Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (57): AKP iktidarının 17 yılı

“5 Soru 10 Cevap” programının 57. bölümünde Kemal Can şu sorulara yanıt aradı:

-17 yıldır tek parti iktidarıyla yönetilmek ne anlama geliyor?
-AKP döneminin en tutarlı yönü, iktidarda kalması mı?
-Yıpranma etkisi neden çok belirleyici olamadı? 
-AKP 17. yılında dertlerine, krizine  nasıl çareler arıyor?
-2023 için konulan hedef bir motivasyon kaynağı olabilir mi? 

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhaba iyi haftalar.

3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerde AKP tek başına iktidar olmuştu. O tarihten bu yana AKP iktidarıyla Türkiye yönetiliyor.

17 yıldır tek parti iktidarıyla yönetilmek ne anlama geliyor?

Pek çok gösterge açısından bu 17 yılın bilançosu çıkartılabilir ama biraz gündelik siyasetteki etkisi açısından meseleye bakmaya çalışalım. Türkiye’de her yıl ortlama olarak 800 bin ile bir milyon arasında yeni seçmen katılıyor. 17 yıllık AKP iktidarı demek seçmenlerin 3’te birinin sadece AKP iktidarını bilen bir nesil olduğu gerçeği. Genç nüfus içinde AKP’nin gücü ve etkinliği az olmakla birlikte, AKP iktidarından başka bir siyasi ortam görmemiş insan oranının çok yüksek olduğunu söylememiz gerekiyor. Bu önemli bir belirleyicilik etkisi yaratıyor. Elbette ki uzun iktidarların yıpranma süreçleri de var ama süreklileşmiş iktidarların siyasi varlığını neredeyse değişmez  durum olarak algılatma kolaylığı da var. Pek çok seçmen sadece AKP’yi gördü. Başka seçenek görmedi. Bu AKP’yi uzun süre iktidarda tutan dinamiklerden biri.

AKP’nin tek başına sürdürdüğü iktidarın değişmez ya da seçeneksiz olduğu fikrinin kökleştirmiş olduğunu görüyoruz. Zaman zaman muhalefetin önemli atakları olsa da, sayısal olarak riskli bir sınıra doğru çekilmiş olsa da, AKP iktidarın değişebileceği, alternatif bir seçeneğin yükseldiği fikri engellendi. Bu 17 yılın temel resmin içinde sanki değişmezmiş fikri yerleştirildi.  Türkiye bu 17 yıl içinde siyasi olarak büyük bir hareketlilik yaşadı. Seçimler düzeyinde bile baksak, her yılına ortalama olarak sandık yoklaması düşüyor. Bu .çok yüksek bir oran. Siyaset çok konuşulur bir gündem başlığı olarak Türkiye’nin önünde duruyor. Çok siyaset konuşulmasına rağmen siyaset sığlaşıyor, aktörler azalıyor. Bu temel bilanço siyasetin yapılış ve algılama biçiminde de çok temel değişiliklere yol açıyor. 

AKP dönenimin en tutarlı yanı iktidarda kalması mı?

AKP’nin siyasi açıdan  en istikrarlı tarafı iktidarda kalması. Pek çok alanda, dış politikadan eğitime, ekonomiden diğer toplumsal gelişmelere kadar her alanda politik rota değiştirildi, ittifaklar değişti, uygulanan politikalar değişti. Hep tutarlı bir şey vardı; bütün bu hamlelerin her birinin temel motivasyonu iktidarın sürekliliğini ve yan faktör olarak da seçeneksizliğini gündemde tutmak. Bu süreç aslında son derece öğretici  laboratuvar gibi bir süreçti. Türkiye tuhaf değişimlerin, hızlı ve hareketli gündemin yaşandığı bir ülke oldu. Fakat bu öğreticilik bu öğrenme süreci bir politik çıktı üretmedi.

Özellikle iktidar dışındaki diğer politik aktörlerin taktik bir takım beceriler kazandıkları söylenebilir, bir takım başarılar da kazandıkları söylenebilir ama bunun topyekün politik zenginleşme ve derinleşme yaratmadığını söylememiz gerekiyor. Baş döndürücü hale gelen değişim, bir sürekliliğin yani iktidarın kendi iktidarda kalma tutarlığının devamı için kullanılan bir araca dönüştü. Politik değişimler yeni dinamizm üreten değil byeni statükoyu sağlamlaştıran bir fonksiyon  kazandı.17 yılın önemli meselelerinden biri, hareketliliğin değişmezliği ve katılığı besleyen bir içerik kazanması. 

Yıpranma etkisi neden çok belirleyici olamadı?

Uzun süren iktidar dönemleri, hele tek parti iktidarları, hem kadro hem politika anlamında bir yıpranma yaşıyorlar ve bu yıpranmanın politik etkileri görülüyor. Türkiye’de bu yıpranma çeşitli seviyelerde yaşandı görüldü ve hala yaşanıyor. Pek çok tablo açısından, hem ekonomik hem diğer toplumsal veriler açısında bunu görüyoruz. Erdoğan’ın ifade ettiği gibi kendi siyasi organizasyonu içinde de ‘metal yorgunluğu’ gibi isimlendirdiği ciddi bir yıpranma var. Bunun seçim bazındaki politik karşılığını aynı ölçüde görmememizden dolayı, AKP’nin yıpranma etkisinden muaf olduğu gibi bir algı oluşuyor. Aslında tam öyle değil. Fakat bunu dengeleyen bir olağanüstülük hali var. Aslında 2002’de iktidar bir olağanüstülüğün ürünü olarak doğdu. Bu olağanüstülük hali neredeyse süreklilik kazandı. Farklı biçimlerde, faklı kaynaklardan beslenerek, farklı muhataplar kazanarak sürekli bir olağanüstülük hali yaşandı. Bu hal yıpranmayı bir tür örtü gibi perdeledi. Olağanüstülük iktidarı korudu.  AKP, bunu bir iktidar sürekliliği için kullanışlı enstrümana çevirdi.

Diğer aktörler de bunu değiştirecek müdahalelerde bulunamadılar. Bu da 17 yıllda Türkiye’de iktidar yıpranmasıyla paralel olarak muhalefet yıpranması olayını da yaşadık. Bu da bu tuhaf dengeyi süreklileştirdi. İktidar, yanlışlarıyla, politik gaflarla ya da zaten yanlış olan uygulamlarının negatif sonuçlarıyla yıpranırken dengenin değişmiyor olmasının bir nedeni, aynı sırada bu tuhaflıklara uyum gösteren muhalefetin de yıpranması. Muhalefet kendini koruyup iktidar sürekli yıpranıyor değil, her ikisi de yıprandığı için tuhaf bir denge oluşuyor. Son dönemde bunun yine çarpıcı örneklerinden birini yaşıyoruz.

AKP 17. yılında kendi dertlerine, krizine nasıl çareler arıyor?

AKP bu 17 yıllık iktidarı sürecinin -belki başındaki kısa süreci ayrı tutarak- iktidar sürekliliğini politik iddialarla ya da siyasi bir beklenti üreterek çözmeye yeltenmedi. Genellikle mevcut krizleri kendi lehine çevirerek, daha kısa erimli gündemlerle politika yaptı. Şimdi de benzer eğilimde olduğunu görüyoruz. Bir siyasi çıkışın, yenilenmenin zaten çok mümkün olmamasını bir kenara bırakalım, böyle bir niyetinin olmadığını da görüyoruz. 31 Mart’tan sonrası  AKP’nin yenilenme anlamında bir takım ataklar yapacağı söylendi ama bunların hiçbirini yapmadı. Erdoğan böyle bir iddia ya da vaatte de bulunmadı. Tam tersi şimdiye kadar yürütttüğü siyaseti devam ettireceği anlaşılıyor. Kendi seçmeni dahil genel seçmenin talep ve beklentileriyle ilişki kurmadan, kısa erimli gündemler kurarak sorunu çözmeye çalışıyor. Suriye meselesi böyle yaşanmakta olan bir mesele. Bunun geçici bir avantaj yarattığı söylenebilir ama son derece geçici ve bunun herkes farkında.

Bu sene kongre süreci. Bir takım kulisler gündeme geliyor. O metal yorgunluğunu halletmek için partide büyük bir değişiklik yapılacağı söyleniyor. Ama bu değişikliğin aşağıdan yukarıya doğru ihtiyacı çözmek için değil yukarının iktidarda kalma ve partinin bunda alacağı role ilişkin beklentileriyle ilgili olduğunu görüyoruz. Çünkü yenilenme ilgili sunulan önlemlerde il teşkilatlarının yüzde 60’ı değişecek diye bir şey söyleniyor. Seçimli bir sürecin başında, bir partinin genel merkezi belirli sayıda bir yeri değiştireceğini söylüyor ve bunları da yine merkezden belirleyeceğini ilan ediyorsa, bu nasıl bir değişim olabilir?  Buradan şunu anlıyoruz ki, AKP Erdoğan’ın iktidar stratejisi çerçevesinde parti niteliğini önemli ölçüde kaybetmiş ve iktidar yıpranmasının en büyük hasarını almış bir yapı olarak artık tamamen fonksiyon değiştirmesi için yeniden tasarlanıyor. AKP iktidarının 17. yılında kendisine yaptığı muamele açısından çarpıcı bir nokta diye not edilmeli. Erdoğan’ın ifade ettiği gibi asıl olarak muhalefet bloğunu dağıtmak ve böylece iktidarın seçeneksizliği  fikrini devam ettirmek üzerine kurulu taktik hamlelerle bir politika yürütülmeye çalışılıyor.

2023 için konulan hedef bir motivasyon kaynağı olabilir mi?

2023 hedefi ilk ilan edildiğinde, yanına ekonomik, toplumsal hedefler konularak daha ülke bazında bir politik hedef gibi tarif edildiğini görüyorduk. Artık 2023 hedefi, tamamen AKP’nin iktidarda kalmayla ilgili bir hedef haline gelmiş durumda. Bir politik hedef yok. Tek siyasi içeriği AKP’nin iktidarda kalması. 2023 hedefinden bahsedildiğinde 2023’teki seçimlerin -eğer zamanında olursa- almak anlaşılıyor. Bu yüksek bir motivasyon üretmeye, yeni bir durum yaratmaya aday değil. Bu çok kısa vadeli ve aslında bu haliyle iktidarın kendi seçmeni açısından bile bir motivasyon özelliği taşımıyor. Galiba önümüzdeki günler, iktidarın geçici olarak muhalefeti bozma -ki kısmen başarabildiği, Suriye operasyonuyla bir miktar oy desteğini toparladığı söylenebilir- hamlelerinin sonuç alıp almamasından daha belirleyici olan bu 2023 hedefinin kendi seçmeninin talep ve beklentilerini karşılamaya yeterli olup olmadığı olacak. Dolayısıyla, iktidarın asıl kaderini belirleyebilecek olan bu. Kendi içinden çıkacak parti girişimlerinin bütün bu havaya hız kesmemesi de bunu gösteriyor. Açıkçası önümüzdeki dönemde -hem de çok uzun sürmeyen bir dönemde- 17 yıldır sürmekte olan ve artık bir tür otomatiğe bağlanmış politik zemin iktidarı zorlayacak gibi görünüyor.

İşin öbür cephesine baktığımızda bunu sürükleyebilecek, bunu yeni bir dinamiğe çevirecek bir motivasyon, hareketlenme görmüyoruz. Aksine olağanüstülük halleriyle kendine avantaj yaratmış AKP iktidarının 17 yılda yarattığı alışkanlıktan muhalefetin daha fazla etkilendiğini, tabiiyet yarattığını görüyoruz. Son Suriye operasyonu sırasında bunu net biçimde gördük. Özelikle CHP’nin izlediği tavırda. Bugün bir HDP belediyesine daha kayyum atandı ve tepkisizliğin devam ettiğini görüyoruz. Aslında yapısal sorunlar bazında 17 yıllık AKP iktidarı süreci kendi içinde kapanmaya yakın bir parantez olarak devam ediyor. Büyük ölçüde AKP iktidarının pek çok açıdan geri döndürülemez, çözülemez krizlerle birlikte siyasi varlığını tamamlamaya doğru yürüyüşü devam ediyor Ama bunu politik bir sonuca dönüştürebilecek hiçbir siyasi dinamik işlemiyor. Hiçbir siyasal aktör inisiyatif almıyor. Bu da 17 yılın sonunda karşımızdaki tabloyu özetliyor. 

Tekrar hepinize iyi haftalar. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.