Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Suriye Savaşı’nın zengin ettiği kişiler

Financial Times Ortadoğu muhabiri Chloe Cornish bugün Suriye Savaşı’ndan faydalanarak zenginleşen işadamlarının hikâyelerini anlatan bir haber kaleme aldı. Haberi özet olarak aktarıyoruz.

“Zengin savaş tüccarları diyebileceğimiz yeni bir sınıf doğdu”

Bu yaz iki erkek kardeş Avrupa’yı gezmek için seyahate çıkmışlardı. Yolculukları, Suriyelilerin savaştan kaçış rotası olan ve bu uğurda yarım milyon insanın hayatını kaybettiği Ege Denizi’nden Yunan Adaları’na, kauçuktan bir sandalla gerçekleşmemişti.

Bu kardeşler Cannes’a iniş yapmışlardı. Uçak ile seyahat etmişlerdi ve gittikleri yerlerde gezmek için Ferrari kullanıyorlardı. Savurganlıkları sosyal medyadan görülebiliyordu ve Mikonos Adası’nda verdikleri parti ile de tavan yapmıştı.

Bu iki kardeşin isimleri Muhammed ve Ali Makhlouf’du. Bu iki isim Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kuzeni ve aynı zamanda Suriye’nin en zengin ismi olan Rami Makhlouf’un oğulları.

Beşar Esad’ın kuzeni Rami Makhlouf servetini Şam yönetiminin neoliberal politikalarına borçlu.

2008’den beri uluslararası yaptırımlarla mücadele etmesine rağmen 2011’de iç savaş patlak vermeden önce Makhlouf, Suriye ekonomisinin yarısına sahipti. 50 yaşındaki işadamı, iç savaş ortaya çıkana ve başkaları da onun ekonomik egemenliğine meydan okuyuncaya kadar rejimin bankeri gibi görülüyordu.

Suriye İç Savaşı toplumun büyük kısmını ya yerinden etti ya da ölüme terk etti. Toplumda orta sınıf diye bir şey kalmadı. Suriye toplumunda artık yalnızca ya çok zenginler ya da çok fakirler var. 2015 yılında Suriye toplumunun yüzde 80’i açlık sınırının altında yaşıyordu. Birleşmiş Milletler verilerine göre o zamandan beri durum daha da kötüleşti.

Altyapı sorunları ve Suriye’deki siyasî rejimin yozlaşmasından dolayı çok az sayıda kişi şu an Suriye’de iş yaparak para kazanabiliyor. Bu isimlerden ikisi de Muhammed ve Ali.

Halep doğumlu, sanayi ile uğraşan bir aileden gelen Mazen isimli bir işadamı bu kişiler için şöyle diyor: “Zengin savaş tüccarları diyebileceğimiz yeni bir sınıf doğdu.”

Suriye’de dönen parayı takip ettiğimizde harap olan şehirlerdeki çelikleri eriterek sanayi yaptığını düşünen kişilerden, uluslararası yaptırımlarla yasaklanan şekliyle petrol ticareti yapan veya otel odaları satan kişilere kadar ciddi miktarda kirli para akışı gözlemlenebiliyor. Bu sayede ülke harap olsa bile hem ticaret yapılabiliyor, hem de rejime para ve militan kaynağı sağlanabiliyor.

Esad’ın ekonomi politikaları ve kuzeni Makhlouf’un zenginliği

Beşar Esad Suriye’nin başına geçtiğinde babası Hafız Esad’ın düşmanlaştırdığı Batılı ülkelere hoş gözükmeye çalışan ekonomik hamleler yapmıştı. 2000 ile 2011 arasında bine yakın yasa yürürlüğe konmuştu ve bunların çoğu yabancı sermaye akışını kolaylaştıran neoliberal politikalardı. Gelen para ağırlıklı olarak hizmet ve gayrimenkul sektörlerinde değerlendirilmişti. 2005 ile 2010 arasındaki ekonomik büyüme bir önceki beş yıllık döneme göre iki kat artmıştı.

Ancak bir yandan ülkedeki yoksulluk da artıyordu. Çok zengin bir sınıf yaratılmıştı ama refah tabana yayılamamıştı. Esad ülkeyi bir aile şirketi gibi yönetiyordu. İşte bu sınıfın başında Esad’ın kuzeni Rami Makhlouf vardı. Siyasî yozlaşma suçlamalarından dolayı ABD, 2008 yılında kendisine ekonomik yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. İç savaşın başlamasıyla birlikte Esad’a finansman sağlayan yapılara önlemler alınmaya başlanırken Makhlouf’a uygulanan yaptırımlar da daha katı hale getirilmişti.

Ancak bu yaptırımlar Makhlouf’un servetini azaltmadı. Hatta tam tersi, Suriye doğumlu ve İsviçre’de yaşayan politik ekonomist Joseph Daher’e göre Makhlouf, iç savaş başladığından beri kendine kaçakçılık rotaları oluşturarak yeni fırsatlar yarattı ve servetine servet kattı.

Makhlouf’un zenginliğinin sınırlarını tahmin etmek oldukça zor. Petrol ve doğalgaz kaynaklarından tutun bankacılık ve inşaat sektörlerine kadar her alanda faaliyet gösteriyor. Ancak zenginliğinin en büyük ve en fazla göz önünde bulunan kaynağı Suriye’nin mobil şebeke sağlayıcısı olan “Syriatel” olarak görülüyor.  

Aynı zamanda havayolu şirketlerinde de ortaklığı bulunurken ülkenin en büyük holdingi olan Cham Holding’in de çeyreğine sahip olduğu biliniyor. Şirketin 2011 yılındaki tahmini değeri 2 milyar dolardı.

Oğullarından biri olan Muhammed’in 43 milyon dolar değerinde özel bir jete sahip olduğu ve 2 milyar dolarlık bir serveti yönettiği düşünülüyor. Muhammed’in Dubai’deki işyeri MRM Holding’den bu konuyla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı.

Bu zenginlik ise diğer işadamlarını korkutuyordu. Örneğin Mazen’e göre Suriye’nin büyümesi yalnızca Esad’a yakın insanlar için iyi bir durumdu. Yurtdışında yaşayan bir Suriyeli işadamına göre ise hiç kimse kendi kurduğu işyerini büyütmek istemiyor; çünkü eğer bu büyüme Muhammed’in canını sıkarsa hepsini yok edebilir.

Ancak Makhlouf şu anda sanıldığı kadar güvende değil. Suriyeli işadamları ve analistlerin dediğine göre kendi imparatorluğunun bir kısmından feragat etmek zorunda kalabilir. Esad kendisinden zenginliğinin bir kısmını ülke ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak ve kendi siyasî gücünü konsolide etmek için rejime bağışlamasını isteyebilir.

Türkiye’de de yatırımları olan Samer Foz

Bu arada Suriye’nin en büyük oteli olan “The Four Seasons” de geçen yıl Suudi Prens Alwaleed bin Talal tarafından satıldı. Ne kadara satıldığı ise açıklanmadı. Oteli satın alan kişi ise önceden çok az kişi tarafından bilinen Suriyeli bir tüccar olan Samer Foz.

Foz da sonradan zenginleşen pek çok işadamı gibi savaş koşullarında işlerini büyütmüştü. Foz’un avantajı Paris’teki Amerikan Üniversitesi’nde eğitim görmüş olması ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip olmasıydı. Daher’e göre Foz, rejim için arabuluculuk yapmaya başlamıştı. Foz’un pazarlık ve müzakere yetenekleri Esad’ın yabancı yatırımcı bulmasını kolaylaştırıyordu ve bir süre sonra ikili arasındaki bağ iyice kuvvetlendi.

Samer Foz (solda) ve Hussam Katerji

Foz, Aman Holding’in başkanı ve genel menajeri. Holdingin internet sitesinde şöyle yazıyor: “Biz ülkenin, çeşitli alanlarda iş yapabilme potansiyeli olan en büyük şirketiyiz ve farklı ülkelerden pek çok üretici ile stratejik bir iletişim ağına sahibiz.”

Foz, Arabisk London dergisine 2017 senesinde verdiği mülakatta Türkiye’deki yatırımlarından da bahsederken Erzurum’da Mecidiye isminde bir mineral su fabrikası bulunduğunu, Ankara’nın güneyinde altın maden ocağı işlettiğini ve Bodrum’da da beş yıldızlı bir otel inşa etmekte olduğunu söylemişti.

Foz’un Esad ile iyi ilişkileri olsa da büyüyen serveti Makhlouf’u rahatsız etmeye başlamıştı. Bu yılla birlikte Foz’un işleri de artık eskisi kadar iyi değil. Aman Holding, Şam’ın yeniden inşası için yedi yüksek katlı bina ve üç rezidans yapmak için kontrat imzalamıştı. İmzaladığı kontratların değeri ise 312 milyon dolar. Ancak bu yılın başında Avrupa Birliği, Esad’ın finansörlerine yaptırım uygulama kararı çerçevesinde Foz’a da birtakım yaptırımlar uygulama kararı aldı. Haziran ayında benzer bir karar da ABD’den geldi ve Foz’un dolar varlığı donduruldu.

Rakka’lı Katerji kardeşler

Foz’un birlikte iş yaptığı kardeşler de yine savaşın zengin ettiği isimlerden Hussam ve Baraa Katerji. Suriyeli bir analist olan Imad, bu iki ismin zenginleşmek için tehlikeli adımlar attığını söylüyor. Rakka’lı olan bu iki ismin IŞİD’in petrol ticaretinde rol oynadığı belirtiliyor. Katerji kardeşler de rejimi destekledikleri gerekçesiyle ABD ve AB tarafından yaptırım uygulanan isimler arasında yer alıyor.

Bugün Suriye’deki petrol kaynaklarının büyük kısmı ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol ediliyor. Ancak ülkedeki tek petrol rafinerisi Esad rejiminin kontrol ettiği bölgede ve Katerji kardeşler iki taraf arasında müzakere yürüterek kamyonlar ile kuzeyden aldıkları petrolleri rafineriye taşıyor.

ABD Hazine Bakanlığı’na göre Baraa Katerji, İran petrolünü Suriye’ye ihraç eden bir Lübnan şirketini kontrol ediyor. İşadamları ve analistler de Katerji kardeşlerin Suriye’deki yasadışı petrol ticaretinin kilit aktörleri olduğu konusunda hemfikir. Katerji kardeşler ise bu konularla ilgili sorulan sorulara yanıt vermiyor.

Binicilik dalında 2012 Londra Olimpiyatları’na katılan Ahmad Saber Hamsho’nun babası Muhammed Hamsho da yine uluslararası yaptırımlara maruz kalan bir işadamı. İşadamı Mazen ise Muhammed Hamsho’nun kötü biri olmadığını, yalnızca bir fırsatçı olduğunu söylüyor.

Muhammed’in Beşar Esad’ın kardeşi Mahir Esad ile kurduğu ilişki sayesinde zenginleştiği belirtilirken Mahir Esad olmadan onun da hiçbir anlam ifade etmeyeceği yine Suriyeli analistler tarafından söyleniyor.

Mahir Esad ve Muhammed Hamsho

Esad’ın Suriye ekonomisi üzerindeki hakimiyeti siyasî pozisyon almayan hiçbir işadamına hayat şansı tanımıyor. Kaldı ki Esad için hiçbir işadamı vazgeçilmez değil. Hatta analist Imad’a göre ailesi bile. Savaştan nemalanan insanlar değişebilir. Yalnızca bir figür sabit kalacaktır. O da Beşar Esad.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.