Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

KHK’lılar Platformu sözcülerinden Levent Mazılıgüney: “KHK’lar Türkiye için beyin kanamasıdır”

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile mesleklerinden ihraç edilenler Ankara’da buluşuyor. KHK’lılar Platformu tarafından düzenlenecek olan etkinlik, 5-6 Ekim tarihlerinde “Büyük KHK Buluşması” sloganıyla Yılmaz Güney Sahnesi’nde gerçekleştirilecek. Etkinliğe çok sayıda siyasi parti, sendika ve dernek katılacak. KHK’lılar Platformu, etkinliğin ardından bir sonuç bildirgesi yayınlayarak önümüzdeki süreçte neler yapacaklarını duyuracak.

İlk Türkiye buluşması

Mesleklerinden ihraç edilen ve aynı meslek grubuna dahil olan KHK’lıların bir araya gelerek oluşturdukları platformlarla başlayan süreç il bazında platformlara evrildi. KHK’lılar Platformu, farklı siyasi parti ve sendikaların çatısı altında “işe iade” talebiyle yürütülen çalışmaların, il platformlarıyla ortak çalışmalar yürütmesiyle oluşturuldu. Gerçekleştirilecek buluşma tüm Türkiye’den katılımın olacağı ilk KHK’lılar buluşması olma özelliğine sahip.

KHK’lılar Platformu’nun Ankara buluşmasını, AKP il binası önünde oturma eylemi yapan askeri lise öğrencilerinin annelerini ve KHK’lıların önümüzdeki dönemde neler yapacağını, KHK’lılar Platformu sözcülerinden Levent Mazılıgüney ile konuştuk.

“250 bin insan mağdur edildi”

KHK’ların Türkiye için bir “beyin kanaması” olduğunu söyleyen Mazılıgüney, ülkenin donanımlı, yetişmiş bireylerinin hukuk sisteminin dışına çıkarıldığını ve birer ölü haline getirildiğini vurguladı. KHK’larla ihraç edilenlerin sayısının 130 bin kadar olduğunu; bu rakama “mağdur” edilen askeri öğrenciler, sözleşmeli çalışan işçiler vb. kişilerin dahil edilmediğini söyleyen Mazılıgüney, “yaklaşık 250 bin insanın bu süreçte mağdur edildiğini” söyledi. Mazılıgüney, platformda bir araya geldikleri kişilerin takipsizlik kararı almış olması, beraat etmiş olması veya adli hiçbir işleminin olup olmaması gibi bir şartlarının olmadığını ancak platformun tüm bileşenlerinin “insan hakları temelli bir hukuk devletinden yana” kişiler olması gerektiğini belirtti.

“Devletin başındaki kişilerin de bir partinin il başkanlığının önüne gitmesini yadırgıyorum”

Mazılıgüney, AKP İstanbul İl Başkanlığı önünde dün oturma eylemine başlayan askeri lise öğrencilerinin anneleri ve Diyarbakır HDP İl Örgütü önünde süren oturma eylemi ile ilgili sorumuzu şöyle yanıtladı:

“Hiçbir annenin üzülmeyeceği bir ülke hayalim var. Ancak siyasi partilerin binalarının önü hak arama yeri değildir. Neden değildir? Siyasilerce çok sıkça söylenen bir dizedir ‘Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu.’ Şimdi Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt aşırırsa ve biz bunu iktidar sahiplerinden soracaksak, Kenâr-ı Dicle’de bir terör örgütü gençleri kandırıyorsa ve saflarına dahil ediyorsa bunun hesabının sorulacağı yer bir parti binasının önü değildir. Devlette yetki almasını bilen kişiler yeri geldiğinde sorumluluk da almalıdır. Devletler kurallarıyla ve kurumlarıyla vardır. Bu sebeple hak aranması gereken yerler öncelikle devletin kurumlarıdır. Devletin kurumlarının başındaki kişilerin de bir partinin il başkanlığının önüne gitmesini şahsım adına yadırgıyorum.”

Askeri öğrenciler ve ailelerinin uzunca bir süredir mücadele ettiklerini vurgulayan Mazılıgüney, askeri lise öğrencilerinin ailelerinin üç yıldır birçok girişimde bulunduğunu, ailelerin Anıtkabir’de, TBMM önünde polis müdahalesi ile karşı karşıya kaldığını hatırlattı; 259 Hava Harp Okulu öğrencisinin müebbetle hüküm giydiğini, bu cezaların adil olmadığını söyledi.

“12 Eylül darbesinin bir şekilde içinde bulunmuş Hulusi Akar’ın, o dönem yedek subay olan Binali Yıldırım’ın anneleri ne yapardı?”

“Şu an devletin üst kademesinde bulunan eski Başbakan Binali Yıldırım, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve tüm kuvvet komutanlarımız 12 Eylül 1980 darbesinde ne yapıyorlardı?” diye soran Mazılıgüney şöyle devam etti:

“Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Harp Okulu’ndan 1972’de mezun oldu. Kendisine şunu sormak isterim. Harp Okulu’nda öğrenci olmuş, 1972’de mezun olmuş, sekiz yıllık bir subayken 12 Eylül 1980 darbesinde bulunmuş. Harp Okulu’ndayken bir komutanına karşı çıkabilmiş mi? 12 Eylül darbesinde karşı çıkmış mı? Sonrasında Harp Okulu’nda komutanlık yaparken hiçbir öğrencisi kendisine karşı çıkmış mı? Bir darbenin başarılı olup olmaması mıdır bizim ayırdımız? 12 Eylül darbesi başarısız olsaydı, darbenin bir şekilde içinde bulunmuş Hulusi Akar’ın, o dönem yedek subay olan Binali Yıldırım’ın anneleri ne yapardı?”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.

İlgili içerikler