Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile söyleşi: “Kürtler’e yargı yoluyla baskı politikası uygulanıyor”

İnsan Hakları Derneği için KONDA Araştırma Şirketi tarafından yapılan “Türkiye’de Hapishaneler ve Mahpuslar Algısı Araştırması“nın sonuçları geçen perşembe günü (7 Ekim) kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye’nin 68 il ve 383 ilçesinde 3 bin 285 katılımcıyla yapılan araştırmada, toplumun hapishaneler ve adalet sistemine bakışına dair çarpıcı tespitler yer alıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, araştırmanın sonuçlarını Medyascope‘a değerlendirdi.

Koronavirüs salgını ile birlikte hapishanelerdeki hak ihlallerinin arttığını söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, anketle birlikte toplumdaki hapishaneler ve mahpuslara dair yaygın kanaatin bilimsel verilere dayalı olarak ortaya çıktığını dile getirdi. Anket sonuçlarına göre insanların birçoğunun bazı konularda cevap vermeye korktuğunu söyleyen Türkdoğan, aynı ankette çoğunluğun insanların siyasi düşünceleri nedeniyle hapsedildiğine dair bir kanaati olduğuna dikkat çekti.

Anket sonuçlarının Kürtler’e yönelik bir ayrımcılık olduğunu, ceza adalet sisteminin Kürtler üzerinde çok daha fazla işletildiğini gösterdiğini söyleyen Türkdoğan “Kürtler’e yönelik yargı yoluyla ciddi bir baskı politikası izleniyor, bu sonuç kendini ortaya koyuyor. Bu sonuç Kürt sorunu vardır diye bas bas bağırıyor” dedi.

“Kampüsler sağlık koşullarına uygun değil”

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) sürekli yeni cezaevi kampüsleri açtığını hatırlatan Türkdoğan, kampüslerin sağlık koşullarına uygun olmadığını söyleyerek, AKP’nin konuya ilişkin vaadini yerine getirmediğini şu ifadelerle anlattı: “Bu kampüsler 10 bin mahpusun barındırıldığı çok sayıda hapishanenin bir arada tutulduğu kampüsler. AKP’nin bir vaadi vardı, kampüslerde tam teşekküllü hastaneler kurulacaktı. Öyle ya 10 bin nüfuslu bir kasabada nasıl ki tam teşekküllü bir hastane varsa kampüslerde de kurulması gerekiyordu. Bu vaadini yerine getirmedi. Sadece kampüslerde bir-iki yataklı poliklinik diyebileceğimiz çok küçük çaplı, adı hastane olan ama işlevi olmayan sağlık kuruluşları açıldı ve bunlar işletilemedi maalesef.”

“Bakanlık verilerine göre bile 40 bin civarında fazladan mahpus barındırılıyor”

Cezaevindeki sağlık koşulları hakkında bilgi veren Türkdoğan, mahpuslara yönelik sağlık hizmetlerinin aile hekimleri tarafından verildiğini, bununla birlikte mahpusların “ring” adı verilen araçlar ile hastaneye gidip gelmek zorunda bırakıldıklarını söyledi. Türkdoğan, “İnsanlar sıra beklemek zorunda kalıyor. Koronavirüs ortamında çok daha zor çünkü siz hapishaneden çıkıp hastaneye veya bir sağlık kuruluşuna gidip döndüğünüzde maalesef karantina koğuşunda beklemeniz gerekiyor. 31 Ağustos itibarıyla hapishanelerde 292 bin mahpus bulunuyor. Oysa kapasitenin 250 bin civarında olduğu açıklanmıştı. Yani bakanlık verilerine göre bile 40 bin civarında fazladan mahpus barındırılıyor. Bu bile aslında sağlık hizmetinin verilmesinde karşılaşılan güçlükleri göstermesi bakımından önemli bir gösterge” diye konuştu.

“Adli Tıp Kurumu’nun tekel yetkisi siyasi iktidarın iradesine göre şekilleniyor”

Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) ayrımcı uygulamaları olduğunu söyleyen Türkdoğan, bu uygulamaları şu sözlerle eleştirdi: “Adli Tıp Kurumu, rahatsızlığı bilinen Aysel Tuğluk’a cezaevinde kalabilir diyorsa, 28 Şubat davasında hüküm giyen yaşı 80’in üzerindeki generallere de aynısını yaptı. Adli Tıp Kurumu’nun bu tekel yetkisi siyasi iktidarın iradesine göre şekilleniyor.”

Belirli bir yaşa gelmiş ve hasta mahpusların mutlaka salıverilmesi gerektiğini söyleyen Türkdoğan, bakanlığı, ATK uygulamalarını gözden geçirmeye ve kampüs hapishanelerde tam teşekküllü hastane sözünü yerine getirmeye çağırdı.  

“Öğrencilerin şikayetleri maalesef sonuçsuz kalıyor”

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin gösteri haklarını kullandıkları için “terörist” ilan edildiğini hatırlatan Türkdoğan, bu baskıya bütün üniversite öğrencilerinin maruz bırakıldığını, daha politik öğrencilere ise polisin tehdit yöntemleri kullandığını söyledi. Türkdoğan, polisin öğrencileri muhbirliğe zorlamasına, işkence ve kötü muamele yasağına aykırı devranmasına yönelik öğrenci şikayetlerinin de sonuçsuz kaldığını dile getirdi.

“Kadınlar ve gazetecilerin ilk sıralarda yer alması bizi şaşırtmadı”

Anket sonuçlarına göre en çok haksızlığa uğradığı düşünülen gruplarda ilk sıraları kadınlar ve gazeteciler paylaşıyor. Kadın mahpusların tutulduğu koğuşlarda ciddi sıkıntılar olduğunu fakat kamuoyuna çok yansımadığını dile getiren Türkdoğan, terörle mücadele kapsamındaki suçlar adı altında kadın mahpus sayısının artırıldığına dikkat çekti. Türkdoğan, gazetecilere ciddi soruşturma ve davalar açıldığını, çoğunun da tutuklu yargılandığını söyledi.

“Kavala ve Demirtaş kararlarının uygulanmadığı bir ülkede yargıya güvenin tesis edilmesi zor”

Türkdoğan, Kavala ve Demirtaş kararları ile ilgili de şöyle konuştu:

Demirtaş ve Kavala kararlarının uygulanmaması siyasi mahpuslara bakış açısını gösteriyor. Hiçbir şiddet eylemine karışmayan binlerce, on binlerce insan sanki şiddet eylemi yapmış gibi cezalandırılırsa, hapiste tutulursa, tutuklu yargılaması yapılırsa siz orada yargıya güvenden bahsedemezsiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’nin Kavala ve Demirtaş kararlarının uygulanmadığı bir ülkede gerçekten yargıya güvenin tesis edilmesi zor. Bugün sevgili Kavala’nın tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyorum ve yine sayın Demirtaş’ın mutlaka ve mutlaka bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.