Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (75): Başarı öyküsü

Ekonomi Tıkırında’nın 75. programında Sedat Pişirici, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hanehalkı tüketim harcaması 2019 yılı verileri, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı aylık bütçe gerçekleşme raporu ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu’nun (TESK) işyeri sicil istatistikleri ışığında, Türkiye ekonomisinin bir başarı öyküsü yazıp yazamayacağını değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Cemra Su Arvas

İyi günler, iyi haftalar.

Şu sıralar ekonomiyle ilgili her tartışmada, her açıklamada, her güzellemede bir şeyi hatırlamak ve hiç unutmamak lazım: Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabul edildiği 16 Nisan 2017 referandumu, cumhurbaşkanlığı seçimiyle milletvekili genel seçiminin 3 Kasım 2019’da yapılmasını öngörüyordu. Buna göre Türkiye, önce 31 Mart 2019’da yerel seçimlerini, 3 Kasım 2019’da da cumhurbaşkanlığı seçimiyle milletvekili genel seçimini yapacaktı. Ancak 8 Mart 2018’de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu Ba1’den Ba2’ye düşürdü. Not görünümünü de negatiften durağana çevirdi. Bu, ekonomik krizin ilk işaret fişeğiydi ama siyasi iktidar tarafından görmezden gelindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların notları bizim karne notumuz değil, bizim notumuzu halk verir” dedi. Dönemin Maliye Bakanı Naci Ağbal, “Moody’s hikaye, Türkiye yoluna devam eder” dedi. Dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Türkiye üzerindeki kredi maliyetlerini, finans maliyetlerini artırmaktan başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Piyasaların verdiği tepki sıfır” diye konuştu. O gün Türkiye’de dolar kuru 3 lira 82 kuruş, euro kuru 4 lira 73 kuruştu.

Moody’s’in açıklamasının üzerinden 40 gün geçti, iktidardaki AKP-MHP koalisyonu, ekonominin toparlanamayacağını görmüş olacak ki 17 nisanda MHP Genel Başkanı çıkıp, “Erken genel seçim istiyoruz” dedi. 18 nisanda MHP Genel Başkanı ve AKP Genel Başkanı bir araya geldi. Toplantı sonrasında da 24 Haziran’da erken bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağı açıklandı. Bunun sonrasında da kredi derecelendirme kuruluşları art arda Türkiye’nin kredi notunu düşürdüler. 

Erdoğan, 13-15 mayıs tarihlerinde Londra’da yatırımcılarla görüştü. Orada “Faiz sebep, enflasyon neticedir” dedi. Seçimlerin ardından para politikası konusunda daha etkin rol oynayacağını, Merkez Bankası’nın iplerini eline alacağını söyledi. Erdoğan’ın açıklamaları, Londra’daki yatırımcılarda tedirginlik yarattı. Bu arada Rahip Bronson nedeniyle Türk-Amerikan ilişkileri gerildi. Başkan Trump, açıkça rahibin bırakılması için hükümeti tehdit etti. Türkiye’den alınan alüminyum ve çeliğin vergisini iki katına çıkardı. Bu kararın uygulandığı 13 Ağustos’ta Asya piyasaları açıldığında, dolar kuru 7 lira 24 kuruşu gördü. 

O gün bugündür ne siyasi iktidar yanlış ekonomik karar ve uygulamalarından vazgeçiyor ne de ekonomi dikiş tutuyor. Yapabildiğimiz sadece barınmaya, beslenmeye, okula veya varsa işe gidebilmeye çalışmak. Böyle olduğunu Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen hafta perşembe günü açıkladığı hanehalkı tüketim harcaması verileri de teyit ediyor. Hanehalkı bütçe araştırmasının 2019 yılı sonuçlarına göre hanehalklarının tüketim harcamaları içinde ilk üç sırayı yüzde 24 ile konut ve kira harcamaları, yüzde 20,8 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları, yüzde 16,% ile ulaştırma harcamaları almış. Sizin anlayacağınız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, geçen yıl her 100 liranın 60 lirasını barınmaya, beslenmeye ve ulaşıma harcamış.

Toplam tüketim harcamalarında en düşük pay ise yüzde 2,2 ile sağlık, yüzde 2,5 eğitim, yüzde 3 ile eğlence ve kültürün. Hanehalkları 2019’da, harcalamarının yüzde 4,8’ini giyim ve ayakkabı almak için, yüzde 6,5’unu mobilya ve ev eşyası almak için, yine yüzde 6,5’unu da lokanta ve otelde yapmış. 

Verilerin ayrıntıları daha da ilginç. En düşük gelir grubunda yer alan hanehalkları, gelirlerinden konut ve kira harcamalarına yüzde 31,2, gıda ve alkolsüz içecek harcamalarına yüzde 30,7, ulaştırma harcamalarına yüzde 9, mobilya ve ev eşyası harcamalarına yüzde 5,3 pay ayırmış.

En yüksek gelir grubunda yer alan hanehalkları ise gelirlerinden konut ve kira harcamalarına yüzde 20,1, ulaştırma harcamalarına yüzde 20, gıda ve alkolsüz içecek harcamalarına yüzde 15,3, lokanta ve otel harcamalarına yüzde 8,1 pay ayırmış. 

Yani en düşük gelir grubunda olanlar, beslenmek için, en yüksek gelir grubunda olanlardan daha fazla para harcamış. Yani yoksullar, azıcık paralarını hayatta kalabilmek için kullanmış.

Veriler bir başka açıdan bakıldığında da aynı sonucu gösteriyor. Temel gelir kaynağı maaş, ücret, yevmiye geliri olan hanehalkları, konut ve kira harcamalarına yüzde 22,4, gıda ve alkolsüz içecek harcamalarına yüzde 19, ulaştırma harcamalarına yüzde 17,7 oranında pay ayırırken, müteşebbis geliri olan hanehalkları, konut ve kira harcamlarına yüzde 20,4, gıda ve alkolsüz içecek harcamalarına yüzde 19,8, ulaştırma harcamalarınaysa yüzde 19,2 oranında pay ayırmış.

Gelirini beslenmek ve barınamak için harcayan, eğitime ve eğlenceye, kültüre harcayamayan bu insanların sayısı 6 milyondan fazla. Bu insanların bazıları, bu verilerin elde edildiği 2019 yılının ekim ve kasım aylarında İstanbul’da, Kocaeli’de Antalya’da intihar ettiler, canlarına kıydılar. Bu insanları yok sayabilir miyiz? Bu insanları görmezden gelebilir miyiz? Yoksulluk denizine düşen bu insanları yılana sarıldıkları için suçlayabilir miyiz? Eğer aynı gemideysek, hayır. Ama geminin durumu da iyi değil.

Enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, iç borç, dış borç… Bu verileri sıralayacak değilim, hepsini biliyorsunuz. Hiçbiri iç açıcı değil ama bakın son bir veri var: Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı aylık bütçe gerçekleşme raporuna göre, Haziran 2020’de merkezi yönetim bütçe giderleri 85 milyar 600 milyon lira, merkezi yönetim bütçe gelirleri 66 milyar 300 milyon lira, buna bağlı olarak da merkezi yönetim bütçe açığı 19 milyar 400 milyon lira olmuş. Merkezi yönetim dedikleri AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığındaki 66. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti. Haziran, yılın altıncı ayı, yani ondan önceki aylarla birlikte yılın ilk yarısı. Eğer mevzuya altı aylık bakacak olursak, Ocak-Haziran 2020’de merkezi yönetim bütçe giderleri 564 milyar 800 milyon lira, merkezi yönetim bütçe gelirleri 455 milyar 400 milyon lira, merkezi yönetim bütçe açığı da 109 milyar 400 milyon lira. Geçen yılın ilk altı ayında bütçe açığı 78 milyar 600 milyon liraydı. Yani bu yılın ilk yarısında bütçe açığı geçen yıla göre yüzde 40’a yakın artmış. İktidar sözcüleri ikide bir “Şahlanacağız, şahlanacağız” diyor ya, bu yükle şahlanmak zor.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK), memleketteki esnafın kaydını tutuyor. Onların kayıtlarına göre de Türkiye’de bu yılın ilk altı ayı itibariyle de 3004 esnaf odasına kayıtlı 1 milyon 906 bin esnaf, 2 milyon 58 bin işyeri bulunuyor. Yine bu yılın ilk altı ayında kapanan işyeri sayısı 35 bin 965. Sadece haziran ayında kepenk indiren esnaf sayısı, işyeri sayısı 7.222. Bu sayı aynı zamanda son beş yılın en yüksek haziran sayısı. 

Bu tablo, 2018’de başlayan ekonomik kriz ve bu kriz sırasında yakalandığımız koronavirüs salgını nedeniyle oluştu. 

Tablo bu iken, hiçbir parçası yerli ve milli olmayan, yerli ve milli elektrikli otomobilin üretilecek olmasıyla gurur duyulamaz. 

Tablo bu iken Ayasofya Camii’nde kılınacak hiçbir namazda huzur bulunamaz. 

Bu tablodan başarı öyküsü çıkmaz. 

İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.