DEVA Partisi kurucularından, akademisyen ve eski Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu Metin Gürcan, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın ilk kez Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) merkezi olan Erbil’i ziyaret ettiklerini belirterek, “Görebildiğimiz kadarıyla Ankara, hem Bağdat’ı hem Erbil’i Kuzey Irak’ta özellikle Sincar bölgesinde PKK’ya yönelik bir operasyona ikna etmeye çalışıyor” dedi. Gürcan, Ankara’nın bu ikna çabasının sonuç vermeyeceği kanaatinde olduğunu ifade ederek, “Biden’in ABD başkanı olması önemli çünkü Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki hava sahası ABD’nin hâkimiyetinde. Biden yönetiminin Sincar’da ve Kuzey Irak’ta böyle bir operasyona sıcak bakmayacağı kanaatindeyim” diye konuştu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in Bağdat ve Erbil ziyaretleri ile yeni ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin Türkiye ile ilişkileri konusunda Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) kurucusu ve akademisyen Metin Gürcan, Medyascope muhabiri Ferit Aslan‘a değerlendirmelerde bulundu. Gürcan, Akar ve Güler’in Erbil ziyaretinin bir ilk olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“İlk kez Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Erbil’i ziyaret etti”
“Erbil ziyareti önemli bir ziyaret. Irak’ın kuzeyinde 1999’dan itibaren çeşitli kereler görev yaptım. Bölgeyi yakından takip ediyorum, yüksek lisans tezim de bölge üzerine. 1999’dan beri hem sahada hem de akademik olarak takip ettiğim kadarıyla hem Milli Savunma Bakanı hem de Genelkurmay Başkanı ziyareti hatırlamıyorum. Muhalif medyada yankı buldu, hükümete yakın ve ana akım medyada fazla yankı bulmadı. Ziyarete dair bir fotoğraf vardı. Hem Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani hem de Başbakan Mesrur Barzani ile görüşmelerde Irak Kürdistan bölgesinin bayrağı ve Molla Mustafa Barzani’nin fotoğrafı önünde önünde çekilen fotoğraflar vardı. Ben bir Genelkurmay Başkanı ziyaretinde ilk kez gördüm bu fotoğrafı. Savunma bakanının bir sivil siyasi karar alıcı olarak gitmesi ve onun yanında Genelkurmay Başkanı ve 2. Ordu Komutanı’nın gitmesi nedeniyle bu ziyaretin askeri ve güvenlik boyutunu taşıyan önemli bir ziyaret olduğunu düşünüyorum. Zamanlaması açısından da manidar. Kuzey Irak’ta nesilsel bir değişim yaşanıyor. Hem IKYB’de hem de Irak Kürdistan Demokratik Partisi’nde (IKDP) Talabani ve Barzani’nin çocukları yeni bir nesil olarak yönetime geliyorlar. Bu açıdan önemli bir güven tazeleme ihtiyacı diyorum ama onun yanında operasyonel ve pratik ihtiyaçlar da var. Erbil’den önce Bağdat’a da gittiler, orada da kritik görüşmeler yaptılar.”
“Ankara, Bağdat ve Erbil’i PKK’ya karşı operasyona ikna etmeye çalışıyor”
Görebildiği kadarıyla Ankara’nın hem Bağdat’ı hem Erbil’i, Kuzey Irak’ta özellikle Sincar bölgesinde PKK’ya yönelik bir operasyona ikna etmeye çalıştığını belirten Gürcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sincar çok önemli ve Kandil ve Irak’ı Suriye’nin kuzeyine bağlayan bir köprü bölge. Türkiye, burası üzerinden Kandil’den başlayan ve Suriye’nin doğusundan Afrin’e, oradan da Akdeniz’e kadar ulaşacak bir PKK koridorunu engellemek istiyor.”
“Ankara, Bağdat ve Erbil’i PKK’ya karşı operasyona ikna edemez”
Gürcan, Türkiye’nin Bağdat ve Erbil’i PKK’ya karşı bir operasyona ikna edip edemeyeceği yönündeki sorumuza ise şu karşılığı verdi:
“Ankara’nın benim görebildiğim kadarıyla son iki senedir üstüne çalıştığı büyük proje bu. Ankara, Tahran, Bağdat ve Erbil ile yoğun temasta. Ankara’nın, bunların desteğini alarak Kandil bölgesinin temizlenmesi ile ilgili yoğun çabası var. Bugüne kadar Bağdat ve Erbil ayak diredi. Ancak son bir senedir TSK’nın, Irak’ın kuzeyinde sabit askeri üstler kurduğunu görüyoruz. TSK teknolojiyi kullanarak ve KDP’den aldığı istihbarat ile son dönemde PKK’nın üst düzey yöneticilerine yönelik önemli operasyonlar gerçekleştirdi. Hassas nokta operasyonları, PKK’nın lider kadrolarında epey zayiata neden oldu. Ankara her ne kadar Erbil ve Bağdat’ı Kandil, Sincar ve Hakurk’ta PKK’ya karşı taarruzi bir operasyona ikna etmeye çalışsa da Erbil ve Bağdat, daha önceki pozisyon hatlarını koruma, kontrol noktalarını tesis ve PKK’nın daha da yayılmasına imkân vermeyecek şekilde daha çok savunma pozisyonunda kalmayı tercih ediyorlar. Önümüzdeki dönemde açıkçası Biden’ın göreve gelmesi ile bence bu iş daha da zayıfladı. Ankara’nın Bağdat ve Erbil’i PKK’ya karşı bir operasyona ikna edemeyeceği kanaatindeyim. Biden’ın ABD başkanı olması önemli çünkü Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki hava sahası ABD’nin hâkimiyetinde. Biden yönetiminin Sincar’da ve Kuzey Irak’ta böyle bir operasyona sıcak bakmayacağı kanaatindeyim.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Göreve gelen ABD Başkanı Biden ile birlikte Türkiye-ABD ilişkileri konusunda ise Gürcan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Amerika PKK’yı terör örgütü olarak görüyor ama Amerika, PYD ve YPG ile ilgili Ankara’nın duruşunu değiştirmesini istiyor. Bunların ayrı iki örgüt olduğu iddiasında. Biden’ın işbaşına gelmesi ile bunu daha güçlü dillendirecekler. Belki de Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda PYD ve YPG’ye zarar vermemesi konusunda Ankara’ya sınırlı şekilde mevcut operasyonları devam ettirme garantisi verebilir Amerika. Belki TSK’nın Sincar’a yönelik hava taarruzu sözkonusu olabilir. Bu operasyona destek amacıyla o bölgede Peşmerge’nin daha fazla kontrol noktası oluşturulması desteği sözkonusu olabilir ama bunun ötesinde büyük çaplı taarruzi harekat beklemiyorum.
Bundan önce Türkiye-ABD ilişkileri Trump’ın şahsında aşırı kişiselleşmiş, -Trump’ın popülist dış politika tercihlerini biliyoruz- ABD-Türkiye ilişkisi, Trump ile Sayın Erdoğan arasında kişisel ilişkiye dönmüştü. Biden döneminde ilişkiler daha kurumsal olacak. Amerika’da edindiğim bilgilere göre, Biden’ın dış politika ekibinde Türkiye ile ilgili tartışmalar yapılıyor. Öne çıkan iki yaklaşım var: Birincisi uzlaşıcı yaklaşım diyorum buna. Bu yaklaşıma göre, Türkiye ve Erdoğan iktidarı her ne kadar büyük sorunlar yaratsa da kaybedilemeyecek kadar, Batı savunma blokundan kopup Rusya’ya kaptırılamayacak kadar önemli bir müttefik ve NATO’nun güney kanat ülkesi. Günün sonunda bence Amerika, Türkiye’ye bu perspektiften bakıyor. Aynı zamanda bu uzlaşmacı yaklaşımdaki önemli faktör, Amerika Türkiye’ye karşı sert bir tavır içerisine girerse bu Türkiye’deki mevcut otoriter eğilimleri ve iktidarı güçlendirir şeklinde düşünüyorlar. Bu nedenle öncelikle Türkiye ile bir temasa girelim, bir angajmana girelim tarzında bu uzlaşmacı yaklaşım sahipleri düşünüyor. Ama bir de çatışmacı ve zorlayıcı yaklaşım var Biden ekibinde. ABD dış politikada ve Türkiye’de özellikle Suriye ve Irak’ta sopa stratejisini uygulamalı ve bütüncül bir yaptırım paketi şeklinde Amerika’nın çıkarları doğrultusunda Ankara’yı ikna etmeye çalışmalı.”
Gürcan, görebildiği kadarıyla Biden yönetiminin önce iç siyasette Amerika’yı toparlayacağını, salgın ve ekonomi şartları ile uğraşacağını belirterek, “Mayıs, haziran aylarında Ankara ile angajman yani uzlaşmacı yaklaşım ile meselelere bakacak diye değerlendiriyorum. Ama, haziran ve temmuz döneminden sonra Ankara’nın S-400 krizi konusu, CAATSA yaptırımları, Halkbank, Doğu Akdeniz, Ege Denizi, Rusya’nın Türkiye ile enerji konusunda işbirliği, Akkuyu Nükleer Santrali gibi mevzulara baktığımızda çatışmacı anlayışın hazirandan sonra devreye konulacağını düşünüyorum” diye konuştu.
“Biden yönetimi için en temel gösterge Ankara’nın Kürt meselesine bakışı”
Metin Gürcan, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi için en önemli göstergenin Ankara’nın Kürt meselesine bakışı ve Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri harekâtı gibi konular olacağını belirtti: “Biden’ın Kürt meselesinde diyalogdan yana bir tavrı var. Suriye’de PYD ve YPG’ye net desteği olduğunu biliyoruz. Bu nedenle ben Biden döneminde ABD ve Ankara arasındaki en önemli meselenin Suriye’deki Kürtler meselesi olduğu ve PKK ile mücadelenin de öncelikl konular olduğu kanaatindeyim. Aslında Rusya’nın da bundan sonra Türkiye’nin Suriye’de bir askeri harekâtına çok da sıcak bakmayacağını kanaatindeyim.”