Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gomaşinen (66)- Sedat Pişirici: Meslektaşım ve yoldaşım

Gazetecilik anılarımın 66. bölümünde, yıllar önce CNN Türk’ün kuruluş sürecinde tanıştığımız, Medyascope macerasına birlikte atıldığımız dostum Sedat Pişirici‘yi anlattım. Geçen pazartesi günü çok büyük katkı verdiği Medyascope‘a veda eden Sedat’ın yolu hep açık olsun.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. “Gomaşinen”in 66. bölümünde bir meslektaşımı, aynı zamanda çok yakın bir arkadaşımı, yoldaşımı anlatacağım: Sedat Pişirici. Genellikle bu tür yayınlar birisinin ardından, yani vefâtının, ölümünün ardından olur. Çok şükür öyle bir şey söz konusu değil. Herhalde Sedat beni gömer diye düşünüyorum. Ancak benim için çok önemli bir şey oldu ve bu haftanın başı, pazartesi günü, berâber başlattığımız Medyascope’tan Sedat ayrıldı. Ayrılmasının nedeni esas olarak benim herhalde. Bir anlaşmazlık, idârî bir anlaşmazlık sonucunda ayrıldı. Bundan sonra ne yapacak açıkçası bilmiyorum. Kendisi de bilmiyor olabilir. Şu anda zâten herhalde Akdeniz’de bir yerde. 

Sedat’la bizim tanışmamız 1998-1999, CNN Türk ilk kurulacağı zaman, Doğan Grubu bünyesinde oldu; genel müdür de Taha Akyol’du. Taha Akyol beni oraya dâvet etmişti ve çalışmaya başladım. Sedat da bir şekilde CNN Türk’te ekonomi servisinin başına geçti ve orada tanıştık. Ama çok kısa süre içerisinde çok yakın arkadaş olduk. Daha önceki “Gomaşinen”lerde de bahsetmişimdir; CNN Türk’ün çok uzun bir hazırlık dönemi oldu. Bitmek bilmeyen bir hazırlık dönemi oldu. Paramızı veriyorlardı, çok sayıda insanı istihdam etmişlerdi; ama bir türlü başlayamıyordu, yayına geçemiyordu CNN Türk. İlk başta bunlar bizi oyalamak için meslekî eğitim filan gibi birtakım şeyler yaptılar. Ama sonra baktılar olacak gibi değil; günümüzün büyük bir kısmı boş geçiyordu. Biz de o boş geçen kısımlarda bol bol mavra yapıyorduk ve de yakındaki bir kahvede okey oynuyorduk. Sedat’la Mustafa Sağlamer, Mustafa Abi, artık aramızda olmayan kameraman Ersin, birçok arkadaş… Paramızı alıyoruz, maaşımızı alıyoruz, servisle işe geliyoruz. Belki bir şey yaparız diye geliyoruz. Bir şey olmayınca da gidip orada takılıyorduk. 

Çok gergin bir dönemdi. Özellikle Birand’la ilgili yaptığım “Gomaşinen”de anlattım; sık sık yöneticilerle aramızda sorunlar çıkıyordu ve burada da yöneticilere karşı eleştirel çıkış ve bir anlamda da cesur çıkış yapan isimlerdendik Sedat’la berâber. Her neyse; daha sonra, kısa bir süre sonra, Ekim 99’da CNN Türk yayın hayatına atıldı. Çok sürmedi, ben kısa bir süre sonra oradan ayrıldım. Ama Sedat uzun bir süre kaldı CNN Türk’te. Benden çok sonra ayrıldı. Fakat biz Sedat’la kopmadık. Birlikte çok iş yaptık. Meselâ bir dönem, Sosyal Sorunları Araştırma Derneği (SORAR) diye bir dernek kurduk bir grup arkadaş. Hepsi gazeteci… Bir dernek kurduk ve burada birtakım siyâsî konularda araştırmalar yaptık ve yuvarlak masa toplantıları düzenledik. Ben o tarihlerde aynı zamanda TESEV’de de (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) çalışıyordum. TESEV’in Karaköy’de çok elverişli bir yeri de vardı. Salonları filan vardı. Oraları kullanarak, farklı kesimlerden isimlerle Kürt sorunu üzerine, başörtüsü üzerine, genellikle sert konularda, çatışma konularında farklı kesimlerden insanları bir araya getirip tartışmalar yapıyorduk. O dönemin –adını artık hatırlamıyorum–, HDP’nin o dönemdeki muadilinin eş başkanları geliyordu ve medyadan ve akademiden farklı kesimlerden insanlarla bir araya geliyorlardı. Başörtüsü meselesi konuşuluyordu. Diyarbakır’da mesela bir çalıştay düzenlemiştik. Ankara’da düzenlemiştik. 

En çarpıcısı da tabii –onu da yine “Gomaşinen”in ilk bölümlerinde anlattım–, Prof. Şerif Mardin’le “Mahalle Baskısı” konferansını düzenledik İstanbul’da. Belediyenin bir salonunda… Bayağı büyük bir olay olmuştu. Hatta ona billboard reklamı bile yapmıştık. Sonra SORAR bir şekilde, içimizdeki bazı arkadaşların –ki onlardan bâzıları gazeteciliği bıraktı; meselâ bir tânesi şu anda iktidar medyasında bayağı angaje birisi–, onların birtakım çekinceleri nedeniyle derneği feshettik. Ama ilginç bir dönem olmuştu SORAR dönemi. Beş kuruş para kazanmadan, tamâmen kendi cebimizden paralar koyarak ya da birtakım yerlerden rica minnet, parasız salon filan bularak yaptığımız faaliyetlerdi. Hattâ benim gazetecilikten dolayı, Türk Hava Yolları’nda birikmiş millerimden birtakım konuklara uçak bileti filan alıyorduk. Öyle bir organizasyondu. 

Sedat’la bağımızı hiç koparmadık. Bu arada, bizim CNN Türk’ten arkadaşımız Semihâ ile de evlendiler. O sonra halkla ilişkiler alanına geçti. Gazetecilikten ziyâde, kendisi başkalarıyla birlikte bir şirket kurdu. Sonra tek başına yürüttü. Halkla ilişkiler alanına girdi; ama hep bir yandan da gazetecilikle ilişkisini sürdürüyordu. Ta ki ben Medyascope fikrine kapılana kadar. Onun öyküsünü anlatmıştım. Tekrar anlatmama gerek yok. 

Benim yaptığım Periscope yayınlarından sonra, Medyascope fikri ortaya çıkınca, ben medyada tanıdığım, güvendiğim gazeteci arkadaşlarıma çağrıda bulundum. “Gelin berâber yapalım” diye. Hemen hemen hiç kimse îtibar etmedi. Aslında hiç kimse diyebilirdim; ama Sedat geldi ve ilk andan îtibâren bu işin içerisinde oldu. Medyascope’a inandı. Belki benden daha çok inandı. İlk başta kendi işleri daha baskındı. Kısa bir süre sonra açık oturumları üstlendi. Sanayi Mahallesi’ndeki stüdyoya geçtikten sonra da daha çok yayın yapmaya başladı ve bir an geldi, oturdu artık ofise, düzenli olarak hepimiz gibi mesâi yapmaya başladı ve yayın koordinatörü oldu Medyascope’un. Birlikte bayağı bir büyüdük. Çalışan sayısı arttı. Yayınların günü ve saati arttı. Kurumsallaşma yolunda çok ciddî adımlar attık. 

Burada, Medyascope’un bugüne gelmesinde Sedat’ın payı çok çok fazladır. Çünkü o, benim gibi savruk birisi değil. İdârecilik yönü de güçlü olan birisi. Halkla ilişkiler yaptığı için de başka alanları biliyordu ve de başta ekonomi olmak üzere birçok konuya çok hâkimdi. Çok sıkı bir iş disiplini var. Hâlâ var. Geçmiş zaman gibi söylemeyelim — artık berâber çalışmıyoruz ama. Bununla birlikte, Türkçe hassâsiyeti… Ben kendimi Türkçe’yi bilirim sanıyordum; ama Sedat’ın yanında bilmediğim ortaya çıktı. Çünkü benim de birçok hatâmı, özellikle sayfaya girdikten sonra düzeltmiştir. Onun Dil Derneği’ni esas alarak yaptığı dildeki düzeltmeler, sonra Medyascope’un esas belirleyici kıstası oldu. Bayağı bir iş yaptık. Kendisi pazartesi günleri “Ekonomi Tıkırında” diye tek başına ekonomi yorumları yapıyor. Hattâ onlardan bir kitap da çıkarttı. Bu pazartesi sonuncusunu yaptı. İzleyenler bilir. 

Ben genelde ufak tefek notlarla irticâlen yaparım. Ama Sedat, biraz bizim Kadri gibidir; her şeyini hazırlayıp yapar. Hattâ prompter’dan okur ve çok ciddi bir şekilde bilgi verir. Rakamlar, ekonomide özellikle… Ama onun dışında Prof. Ersin Kalaycıoğlu’yla “Siyasetnâme” diye, çok güzel, Medyascope’un en prestijli yayınlarından birisini yaptı. Sedat’tan sonra, onu yine Ersin Hoca’yla sürdüreceğiz, öyle gözüküyor. Avukat Mehmet Gün’le hukuk üzerine çok güzel programlar yaptı. Mehmet Bey’le de bir şekilde sürecek. Osman Ulagay’la dünya ekonomisi üzerine yaptığı yayınlara bir süre ara verdik. Bakalım, Osman Abi devam etmek isteyecek mi? Ona göre karar vereceğiz ve burada gerçekten, o programların dışında da ayrıca yaptığı bütün özel yayınlar vs. ama en önemlisi de tabii…

İnsanlar medyayı dışarıdan görür, halbuki bunun bir mutfağı vardır. Tartışmaları vardır. Toplantıları vardır. Verilen birtakım kararlar vardır. Tercihler vardır. Bunların hepsinde çok önemli bir rol oynadı ve sonra yaşadığımız idârî bir sorunda farklı pozisyonları savunduk. O farklı pozisyonları savunmanın geldiği noktada, kendisinin artık Medyascope’ta kalmak istemediğini söyledi. İknâ edemedik ve bir gün içerisinde, pazartesi günü bıraktı bizi, gitti. Şunu samîmî olarak söylüyorum; muhtemelen bu idârî sorunda onun önermesi, onun perspektifi doğru olandı. Ama riskliydi de aynı zamanda. O riski göze alamadım, alamadık ve böyle bir anlaşmazlık çıktı. Ama dostluğumuzun bakî olduğunu düşünüyorum. 

Burada tabii şöyle bir husus var, bunu özellikle vurgulamak istiyorum: Her ne kadar birtakım insanlar bunu önemsemese de, ya da inanmasa da, ya da yakıştıramasa da, ben kendimi bildim bileli solcuyum. Sedat da öyle. Benden bir yaş küçüktür. Ama neredeyse aynı tarihlerde solculuğa başlamışız. O İzmir’de, ben İstanbul’da ve farklı gruplarda. İşin komik tarafı; onun dâhil olduğu Türkiye İşçi Partisi ve Genç Öncü, o tarihlerde bizim Galatasaray Lisesi’nde de güçlüydü ve bizim rakibimizdi. Bayağı kavga etmişliğimiz, birbirimize girişmişliğimiz vardır. O tarihlerde, biz Dev-Gençlilerle Genç Öncülüler arasında… Yıllar sonra bu meslek hayatımda, en yakın arkadaşlarımdan birisi, ortaokul, lise çağlarında kavga ettiğimiz hareketin çok sâdık bir takipçisiymiş. Hâlâ öyle, tabii aynı okulda değildik, ama aynı harekettendi ve oradan bir yoldaşlığımız var. Solculuğu her şeye rağmen, ama gazeteciliğimizi bilerek, gazeteciliğimize halel getirmeden sürdürme kaygısıyla Medyascope’u yaptık ve sürdürdük. Sonunda bu yol arkadaşlığı, yoldaşlık belli bir yerde geldi, tıkandı. Maalesef… 

Onsuz Medyascope’u sürdürmek çok çok zor olacak. Ama onun da katkılarıyla oluşmuş olan, çok önemli bir mecrâ var. O mecrâyı sürdürebilmemiz lâzım. Bunun için çalışmaya devam edeceğiz. Gayret etmeye devam edeceğiz. Özellikle de bu son, fon olaylarını da bahâne ederek, bizi yok etmeye çalışanlara inat, Medyascope’u yaşatmamız lâzım. Sedat’ı da beni de bu süreç içerisinde bize yöneltilen hakaretler vs. moral olarak çok yordu, çok üzdü. Ama işte, belki de o solculuktan gelen dirençle, direnişle bunu büyük ölçüde atlattık. Hâlâ sürdürmek isteyenler var. Ama bugün teslim olursak, onlar kendilerini kazanmış ilân edecekler. Onlar diyorum, çünkü birbirinden farklı. İçinde kendine komünist diyen de var; şeriatçı diyen de var, AKP’li diyen de var, AKP düşmanı diyen de var vs.. Böyle iyi bir şeye düşman olma, iyi bir şeyi yok etmede birleşmiş garip bir ittifak vardı. O ittifâka rağmen bu işi sürdürmek gerektiği kanısındayım. Keşke Sedat da kalabilseydi. Ama artık onsuz yolumuza devam edeceğiz. Kendisine bir kere de buradan çok teşekkür ediyorum. Bana çok şey öğretti. Türkiye’de gazeteciliğe çok şey kattı. Medyascope’a çok şey kattı. Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.