü sağlamamaktadır; bu yüzden asla kendinizi doymuş hissetmezsiniz. Saat vuruşu, başlangıç ve sonu olmayan bir sanat eserinde bir çıkış sunar.

Herkes bu heyecanı hissetmiyor. Gündüz vakti, farklı çağlardan ve etnisitelerden oluşan bir kalabalık, birkaç saat süren ya da birkaç dakika süren şekilde hareketsiz kalır.

13:13

Bir başka klasik: “Üçüncü Adam”daki Orson Welles, İsviçre’de “500 yıllık demokrasi ve barış”ın sadece “guguklu saat” olarak nasıl üretildiğini yansıtıyor. Bay Marclay yarı İsviçreli; “The Clock” kendi milletine karşı sert ve alaylı bir yanıt mı?

15:00

Akşam, öğleden sonra uykusu çarpıyor. Belki de vücudum bir sandviç sindirmekle meşgul olduğu için, beynim önümde neler olup bittiğini sindirme yeteneğinde ise başarısız oluyor. Zamanın acımasız yürüyüşünü izliyorum, Hızlanabilir ama şu anda yavaşlıyor. Yanımda bir kadın başını sallıyor.

Ekrandaki zamandan kimse memnun değil: Ya çok fazla ya da yeterli gelmiyor. Herkes bekliyor ya da acele ediyor görünüyor.

Sabah 6:45

Tate Modern’in normal saatlerinin dışındayız ve buralarda yeni bir ses var. DJ altta kalan barda çalmaya başlıyor, müze dışında yeni bir hat oluşuyor (maksimum kapasite: 150).

Ekranda, akşam da tam hızla ilerliyor: Audrey Hepburn “Tiffany’de Kahvaltı”da bir parti veriyor ve Tom Cruise “Kokteyl”de özel bir bakış açısına sebep oluyor (Bay Marclay, belki de sanat dünyası ile alay edilmesinden keyif alıyor).

Gece yarısı

Saat 11:40’ta kalabalık iki kat aşağı uzanıyor; birkaç cesur kişi  ebeveynleri getirmiş gibi görünse de, ortalama yaş 30’a düştü. Londra’daki her hipster gibi buradakilerin de aynı düşünceye sahip olduğu anlaşılıyor: “The Clock”a gece yarısı gelin.

Big Ben, “V for Vendetta”dan bir sahne ile gece yarısının inmesiyle patlıyor

Gece 3:10

Karakterler uykusuzluk ya da kâbuslar ile savaştıkça, daha uzun, sert sahneler artık birbirlerinin içine karışmış oluyor. Oda hâlâ kanepeler üzerinde yatan ve yere yayılan kulüp çocuklarıyla dolu, ancak tüm gün burada olanlar açıkça mücadele ediyor: Film müziği, surround ses horlamasıyla destekleniyor.

Sabah 6

Yeni bir günde sayısız alarm saati çalıyor, ancak hâlâ benim için bitmesini bekliyorum. Çoğu insan şimdi ayrıldı; 40’ımız ya da hepimiz bir kanepede yatay olarak uzanıyoruz. Kalan dört saat ise hiçbir şey olmuyor ve inanılmaz uzun geliyor. Ethan Hawke “Before Sunrise”da Auden’den bir alıntı yaparak, “Zamanı fethedemezsiniz” diyor ve ben denemenin aptalca olup olmayacağını düşünüyorum.

Sabah 10.

Thames Nehri’nden güneş yansımaya başladığında galeriden çıkıyorum. Saatimi fırlatmak gibi bir niyetim yok. “The Clock”, 2018 için mükemmel bir çalışma, tüm gece boyunca dikkati üzerinde toplayabiliyor. Klipten klibe, dakikadan dakikaya sürekli yeni ve her zaman uyarıcı. 24 saatten fazla sürmüş olsa bile, sıkılmak için zaman yok.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.