Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Polonya’da homofobi derinleşirken LGBTİ+’lar çareyi ülkeyi terk etmekte buluyor: “Yetkililer size sürekli eşit vatandaş olmadığınızı hatırlatıyor”

Polonya hükümeti ve Roma Katolik Kilisesi’nin LGBTİ+’lara yönelik sözlü saldırıları, ülkedeki homofobiyi derinleştirirken homofobik vatandaşları da cesaretlendiriyor. New York Times‘ın haberine göre LGBTİ+’lar, kendilerine yönelik fiziksel şiddetin artması sebebiyle hayatta kalmak için ülkeyi terk ediyor. Monika Pronczuk, Polonya’da LGBTİ+’lara yönelik giderek artan baskıdan kaçmak için göç eden kişilerin hikayelerini anlattı.

Uluslararası LGBTİ+ hakları örgütü ILGA-Europe (Uluslararası Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve Interseks Birliği) tarafından 2020 yılında yapılan bir ankete göre Polonya, şu anda Avrupa Birliği’ndeki (AB) en homofobik ülke konumunda. Aktivistler, Polonya’da LGBTİ+’lara yönelik şiddetin geçen yıl had safhaya ulaştığını, fiziksel şiddet, fiziksel ve sözlü taciz ve mülke zarar verme vakalarının arttığını belirtiyor.

“LGBTİ+lar ‘normal’ vatandaşlarla eşit değil”

Uluslararası örgütler ve aktivistler, 2015’ten beri iktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi’nin kullandığı siyasi dilin, LGBTİ+’ları tehdit eder nitelikte olduğu ifade ediyor. Bunun en açık örneklerinden biri, 2019 yılının Nisan ayında partinin başkanı Jaroslaw Kaczynski’nin “LGBTİ+ ve eşcinsellik, Polonya’nın varlığına, kimliğine, milletimize ve dolayısıyla Polonya devletine yönelik bir tehdittir” demesi. Kaczynski’nin bu mesajı, devlete ait medya kanalları ve yerel politikacılar da dahil olmak üzere diğer hükümet figürleri tarafından da benimsenip güçleniyor. Örneğin, Hukuk ve Adalet Partisi’nin milletvekillerinden olan ve şu anda ülkenin eğitim bakanı olarak görev yapan Przemyslaw Czarnek, 2020 yılında, “LGBTİ+ olmayı” kastederek, “Aileleri bu tür yolsuzluklardan ve ahlaksız davranışlardan korumalıyız” dedi. Ardından, LGBTİ+ların, “normal” insanlarla eşit olmadığını savundu.

“Gökkuşağı zararlıları”

Ülkede, LGBTİ+’lar yalnızca siyasiler tarafından değil dini otorite tarafından da nefret diline maruz kalıyor. Örneğin, Polonya Başpiskoposu Marek Jedraszewski, LGBTİ+ olmanın bir “ideoloji” olduğunu savunarak LGBTİ+lara “gökkuşağı zararlıları” diyor. Dolayısıyla eşcinsellik, ülkenin sosyal ve siyasi yaşamında önemli bir rol oynayan Roma Katolik Kilisesi’nin muhafazakâr bir yaşam tarzını teşvik etmek için hükümetle el ele çalışması, güncel olarak ülkenin en büyük tabularından biri.

Tüm bunların en somut örneklerinden biri, aşırı muhafazakâr kuruluşlar tarafından satın alınan kamyonların, LGBTİ+ları pedofili ile suçlayan sloganlar atarak şehir şehir dolaşması oldu. Ülkede ayrıca, LGBTİ+ karşıtı protestolar da düzenleniyor ve onur yürüyüşleri sırasında şiddet olayları yaşanıyor.

Siyaset ve din destekli homofobi LGBTİ+ların Polonya’yı terk etmesine neden oluyor

Polonya’da hükümet yetkilileri ve dini otorite tarafından desteklenen homofobi, LGBTİ+lar için güvenli yaşam alanlarını her geçen gün daha da daraltıyor. İktidardaki Hukuk ve Adalet partisi yönetiminde artan LGBTİ+ karşıtı düşmanca ortamdan bıkanlar, güvenli bir şekilde yaşamaya devam edebilmek için göç etmeye başladı. Ülkede derinleşen homofobiyi, hayatta kalabilmek için göç etmek zorunda kalan insanlar anlattı:

Marta Malachowska

31 yaşındaki Marta Malachowska, 2020 yılının Aralık ayında kız arkadaşıyla birlikte ülkeden taşınmaya karar veriyor. Malachowska, iktidar partisinin ülkenin muhafazakâr kesimlerine hitap edebilmek için benimsediği homofobik dilin, özellikle 2020 yılının Temmuz ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şiddetlendiğini ifade diyor. Kendisi, yakın bir arkadaşının cinsel kimliği nedeniyle saldırıya uğramasının ardından ülkeyi terk etme kararı almış ve kız arkadaşıyla birlikte Almanya’nın başkenti Berlin’e taşınmış. Berlin’e vardığında “İlk gördüğüm şey, dairemizin karşısındaki dev bir gökkuşağı bayrağıydı” diyen Malachowska, Polonya’dayken özgürce yaşayamadığı hayatını Almanya’da kurabileceğini o an anlamış.

31 yaşındaki gazeteci Piotr Grabarczyk da kendisini hedef alan bir şiddet olayı üzerine ülkeyi terk etmeye karar vermiş. Çocukluğunu “tam bir yalnızlık ve yabancılaşma dönemi” olarak tanımlayan Grabarczyk, İspanya’nın daha özgür yaşam tarzının cazibesine kapılmış ve geçen temmuz ayında erkek arkadaşıyla birlikte Barselona’ya taşınmış. Kendisi, Polonya’nın dört bir yanından “aynı nedenlerden ötürü ülkeden ayrılmak isteyen ancak para, ailevi sebepler veya kariyer tercihleri nedeniyle yapamayan” insanlardan birçok mesaj aldığını söylüyor.

“Yetkililer size sürekli olarak, eşit vatandaş olmadığınızı hatırlatıyor”

Barselona’ya taşınan Grabarczyk ayrıca, psikolojik şiddetin tüm topluluk için “gündelik hayatın bir parçası” haline geldiğini belirtiyor. Ardından ekliyor: “Yetkililer size sürekli, herkesle aynı haklara asla sahip olamayacağınızı ve eşit vatandaş olmadığınızı hatırlatıyor.”

Özellikle ülkenin kırsal alanlarında güçlü bir etkisi olan Katolik Kilisesi, “eşcinsel eğilimlerin” değil ancak eşcinsel eylemlerin “ahlaki suç” oluşturduğunu ifade ediyor. Kiliseye bağlı din görevlileri tarafından kullanılan nefret söylemi ve bunun Polonya’daki eşcinsellerin güvenliğini tehdit etmesi hakkında yapılan suçlamalar karşısında ise yorum yapmayı reddediyor. Önceki yıl Berlin’e taşınan Polonyalı yazar Jacek Dehnel, kilisenin benimsediği tutumun “nefretin itici gücü” olduğunu söylüyor.

Polonya’da hâlâ kaç LGBTİ+nın yaşadığını veya kaçının ayrıldığını bilmek zor çünkü görüşleri veya tercihleri hakkında bir veri yok. Dehnel, bu konuyla ilgili, “Veri yoksa, sorun yok sanılıyor ancak işin aslı bu değil” diyor.

Ülkedeki LGBTİ+ nefretinin en somut örneklerinden bir diğeri ise özellikle son iki yıldır, yüzden fazla yerel kasabanın, kendisini “LGBTİ+sız/ LGBTİ+ ideolojisinden arındırılmış” bölge olarak ilan etmesi. Kasabalar bu nedenle Avrupa Birliği fonlarını kaybetseler bile, kendisini “LGBTİ+sız/ LGBTİ+ ideolojisinden arındırılmış” olarak tanımlayan yerlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Kaynak: The New York Times

Derleyen: İlayda Öykü Biberoğlu

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.