Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Rus yazar Sorokin: “Putin’in hedefi, KGB günlerinde nefretle bilendiği Batı medeniyeti”

Ünlü Rus yazar Vladimir Sorokin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının devam ettiği şu günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kişiliği ve iktidardaki yıllarını analiz ettiği bir köşe yazısı kaleme aldı. Medyascope olarak Sorokin’in The Guardian’da yayımlanan köşe yazısını sizin için çevirdik.

Vladimir Putin’i 20 yıl boyunca koruyan “aydın otokrat” zırhı 24 Şubat’ta çatladı ve paramparça oldu. Dünya, acımasız kararlar alan ve çılgın arzulara sahip bir canavar gördü. Canavar yavaş yavaş büyümüş, yıldan yıla gücünü artırmıştı. Kendi mutlak otoritesinde, emperyal saldırganlıkta, batı demokrasisine karşı nefrette ve SSCB’nin dağılmasına duyduğu öfkesinin körüklediği kötülükte terbiye edilmişti. Artık, Avrupa eski Putin ile değil “ticari ortaklık” ve “barışçıl işbirliği” maskelerini çıkaran yeni Putin ile başa çıkmak zorunda kalmıştı. Onunla bir daha asla barış olmayacaktı.

Peki işler bu noktaya nasıl ve niçin gelmişti? 

Peter Jackson’ın “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin son filminde Frodo Baggins karakteri Orta Dünya’ya savaş ve acı getiren lanetli “Güç Yüzüğü”nü lav denizine atmak yerine son anda kendine saklamayı tercih ediyor. Yüzüğün iradesiyle Frodo’nun suratı şeytanileşiyor ve çirkinleşiyor. “Güç Yüzüğü” onu ele geçiriyor. Ancak buna rağmen, Tolkien’in kitabında mutlu bir son var… 

Putin’in yirmi seneden uzun süren iktidarı

Putin, 1999’da Boris Yeltsin tarafından Rus iktidarının tahtına oturtulduğunda yüzü oldukça sempatik, hatta çekiciydi ve kullandığı retorik bile oldukça sağlam görünüyordu. Pek çok kişi, Rus güç piramidinde yükselen bu kişinin kibirden yoksun ve Sovyet sonrası Rusya’nın ancak demokrasi ile bir geleceğe sahip olacağına inanan modern bir birey, zeki bir memur olduğunu düşünüyordu. O zamanki röportajlarında sık sık demokrasiden bahsediyordu. Rusya Federasyonu vatandaşlarına daha fazla reform, adil seçimler, ifade özgürlüğü, insan haklarının yetkililer tarafından korunması, Batı ile işbirliği ve en önemlisi iktidardakilerin dönüşümle iş başına gelmesini vaat eden Putin “Koltuğa yapışma niyetim yok” demişti. 

Vladimir Putin

Rusya’da, herkesin bildiği üzere, yöneticilerinin sarf ettiği sözlere ve sergilediği görünüşlere inanma eğilimi mevcut. Bu sebeple şu an Putin’in azılı muhalifi konumundaki entelektüeller, politikacılar, siyaset teorisyenleri bile bir zamanlar onun destekçisiydi. Hatta bazıları onun seçimi kazanması için seçim kampanyalarında bile çalıştı ve Putin kazandı. Ancak yakışıklı ve hayat dolu kişiliğinin yerini zamanla emperyal bir canavar almaya başladı. 

Rusya’da iktidar yapısı son 500 yıldır hiç değişmedi  

Rusya’da iktidar bir piramit gibidir. Bu piramit, 16. yüzyılda Korkunç İvan tarafından inşa edildi. Kişisel ordusu “Opriçnina” sayesinde Rus devletini “iktidar”, “halk”, “dostlar” ve “düşmanlar” şeklinde böldü. Altın Orda Devleti ile dostluğu onu Rusya’yı yönetmenin tek yolunun işgalden geçtiği konusunda ikna etti. İşgalci güç, zalim, güçlü, acımasız ve tahmin edilemez bir nitelik taşımalıydı. İnsanların ona biat etmek ve tapınmak dışında hiçbir seçeneği kalmamalıydı. Ve bu karanlık piramidin zirvesinde mutlak güce sahip tek bir kişi oturuyor olmalıydı.

Çelişkili bir şekilde Rusya’da iktidarın ilkeleri son 500 yıldır hiç değişmedi. Bunun, ülkemizin en büyük trajedisi olduğunu düşünüyorum. Ortaçağ’dan kalma iktidar piramidimizin yüzeyi değişse de temeli hep aynı kaldı. Tepede her zaman bir kişi bulundu: I. Petro, II. Nikolay, Stalin, Brejnev, Andropov…

Günümüzde ise Putin 20 yıldan uzun süredir iktidarda. Sözünde durmadı ve tüm gücüyle koltuğa yapıştı. Güç piramidi bütün yöneticileri mutlak otorite ile zehirliyor. Piramit, gücü ele geçiren kişiye Ortaçağ’dan kalma sinyaller gönderiyor: “Siz, sağlamlığı sadece şiddet ve zalimlik ile sağlanabilecek bir ülkenin efendisisiniz, benim kadar anlaşılamaz, acımasız ve öngörülemez ol, sizin için her şey mubah, siz halkınıza dehşet saçmalısınız, halkınız sizden korkmalı.”

Putin’in Rus İmparatorluğu’nu canlandırma hayalleri  

Son gelişmelere bakılınca, Rus İmparatorluğu’nu yeniden diriltme hayalleri Vladimir Putin’i tamamen esir almış gözüküyor.

Maalesef Perestroyka dalgası ile iktidara gelen Boris Yeltsin, piramidin Ortaçağ’dan kalma yapısını değiştirmedi, sadece piramidin yüzeyine cila çekti. Piramit, Sovyet beton grisi yerine Batılı ürünlerin yer aldığı billboardlar ile daha renkli bir hal aldı. Güç Piramidi Boris Yeltsin’in en kötü huylarını daha da azdırdı, Yeltsin kabalaştı, zorbalaştı ve alkolizmin pençesine düştü. İktidarının son zamanlarında Yeltsin, Rusya Federasyonu’ndan ayrılmak isteyen Çeçenistan’a karşı anlamsız bir savaş başlattı. Korkunç İvan’ın inşa ettiği piramit bir süre demokrat kalabilmiş, Yeltsin’in içindeki emperyalisti dahi uyandırmayı başarmıştı. Yeltsin, Çeçenistan’a tanklar ve bombardıman uçakları göndererek Çeçen halkını ölüme ve acıya mahkûm etti.

Boris Yeltsin ve Putin

Perestroyka’nın yaratıcısı Yeltsin, sadece Güç Piramidi’ni yok etmemekle kalmadı, İkinci Dünya Savaşı’nda sonra Nazizmi tarihe gömen Almanlar’ın aksine, Sovyet geçmişini gömmeyi de reddetti. Kendi vatandaşlarından milyonlarcasını öldüren ve ülkesini 70 yıl geriye götüren bu canavarın cesedi bir köşede bırakıldı ve kendi kendine çürümesi beklendi ancak canavarın ölmediği ortaya çıktı.

Rusya, Sovyet denizinde yüzmeye başladı

Putin iktidara geldikten sonra değişmeye başladı ve onun iktidarına sevinenler bu değişimin Rusya için iyiye alamet olmadığını anlamaya başladı. NTV isimli televizyon kanalı ortadan kaldırıldı, diğer kanallar bir bir Putin’in yandaşlarının eline geçmeye başladı ve ardından sansür rejimi Putin’i dokunulmaz kıldı.   

Rusya’nın en zengin ve en başarılı şirketinin başında bulunan Mihail Hodorkovski tutuklandı ve 10 yıl hapse mahkûm edildi. Şirketi Yukos, Putin ve dostları tarafından yağmalandı. Bu “özel operasyon”, diğer oligarkları korkutmak için tasalanmıştı, işe yaradı da. Bazıları ülkeyi terk etti, bazıları ise Putin’e sadakatini sundu ve hatta onun bozuk para cüzdanı haline geldi. 

Güç Piramidi sinyaller göndermeye devam ediyordu ve bu sinyaller zamanı durdurdu. Ülke, dev bir buz dağı gibi geçmişte yüzüyordu: Önceleri Sovyet, daha sonra da Ortaçağ geçmişinde. 

Putin, SSCB’nin çöküşünün 20. yüzyılın en büyük felaketi olduğunu söyledi. Oysa aklı başında bütün Sovyet vatandaşları için SSCB’nin çöküşü bir nimetti. Stalin’in baskılarının kırmızı çarkı altında ezilmemiş bir Sovyet ailesi bile bulmak imkansızdı. Milyonlarca insan imha edilmişti. On milyonlarca insan, vatandaşların ahlaki ve fiziksel fedakarlığını gerektiren komünizmin zehirli dumanlarından zehirlenmişti. Ancak Putin, içindeki KGB ajanını, kendisine SSCB’nin insanlığın gelişimi için en büyük umut olduğu ve Batı’nın yalnızca yolsuzluk yapan bir düşman olduğu öğretilen o ajanı aşmayı başaramadı. Geçmişe bir zaman makinesi çalıştıran ve kendini çok rahat hissettiği Sovyet gençliğine dönen Putin, kendisine bağlı her şeyi de oraya döndürmeye çalıştı. 

Putinizm: Sovyet yalanları, Çarlık Rusyası ile yatağa giren bir Lenin ve Rus Ortodoks Hıristiyanlığı 

Güç Piramidi’nin sapkınlığı, ülkenin başına geçen kişinin kendi psikosomatik halini tüm ülkeye dayatması temeline dayanıyor. Putinizm ideolojisinin oldukça toplama bir yapısı var. İçinde feodal ahlak yapısıyla omuz omuza Sovyet yalanları, Çarlık Rusyası ile yatağa giren bir Lenin ve Rus Ortodoks Hıristiyanlığı yer alıyor.

Putin’in en sevdiği filozof, Rus milliyetçisi, Yahudi karşıtı, beyaz hareketinin bir ideoloğu ve Lenin tarafından 1922’de Sovyet Rusya’dan sürülen İvan İlyin. İlyin, Almanya’da iktidara geldikten sonra “Almanya’nın Bolşevikleşmesini durduğu için” Hitler’e teşekkür etmiş ve “Almanya’da son üç ayda yaşanan olayları Alman Yahudileri’nin gözünden değerlendirmeyi kategorik olarak reddediyorum” demişti. Ancak Hitler, Slavlar’ı “ikinci sınıf” ırk olarak tanımlamaya başladığında Nazi rejimini eleştirmeye başlamış, bu sebeple Gestapo tarafından tutuklanmıştı. İlyin daha sonra Sergey Rahmaninov tarafından kurtarıldı ve ömrünün kalanını İsviçre’de geçirdi. 

Ukrayna’nın Lenin tarafından yaratıldığı argümanı

İlyin, makalelerinde Rusya’da Bolşevizm düştükten sonra bir Rus “Führer”in gelip ülkeyi ayağa kaldıracağını anlatıyordu. Elbette, “Ayağa kalkan Rusya” Putin ve Putinistler için tercih edilen bir slogandı. Ukrayna’nın Lenin tarafından yaratıldığı argümanı da Putin’in İlyin’den faydalandığı noktalardan biriydi. Ancak bağımsız Ukrayna devleti Lenin tarafından yaratılmamış, Lenin’in saldırganlığına bir başkaldırı olarak ortaya çıkmıştı. İlyin’in görüşlerine göre Rusya’da Bolşevikler gittikten sonra ulus ve devlet karşıtı, vatansever ilkelere sahip olmayan, büyük Rus milletinin çıkarlarını özel olarak gözetmeyen ve Lenin’in devlet haline getirdiği küçük Ruslara (Ukraynalılar’a) saygı gösteren bir yapı ortaya çıkması halinde devrim bitmeyecek ve sadece yeni bir evreye girecekti. 

Rusya halkı Putin’in yalanlarına alıştı

Putin’in birçok destekçisi sık sık “Putin geldi, Rusya ayağa kalktı” sloganlarını atıyor. Bir zamanlar bununla ilgili bir şaka yapılmıştı: “Rusya ayağa kalktı, sonra da yolsuzluk, otoriterlik, bürokratik keyfilik ve yoksulluk kazanına atladı.” Şimdi bunların arasına “savaş” maddesini de ekleyebiliriz. 

Son 20 yılda çok hadise yaşandı. Rusya Federasyonu, devlet başkanının yüzü zalimlik, öfke ve huzursuzluk yayan aşılamaz bir maskeye dönüştü. Putin’in en büyük iletişim stratejisi yalanlar, küçük ve büyük, saf bir şekilde yüzeysel ve oldukça detaylı, kendinin de inandığı düşünülen ama inanmadığı yalanlar. Ruslar başkanlarının yalan dolu söylemlerine çoktan alışmış durumda, ancak Putin şimdi Avrupalılar’ın da bu yalanlara inanmasını bekliyor. Buna rağmen başka bir Avrupalı lider, onun geleneksel fantastik yalanlarını dinlemek ve “Yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik” sözleriyle basın açıklaması yapabilmek için Kremlin’e uçuyor.  

Obama’yla açılan yeni sayfa, Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’nın işgali 

Angela Merkel, Putin’in kendi fantezi dünyasında yaşadığını düşündüğünü belirtmişti. Eğer bu gerçekse, böyle bir yönetici ile muhatap olmanın ne mantığı olabilir? Bu kişi, bir yazar veya sanatçı değil, söylediği her bir sözden sorumlu tutulduğu gerçek bir dünyada yaşaması gerekiyor. Doğu Almanya’da büyüyen ve dolayısıyla Putin’in gerçek yüzünü anlaması gereken Merkel, Putin’le 16 yıl boyunca diyalog kurdu. Kurulan diyalog ortada: Gürcistan’dan belli toprakların koparılması, Kırım’ın ilhakı, Donetsk ve Luhansk sözde cumhuriyetlerinin ele geçirilmesi ve şimdi de Ukrayna ile topyekûn bir savaş. Gürcistan ile savaşın ardından “barış elçisi” Obama, “Hadi Vladimir! Geçmişi tamamen unutup tertemiz bir sayfa açalım” diyerek Rusya ile ilişkilerde yeni bir başlangıç teklif etti. Bu yeniden başlangıcın sonucu Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’nın işgaliydi. 

Barack Obama, 7 Temmuz 2009’da Moskova’da Vladimir Putin ile bir araya geldi.

Putin’in bir canavara dönüşürken Almanya’da taksi sürücülerinden iş adamlarına ve profesörlere Putin’e hayran birçok kişi ile tanıştım. 68 Kuşağı’ndan yaşlı bir kişi bana şunları söyledi:   

“-Sizin Putin’i gerçekten çok beğeniyorum! 

+Tam olarak nedenmiş o?  

-Güçlü bir adam. Doğruları söylüyor. Bizim buradaki sümüklüböceklerin aksine Amerikan karşıtı.  

+Ve Rusya’daki devasa yolsuzluk, seçim diye bir şeyin esamisinin okunmaması, bağımsız mahkemelerin bulunmaması, muhalefetin yok edilmesi, yerel yönetimlerin güçsüzleştirilmesi, Nemtsov’un öldürülmesi ve televizyonların propagandayla dolması sizi rahatsız etmiyor öyle mi? 

-Hayır. Bunlar sizin içişleriniz. Ruslar bunların tamamını kabul edip protesto için sokaklara çıkmıyorsa bu, Putin’i sevdikleri anlamına gelmeli.”  

Yıkılmaz zihniyet. Almanya’nın 1930’lardaki deneyimi Avrupalılar’a hiçbir şey öğretmemişe benziyor. Umarım Avrupalılar’ın çoğu böyle değildir ve umarım çoğu demokrasi ile otokrasi, savaş ve barış arasındaki farkı biliyordur. Putin “özel operasyon” adıyla Ukrayna’ya bir saldırı başlattı. “Barış sevdalısı” Rusya daha önce Kırım’ı ilhak ederek “Ukrayna cuntası”ndan kurtarmış ve Doğu Ukrayna’da hibrit bir savaş başlatmıştı. Şimdi ise tüm ülkeye saldırıyor. Tıpkı Stalin’in 1939’da Finlandiya’ya yaptığı gibi.  

“Asıl hedef Ukrayna değil, Batı medeniyeti”

Şimdi bir şey netleşti: Putin, bu savaş ile çizgiyi geçti. Maske düştü, “aydınlanmış otokrat” zırhı dağıldı. Artık “güçlü Rus çarı”na sempati duyan tüm Batılıların çenesini kapaması ve 21. yüzyıl Avrupası’nda topyekün bir savaşın başladığını fark etmesi gerekiyor. Saldırgan taraf Putin’in Rusya’sı. Bu savaş Avrupa’ya ölüm ve yıkım dışında bir şey getirmeyecek. Bu savaş, mutlak güç tarafından zehirlenmiş ve kendi deli dünyasında dünya haritasını yeniden şekillendirmeye çalışan bir adam tarafından başlatıldı. Eğer Putin’in “özer operasyon” konuşmasını dinlerseniz, Ukrayna’dan çok ABD ve NATO’dan bahsettiğini göreceksiniz. Kendisinin NATO’ya son ültimatomunu da unutmayalım. Bu bize şunu gösteriyor: “Asıl hedef Ukrayna değil, Putin’in KGB günlerinde nefret sütü içerek bilendiği Batı medeniyeti.”

Suçlu kim? Biz, Ruslar. Putin rejimi çökene kadar bu vicdani yükü hissedeceğiz. Bu rejim elbette çökecek ve Ukrayna sonun başlangıcı.

Putinizmin sonu geldi çünkü Putinizm, özgürlüğün ve demokrasinin düşmanı. İnsanlar sonunda bunu anladı: Putin, özgür ve demokratik bir ülkeye tam da özgür ve demokratik olduğu için saldırdı. Ancak sonu gelen kişi Putin. Çünkü özgür ve demokratik dünya, onun karanlık ruhundan çok daha büyük. Putin’in sonu geldi çünkü onun istediği şey yeni bir Ortaçağ, yolsuzluk, yalanlar ve insan özgürlüklerinin kısıtlanması. Çünkü Putin, geçmişin ta kendisi, ve biz tüm gücümüzle bu canavarın Güç Piramidi ile birlikte orada, sonsuza kadar geçmişte kalmasını sağlamak için gereken her şeyi yapmalıyız.  

Çeviren: Alp Selim

Kaynak: Guardian

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.