Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Washington Post “yüzyılın istihbarat tuzağı”nı yazdı: CIA ve Batı Almanya istihbaratı, Türkiye dahil 120 ülkenin şifreli mesajlarını dinledi

CIA ve Batı Almanya İstihbaratı’nın on yıllarca aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 120 ülkenin şifreli mesajlarını dinlediği ortaya çıktı.

The Washington Post ve ZDF’nin ortak çalışması, bir dönem aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 120 ülkeye şifreli istihbarat cihazları satan Crypto AG adlı şirketin aslında CIA ve Alman İstihbarat Servisi BND tarafından yönetildiğini ortaya çıkardı. Haber CIA ve BND’nin raporlarının yanı sıra, ZDF ve Washington Post’un ulaştığı belgelere dayanıyor. Haber için konuşmayı kabul eden eski istihbarat yetkilileri ise isim vermek istemedi. Greg Miller‘ın haberini özet olarak aktarıyoruz.

Gizli yazışmalar için tek şirket: Crypto AG

Yarım yüzyıldan uzun zamandır dünyadaki bütün hükümetler gizli askeri ve diplomatik yazışmalar için tek bir şirkete güvendi. Crypto AG adındaki bu İsviçre merkezli şirket ilk işini 2. Dünya Savaşı yıllarında almıştı. İlk işinde, ABD askerleri için şifreleme cihazı üreten Crypto AG, teknolojinin de ilerlemesiyle çok daha nitelikli cihazlar imal etmeye başladı.

İsviçre merkezli firma, 21. yüzyıl boyunca toplam 120 ülkeye milyon dolarlık ekipmanlar sattı. Müşterileri arasında İran, Pakistan, Hindistan, Latin Amerika’daki askeri cuntalar ve hatta Vatikan bile var.

Ancak bu müşterilerin hiçbirinin bilmediği gerçek ise bu firmanın CIA ve Batı Almanya İstihbaratı (BND) tarafından gizlice satın alındığıydı. İki istihbarat örgütü firmayı satın aldıktan sonra Crypto AG ekipmanlarını kullanan bütün ülkelerin koyduğu şifreleri kırabilir, gönderdiği gizli mesajları dinleyebilir hale gelmişti.

İlk olarak “Thesaurus” sonradan ise “Rubicon” adını alan bu satın alma olayı CIA tarihinin en cesur ve etkili operasyonlarından biri. CIA raporuna göre bu olay, “yüzyılın istihbarat darbesi” olarak niteleniyor. Bu satın almayla beraber Batı Almanya ve ABD hem bütün ülkelerden para alıyor hem de buna karşılık onların pek çok gizli bilgisine erişebiliyordu. 

Ancak tabii ki programın sınırları vardı. Örneğin ABD’nin en güçlü iki rakibi Sovyetler Birliği ve Çin, Crypto AG’nin müşterisi olmamışlardı. Yine de diğer 120 ülkenin SSCB ve Çin ile yaptığı görüşmeler belli ölçüde ABD tarafından takip edilebilmişti.

BND operasyonun riskini taşıyamaz duruma gelince, 1990’ların başında sistemden çekildi. CIA, BND’nin de hisselerini satın alarak yoluna devam etti. Ancak 2018’de Crypto AG şirketinin kıymetli varlıkları satılınca gerçek ortaya çıktı. Zira artık şifreleme denen olgu bir aplikasyon kadar kolay şekilde kurulabiliyor. Crypto AG’nin etkisi de doğal olarak eskisi kadar büyük değil.

Crypto AG’nin ürünleri hâlâ on ikiden fazla ülkede aktif olarak kullanılıyor. Crypto AG’nin değerli mülklerini ise iki farklı şirket satın aldı. CyOne Security, Crypto AG’nin güvenlik sistemlerini satın alırken şirketin imaj ve uluslararası işletme hakları Crypto International‘a geçti. İki firma da Crypto AG’nin istihbarat servisleri ile olan bağlarından haberdar olmadıklarını belirtiyor. İsviçre hükümeti ise Crypto AG’nin istihbarat bağlantıları ile ilgili bir soruşturma başlatacağını belirtse de, ortaya çıkan belgelere göre İsviçreli yetkililer zaten uzun zamandır Crypto AG’nin Alman ve Amerikan istihbaratı ile olan bağlarından haberdardı. 

Ortaya çıkan dokümanlar ABD’nin neye göre etnik temizlik, insan hakları ihlali veya suikast girişimlerinde bulunduğunu ortaya koymuyor. Ancak, neyi ne kadar bildiği ve hangi olaya ne zaman müdahale etmeye karar verdiğine ilişkin önemli ipuçları var.

CIA ve BND ortak operasyonu nasıl başladı?

Aslında her şey, ABD ordusunun güvenli bir şifreleme cihazı temin etme ihtiyacıyla başladı. Şifreleme makinelerinin mucidi olan Rusya doğumlu Boris Hagelin, 1917 Sovyet Devrimi’nin ardından İsveç’e kaçmıştı. 1940 yılında Naziler Norveç’i işgal ettiğinde ise ABD’ye kaçmıştı. Yanında bir de cihaz taşıyordu. Bu cihaz şu anda Hollanda’nın Eindhoven şehrindeki bir müzede sergilenen M-209’du. 

Ancak Hagelin bu cihazı güvenli bulmamıştı. Yine de ABD ile imzalanan atlaşma gereği 8,6 milyon dolara tekabül edecek miktarda (140 bin adet olduğu düşünülüyor) M-209 cihazı ABD askerleri için Hagelin’in fabrikası tarafından üretildi. 

1950’li yıllarda artık daha güvenli şifreleme cihazları da üretilmeye başlamıştı. Ancak Hagelin’in başka ülkelerle de iş yapması ABD’yi endişelendiriyordu. Yine de ABD Hagelin üzerinde etkiliydi. Hagelin’in ABD’ye karşı ideolojik bir sempatisi vardı. ABD Hagelin için iyi bir müşteriydi. Hatta o kadar iyi bir müşteriydi ki savaş döneminden arta kalan M-209’ları piyasaya sürerek Hagelin’in işlerini baltalayabilirdi…

Ayrıca ABD’nin elinde William Friedman isminde önemli bir kriptolog da vardı. Friedman ve Hagelin uzun zamandır arkadaşlardı. Eğer bu iki isim tanışıyor olmasaydı belki de “Rubicon Operasyonu” diye bir şey de olmayacaktı. 1951 senesinde, Hagelin ve ABD istihbaratı yetkilileri, Washington’daki Cosmos Club’da ilk gizli antlaşmayı imzalamışlardı.

Hagelin şirketini İsviçre’ye taşıyarak çalışmalarına orada devam etti. En yeni modeldeki cihazlar ABD’nin istediği ülkelere verilecek, modası geçmiş ve daha zayıf olanlar ise ABD’nin düşmanlarına satılacaktı. ABD de Hagelin’in bütün zararlarını karşılayacaktı. Takip eden yirmi yıllık süreçte Hagelin ile ABD arasındaki bu ortaklık derinleşerek devam etti.

CIA yetkilileri bir noktadan sonra kendi kriptologlarının Hagelin’in çalışanlarını ve cihazlarını denetlemesini talep etmeyi düşünmüştü. Ancak Friedman bunun çok ileri bir hamle olduğunu söylemekten çekinmedi. 

1980’lerin sonuna gelindiğinde Hagelin giderek büyüyen şirketinde bu sırrı nasıl saklayacağını bilemez duruma gelmişti. CIA ise Hagelin’in şirketi satması veya aniden ölmesi durumunda ne olacağını hesaplamaya başlamıştı. 

Artık iki taraf da anlaşmanın gizliliğini sağlayamıyorlardı. Fransa, Batı Almanya ve diğer pek çok Batılı ülkenin istihbarat birimleri aradaki ilişkiyi çözmüşlerdi ve kendi ülkeleri için de benzer anlaşmalar talep ediyorlardı. 1967 yılında Fransa, Almanya ile ortak olarak şirketi satın almak için teklif yapmıştı. Ancak Hagelin bu teklifi reddederek durumdan CIA yöneticilerini haberdar etti. 1969 yılında ise Almanya, Wahsington’daki büyükelçilik binasında aynı teklifi ABD’ye götürdü. ABD ise bu teklifi ilgi çekici buldu ve Fransa’nın aradan çıkartılması şartıyla teklifi kabul etti.

Batı Almanya ile ABD arasındaki mutabakat metni Haziran 1970’de imzalandı. İki ülke kendi paylarını nasıl kullanacaklarına yönelik toplantılar yapmaya başladılar. Bunun için ABD Münih’teki askeri üssünü, Batı Almanya ise konsolosluk binalarını kullanıyordu. 1980 yılında bu operasyona “Rubicon” adı verildi.

Şirketin müşterileri arasında hangi ülkeler vardı?

Batı Almanya bu işten yeterince kâr edemediğini gördüğünde ABD onlara bunun bir istihbarat işi olduğunu söylüyordu. Batı Almanya aynı zamanda ABD’nin en yakın NATO müttefikleri olan Yunanistan, Türkiye, İtalya ve İspanya gibi ülkeleri bile takip etmesini şaşkınlıkla karşılamıştı. 

İlerleyen süreçte Batı Almanya yönetimi Siemens’i, ABD ise Motorola’yı teknik destek sağlaması için operasyona katmak istedi. İki firma da bu konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçındı. 

Soğuk Savaş dönemi boyunca ABD kendi açısından üç coğrafi bölge tanımlamıştı. A, Sovyetler Birliği’ni, B, Asya’yı ve G, geri kalan bölgeleri tanımlıyordu. 1980’li yıllar boyunca G coğrafyası hakkında toplanan bütün bilgiler Crypto vasıtasıyla akıyordu. 

1978 yılında, Mısır, İsrail ve ABD liderleri Camp David’de bir araya geldiklerinde ABD Ulusal Güvenlik Ajansı, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın görüşmelerini bu yolla izliyordu. 

Bir sene sonra İranTahran’daki ABD Büyükelçiliği’ni basarak 52 kişiyi rehin aldığında da Carter yönetimi, Cezayir vasıtasıyla rehin alınan kişileri kurtarmaya çalışıyordu. Ulusal Güvenlik Ajansı’nın o dönem başında olan Bobby Ray Inman da Başkan Jimmy Carter’ın kendisine sürekli Ayetullah Humeyni ile ilgili sorular yönelttiğini belirtiyor. Inman bu sorulara yüzde 85 oranında cevap verebildiklerini, çünkü İran ve Cezayir’in de aynı şifreleme cihazlarını kullandıklarını söylüyor. 

1980’lerde Crypto AG’nin müşterileri giderek artıyordu. 1981 yılında Suudi Arabistan şirketin en büyük müşterisiydi. Suudi Arabistan’ı, İran, İtalya, Endonezya, Irak, Libya, Ürdün ve Güney Kore izliyordu.

Piyasadaki üstünlüğünü korumak için Crypto ve onun gizli sahipleri rakip şirketlerin büyümesine karşı birtakım “önlemler” de planlamışlardı. Ortaya çıkan dokümanlara göre bu önlemler arasında hükümetlere rüşvet vermek de vardı. Crypto Riyad’a bir temsilci gönderirken o temsilcinin bagajında on tane de Rolex saat bulunurdu. Suudi yetkililer ise eğitim programı için İsviçre’ye geldiklerinde boş vakitlerini yine şirket tarafından finanse edilen genelevlerde geçiriyorlardı.

CIA ve BND arasındaki güven sorunu

BND ve CIA ortak olarak şirketi satın aldıktan sonra birbirlerine pek de güvenmiyorlardı. Hatta 1977 senesinde BND ve CIA’nın şirketteki rolünü bilen genel müdür Heinz Wagner, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın Suriye’deki diplomasi trafiğinin eskisi kadar net okunamadığından şikâyet etmesi üzerine bir mühendisi işten atmıştı. Peter Frutiger adındaki bu mühendis, şirketin Batı Almanya ile ortak çalıştığından şüphelenerek birkaç kez Şam’a gitmiş ve merkezin onayı olmadan Suriye’nin kripto cihazındaki zayıflıkları düzeltmişti.

ABD’yi en çok rahatsız eden gelişme ise 1978 yılında yaşanmıştı. Wagner işe Mengia Caflisch adında bir elektrik mühendisi almıştı. ABD’de birkaç yıl eğitim alan Caflisch Maryland Üniversitesi’nde radyoastronomi araştırmacısıydı. Ulusal Güvenlik Ajansı yetkilileri ise Caflisch’in her şeye kayıtsız kalmak için fazla parlak bir zihne sahip olduğunu düşünüyorlardı.

Mengia Caflisch

Çok vakit geçmeden Caflisch üretilen cihazlardaki zayıflıkları fark etmeye başladı. Hatta ürettiği bazı modeller Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından bile okunamıyordu. Caflisch geçen yıl verdiği bir söyleşide şöyle diyordu: “Bir tuhaflık olduğunu sezmek zor değildi. Ancak tahmin edersiniz ki sorulan her türlü soru muhatapları tarafından hoş karşılanmıyordu

Crypto AG eski etkisini kaybediyor

1980’li yıllarda sistem para kaybettirse de istihbarat bilgileri akmaya devam ediyordu. 1980’de başlayıp 1988’e kadar devam eden Irak-İran Savaşı’nda Crypto sayesinde toplam 19 bin diyalog takip edilmişti. CIA dokümanlarına göre bu konuşmaların yüzde 80-90’ı ABD tarafından anlaşılabiliyordu. Bu da demek oluyor ki İranlı yetkililerin Crypto mekanizmasını kullanmadan gerçekleştirdiği diyalog sayısı tek haneli bile olabilir. 

1992 senesinde ise operasyon ilk büyük krizini yaşadı. İran uzun zamandır şüphelendiği durumla ilgili bir adım atarak Crypto’nun satış temsilcilerinden birini gözaltına aldı. O zaman 51 yaşında olan Hans Buehler, şirketin en etkili satış temsilcilerindendi. Buehler 1 milyon dolar karşılığında serbest bırakıldı. Ancak paranın tamamı BND tarafından ödenmişti. ABD’nin fidye isteyenlere boyun eğmeme politikası uyarınca, CIA herhangi bir ödeme yapmayı kabul etmemişti.

Buehler İsviçre’ye döndüğünde travma geçirmiş haldeydi. Gözaltına alındığı dönemde şirketin CIA veya BND ile olan ilişkisi hakkında bir şey bilmiyordu. Ancak İran’ın, çalıştığı şirket hakkında kendisinden daha çok bilgiye sahip olduğundan şüpheleniyordu artık. 1994 yılında Buehler bir İsviçre televizyon kanalının yayınına katılarak Suriye’deki cihazları tamir ettiği için işinden kovulan mühendisle ilgili bir konuşma yaptı. Wagner’den sonra başa gelen şirket müdürü Michael Grupe da televizyona çıkıp bu iddialara yanıt verse de şüphelerin yatışması iki seneyi buldu.

Yine de artan şüphelerin ardından İtalya, Arjantin, Suudi Arabistan, Endonezya ve Mısır gibi ülkeler kendilerine başka şirketler bakmaya başladılar. Şaşırtıcı şekilde İran aynı firmaya iş vermeye devam etmişti. Seneler boyunca BND yetkilileri ile CIA yetkilileri hangi ülkelere kötü cihazlar verileceği ve hangilerinin en iyi aygıtları hak ettikleri konusunda kavga etti. 

Berlin Duvarı yıkılıp Doğu Almanya ve Batı Almanya birleştikten sonra risk daha da artmıştı. Bunu gören Alman yetkililer, CIA ile bir anlaşma yapıp operasyondan çekildi. CIA kayıtlarına göre 1993 yılında yapılan antlaşma ile CIA, BND’nin hisselerini 17 milyon dolara satın aldı. Yine de BND politikacılara bu konuda oldukça kızgın. Alman istihbarat yetkililerine göre istihbarat servisinin hazırladığı bu politika, modern istihbarat tarihinin en etkili operasyonlarından biriydi ve siyasetçiler bu çabaları mahvetmişlerdi.

Şu anki durum

1990’ların ortalarından itibaren sistem artık para kazandırmıyordu. Müşteri sayısı azalmıştı ve yeni cihazlar üretmeye ayıracak maddi kaynak yoktu. Zaten her ülke kendi kripto teknolojilerini geliştirmiş ve artık Crypto AG’den alınan cihazlar rafa kaldırılmıştı. 

Crypto AG tarafından işe alınan insanların pek çoğu bugün 70-80 yaş civarındalar. Bazıları ise hayatlarını kaybetti. İsviçre’de yaşayan kişilerden birkaçı ile yapılan röportajda, Crypto için çalışanların yeni ortaya çıkan bilgilerden dolayı huzursuz oldukları görülüyor. Her ne kadar istihbarat örgütleri ile şirketin bağlantısı hakkında bilgilendirilmemiş olsalar da bir aldatmaca içinde çalıştıklarını bilmek onları rahatsız ediyor.

Şu an 75 yaşında olan Caflisch, “Ya terk etmelisiniz ya da olduğu gibi kabul etmeli” diyor. 1995 yılında çocuğuna daha fazla vakit ayırmak için işten ayrıldığını söyleyen Caflisch, ortaya çıkan gerçeklerden sonra işi daha erken bırakmadığı için pişmanlık duyuyor.

2017 senesinde Crypto AG’nin ana binası bir gayrimenkul şirketine satıldı. 2018’de de geri kalan değerli varlıklar satışa çıkartıldı. Yani artık CIA da bu işi bırakıyordu. Crypto AG’nin uluslararası hesapları ve iş değerleri de İsveçli işadamı Linde’ye satıldı. Linde satın alma işlemini gerçekleştirdiği gibi Hagelin’in bazı tarihi eşyalarını fabrikanın girişinde sergilemeye başladı. Linde, satın alma işlemini gerçekleştirirken firmanın istihbarat ajanslarıyla olan bağlantısından haberdar olmadığını belirtiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.