AKP’nin çözülmesi: Yesinler mi birbirlerini?

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın AKP’den ayrılıp iki ayrı parti kuracak olamalarına muhalefet saflarından genellikle “yesinler birbirlerini” şeklinde tepkiler geliyor. İlk bakışta anlaşılabilir görünen bu tutum, aslında yaşananların ciddiyet ve önemini kavramayı güçleştirebilir.

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

Merhaba, iyi günler. İstanbul Şehir Üniversitesi üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’la eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun arasında yaşanan gerginliğin üzerine pazar günü yaptığım yayının ardından, yayının başlığındakine benzer çok sayıda tepki geldi; bunu, “Yesinler birbirlerini” olarak özetleyebiliriz. Tabii AKP dışındaki çevrelerde çok ciddi bir şekilde hâkim olan bu; yani AKP’den iki yeni parti çıkacak, muhtemelen bu cuma, Ahmet Davutoğlu’nun partisi Ankara’da bir aksilik olmazsa kurulacak — belki pazartesine sarkabilir deniyor ama büyük bir ihtimalle bu cuma kurulacak. Ardından, Aralık ayı bitmeden Ali Babacan’ın genel başkanı olacağı diğer partinin kurulması bekleniyor; çünkü Babacan da 2019 bitmeden partiyi kuracaklarını söylemişti. Bu duruma dışarıdan bakanların, AKP’den hoşlanmayanların, Erdoğan ya da AKP muhaliflerinin hissiyatı genellikle “Yesinler birbirlerini” şeklinde özetlenebilir. 

Bu tepki ilk bakışta anlaşılabilir gibi geliyor, ama bence eksik ve yanlış bir tepki bu. Yanlış derken, sonuç olarak AKP’nin bölünüyor olmasından, bundan yeni partiler çıkıyor olmasından birileri pekâlâ memnun olabilirler, bunu dile getirme ihtiyacı hissedebilirler ve bu anlamda “Yesinler birbirlerini” gibi cümleler kurabilirler. Ancak burada atlanan çok önemli bir husus var: Bu sadece AKP’nin içerisinden yeni partilerin çıkması değil; bu olay Türkiye’nin yepyeni bir mecraya girdiğinin işareti — daha doğrusu bunun sonucunda ortaya çıkmış bir olay. Bu partiler sadece parti içi birtakım kızgınlıklar ve iktidar savaşlarından dolayı ortaya çıkan partiler değil; Türkiye’de Erdoğan’ın tesis ettiği otoriter tek adam yönetiminin artık daha fazla sürdürülemeyeceğinin kendi yakın çevresindeki bazı kişiler tarafından da görülmesi ve idrakı sonucunda oluşmuş girişimler. Dolayısıyla bu sadece AKP’yi ilgilendiren bir husus değil; bu tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir husus. AKP’nin bölünecek olması, buradan şu aşamada iki partinin çıkacak olması tabii ki öncelikle AKP’yi ve Erdoğan iktidarını ilgilendiriyor; ama onun ötesinde, tüm Türkiye’nin artık yepyeni bir güzergâha girdiğini göreceğiz ve bir anlamda, nasıl 31 Mart ve 23 Haziran bu yepyeni Türkiye’nin bir tür başlangıcı gibiydi –aslında daha geriye alırsak 7 Haziran 2015 seçimleriydi aslında ama Erdoğan, orada son güçlerini kullanarak bunu ertelemişti–; şimdi, bunun önemli bir safhasına geliyoruz; o da AKP’den çıkacak olan partiler. Yani olay sadece AKP’nin bölünmesi olayı değil; olay aslında Türkiye’nin yeni bir geleceğe ve tahminimce daha iyi bir geleceğe doğru gidiyor olması olayı. Dolayısıyla üçüncü şahısların burada “Yesinler birbirlerini” tepkisinin dışında daha somut bir şeyler söyleyebilmesi lâzım. Bu olay sadece –tekrar tekrar söylüyorum– AKP içi bir mesele değil; bu aslında Türkiye içi mesele. Dolayısıyla bence bu kopuşun anlamlandırılması, kopanların motivasyonlarının irdelenmesi, Davutoğlu’yla beraber hareket edenler ve Babacan’la beraber hareket edecek olanların arasındaki farklarının ayırt edilmesi gerekiyor. Bunun AKP tabanına ve onun dışında da AKP dışı çevrelere, tabanlara, muhalefetin tabanına nasıl etki edeceğinin üzerinde de düşünmek gerekiyor. 

Bir diğer husus: Yeni sistemde artık ittifaklar var. Bu yeni partiler, bu yeni sistemin neresinde nasıl yer alabilir? Şimdiden AKP iktidarına yakın durmak isteyen ya da yakın duran ve bu kopuşların Erdoğan iktidarını çok fazla sarsmasını istemeyen bazı kişiler hemen kurulacak olan iki partiden birisinin muhakkak ve muhakkak Cumhur İttifakı’nda, yani Erdoğan ve Bahçeli’nin olduğu ittifakta yer alacağını ileri sürüyorlar; böyle çok acele bir yorum yapıyorlar. Buradaki önermeleri de şu: “Bunların arasında sorun var, sorun olmasa zaten tek bir parti çıkardı. Dolayısıyla iki ayrı parti çıkacaksa, bu partilerden biri var olan ittifaktan birisine, diğeri diğerine geçer” şeklinde akıl yürütmelerle bu kopuşların etkisini kırmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla gerek Davutoğlu’nun gerek Babacan’ın kuracağı partilerin, muhalefetin diğer aktörleri tarafından nasıl karşılanacağı, bu kurulacak olan partilerin muhalefetin diğer aktörleriyle, mesela Saadet Partisi’yle, İYİ Parti’yle, CHP’yle ve tabii ki HDP’yle ne tür ilişkiler kurabileceği üzerine de kafa yormak gerekiyor. “Yesinler birbirlerini” tavrı çok radikal, çok sert, keskin bir çıkış gibi duruyor; ama bence tam tersine bir pasifliği çağrıştırıyor, aktifliği değil. Yani burada bunu söyleyen kişiler bir özne olma iddiasında değiller, seyirci olma iddiasındalar. Türkiye’deki siyaset oyununu sadece AKP’yle sınırlı, onun içerisinde görmekten kaynaklanan bir yaklaşım. Ama şunu kabul etmek lâzım: Artık iki ayrı parti AKP’den kopuyor. Bunun bir danışıklı dövüş vs. olduğunu ileri sürenlerin bu iddialarını destekleyebilecek hiçbir kanıtları yok. En fazla, olsa olsa mantığıyla yapıyorlar; ama birazcık bu süreçleri izleyen birileri, iki ayrı hareketin de motivasyonlarını takip eden birileri –mesela biz gazeteciler– artık bunun geri dönüşü olmadığını, bunun mutlak bir kopuş olduğunu görüyoruz. 

Bu noktada bir hususu vurgulamak istiyorum: Gazete Duvar’da Özlem Akarsu Çelik, Erdoğan’a yakın bazı isimlerin toplanarak, ayrılması söz konusu olan kişilere ziyarette bulunduklarını yazdı. Yazdığına göre kalabalık bir grup Ahmet Davutoğlu’yla görüşüyor, daha az –iki kişi yanılmıyorsam– Abdullah Gül’le görüşüyor, Ali Babacan’dan da randevu bekliyorlar. Buradaki isimlerden birisi Feyzullah Kıyıklık; kendisi Tayyip Erdoğan Refah Partisi İstanbul il başkanıyken başkan yardımcısıydı, daha sonra Bağcılar belediye başkanı oldu ve iki dönem de İstanbul milletvekili oldu. Kendisi benim Galatasaray Lisesi’nden din ve ahlâk dersi hocamdır; dolayısıyla “Feyzullah Hoca’dır” bizim için, o zamandan beri tanışırız. Bugün kendisiyle telefonda konuştum, biraz rahatsızdı, onun için sesi de kötü geliyordu, fazla uzatamadık, ama o da bu ziyaretleri doğruladı; ama çok da abartmamak gerektiğini, zaten bu türden ziyaretleri hep yaptıklarını söyledi. Şunu vurgulamak istiyorum: Bu ziyaret talebi Erdoğan’dan gitmiş olabilir, ama tam tersine –ki bence akla daha yatkın olan– Erdoğan istemese bile bu bölünmeden rahatsız olan, bu bölünmenin AKP iktidarını çok ciddi bir şekilde sarsacağını gören –ki öyle olacak– bazı isimler burada değişik dönemde görev yapmış –özellikle de Refah Partisi’nden, Feyzullah Kıyıklık gibi Milli Görüş geleneğinden gelenler; duyduğum başka isimler var, onlar da genellikle Milli Görüş, hatta MSP döneminden, ama en kötü ihtimalle Refah Partisi döneminden itibaren görev yapmış, sorumluluklar üstlenmiş isimler de var– bunlar olayın çok ciddi bir aşamaya geldiğini görüp bunu engellemeye çalışıyorlar, kendileri böyle bir girişimde bulunacaklarını Erdoğan’a söylediklerinde Erdoğan da herhalde “Yapmayın” dememiştir, ama buradan bir şey çıkacağını sanmıyordur, sandığını sanmıyorum. Bu artık bitmiş bir film ve yeni filme bakmak gerekiyor; yeni filme bakmak için de bu filmin oyuncularının birden fazla olduğunu kabul etmek gerekiyor. Öncelikle artık zaten bir süredir bitmiş olan, “Türk siyasetini sadece Erdoğan’la okuma” perspektifi artık geride kaldı, zaten yerel seçimlerde bunu büyük ölçüde gördük. Ama şimdi özellikle AKP’den bu iki ciddi kopuşu bazıları çok önemsiz görüyor, birtakım anketlere dayanarak bunların rakamlarının çok düşük olacağını söylüyorlar. İlk aşamada rakamlar düşük olabilir, hatta uzun vadede düşük olabilir; ama Ali Babacan gibi, Ahmet Davutoğlu gibi bu hareketin, AKP’nin tarihinde çok önemli görevler üstlenmiş isimleri  var — ki yanlarında yine bakanlık, başbakan yardımcılığı, milletvekilliği, belediye başkanlığı, il başkanlığı vs. yapmış onlarca ismin olduğunu da göreceğiz, her iki partide de göreceğiz. Bu aslında bize şunu gösterecek: Artık AKP treni ya da gemisi –ne derseniz deyin– yoluna devam edemiyor ve insanlar burayı terk ediyorlar. Tek tek, bireysel olarak terk edenler vardı; artık grup halinde oluyor, birlikte hareket etme şeklinde oluyor bu. Dolayısıyla bu önemli dönüm noktasını, bu tür “Yesinler birbirlerini” gibi cümlelerle, tepkilerle geçiştirmek Türkiye’nin hayrına olacak şeyler değil. Ne yapabilir üçüncü şahıslar? Söyledim, onları tekrarlamak istemiyorum; ama her şeyden önce şunu unutmamak lâzım: AKP’nin bu kopuşu, çözülmesi giderek büyüyecek ve buradan şu anda iki parti çıkıyor ama belki de AKP tabanı ve AKP kadrolarının bazıları bunlarla da yetinmeyecekler, kimisi belki politikayla ilişkisini en az düzeye indirecek vs… 

Ama bir başka husus daha var: Bu çözülmeden muhalefetin diğer partileri de kendi lehlerine istifade edebilirler, her biri ayrı ayrı istifade edebilir; HDP edebilir, İYİ Parti kısmen, CHP ciddi bir şekilde edebilir. Çok ilginç, AKP’de değişik dönemlerde görev almış kişilerin ya da AKP’ye çok güçlü destek vermiş, şimdi aralarını açmış bazı kişilerin CHP’ye ve özellikle de Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik çok sempatik yaklaşımları olduğunu görüyorum. Bazı kişilerde, özellikle AKP’yle yollarını ayıran Kürt İslamcısı ya da muhafazakârlarında CHP’yle organik bir ilişki içerisine girme eğilimi de var. Onun dışında, Milli Görüş içerisinde şöyle ya da böyle siyaset yapmış, ciddi bir şekilde etkili olmuş, ama son dönemde Erdoğan tarafından tasfiye edilmiş ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayan bazı isimlerde de CHP’lilik olmasa bile Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki bu partinin pekâlâ muhafazakâr kitlelere de seslenebileceğini düşünenler var. Bunların bir kısmı çok iyi biliyoruz ki yerel seçimlerde, –örneğin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu için– oy vermenin ötesinde çalıştılar; böyle bir realiteyi de unutmamak lâzım. Dolayısıyla –tekrar tekrar aynı şeyi söylüyorum– bu AKP’nin aile içi bir meselesi değil; bu, Türkiye siyasetinde çok ciddi bir yepyeni dönemin başladığı, zaten başlamış olan bu yeni dönemin iyice berraklaştığı bir an olacak. Cuma günü diyelim ki eğer öngördükleri gibi yetiştirirlerse hazırlıklarını, Davutoğlu’nun partisinin kuruluşu, ardından 10-15 gün sonra Ali Babacan’ın partisinin peş peşe kurulacak olması, çok daha ciddi tepkileri, kafa yormaları ve tahlilleri gerektiriyor. Tekrar tekrar söyleyeceğim: “Yesinler birbirlerini” dediğiniz zaman, aslında bu olayın önemsiz bir olay olduğunu söylemiş oluyorsunuz. Halbuki bu kopuşlar çok önemli kopuşlar, aktörler o kadar önemli olmayabilir; bu iki partiden çok ciddi şeyler çıkmayabilir. Bu iki parti belki zaman içerisinde eriyebilir vs. ama Babacan’ın ve Davutoğlu’nun liderliğindeki partilerin çıkışı aslında AKP’nin çözüldüğünü bize gösteriyor ve bir devrin kapandığının ya da sondan önceki çivileri olarak kayda geçmesi gerekiyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.