Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ramazan ayını koronavirüs karantinasında muhafazakâr aileleriyle geçiren kadınlar anlatıyor (2): “İftar ve sahur dışında yemek yemiyorum, su içmek için elimi yüzümü yıkıyorum, yıkarken içiyorum”

Koronavirüs salgını birçok kişinin hayatını etkiliyor. Geçen yıl salgın nedeniyle ramazan ayını ailesinin yanında geçirmek zorunda kalan kadınlarla konuşmuştuk. Aileleriyle aynı yaşam tarzını benimsemeyen ve dinden uzaklaştıklarını söyleyen birçok genç kadın salgın dolayısıyla ailelerinin yanında kalmaya devam ediyor. Türkiye genelinde 29 Nisan’dan 17 Mayıs’a kadar sürecek tam kapanma dönemi başlıyor. Ramazan ayını ve tam kapanma sürecini muhafazakâr aileleriyle geçirmek zorunda kalan ve kalacak olan kadınlar yaşadıklarını Medyascope’a anlattı.

“Bir insan neden başka birini inanmadığı dinin emrini yapması için baskılar?”

Ayşe* 25 yaşında bir kadın, koronavirüs nedeni ile üniversite eğitimine çevrimiçi devam ediyor. Eskiden özgürlüğünü kazanacağını umut eden Ayşe artık Türkiye’deki siyasi ve toplumsal baskıların aile evinden farklı olmadığını düşünüyor. Ayşe, aile evi dışında da istediği gibi yaşayamayacağına dair kaygılarını şöyle anlatıyor:

“Bir insan neden başka birini inanmadığı dinin emrini yapması için baskılar ve şiddet uygular? Keşke ölsem diyorum. Koronavirüs başladığından beri zaten zor olan hayatım, hayatımız iyice zorlaştı. Bencillik edip kendi derdimi en büyük dertmiş gibi anlatmak istemem ama artık gerçekten ümidim, hayalim kalmadı. Ailem böyle baskıcı ama bir gün özgürlüğüme kavuşmayı ummak istesem de dışarısı da farklı değil. Devlet ve aile, her şey bizi baskılıyor. Bizi bu dünyaya getiren onlar. Bana sorsalar ne bu ailede ne de bu ülkede doğmak istemezdim. Farklı olan, sizden başka olan her şeye düşmanlığınız var. Bizi bir kere bile samimi olarak dinleyerek empati yaptığınızı sanmıyorum. Kendim olup karşınıza çıkacağım günleri hayal ederdim eskiden ama artık bu da kalmadı. Keşke ölsem diyorum, keşke. Size ya da diğer inançlı insanlara ağır gelebilir bu dediğim ama inanmadığım bir dinin bu uygulamasını yapmaya zorlanmak benim için aç bırakılmak sadece. Bunun ne sevabı ne de cenneti olabilir. Eskiden ailemden kurtulduğumda ve dışarı çıktığımda bir şeyler değişir, istediğim gibi olabilirim sanıyordum ama artık buna da inanmıyorum. Her gün boğazıma, ayaklarıma bir zincir daha takılıyor. Geçen ramazan oruç tutmak istemiyorum dediğimde şiddet gördüğüm için bu yıl hiçbir şey demedim. Yapacak hiçbir şey yok. Ben kendim için, kardeşlerim için umutlu, güzel bir hayat düşünemiyorum.”

“Babama, ‘Oruç tutmak istemiyorum’ dediğimde saçımdan sürükleyerek salona götürdü ve Kuran’daki oruç ayetlerini bağırarak yüzüme okudu”

27 yaşındaki Elif*, koronavirüs ve tam kapanma sebebiyle işten çıkartılan kişilerden biri. Ramazan ayını ailesiyle geçiren Elif, “Regl oldum” diyerek bazı günler oruç tutmadığını söylüyor. Ev işlerinin yükünden yorulduğunu dile getiren genç kadın, çocuklarına bu tarz baskılar yapmayacağını söylüyor:

“Önceki röportajlarda konuşan kadınların söylediklerinden farklı bir şey söyleyemem. Sadece benim yaşım biraz daha büyük ama uygulanan baskılar aynı. Şu an ‘Regl oldum’ diyorum. ‘Karnım doydu biraz kitap okuyayım, kendime zaman ayırayım’ dediğimde iftardan sonra babama ve ağabeyime çay ve meyve servisi yapıyorum. Sahura kadar uyumuyorlar. Sonra sahur hazırla, temizle, yıka, pişir bazen kavga et ama hep kaybet. Yaklaşık üç aydır işsizim. Okuyanlara az bir süre gibi gelebilir belki ama ben yıllardır bu hayatın içindeyim. Nefessizim. Biliyorum, konuşuyorum, yüz yüze gelmesek de benim gibi bir sürü kadın var. Birbirimize destek olarak bu zor zamanları geçirmeliyiz. Babam, ‘Oruç tutmak istemiyorum’ dediğimde saçımdan sürükleyerek mutfaktan salona götürdü ve Kuran’daki oruç ayetlerini bağırarak yüzüme yüzüme okudu. Bir daha böyle bir şey yaşamak istemiyorum o yüzden onlar ne derse onu yapıyorum. Mutlaka kurtulacağım ve o zaman çocuklarıma, belki öğrencilerime hiçbir konuda asla baskı yapmayacağım.”

“Anneme oruç tutmak istemediğimi söylesem fiziksel şiddet uygular”

Buse* de ailesinin baskısı yüzünden oruç tutmak zorunda kalan kadınlardan. Yüzünü yıkarken gizli gizli su içtiğini söylüyor. Buse de birçok kadın gibi gerçek inancını ve fikirlerini saklıyor çünkü konuştuğu zaman şiddet göreceğini düşünüyor:

“21 yaşındayım ve gazetecilik okuyorum ama koronavirüsten dolayı ailemin yanındayım. Ailede en otoriter insan annemdir. Çocukluğunda, evlenmeden önce bize yaşattıklarının daha kötüsünü yaşamış. O yüzden hayatı bize zindan etmeyi çok seviyor. Onun zoruyla yaşadığım olaylar ve psikolojik şiddet hiçbir zaman geçmiyor, bitmiyor. Bir yıldan fazla oldu onunla aynı evdeyiz. Hiçbir zaman bana küfür etmekten kaçınmadı. Amcamın evine misafirliğe bile gitmeme izin vermez. Anlaşma olasılığımız hiç yok. Ben dindar bir insan değilim ama annem yüzünden oruç tutmak zorundayım. Oruç tutmuyorum. Su içmek için elimi yüzümü yıkıyorum. Yıkarken su içiyorum. Dine bakış açımı bilse zindan olan hayatımı daha kötü eder. Bu yüzden söylemiyorum. Oruç tutmak istemediğimi söylesem küfürler eder ve fiziksel şiddet uygular. Küçükken defalarca kafamı kırdı. 

Ben kardeşimin iyi olması için sürekli onu uyardım. Bir kere eve geldim yine aynı şey oldu. Sonra bana vurdu, kolum bayağı morardı. Babam bana vurduğunu görünce kötü olup, onu dövdü. Annem bunları görünce beni tekrar dövdü. Çocukken ablama ‘Angut’ dedim diye sopa ile her yerimi mosmor etti. Her yerim ağrıya ağrıya o halde beni tarlaya gönderdi. Şu an fiziksel şiddet yok ama psikolojik şiddet hep oluyor. Gazetecilik okuyorum ama cumhurbaşkanı olmak istiyorum. Cumhurbaşkanı olsam yapacağım ilk iş insan ve hayvan haklarını tam yerine getirmek olur. Daha sonra dünya kadar para kazanıp işçinin maaşını belirleyen insanların maaşlarını belirlerdim. Herkesin bir devlet memuru gibi olmasını sağlardım. Ülkeyi ve insanları düşünenler ülkeyi yönetmeliydi.”

“Nefret ettiğim başörtüsünü artık her gün kullanmak zorunda değilim”

Sevgi* önceden ailesi gibi dindar biriymiş, hafızlık eğitimi almış. Bu, oruç tutmadığı ilk ramazan. Karantina günlerinin onun için bir tek iyi yanı var, evden dışarı çıkmadığı için başörtü takmak zorunda kalmıyor:

“19 yaşındayım ve agnostik ateistim ama ailemden bunu gizliyorum çünkü öğrenirlerse daha kötü şeyler olabilir. Bu benim ilk oruç tutmadığım ramazan, ilk inançsız geçirdiğim ramazan. ‘Oruç tutmasam ne olur?’ diye düşünemiyorum bile çünkü ibadetlerimi reddetmeye hakkım yok. Bu durumu sorun etmemeye çalışıyorum yoksa bu dönemi daha zor geçiririm. Yemek yemek veya su içmek konusunda ise iftar ve sahur dışında yemek yemiyorum. Su içtiğimi görmeyecekleri bir zaman olursa içiyorum. Bu günler benim için hem iyi hem kötü, dışarıya çıkmıyorum. Nefret ettiğim başörtüyü artık her gün kullanmak zorunda değilim ama ailemle 24 saat boyunca aynı mekanı paylaşmak tedirgin edici. Karantina dönemi dışarıya çıkmadığım için başörtü takmak zorunda kalmıyorum. Ailemin fikirlerine karşı çıkmazsam kavga çıkmıyor. Ortaokul döneminde hafızlık yapıyordum ve toplumda, ‘Hafızlar kutsaldır. Onlara dokunurken abdestli dokunmalısınız’ gibi bir algı var. Sonra büyüdüğüm için şiddet olayı bitti. Baskı yaşamadan baskının ne olduğunu kimse anlayamaz ama sesimizi duyurabildiğimiz bir ortam oluştuktan sonra susmuyorsak bu bizim şımarıklığımızı göstermez. Tam tersi bu baskı sürmeye devam ettiği için insanların duyarsız olduğunu gösterir. Vicdanlarını bizim şımarık olduğumuzu söyleyerek rahatlattıklarını düşünüyorum.”

(*) Kişilerin isteği doğrultusunda gerçek isimleri kullanılmamıştır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.