Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yaşamın İzleri (35): Can Gürses ile “Bilim ve Bilimsizliğin Ötesi”

Yaşamın İzleri‘ni 35. bölümünde İrem Afşin girişimci, Can Gürses ile kişisel hikâyesinden yola çıkarak, bilim ile bilimsizliğin kesiştiği noktaya bakıyor. 
Ankara doğumlu olan Can Gürses’in çocukluluk yılları akademisyen olan babası nedeniyle önce Almanya’da, daha sonra Ankara’da geçiyor. ODTÜ Koleji’ni bitiren Gürses için Ankaralılık biraz farklı bir kavram: “Ankara çok kendine özgü bir şehir, ya seviyor insanlar ya da nefret ediyor.” ODTÜ’de çift ana dal Matematik ve Fizik okumasının nedenlerini anlatırken Gürses, “Zeki olmanın ötesinde hem tutku hem de adanmışlıkla ilgisi var. Aileden kaynaklanan kaçınılmaz bir durum da var, akademik ortamın içine doğmuşum. Ama bağımsız olarak karar vermiş olsaydım da yine yapardım sanırım, çünkü seviyorum.”

ODTÜ yıllarını “ODTÜ’de ciddi bir yaşanmışlık var, o size bir şeyin parçası olma hissi veriyor, ben de hep öyle hissettim” diye anlatan Can Gürses, matematik ve fizik çift ana dallarını bilinçli olarak tercih ettiğinden bahsediyor: “Çift ana dalı farklılaşmak için yapmıştım, bir akademisyen gibi, iş gibi bakıyordum okula ve bütün hedefim yurtdışına çıkmaktı. UPenn’den burslu kabul aldım, Oxford’tan gelen yarım bursluydu, Amerika’yı tercih ettim. İlk kez kendi başıma Ankara’nın dışına çıktım, 22 yaşındaydım. Hani bir köylüyü alıp Pensilvanya’nın ortasına koyarsın şaşkın bakar ya, öyle.”
Can Gürses Amerika’daki eğitim yılları boyunca kıymetli akademisyenlerle çalışıyor, fakat yüksek lisans sırasında yavaş yavaş yapmak istedikleri kafasında netleşiyor. Akademisyenlikten girişimciliğe geçişini anlatırken, “Ben biraz tezcanlıyım, çabuk sonuç almak isterim, akademi bu açıdan bana uygun değildir, Amerika’dan dönerken kurmak istediğim yazılım şirketi zaten kafamdaydı.” diyor. 
2014 Temmuz ayında kurduğu “Sınav Uzmanı”  uygulaması ile Can Gürses sınava hazırlık sürecini dijital ortama taşıyan ve her kullanıcıya göre kişiselleştiren bir programa imza atıyor. Kendi konusu olan matematik için bir yazısında “Matematik insanın şifresi, sanatın merkezi, doğanın hazinesi, hayatın ta kendisi” diyen Gürses için Matematik, “Doğada olan herhangi bir şeyi anlamlı olarak anlatmak istediğiniz zaman kullandığınız dil, kısaca doğanın dili.” 
Buradan hareketle ortaya çıkan “Çocuklarla Matematik Atölyesi”ne nasıl karar verdiğini Can Gürses programda şöyle anlatıyor:  “İlkokul seviyesindeki çocuklara sınav sistemini düşünmeden nasıl matematik öğretirim diye düşündüm, ben anlatsam nasıl anlatırım, gündelik hayattaki matematiği öğretmek istedim.” Kendisini matematik atölyelerine getiren noktanın tüm yaptıklarının sonucu olduğunu düşünen Gürses için sosyal medyanın da konuyla doğrudan alakası var: “Sosyal medyanın etkisini ilk gördüğüm olay oldu, matematik atölyesini ilk duyurduğumda büyük bir ilgi gördü. Bu atölyeler benim daha önce yaptığım ne varsa hepsini bir potada eritti, yaptıklarım anlam kazandı, o zaman belki de karma buymuş dedim.”
“Çocuklarla Matematik Atölyeleri” bir yandan devam ederken, farklı isimlerle “bilim sohbetleri” gerçekleştiren Can Gürses, dördünü sohbeti gerçekleştirdiği Prof. Dr. Mete Atatüre ile farklı bir projeye imza atıyor. İkilinin birlikte gerçekleştirdikleri “Bu Ne Bilimsizliktir” sohbetleri, bilim ve bilimsizliğin hayatın içinde bir potada nasıl eridiğini bir stand-up gösterisi formatında izleyicilere anlattıkları bir gösteri haline dönüşüyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’de üniversiteler ve farklı mekanlarda yapılan gösterilerde hedeflerini Gürses Yaşamın İzleri’nde özetliyor: “İnsanlara bilim ve bilimsizliği yormadan, sıkmadan anlatmak istedik. Mete bilim tarafında, ben bilimsizlik!”İkimiz spontan sohbet ediyoruz, eğleniyoruz biz epey. Stand-up formatı doğal halimiz bizim, ikimiz de espritüeliz, bir araya gelince o durum kaçınılmaz oluyor. Dördüncüyü bitirdik, bir tane daha yıl bitmeden İstanbul’da yapacağız.”
Popüler bilimin doğru anlatılması gerektiğini düşünen ve bu konuda medyaya ciddi görevler düştüğünü düşünen Can Gürses, “Yaşamın İzleri”nde geçen sezon en çok izlenen ilk iki program konuğu bilim insanına da atıfta bulunarak, “Kendi alanında uzman, sevilen ve doğru iletişimi kuran kişiler biraz daha etki alanı oluşturmaya başladılar, Mete Atatüre bilim iletişimi açısından Türkiye’de iyi bir örnek, Prof. Dr. İlker Birbil de öyle.İnsanlar da ihtiyaç duyarak sahip çıkıyorlar” diyor. 
Sosyal medyanı etkilerini gördüğünü ifade eden Can Gürses, “Sosyal medyaya Radikal’deki yazılarımla başladım, “O esnada bilimde…” tarzı zamanla oturdu, son yıllarda beni şaşırtan bir takipçi artışı var. Ortak dili kaybetmeden, faydasına bakıyorum, sorumluluk hissediyorum. En temel şeyleri en basit halleriyle paylaşıyorum, belki bir akademisyene hafif gelir, genele hitap ediyor. Ama ben genç olsam şu andaki beni ukala bulabilirdim. Fazla zaman geçirdiğimi düşünsem de, sosyal medyayı seviyorum.” diye açıklıyor. 
Programın sonunda eğitim camiasından tecrübesiyle eğitim sistemini değerlendiren Can Gürses, “Türkiye’de eğitim sistemi yok, sınav sistemi var. Odak noktası tamamen sınav başarısı. Sadece öğrenciler değil, öğretmenler, okullar da sınanıyor, bu nedenle kimse eğitim kalitesinin, yaratıcılığın derdinde olamıyor. “Yetenekli insanlar sistemin herkesleştirme hali içinde kayboluyorlar. Çocuklarla matematik atölyesine bu yüzden önem veriyorum. Eğitim sisteminin sorunlarının çözümünü konuşmak için ayrı bir program yapmamız gerekir!” ” tespitinde bulunuyor. 

Kamera: Leyla Özkaynak & Emre Tenekeci 

Kurgu: Sercan Öztürk & Recep Berber

Arşiv görüntüler: İrem Afşin, Can Gürses 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.