Yüzbinlerce sivilin hayatını kaybettiği Suriye’deki iç savaş, 10. yılını geride bıraktı. Savaş sonucu Suriyeli nüfusun neredeyse yarısı yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. İç savaş ve rejime yönelik dış yaptırımlar nedeniyle yoksulluk ve evsizlikle mücadele edenler, antik kentlerde hayatlarını sürdürüyor. Savaştan kaçan birçok aile, antik kentlerde çadır kurdu ve oradaki taşları da kullanarak kendilerine yaşam alanları inşa etti. Reuters haber ajansının Suriye’deki antik kentlerdeki yaşamı özetlediği haberini Medyascope sizin için çevirdi.
30 yaşındaki Mohamad Othman, dört çocuk babası bir çiftçi. Othman ve ailesi, bir iki yıl önce Suriye’nin kuzeybatısından canlarını kurtarmak için kaçarak Türkiye sınırına yakın Sarjableh’deki antik kalıntıların ortasına yerleşti. Othman, çocukken bir okul gezisiyle Suriye’deki antik arkeolojik alanlara gittiğini ve o zamanlar “buraların asla bir gün kendi evi olacağını hayal etmediğini” söylüyor.
Aileler, çamaşırlarını çadırlar ile eski bir taş revak arasına asarak kurutuyor. Çocuklar ise oyun oynarken tehlikeli kayalara tırmanıyor.
Othman, bölgede yaşamanın zorluklarını “Yaz aylarında akrepler, yılanlar ve tozlar ile hayatın tüm zorluklarıyla, kışın ise soğukla karşı karşıya kalıyoruz. Durum vahim. Sağlık hizmeti yok” diyerek anlatıyor.
Antik kentler: Evsiz kalanların yuvası
Othman, Suriye’de 10 yıldır devam eden sırasında hükümet ve isyancı güçler arasındaki cephe hattına yakın Maarat al-Numan bölgesinin yakınlarındaki köylerinden kaçmaya zorladığını söylüyor: “Son bombardıman ve saldırı sırasında buraya gelmek için ayrıldık. Sığınacak bir yer bulamadık, bu yüzden burada harabeler arasında yaşıyoruz.”
Dört çocuk babası Othman, zeytin toplayıcılığı gibi mevsimlik işlerle geçinmeye çalışıyor. İş bulamayınca da temel ihtiyaçlarını karşılamak için borca girmek zorunda kalıyor. Othman’ın çocukları da okula gidemiyor.
5. yüzyıla ait olduğu söylenen bu antik kent, evsiz kalan kişiler arasında oldukça popüler.
“Binlerce yıldır ıssız duran bir bölgeye gelmek için toprağımızı terk etmedik”
Othman, eski hayatlarını “Buradaki herkesin çiftçilik yapabileceği toprakları vardı ve köylerimizde geçim kaynağımız vardı, kimseye ihtiyacımız yoktu. Ama kaderimiz evsiz kalmakmış” sözleriyle anlatırken harabelerin ortasında yaşama nedenlerini ise “Binlerce yıldır ıssız duran bir bölgeye gelmek için kendi isteğimizle toprağımızı terk etmedik” sözleriyle dile getiriyor.
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
Birleşmiş Milletler (BM), Kuzeybatı Suriye’de yaklaşık 2,8 milyon yerinden edilmiş insan olduğunu ve bunların 1,7 milyonunun ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin barındığı yerlerde yaşadığını söylüyor.
Sarjableh’e çok uzak olmayan, kuzeybatıdaki İdlib eyaletindeki Babisqa antik bölgesi de evleri bombalananlar için barınak sağlıyor. Yaklaşık 80 ailenin yaşadığı alan “Kharrab kampı” veya “Harabeler kampı” olarak biliniyor.
Bazı insanlar, barınaklarını inşa etmek için harabelerdeki taşları kullandı
Hayvancılıkla uğraşan çiftçiler, şu anda Suriye hükümetinin kontrolündeki topraklardan isyancıların kontrolündeki bölgelere kaçarken koyunlarını ve keçilerini de yanlarında götürdü. Bugün koyun ve keçiler, kümes hayvanları antik taşların arasında besleniyor.
Bazı insanlar, barınaklarını inşa etmek için harabelerdeki taşları kullanıyor. Evlerin inşaatı için de küçük güneş panelleri kullanılıyor. Evlerden birinin yanına sarılı bir anten de alana internet sağlıyor.
35 yaşındaki yedi çocuk babası Mahmoud Abu Khalifa, kayaya oyulmuş eski bir mağarada mallarını ve hayvan yemlerini depoluyor. Koyunlarını ise taşların arasındaki bir ağılda tutuyor.
Khalifa, iç savaş öncesindeki günlerini özlüyor: “Yerimizden edilmeden önce, tarım arazilerimiz ve ekinlerimiz vardı ve onlarla geçiniyorduk, her şey harikaydı, bu hayvanlara sahiptik. Bugün çocuklar enkaz ve çamur içinde yaşıyor. Durum çok vahim. Tek talebimiz köylerimize geri dönmek.”
Kaynak: Reuters
Derleyen: Emine Bıçakcı