Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sarı Yelekli Christophe Dettinger: Bir metafor olarak boksör

Fransa’da 2018’in Kasım ayı ortasından bugüne kadar her cumartesi günü düzenlenen Sarı Yelekliler protestolarında, 18 Mayıs 2019’a kadar ağır bir insanî bilanço var: 11 ölü, 2448 yaralı (kaynak: Fransa İçişleri Bakanlığı). Güvenlik güçleri ve itfaiyeciler tarafında 1797 yaralı var.

5 Ocak günü Paris’te Seine Nehri’nin iki yakasını bağlayan Léopold-Sédar-Senghor Geçidi’nde yaşanan bir olayın görüntüleri milyonlarca kişi tarafından izlenmişti. Bu videonun kahramanı boksör Christophe Dettinger, karşısındaki çevik kuvvet mangasını geçidin sonuna kadar geriletmişti. Daha sonra Dettinger’nin başına gelenler, ileri demokrasilerde de devletlerin ve güvenlik teşkilatlarının “çıban başı” gibi görülen kişileri nasıl bir cendereye aldıklarını gösterdi.

Antoine Peillon’un Fransa’da yeni çıkan ve bu boksörün başına örülen çorapları ayrıntılarıyla anlatan kitabı Cœur de boxeur. Le vrai combat de Christophe Dettinger (“Boksör Yüreği. Christophe Dettinger’nin Asıl Kavgası”) üzerine Mediapart haber sitesinden Antoine Perraud ‘nun yazısını Medyascope için Haldun Bayrı çevirdi.

Antoine Peillon’un demokratik aciliyet duygusuyla yazdığı denemesi Cœur de boxeur. Le vrai combat de Christophe Dettinger (“Boksör Yüreği. Christophe Dettinger’nin Asıl Kavgası”), bir geçidin üzerindeki çevik kuvvet mensuplarını gerileten o adama, paçası tutuşmuş bir iktidar tarafından nasıl yok edilecek bir simge muamelesinin reva görüldüğünü gösteriyor.

Gözümüzün önünde Sarı Yelekliler hareketine karşı yürütülen toplumsal savaşta, polis şiddetinin diğer kurbanlarıyla birlikte feda edilen bir başka kurban da hakikat oluyor. Birinci Dünya Savaşı’ndaki “martavallar”ın yerini, bugün üzerimize yağdırılan “fake news” aldı. Hükümetin son dalaveresi hepimizin aklında: “Ortalığı kırıp dökmek” için değil canlarını kurtarmak için sığındıkları Salpêtrière Askerî Hastanesi “işgalcisi” göstericilerdi bu.

Hem sahada hem de onu müteakiben iletişime sokulan “hır çıkaran yurttaş” oyununda çivi çiviyi söktüğünden, sivil iktidarın ve onun hınk deyicilerinin bir diğer yalanı daha çöküyor. Bu sefer yaptıkları sahtekârlık, Paris’te Seine Nehri’nin sol yakasındaki Orsay Müzesi’yle Ulusal Meclis arasında bulunan ve orayı nehrin sağ yakasındaki Tuileries Bahçeleri’ne bağlayan Léopold-Sédar-Senghor Geçidi’nde görüntülenen o boksörle ilgili.

Sarı Yelekliler’in VIII. Eylem Günü’ydü, 5 Ocak 2019 saat 14’e doğru. Tek başına bir adam, önce başındaki bereyi düzeltmiş, sonra da neredeyse çıplak –eldivenli– elleri, amansızca etkili adeta koreografik el kol hareketleriyle, karşısındaki kasklı, silahlı, koşumlu çevik kuvvet mangasını fütursuzca geriletmişti. “Bozgun” ortadaydı ve Fransa’nın büyük bir bölümü –aslına bakılırsa halk–, öcünün alındığını hissetmişti.

Olayın görüntüleri

Ortaya böyle çıkan boksör Christophe Dettinger, silahsız cengâverliğinin bedelini çok pahalıya ödeyecekti. İstendiği yönde bükülen medya organları ve komut bekleyen bir adalet tarafından desteklenen devlet aygıtı, düzenin yiğit güvenlik güçlerine eziyet eden işkenceci bir avcıya dönüştürülen bu avın üzerine çullanacaktı.

Komün karşısındaki Versailles’ın reflekslerine dönen bir egemen sınıf için, hakikat yalandır ve her şey mubahtır: Ah o 1871’den beri görülmemiş, üstünlüğü ele geçirememe paniği yok mu! Kurtarıcı boksör barbara dönüştürülür; hem üstelik “çingene” de değil midir?…

Muhafazakâr zihniyetin durumu bu kadar bulanıklaştırması karşısında, gazeteci Antoine Peillon kalemi alır ve dört ay sonra, “Boksör Yüreği. Christophe Dettinger’nin Asıl Kavgası” (Cœur de boxeur. Le vrai combat de Christophe Dettinger) kitabı, adına lâyık bir yayınevi olan Les Liens qui libèrent (“Özgürleştiren Bağlar”) tarafından yayımlanır.

La Croix gazetesinden Antoine Peillon bir melek görüntüsü çizmeye çalışmıyor: Boksörün kanatları yok. Adamı hemen aziz de ilan etmiyor (« Santo subito ! »): Boksörün başında ayla yok. Önsözünde, yazar yine de övgüye daha yakın duruyor: “Fakat ‘övgü’yü, savunmanın haklı çıkarılması olarak anlamak gerek, hiçbir şekilde bir putlaştırma değil.”

Bunu yapmak için, “Boksör Yüreği” üç durak öneriyor: görüntüler üzerinde duruyor (Macron’cu yorumcuların ifsat ettikleri videoya tekrar bakarak); verilen siyasî karşılıklar üzerinde duruyor (nefret nesnesi olarak böyle teşhir edilen boksörün sözümona “çingene ağzıyla” konuştuğundan dem vuran Cumhurbaşkanı’nın söyledikleri başta, üzerimize boca edilen habis beyanları tekrar ele alarak); yapılan adaletsizlikler üzerinde duruyor (bir insanı ezip dağıtmak için tezgâhlanan kan davasını ele alarak).

Ateşlilikten gelen bazı kusurlara rağmen –Antoine Peillon yıldızlar gibi askılarından indirilen büyük yazar alıntılarının ardına fazlaca sığınıyor ve denemesi iki odak arasında; “Sevgili Christophe Dettinger”ye açık mektup ile her şeye cüret eden bir iktidara karşı heyheylenmeler arasında mütereddit de olsa– kitap hedefe tam isabet kaydediyor. Boksör, şu dörtnala Makronistan’da her an karşı karşıya kalınabilen azgın adaletsizliğin metaforu gibi beliriyor.

De Gaulle’ün Ben Barka olayındaki sözleriyle mecaz niyetine, Christophe Dettinger için “Her tarafından bayağılık ve kabalık akıyordu” diyen, Fransa’nın maruz kalmış olduğu en içler acısı içişleri bakanlarından Castaner Efendi’nin tepkilerini bir kenara bırakalım. Güya önlemesi beklenen Lepenci dehşetle neredeyse aynı cinsten (yeni), frensiz, etiksiz, üstbenliksiz bir tepki gösteren Devlet Başkanı Emmanuel Macron’a çıkalım.

Nitekim bakın Antoine Peillon da yazıyor: “31 Ocak’ta, Élysée’deki bürosunda off the record bir ‘serbest istişare’ye davet edilmiş ‘saray gazetecileri’nden bir grubun önünde, Hükümdar’ın dili çözülüyordu: “Boksörün teslim olmadan önce hazırladığı video için aşırı solcu bir avukata akıl danıştığı belli! Bu tipin kullandığı kelimeler bir Çingene’nin kullanacağı kelimeler değil. Çingene bir boksörün sözleri değil bunlar…”

Kitapta daha sonra, güçler ayrılığını umursamayan otokrat bir başkanın linç ettiği boksörün avukatı Laurence Léger’nin 2 Şubat’ta France Info radyosunda söyledikleri aktarılıyor: “Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyorum. Bir Çingene’nin kullanacağı kelimeler nedir? Bu neyi îmâ etmektedir? Bu ne demektir? Çingeneler Fransızca konuşmuyorlar mı demek istenmektedir yani? Ya da ötekiler kadar konuşamıyorlar mıdır? Ya da Çingeneler ötekiler kadar Fransız değil midir? İkinci sınıf yurttaşlar mıdır? Bu sözlerin son derece vahamet arz ettiğini; son derece sarsıcı olduğunu; bunun bir ismi olduğunu; buna ırkçılık, ayrımcılık dendiğini; bir cumhurbaşkanından geliyorsa da bunun bir cumhurbaşkanına yakışmadığını belirtmek isterim.” 

Varlıklı sınıflar Sarı Yelekliler’i Lepencileştirmek için her şeyi yaptılar; ama asıl Marine Le Pen gibi düşünen ve onun gibi konuşan, ödü ağzına gelmiş Cumhurbaşkanı’ydı.

Antoine Peillon ayrıca, Sarı Yelekliler’in tamamına yapıştırılmak istenen, sapık ve kirli Antisemitizm/Yahudi-aleyhtarlığı konusuna da dönüyor: “Yıllarca Yahudi-aleyhtarlığına ve hangisi olursa olsun tüm ırkçılıklara karşı kavga verdim. Ceremesini ve tehlikelerini çoluk çocuğumla beraber yaşadım. Ayrıntıya girmeyeceğim. En ufak bir Yahudi-aleyhtarı söze de davranışa da asla müsamaha göstermem. Fakat bu ‘veba’ya karşı mücadelenin siyasetçi manevralarına alet edilmesini kabul etmiyorum, hiçbir zaman da etmeyeceğim.”

İftiraya uğrayan, çirkef atılan, şerefi beş paralık edilen Christophe Dettinger, hükümet ve bağlantıları tarafından bile isteye karikatürleştirilen bir hareketin simgesi olarak beliriyor dolayısıyla.

Bu yüzden Antoine Peillon, cins bir insanın üzerine atılan çirkefi temizliyor. Geçen 5 Ocak’ta, yine Léopold-Sédar-Senghor Geçidi’nde, boksörün yerdeki bir çevik kuvvet mensubuna vurduğu darbelere, önemli bir an olarak dönülüyor. Ne olmuştu? Diğer şiddet hareketleriyle birlikte “Devlet’in otoritesine ve itibarına zarar vermek”ten tutuklanacak olan boksör, gözaltındaki ikinci gününde belirteceği gibi, çevik kuvvet mensuplarının “yere düşmüş kırmızı mantolu bir kadını copladıklarını” görmüştü. Bu yüzden yardımına koşmuş ve üstün geldikten sonra kadını zebanilerin elinden çekip almıştı.

Boksör ve yerdeki Çevik Kuvvet mensubu.

Kanıt sunma niyetiyle, Antoine Peillon kırmızı mantolu kadının 8 Ocak’ta RTL radyosundaki tanıklığını aktarıyor: “Yerde tostoparlak olmuştum ve Christophe Dettinger geldi, bana vurmakta olan CRS’i üzerimden çekip kaldırdı. Hayatımı kurtardı benim […] Ailece yürüyorduk, kendimi yerde buldum. Bir polis bana copla vurdu ve tekmeledi. Bir diğeri, ‘Vurmayı kes! Kes vurmayı!’ diyerek onu durdurmaya çalıştı; çünkü hiçbir şey yapmamıştım, sadece yürüyordum. Polis memuru, kendini kaybetmiş olan meslektaşını durduramıyordu ve o sırada Bay Dettinger geldi, polisi üzerimden alıp kaldırdı. Cop darbeleri ağzıma, dişlerime geldi; kaburgalarıma tekmeler yedim. Akciğerlerimde bir sorunum olduğundan, darbeler sürseydi oracıkta ölecektim. Yani kurtardı beni. Hayatımı kurtardı.”

Gözaltındayken, bir anlığına karşı şiddet uyguladığı çevik kuvvet mensubu hakkında, boksör şunu diyordu: “Bakışındaki korkuyu gördüm, o zaman bıraktım.” Bakan Castaner’in korkunç ihlâller ve bildiğimiz göz çıkarmalar ve yüzlerde onarılmaz yaralar açma pahasına ortalığa salıverdiği güvenlik kuvvetleri böyle şeyleri dert etmiyor…

Kendisine karşı boca edilen bütün martavallardan bir temizlendikten sonra, Christophe Dettinger, avukatı Henri Clerc’in davada tasvir ettiği haliyle beliriyor: “Sade bir insan, halktan bir insan gördüm; ilerlemek için kendi kendini yetiştirmiş. Yapmış oldukları yüzünden allak bullak bir insan gördüm. Rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu insana her tarafta hayran kalındı.”

“Adalet huzurundaki” bütün tanıklıklar boksörün diğerkâmlığı üzerinde ısrar ediyor. Mahkeme başkanı ise, koliler dolusu destek mektubu geldiğini kabul etmek zorunda kalıyor — bu mektupların tümünde, sanığın “nazik biri” olduğu söyleniyor. O da neymiş ki! Hukuku konuşturma iddiasındaki Paris Ceza Mahkemesi, iktidarın arzusunu yerine getirir: Christophe Dettinger 30 ay hapis cezasına çarptırılır. On ikisi hapiste — daha sonra yarı-açık cezaevinde: Gündüz çalışıp gece hücrede; bunu müteakiben de on sekiz ay şartlı tahliyeyle.

13 Şubat 2019’da olmuştu bu. Antoine Peillon’un hatırlattığına göre aynı gün, Maliye’de Bütçe Bakanı Jérôme Cahuzac’ın vergi kaçırmaktan yediği cezada indirim talebi bir Ajaccio yargıcı tarafından kabul ediliyordu — yani hapisten kurtuluyor ve sadece bir elektronik kelepçe takılıyordu ona.

“Güçlü mü sefil mi olduğunuza göre/Mahkeme hükümleri aklar ya da karalar sizi.” La Fontaine’den beri bir alçaklık ilavesiyle… Leetchi Platformu boksör üzerine bahisleri engelledi (çifte ceza). Arpajon Belediyesi 21 Mart’ta onu işten çıkardı (üçlü ceza). Bütün bunların yapıldığı adam, Ocak ayında şöyle diyordu: “Bütün emekliler için, çocuklarımın geleceği için, bekâr kadınlar için katılıyorum gösterilere. Ben bir Sarı Yelekli’yim, halkın öfkesi benim içimde.” Ve Mart ayında tekrarlıyordu: “Ben Sarı Yelekli’yim ve Sarı Yelekli kalacağım. Yaşasın Sarı Yelekliler!”

Antoine Peillon:

Cœur de boxeur.
Le vrai combat de Christophe Dettinger

(Les Liens qui libèrent, 190 s., 14 €.
Yazar telif gelirini İnsan Hakları Birliği’ne [Ligue des droits de l’homme] bırakmıştır.)

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.