Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Salgında HIV pozitif olmak – Pozitif-İz Derneği Başkanı Çiğdem Şimşek: “Sağlık hizmetine erişimin azalması HIV ile yaşayanları mağdur etti”

Dünyada tanımlanmasının üzerinden 40 yıl geçen HIV’e karşı (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) toplumda hâlâ büyük bir önyargı var. Birinci yılını geride bıraktığımız koronavirüs salgını döneminde ise HIV pozitiflerin yıllardır maruz kaldığı ayrımcılıklar ve hak ihlalleri katlanarak arttı. Salgın sürecinde HIV pozitiflerin yaşadıkları zorlukları, sağlık hizmetlerine erişim imkanlarını ve karşılaştıkları hak ihlallerini, HIV ile yaşayan F.K. ve Pozitif-İz Derneği Başkanı Çiğdem Şimşek ile konuştuk.

Koronavirüs salgınının başlangıcından bu yana HIV ile yaşayan insanların yıllardır yaşadıkları sorunlar, kendilerine yönelik önyargılar, maruz kaldıkları ayrımcılıklar ve hak ihlalleri katlanarak arttı. HIV ile yaşayan F.K., koronavirüs salgını sürecinde yaşadıklarını “Şu an salgın öncesine göre her alanda hizmet erişimi azaldı ama hem ayrımcılık hem de hak ihlalleri hız kesmeden artmaya devam ediyor” diyerek özetliyor ve ardından ekliyor:

“Günümüzde herhangi bir bireye HIV ile ilgili doğru bilgileri aktardığınızda ‘Gerçekten öyle mi? Biz HIV ile enfekte olan insanlar ölüyor sanıyoruz’ gibi tepkiler almanız gayet normal. Bunun sebebi 80’li yıllardan kalma bilgiler. Bugün herhangi bir hastaneye gidip muayene olmak istediğinizde, sağlık personeli sizi tedavi etmek istemeyebiliyor veya ameliyat olmanızı gerektiren bir durum söz konusu olduğunda hekim reddedebiliyor. Şu an ise salgın koşulları bahane edilerek haklarınıza erişiminiz kısıtlanabiliyor. Yani önceden olduğu gibi ayrımcılıklarda pek bir fark yok. Uygulanan baskı, ayrımcılık ve hak ihlalleri aynı. Sadece farklı bir renge büründü.”

“Sağlık kuruluşları HIV’le yaşayanları daha çok mağdur etti”

Pozitif-İz Derneği Başkanı Çiğdem Şimşek de HIV’in, dünyada tanımlandığı günden beri yanlış bilindiğinin altını çiziyor. HIV’in hâlâ sosyal ortamdaki temas yoluyla bulaştığı gibi yanlış bir algı olduğunu söyleyen Şimşek, günümüzde tedavi alan ve “Belirlenemeyen=Bulaşmayan” düzeyine gelen HIV pozitiflerin, korunmasız cinsel ilişkide bile bulaş riski taşımadığı biliniyor. Ayrıca HIV pozitifler günümüzde doğal yolla bebek sahibi de olabiliyor ancak yıllardır süregelen yanlış bilgiler, toplumda önyargılara neden oluyor ve bu önyargılar, damgalamalara, ayrımcılıklara yol açıyor. Şimşek’e göre son bir yıla bakıldığında, “Sağlık kuruluşlarının, polikliniklerin kapanması ve sağlık hizmeti erişimlerinin durması HIV’le yaşayan insanları daha çok mağdur etti.”

Şimşek’in anlattıklarına göre salgın döneminde pek çok insana HIV tanısı geç kondu ve tanısı konulan kişiler test yaptırabilmek için açık test merkezi bulamadı. Ayrıca hastanelerde açık randevu olmaması ve tüm enfeksiyon birimlerinin koronavirüs odaklı çalışmaya başlaması nedeniyle, HIV tanısı konulan kişiler tedaviye erişimde güçlük çekti. Bu yüzden birçok kişi, HIV tanılarını netleştiremedi, tedavilerine zamanında erişemedi, ilaç kullanımına geç başladı, rutin kontrol testlerini yaptıramadı ve tedavilerinin izlenimini sağlayamadı.

HIV pozitiflerin salgın sürecinde yaşadıkları mağduriyet zincirinin ilk halkasında, tanı netleştirememe var. Bunun ardından tedavilerine zamanında erişememe ve rutin kontrollerini, tedavilerinin izlenimini sağlayamamaları geliyor. Şimşek bu durumu “Herhangi bir riskli temasta bulunan kişiler teste gidemediler, yani tanıları varsa bunu netleştiremediler. Salgın dönemine giriş yaptığımız günlerde tanı alan insanlar, tedavi erişiminde çok gecikmeler yaşadı. Tedavi için bir hekimle görüşebilip tedavinin ilk aşamasına başlayabilseler dahi sık sık yaptırılması gereken kontrollerini, olması gerektiği gibi yaptıramadılar” diyerek anlatıyor.

Salgın sürecinde bu tarz sorunlara maruz kalanlardan biri olan F.K., kendi deneyimini şöyle anlatıyor: “Normal dönemde HIV tanısı almanın herhangi bir birey için zor geldiğini biliyoruz ama pandemi döneminde tanı almanın verdiği his çok daha karışık” ve ekliyor: “Doktor karşınıza geçiyor, onca hengamenin içinde elinize bir kağıt tutuşturuyor ve tanınızı açıklıyor. Aklınız soru işaretleriyle dolu ‘Peki bundan sonra ne olacak?’ diye kendinize soruyorsunuz.”

HIV ile enfekte olan F.K.’nin salgın döneminde yaşadığı zorluklar tanısını netleştirme aşamasında başlıyor: “Normalde 15-20 gün gibi bir sürede tanı koyulabiliyorken yaklaşık iki ay gibi bir sürede tanımı netleştirebildim. Çünkü Mart 2020’de Kovid-19’un ülkemize yeni giriş yaptığı duyurulmuştu ve herkes panik içerisindeydi. İlk testimin sonucunu pozitif aldıktan sonra beni bilgilendiren hekim kesin tanı için doğrulama testi yaptırmam gerektiğini ve bunun için herhangi bir eğitim ve araştırma hastanesinden veya üniversite hastanesinden randevu almam gerektiğini söyledi. Fakat hem telefon hem de online randevu sistemleri pandemi nedeniyle randevuya kapalıydı. Tek endişem tedaviye erişememek ile alakalıydı.”

Nitekim, F.K.’nin endişeleri haklı çıktı ve ilerleyen süreçte hekimine ulaşamadı, ilacına ulaşıp tedavisine başlamakta geç kaldı, tedavisinin izlenmesini sağlayamadı. F.K. tüm bunları şöyle anlatıyor: “Tedaviye erişebilmem için ilk kontrol muayenesine gidip rapor çıkarmam gerekiyordu. Fakat randevu alamadığım için bu mümkün olmadı. Sonrasında Pozitif-iz Derneği aracılığıyla bir şekilde hekimime ulaştım rapor çıkarıldı. Sonrasında ise istenen bazı tahlilleri vermem gerekiyordu ama hastane pandemi nedeniyle bazı tahlilleri yaptıramayacak durumdaydı ve bu tahlilleri tamamlamam yaklaşık 15 günümü aldı. Sonunda ilacıma kavuşmuştum ama ilk 15-20 günlük kullanım sonrası tekrardan doktor muayenesine gitmem gerekiyordu ama maalesef yine doktoruma ulaşamadım. Yaklaşık üç ay sonrasında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Eğitim ve Araştırma hastanelerine sırasıyla gittim ama olumlu sonuç alamadım. Ya test sonuçlarım hatalı çıkıyor ya da test kiti bittiğinden tahlil alınamıyordu. Yaklaşık tam dokuz ay tedavimin başarılı olup olmadığından habersiz olarak, sadece tedavime tam uyum sağlayarak sürece devam ettim ve sonunda şans eseri tekrar randevu bulup hekimimle iletişim kurdum. Bilindiği gibi HIV ile yaşayan bireyler, HIV ile yaşamayan bireylere göre oldukça şanslılar çünkü her üç ayda bir defa rutin kontrollerine gittikleri için herhangi bir sağlık problemi yaşadıklarında en erken evrede tespit edilip hemen tedavi edilebiliyor ama yaşadığım dokuz ay içerisinde rutin kontrollerime erişemediğim için tekrar kontrole geldiğimde HIV’den bağımsız olarak kemik erimesi olduğunu öğrendim ve hemen ilgili bölüme yönlendirildim. Şu an hekime ulaşmama rağmen oluşan sağlık problemimle alakalı ilaçları rapor çıkartılmasına rağmen teslim alıp tedaviye başlayamıyorum.”

Salgın döneminde yaşadıklarına kulak verdiğimiz bir diğer HIV pozitif C.D. ise bir doktorla görüşebilmeyi başarmasına rağmen tedavisine başlayamayanlardan. 19 yaşındaki danışanları C.D.’nin hikayesini Şimşek’ten dinliyoruz: “Leflerinde ceviz büyüklüğünde şişlikler olan 19 yaşında bir erkek, derneğimize geldi. Hemen bir enfeksiyon hastalıkları doktoruna gitmesi ve tanısını netleştirmesi gerektiğini söyledik. Gönüllü bir test merkezinde test yaptırmış ve pozitif çıkmış. Tam o sırada salgın patlak verdi ve bu genç, HIV takibi yapan bir hastaneden açık randevu bulamadı. Ardından biz devreye girdik ve danışanı, tanıdığımız enfeksiyon hastalıkları hekimlerine yönlendirdik. Ardından yapılması gereken testler, tüm test merkezlerinin koronavirüse yönelik çalışmaya başlanması nedeniyle yapılamadı. Üst üste ve aniden getirilen salgın tedbirleri adı altındaki kısıtlamalar sonucunda, bu gencin tedaviye başlayabilmesi tam iki ay sürdü.” Şimşek bir başka örnekte ise bir danışanlarının tedavi için gereken ilaca sekiz ay geç erişebildiğini belirtti ve ekledi: “Bu kişinin bağışıklık sistemi çok düşük olsaydı, HIV’e bağlı birtakım fırsatçı enfeksiyonlar da gelişebilirdi ki bu çok büyük bir sorun oluştururdu.” 

Salgın sürecinde Şimşek’in tanık olduğu bir diğer ayrımcılık ve sağlığa erişim hakkı ihlali ise koronavirüse temas etmiş olma şüphesiyle hastaneye giden bir danışanlarına HIV statüsü nedeniyle hizmet verilmemesi. Oysa CD4’ü, yani bağışıklık sistemi, 350’nin üzerinde olan her HIV pozitif, koronavirüse karşı, HIV pozitif olmayan bireylerle aynı risk altında. Yani değerleri bu seviyenin üstündeyse koronavirüse karşı daha savunmasız değil.

Şimşek, salgın sürecinde HIV pozitiflerin sağlık erişiminde yaşadıkları zorluklar konusunda “fırsat eşitliği” konusuna da dikkat çekti. Bu durum özellikle, yaşadıkları bölgede HIV takibi yapan tek bir kurum olan HIV pozitifler için büyük zorluklar yarattı. Kendisine yakın mesafede HIV takibi gerçekleştirebileceği tek sağlık kurumunda hizmet alamayan HIV pozitifler, bir başka şehirdeki sağlık kurumuna gitmek istediğinde seyahat kısıtlaması engeline takıldı.

HIV pozitifler salgın döneminde yalnızca kişisel hayatlarında değil, iş hayatlarında da çeşitli zorluklarla karşılaştı. Örneğin salgın döneminin başında kronik hastalık sahiplerine, bir rapor alarak evden çalışma izni verilmeye başlandı. Ancak pek çok HIV pozitif kişi, damgalanmaktan korktuğu için çalıştıkları yeri HIV statüleri hakkında bilgilendiremedi ve dolayısıyla rapor alamadı. Bu nedenle işe gidip gelmeye devam etmek zorunda kaldılar.

Salgın sürecinde HIV tanısını geç almak, tedaviye geç erişmek, tedaviyi izleyememek, doktorlar ile sağlıklı iletişim kuramamak, damgalanma korkusu nedeniyle çalışmama iznini kullanamamak ve aşıya erişimde öncelikli gruplardan biri olmamak, HIV pozitiflerin salgın sürecinde yaşadıkları zorlukların başında geldi. Tüm bunlar HIV pozitif bireylerde kaygı, korku, yorgunluk ve stres gibi olumsuz duyguların seviyesinin artmasına yol açtı.

Salgın döneminde HIV tanısını alamayan pek çok insan olduğu konusuna dikkat çeken Şimşek önümüzdeki süreç için “Normalleşmelere geçişle birlikte HIV tanılarında daha çok artış bekliyoruz” dedi.

Pozitif-İz Derneği’nde haftaiçi 12:00 – 20:00 arasında Türkçe – İngilizce ve Fransızca olarak danışmanlık hizmeti veriliyor. Derneğe Facebook, Twitter veya Instagram üzerinden ulaşabilir, 0535 519 54 95 üzerinden danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.

Anonim ve ücretsiz HIV testi yapılan merkezlere buradan ulaşabilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.