Almanya’nın “ebedi şansölye”si Angela Merkel, 16 yıldır yürüttüğü başbakanlık görevinden bugün (8 Aralık) resmen ayrıldı. Merkel’in otuz yılı aşkın süredir devam eden siyasi kariyeri sona erdi. İşte Merkel’in siyasi kariyerinden geriye kalan bazı fotoğraflar.
Almanya, 26 Eylül’de düzenlenen federal seçimlerle birlikte yeni bir döneme girdi. 16 yıl boyunca Angela Merkel’in başbakanlığında yönetilen Almanya, böylece ebedi şansölyesine veda etti. Almanya’nın ilk başbakanı olarak tarihe geçen Merkel, bugün (8 Aralık) başbakanlık görevine ve siyasi kariyerine veda etti. Geriye ise Merkel’in otuz yılı aşkın bir süre devam eden siyasi hayatından bazı fotoğraflar kaldı.
Leipzig Üniversitesi’ne giren Merkel, burada fizik ve kimya üzerine çalışmalarını tamamladı. Ardından Berlin’deki Alman Bilim Enstitüsü’nde doktora yapmaya başladı. Doktora eğitimini kuantum kimyası üzerine yazdığı tezle tamamlayan Merkel, ardından Adlershof Pozitif Bilimler Akademisi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. Burada ileride siyasi hayatında kilit rol oynayacak birçok insanla tanışma fırsatı buldu.
23 yaşındayken Leipzig Üniversitesi’nde fizik okuyan Ulrich Merkel ile evlendi. Çift, 1977-1982 yılları arasındaki beş yıllık evliliklerinin ardından boşandı. Ancak Angela Merkel, soyadını değiştirmedi ve yakın siyasi tarihe bu isimle geçti.
İki Almanya’nın birleşmesi ile birlikte Merkel, Batı Almanya’daki en büyük parti olan Hıristiyan Demokrat Birliği’ne (CDU) katıldı. Parti, erkek egemen olması ve muhafazakâr düşünceleri ile biliniyordu. Bu yüzden, Doğu Almanya’dan gelen bir kadının partiye katılması büyük ilgi topladı, Merkel adı çokça telaffuz edilir oldu.
CDU’nun lideri ve dönemin şansölyesi Helmut Kohl, iki Almanya’nın birleşmesinde rol oynayan liderlerden biriydi. Hükümette görev alacak Merkel’in Doğu Almanya geçmişi, partinin bu “birleşme” mesajına çok uygundu. Ayrıca erkek egemen kabinede bir kadının yer alması önemliydi.
Merkel, CDU’nun kabinesine ilk önce Kadın, Gençlik ve Spor Bakanı olarak atandı, 1994 yılında ise Çevre Bakanı oldu. Öte yandan bu görevi yerine getirirken kabinedeki erkek siyasetçilerin despot tavrını takınmaktan uzak durdu. Örneğin, o dönem ülke çapında büyük tartışmalara yol açan nükleer güvenlik meselesinde, bölgede yaşayan halkla doğrudan irtibat kurdu ve bu şekilde diğer kabine üyelerinden farklı olduğunu ispatladı.
1998 yılında CDU, seçimleri Sosyal Demokratlar’a karşı kaybetti. Hemen ardından Helmut Kohl’un isminin karıştığı bazı yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı. Daha önce Kohl’ün siyasi görüşlerini benimsediği bilinen Merkel, Kohl’ün içinde bulunduğu tavrı tasvip etmediğini belirten bir yazı yazdı ve başbakanı istifaya çağırdı. Bu tavrı ile halkın takdirini kazanan Merkel, partinin genel sekreterliğine seçildi ancak görevi devralmadı.
Halkın tasvip ettiği bir lider haline gelmesine rağmen Merkel, Sosyal Demokratlar’ın da halk üzerinde büyük tesiri olduğunu bildiği için parti liderliğini reddederek arka planda kalmayı tercih etti. Ancak SPD’nin 2002’deki seçimleri kaybetmesi üzerine CDU’nun başına geçti.
2005 yılındaki seçimlerde SDP lideri Gerhard Schröder’i yüzde 1’lik oy farkıyla geçerek bir koalisyon hükümeti kurdu. Böylelikle ilk kadın şansölye olarak tarihe geçti. Göreve geldiği günden itibaren serbest piyasa destekçisi olması ve özgürlükçü tavrı ile dikkat çekti. Merkel’in aynı zamanda sendikal hakların da büyük bir destekçisi olduğu biliniyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Merkel göreve geldikten kısa bir süre sonra, 2008 yılında, dünya kendini bir ekonomik krizin içinde buldu. Avrupa Birliği’nin (AB) ortak para birimi olması kadar birliğin bütünleşmesininin sembolü olarak kabul edilen euro da krizden etkilendi.
Kriz derinleştikçe, Kuzey Avrupa’daki siyasetçiler borçlanan Yunanistan ve İtalya gibi ülkeleri euro bölgesinden atma çağrısında bulundu. Ancak bu, euro bölgesinin fiili olarak dağılması anlamına geliyordu. Merkel, Alman halkının tepkisine rağmen euro bölgesini birbirine kenetlemek için uğraştı.
Merkel liderliğindeki Almanya, krizi atlatmada öncü rolü üstlendi. Krizden daha çok etkilenen ülkeler için kurtarma paketleri hazırlanması gerektiğini söyleyen Merkel, Avrupa Merkez Bankası’nın bu ülkelere borç vermesi fikrini savundu. Bugün olduğu gibi o dönem de AB’nin en güçlü ekonomisi Almanya’ydı. Merkel, borçlanan üye ülkeler için geniş kapsamlı yardımlara onay verdi. Almanya’nın borçlanan ülkelere verdiği garantiler artırıldı.
Angela Merkel,16 yıllık başbakanlık dönemi boyunca ABD’nin dört başkanıyla dış ilişkiler yürüttü. 2005 yılında ilk kez göreve geldiğinde ABD Başkanlığı koltuğunda George W. Bush oturuyordu. 2003 ve 2004 yıllarında dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in, ABD’nin Irak’ta yürüttüğü askeri operasyonlara destek vermemesi nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmişti.
Henüz muhalefetteyken bile ABD’nin Irak’taki operasyonlarına destek veren Merkel’in başbakanlığa gelişi, Bush açısından yeni bir fırsat demekti. İkili, ilk kez Beyaz Saray’da bir araya geldikten sonra ilişkilerini yakın tuttu hatta birbirlerine gayri resmi ziyaretlerde bulundu.
Barack Obama’nın ABD başkanlığı görevini devralması ile Merkel için yeni bir dönem başlattı. Obama ve Merkel, birbirlerinden sık sık övgüyle bahsetmeleriyle biliniyordu. Ancak 2013 yılında ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın Merkel’in cep telefonunu dinlediğine dair haberin ortaya çıkmasıyla ikilinin ilişkileri gergin bir hal aldı. Merkel’in öfkesini saklayamadığı dinleme skandalı, ABD-Almanya ilişkilerinde ciddi gerilimlere neden oldu.
2015 yılında dünya, büyük bir göçmen krizine tanıklık etti. Büyük bir kısmı Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan gelen ve amacı Akdeniz ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya ulaşmak sığınmacıların yaşadıkları ve karşılaştıkları güvenlik sorunları büyük endişeye yol açtı.
Birçok AB ülkesi göçmenlere kapılarını kısmen ya da tamamen kapatırken Merkel yönetimindeki Almanya, bir milyona yakın göçmeni ülkeye kabul edeceğini açıkladı. Çoğu Suriyeli yüz binlerce mülteciye ülkesinin kapılarını açan Merkel’in bu kararı ülkede tepkiyle karşılandı.
Obama’nın görevinin son döneminde ABD başkanlığına adaylığını koyan Donald Trump, seçim kampanyası sırasında göçmenleri Almanya’ya kabul etme kararını eleştirdiği Merkel’i adeta taşa tuttu. Trump’ın başkan seçilmesinin ardından ABD-Almanya arasındaki ilişki daha çok uzaktan yürütüldü.
Küresel piyasaları derinden sarsan koronavirüs salgınına rağmen Alman ekonomisini yeniden yükselişe geçirmeyi başardı.
Kaynak: BBC
Derleyen: Ayşen Yaman