Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 108 sanıklı Kobani davası duruşması öncesinde açıklama yapan Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, mahkemenin “siyaset ile eşgüdümlü 45 gün sürecek bir duruşma yapmak istediğini” söyledi. Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş ise “sadece bir hukuk mücadelesi değil, hakikat mücadelesi de yürüttüklerini” ifade ederek, Selahattin Demirtaş hakkında iki ayrı davada toplam 15 bin 742 yıl hapis cezası istendiğini belirtti. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede ise hem Selahattin Demirtaş hem Kobani olayları hem de HDP kapatma davaları dosyalarına, çözüm sürecinde yapılanların suç isnadı olarak konulduğunu, ancak kendileri için o sürecin çok kıymetli olduğunu ve bir daha olması halinde HDP olarak yeniden rol alabileceklerini söyledi.
“Sadece hukuk mücadelesi değil, bir hakikat mücadelesi de yürütüyoruz”
Başak Demirtaş, Selahattin Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman ve HDP Hukuk Komisyonu Başkanı Ümit Dede, ilk duruşması 26 Nisan’da görülecek, “6-8 Ekim Kobani davası” ile ilgili, gazeteciler ile çevrimiçi bir toplantı yaptı. Toplantıda konuşan Başak Demirtaş, HDP’lilere ve Selahattin Demirtaş’a yönelik suçlamaların sadece mahkemelerde değil, gazetelerde, televizyonlarda da yapıldığını belirterek şunları söyledi: “Selahattin her konuşulduğunda sürekli yalanlar söyleniyor. HDP’lilerle ilgili bir algı kampanyası yürütülüyor. İktidar sözcüleri yargıya talimatlar veriyor, yargılamalar devam ederken hüküm kuruluyor. Dolayısıyla biz sadece bir hukuk mücadelesi yürütmüyoruz, bir hakikat mücadelesi de yürütüyoruz. Son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı ile Selahattin’in siyasi nedenlerle cezaevinde olduğunu tescillendi. Ama, haklı olmak tek başına yetmiyor. Hükümet bir algı kampanyası yürütüyor. Son tutuklanmaya dayanak olan 3 bin 530 sayfalık iddianameyi de gördükten sonra ne yapabiliriz diye düşündük, bu toplantıyı yapma sebebimiz de bu aslında. Hakikatleri sizlerle paylaşacak, sorularınıza cevap olmaya çalışacağız.”
“Selehattin bu işin siyasetle çözüleceğini düşünüyor”
Başak Demirtaş bir soru üzerine, Kobani olayları davası iddianamesinde Selahattin Demirtaş için 38 kere ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca toplam 15 bin 600 yıl hapis cezası istendiğini, yargılandığı diğer davada ise hakkında 142 yıl hapis istendiğini söyledi. Eşinin bu davanın “çok boş bir dava olduğunu” ama hukuki mücadele yürütülmesi gerektiğini düşündüğünü anlatan Başak Demirtaş, “Ancak, bununla sonuç alınmayacağını düşünüyor. Bu işin mutlaka siyasetle çözüleceğini düşünüyor, bu da ilk seçimde iktidar gönderilmesi ile mümkün olacak. Durum hukuki olsaydı zaten AİHM kararı gereğince bırakılmış olurdu” dedi.
“Demirtaş, Ege’deki annelere erişebildiği için hapiste”
Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman ise “Türkiye’de siyasi ve hukuki sorumluluğun flu bir alanda olduğunu, iktidarın muhatabını yargı eliyle linç edebildiğini” söyledi ve örnek olarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezlekeyi gösterdi. Demirtaş’ın, “İzmir’deki, Ege’deki annelere erişebildiği için hapiste olduğunu” söyleyen Karaman, “Diyarbakır Başsavcılığı, Kobani olaylarında Demirtaş ve HDP’in hukuksal sorumluluğunu, HDP’yi 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet etmek olarak belirliyor. Demirtaş hakkındaki dosya için zaten AİHM kararı da çıktı. Tweetlerde bir suç unsuru da yok” dedi. Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ankara TEM şubesi savcılığa yazı yazıp dava açılmasını istedi”
“2018’de düğmeye basıldı. Yüz kişiye açılan dava dosyasında ilk kararlar o zaman verildi. Demirtaş cumhurbaşkanı adayı, tahliyesini talep etmişiz. Anayasa Mahkemesi tahliye eğiliminde. Erdoğan hariç herkes, ’Demirtaş dışarıda olmalı’ diyor. Ama Erdoğan meydanlarda Demirtaş’ın idamından bahsetti. ‘Aday olamamalı, derhal bir yasa çıkarmak lazım’ dedi. Demirtaş, ‘ketıl’ hesabından ‘Beni terörist olarak itham eden kişi, ölümlerle aramda bir illiyet bağı bulsun, onun lehine çekileceğim’ dedi. Savcı bu dönemde tüm savcılıklara yazı gönderip ‘Elinizdeki her şeyi gönderin’ dedi. Bugünlerin mayasının atıldığı gelişme şu: Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nden ‘Bugüne kadar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında soruşturma yürütülmüşse de bu olaylar ve ölümlerden dolayı yargılanmaları ve HDP MYK’sının da kapatılması gerekir’ şeklinde bir evrak geliyor ve bu mesele buralara kadar getiriliyor. Bu yazı, Ankara TEM’den soruşturma savcısına gidiyor. Demirtaş Kobani meselesi yüzünden, bu olaylar nedeniyle kendi dosyasında yargılandı, tahliye edildi. AİHM duruşmasından sonra ikinci kez tutuklandı. Şimdi 108 kişi ile birlikte bir kez daha yargılanacak.”
“Dava için özel heyet atandı, 45 günlük kesintisiz duruşma yapmak istiyorlar”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Avukat Karaman, ilk duruşmaya bizzat gelmeyecek olanların Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılacaklarını da belirtti ve şöyle devam etti: “Duruşma için bir kota yok. Bu dava için özel bir heyet atandı. Normalde 22. Ağır Ceza Mahkemesi bakar ama özel bir heyet oluşturuldu. Bu heyet başka bir işe bakmayacak. Siyasetle eşgüdümlü, süresiz bir duruşma yapmak istiyorlar. 45 günlük duruşma niyetlerini biliyoruz. Biz iki-üç günlük bir periyot düşünüyoruz. Bu birleştirme meselesi hukuken zorunluydu. Bizce esas öncelikle ilk dava. Demirtaş ile son açılan dosyanın tefrik edilerek kendisinin ana dosyası ile birleşmesi gerekiyor. O dosyada bayağı da mesafe alınmıştı. Sadece Demirtaş’ın yargılandığı bir dosyada dört buçuk yılda bitmemişken 108 sanıklı dosyanın bitmesi mümkün değil. HDP’nin kapatılma davasına bir zemin oluşturmaya çalışıyorlar.”
“Ankara Adliyesi’nin sekiz gözde savcısı dosyada kalem dahi oynatmadı”
Toplantıda konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, “vesayet altındaki yargı kararlarından, aileleri ile birlikte yüz binlerce insanın etkilendiğini” belirtti. Dede, milletvekilleri için ayrı, olmayanlar için ayrı soruşturma yürütüldüğünü, milletvekillerinin çağrı ile ifade verdiğini belirterek şunları söyledi: “Sekiz savcı değişti. Ankara Adliyesi’nin en gözde savcıları dosyada kalem dahi oynatmamış, süreleri dolunca sonrakilere devretmiş. 2018 seçimleri döneminde Ahmet Altun isimli bir savcı atanıyor ve dosyada bir hareketlilik başlıyor. İmzasız ve tarihsiz bir belge giriyor dosyaya. Ahmet Altun bunlarla ilgili bilgi toplanmasını talep ediyor. Bu arada, Ahmet Altun’un HSK kararnamesi ile İzmir’e tayini çıkıyor ve fakat ataması iptal ediliyor ve tekrar dosyayı alıyor. Gizli tanık ve itirafçı bulunmasını istiyor. ‘İl savcılıklarından bütün gizli tanık ifadelerini bulun’ diyor. ‘Bu dosyaya delil bulmak istiyorum, bulamıyorum’ şeklinde bir feryat figanı var. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, şüphelisi olmadıkları dosyaya sonradan bu şekilde ekleniyor. Hiçbir yeni delil girmeden Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş tutuklanıyor, sonra gizli tanık beyanları alınıyor. Bu hukuksuzluk dosyada bütün arkadaşlarımız için de geçerli.”
“Savcı Berfin Köse için üç satır ayırmamış ama üç aydır tutuklu”
Dede, 6-8 Ekim olaylarında, o dönemde milletvekili olan Ayla Akat Ata’nın, Şanlıurfa’dan Diyarbakır’a giderken yolda silahlı sivil kişiler tarafından alıkonulup tehdit edildiğini, Ata’nın suç duyurusunda bulunduğunu ancak bugüne kadar soruşturma açılmadığını da belirterek, “Kendisi müşteki ve mağduru olduğu olayın sanığı olarak suçlanıyor. Beyza Üstün, o da tutuklu, dünya çapında bir ekolojist. Bütün suçlardan sorumlu tutuluyor. Berfin Köse, sadece kimlik tespiti var. Savcı onun için üç satır ayırmamış ama üç aydır tutuklu. Bunun gibi pek çok hukuksuzluk var. Bunlara ilişkin pek çok bilgi var, bazılarını duruşmalar sırasında açıklayacağız” dedi.
“Çözüm sürecinde suç işlenmemiştir, bugün olsa yine gereğini yaparız”
Dede, çözüm sürecinde yapılan faaliyetlerin suç olarak iddianamede yer alması ile ilgili bir soruya ise şu karşılığı verdi: “Hukuki olarak o dönemde yaşananlar eğer kriminal vaka olarak ele alınacaksa, içinde yer alan herkes için kriminal hale gelir. Siyaseten HDP olarak asla kriminal mevzular olarak görmüyoruz. Yaşananlar Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünün yolunu açmaktı. Kürt sorununun çözümü için çaba sarf eden hiç kimse suç işlememiştir. Bunlara ilişkin de bir soruşturma olmalı. Erdoğan o süreçte ‘Bitirdik’ demedi, ‘Buzdolabına kaldırıldı’ dedi. Bundan sonra da çözüm girişimleri olacaktır çünkü operasyonlarla çözümün olamayacağı ortadadır. Bu hükümet gittiğinde yerine gelecek hükümet de böyle bir süreç başlatmak zorunda kalabilir. Bugün de aynı imkanlar olsa HDP’liler olarak görev alırız. O gün yapılan her şeyin tutanağı var.”