Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

AĞ-DA Raporu: “OHAL sonrası öğrenci toplulukları arasındaki dayanışma zayıfladı”

AĞ-DA’nın (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dayanışma Ağı) hazırladığı “OHAL Sonrasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelesi ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları” raporu yayımlandı. Araştırma Koordinatörü Nur Betül Çelik, rapora ilişkin, “Akademisyenlerin birçoğu, otosansürün içselleştirilmesi gibi bir şeyden bahsetti. Bu, karşılaşılabilecek en önemli sorunlardan biri” dedi. Araştırmacı Banu Durdağ da “Daha önce öğrenci toplulukları birbiriyle dayanışırken OHAL sürecinde öğrenci toplulukları arasındaki dayanışmanın da zayıfladığı görülüyor. Öğrenciler arasında bağın, dayanışma örüntülerinin de zayıflatıldığı ortaya çıkmış oldu” diye konuştu.

“OHAL Sonrasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelesi ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları” raporu yayımlandı. ADA Eğitim Kooperatifi (Ankara Dayanışma Akademisi) ve Birarada Derneği’nin ortak yürüttüğü proje kapsamında hazırlanan raporu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden KHK ile ihraç edilen araştırmacılar Nur Betül Çelik ve Banu Durdağ hazırladı. 

Araştırmada, OHAL öncesinde ve sonrasında akademide ve sivil toplumda toplumsal cinsiyet çalışmalarının durumu incelendi. Araştırma Koordinatörü Nur Betül Çelik ve araştırmacı Banu Durdağ, araştırmanın bulgularını Medyascope’a anlattı. 

Üniversitelerdeki baskının OHAL ile başlamadığını vurgulayan Çelik, “OHAL ile otoriterleşme kurumsallaştı. Aslında baskı öncesinde başladı ve gittikçe arttı. 2010 yılına kadar götürülebilir” dedi. Çelik, bu baskının kadın çalışmaları ve toplumsal cinsiyet çalışmaları alanlarına da sirayet ettiğini belirterek, eğitim programlarında ve araştırma uygulama merkezlerinde bazı dönüşümler yaşandığını vurguladı.

Otosansürün bu dönemde akademisyenler arasında yaygınlaştığını kaydeden Çelik şunları söyledi: “Baskıların 2010 yılına kadar geri götürülebileceğini gördük. Akademisyenlerin birçoğu, otosansürün içselleştirilmesi gibi bir şeyden bahsetti. Bu, karşılaşılabilecek en önemli sorunlardan biri. Tez öğrencinizle karşı karşıya geldiğinizde, diyelim LGBTİ+ ile ilgili hak ihlallerini ele almak istiyor. Bütün bunlar, tehlikeli kavramlar haline geldiği için tez başlıklarından ayıklama, anahtar kelimelerin buna uydurulması ve tez özetinden çıkarılması gibi tavır sergilenebiliyor. Akademisyen, kendini koruma refleksini gösterirken bir otosansür biçimi devreye girmiş oluyor.”

“Baskı yaygınlaşıyor ama nitelikli araştırmalar yürüten akademisyenler de var”

Üniversitelerde yönetim ve akademik kadrolarda akrabalık atamalarını “taşralaşma” olarak adlandırdıklarını belirten Çelik, bunun akademide hitap şekillerine de yansıdığını söyledi. Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rektör giderek en güçlü kişi haline geliyor. Kayyum rektörler, bilgi üretim sürecini denetler biçimde yetkilerini kullanmaya başladı. ‘Taşralaşma’, nefret dilinin tüm üniversitelerde ataerkil yapının pekiştirilerek yeniden üretilmesine olanak sağlıyor. Okulda kadın akademisyene, ‘hanım’ deniliyor ama erkek akademisyene ise ‘hocam’ diye hitap ediliyor. Hatta yaş olarak kendinden küçükse, kadın akademisyene ‘kızım’ diye de hitap edenler var. Akademisyenler, bu dilin giderek hemen her üniversitede etkili hale geldiğini vurguluyor.”

Çelik, olumsuz durumların yanı sıra özgür ve özerk araştırmanın devam ettiği yerlerin de olduğunu belirterek, “Bir yandan alanda bir baskının örgütleniyor ve yaygınlaşıyor. Diğer taraftan ise çok nitelikli araştırmalar yürüten genç akademisyenler de var” diye konuştu. 

“Akademiye kıyasla dayanışma örüntüleri daha kuvvetli”

Araştırmacı Banu Durdağ ise OHAL sonrası sivil toplum kuruluşlarının durumunu anlattı. Durdağ, para cezası, sıkı denetleme ve polis baskısı ile yıldırılmaya çalışmalarına rağmen kadın ve LGBTİ+ alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarında dayanışma örüntülerinin kuvvetli olduğunu söyledi. Durdağ şöyle devam etti: “Sivil toplum kuruluşları geri geçilme, politik profili düşürme, kendileri için daha güvenli alan oluşturma, otosansürün kendi içlerinde içleştirmesi gibi baş etme yöntemleri buluyor. Akademiye kıyasla hareketin kendisi çok daha çabuk kendini toparlıyor. Dayanışma örüntüleri çok daha kuvvetli.”  

“Öğrenci toplulukları arasındaki dayanışma zayıflıyor”

Durdağ, OHAL sonrası LGBTİ+ öğrenciler, feminist öğrenciler ve bunların oluşturdukları toplulukların resmi öğrenci topluluğu statüsü alamamasının öğrenci toplulukları arasında dayanışmayı azalttığını belirtti:

Üniversitede örgütlenemeyen topluluklar yine de buradaki mücadeleyi bırakmıyorlar. Resmi öğrenci topluluğu statüsü alamasalar da örgütlenmeye devam ediyorlar. Kampüs dışında da örgütleniyorlar. Daha önce OHAL sürecinde öğrenci toplulukları birbiriyle dayanışıyorlarken OHAL sürecinde ve hemen öncesinde LGBTİ harekete yönelik Onur Ayı etkinliklerinin yasaklanmasıyla öğrenci toplulukları arasındaki dayanışmanın da zayıfladığı ortaya çıkıyor. ‘Bakın polis sizin yüzünüzden kampüse girdi’ denilerek öğrenciler arasında bağın, dayanışma örüntülerinin de zayıflatıldığı ortaya çıkmış oldu.” 

“Öğrenci inisiyatiflerinden yana çok mutluyum”

Durdağ, ihraç olmuş bir akademisyen olarak araştırmanın sonuçlarına ilişkin düşüncelerini ise şöyle anlattı:

“Üniversitenin dışındayız ama bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Üniversitenin içinde de bunu sürdürmeye çalışan akademisyenler, öğrenciler, öğrenci inisiyatifleri var. Buraya dair sorunları tespit etmek bunun çok önemli bir ayağı. Sorunlara ilişkin mücadeleyi ancak hep birlikte örebiliriz. Dışında olsam dahi, orada hâlâ bir mücadelenin tüm olumsuzluğa dair devam ettiğini görmek umut verici özellikle de öğrenci inisiyatiflerinden yana çok mutluyum.”

https://ag-da.org/wp-content/uploads/2022/04/OHAL-Sonrasinda-Toplumsal-Cinsiyet-Es%CC%A7itlig%CC%86i-Mu%CC%88cadelesi-Rapor.pdf

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.