Avrupa kıtası, mülteci krizini ele alırken ”Ne kadar saç kaybedersem kel olurum?” sorusu gibi sofist bir paradoksa düşüyor
olabilir mi? Benimsenen mağduriyet pozisyonu ezilenlerin haklarını
aramaları açısından ne gibi sakıncalar taşıyor? Siyah doğrulardansa
beyaz yalanları tercih ederek neleri feda ediyoruz? Eksik Olan‘da bu
hafta Metis Yayınları’ndan çıkan ”Son Gerisayım: Avrupa, Mülteciler ve
Sol’‘ adlı kitabın ikinci bölümünde bulunan makaleler üzerine söyleştik.