Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ve Fakat (3)- Cemalettin Taşcı: “Türkiye’de tarım üzerinden yapılan tartışmalar ‘Köylü köyünde kalsın’a bağlanıyor ancak problem çiftçi değil”

Cemalettin Taşcı ile hazırladığımız “Ve Fakat” programının üçüncü bölümünde Türkiye’de tarımın ve çiftçinin durumunu konuştuk. Türkiye’de uzun süredir tarımda uygulanan dönemsel politikalar ve bu alandaki plansızlık ciddi bir risk oluşturuyor. “Türkiye neden kendi kendine neden yetmiyor?”, “Üreticiye destek yeterli mi, değil mi?” gibi soruları da değerlendirdiğimiz bu bölümde tarımda verimliliğin neden düşük olduğunu ve neden yükseltilemediğini konuştuk.

Cemalettin Taşcı, bu tartışmaların öncesinde “Daha az çiftçi ile daha çok üretim nasıl yapılır?” sorusu üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurguladı. Bu tarz tartışmalarda “Köylü köyünden kaçtığı için ya da küreselleşmeden dolayı” sorun yaşandığını düşünenlerin yanlış bir yöntem izlediklerini söyleyen Taşcı, tarımda teknolojiyi artıracak, birtakım tedbirlerin devlet tarafından teşvik edilmesi gerektiğini anlattı: 

“Tarım üzerinden yapılan tartışmaların sosyolojisinde, kimler hangi argümanlarla buraya dalıyorlar? Sonuçta tarım Türkiye’de bir biçimde tartışılıyor. Tartışılırken de genel olarak mevzu şuraya getiriliyor: ‘Saman ihraç ediyoruz’ haberi çıkıyor mesela. ‘Köylü köyünde kalsın’a varıyor. ‘Tarım konusunda ithalatımız şu kadar arttı, buğday ithal ediyoruz’ diye bir haber düşüyor. ‘Köylü köyünde kalsın’a bağlanıyor. Genel olarak Türkiye’nin okumuş yazmış kesiminin tarım tartışması dediğimiz şeyinde ‘Köylü köyünde kalsın.’ Sanki Türkiye tarım konusundaki yetersizliği, olan yetersizlikleri köylünün köyünden göçmesinden kaynaklanıyormuş, köylü nüfus azalıyor, o yüzden bu işler ortaya çıkıyormuş gibi sunuluyor. Benim de sittin senedir itiraz ettiğim husus bu. Benim ulaştığım rakamlara baktığım zaman gördüğüm tablo şu: ‘Türkiye’den çok daha düşük tarım nüfusuyla birçok ülke Türkiye’den çok daha yüksek tarımsal üretim yapıyor.”

Yaşanan sorunların çiftçilerin ya da köylülerin şehre göç etmesi olmadığını söyleyen Taşcı, bu alanda yaşanan sıkıntıları iki başlıkta değerlendirdi: 

“Dolayısıyla mesele tarımda çalışan nüfus, tarımdan geçinen nüfus meselesi değil. Benim gördüğüm iki seviyede problem var. Çiftçi seviyesinde bakacak olursak verim düşük. Sen çiftçiyi köyünde tutuyorsun ama verimi yükseltecek tedbirleri almıyorsun. Sonuçta başkasının üç kişi ile ürettiği yüz kiloyu sen Türkiye’de ancak 30 kişi ile üretiyorsun. Ama o yüz kilonun getirisi üç aşağı beş yukarı birbirini andırdığı için o getiriyi başkası üç kişiye paylaştırıyor. O üç kişiyi doyurabiliyor. O üç kişi iyi kötü hayatını devam ettirebiliyor geliri ile. Türkiye’deki çiftçi otuza bölündüğü için gelir, hayatını devam ettiremiyor. Hayatını devam ettiremediği için şehre göçüyor. Tarım, katma değeri zaten düşük bir sektör. Katma değerin düşük olması şu demek: ‘Sen bir değer üretiyorsun, satın aldıklarınla bir şey üretiyorsun, ürettiğini satarken de belli bir fiyata satıyorsun. Satın aldıklarının fiyatı o fiyattan çıkardığın zaman eline geçen şey senin katma değerin. Bu katma değer düşük. Yükseltilemez yani. Belli bir limitin üzerine çıkarılamaz. Tarım üretiminde de sanayi üretiminde de realite böyle. Dolayısıyla yapılması gereken şey, o katma değeri daha az kişiyle üretip daha az kişiye bölüştürmek gerekiyor. Bunun içinde köylünün köyünden göçmesi gerekiyor. Birçok yöntemi var bunun. Birçok şey gerekiyor o katma değeri yükseltmek için.”

Katma değerin yükseltilmesi için teknolojinin tarım alanında daha aktif olması gerektiğini ve Türkiye’nin tarım konusunda kendisine yetmesi için düşünülmesi gereken şeyin tarımda verimliliğin nasıl yükseltileceği olması gerektiğini belirten Taşcı, “En başta gereken şey teknolojinin tarıma daha yoğun sokulması. Hollanda’da adamlar senden zaten çok daha yoğun teknoloji üretimi yapıyorken, o teknolojiyi daha da yoğunlaştırmak için cambazlıklar yapıyorlar. Senin burada akıl yürütme tarzın şu: ‘Eski teknolojiyle o köylü köyünde kalsın, bu katma değer ile geçinsin. Ya da bu katma değerle geçinmeye razı olsun.’ Bu sürdürülebilir bir iş değil. Gerçekleştirilebilir bir iş değil. Dolayısıyla bu tartışma manasız bir yerde yürütülüyor. Türkiye’de bu konulara kafa yoranların, Türkiye’nin tarım konusunda kendisine yetmesini hayal edenlerin asıl düşünmesi gereken şey, biz tarımda verimliliği nasıl yükseltilir? Demek ki daha az çiftçi ile daha çok üretimi nasıl gerçekleştiririz? Daha çok çiftçiye ihtiyacımız yok. ‘Daha az çiftçi ile bu işi nasıl yaparız?’ diye düşünmesi gerekiyor” diye konuştu. 

Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın da her bakanlıkta olduğu gibi sık sık kadro değişikliğine gidilmesinden ötürü olumsuzluk yaşadığını anlatan Taşcı, “Bu köylüyü köyünde tutacağız, biz şehirde kendi statümüzü muhafaza edeceğiz’ hayalini kuranlara biraz matematiğine bakmalarını tavsiye edeceğim” diyerek sözlerini noktaladı:  

“Tarımda teknolojiyi artıracak, yoğunlaştıracak birtakım tedbirlerin devlet tarafından teşvik edilmesi gerekir. Bildiğim kadarıyla zaman zaman böyle şeyler yapılıyor. Sonra Tarım Bakanı değişiyor, değişince bakanlıktaki bürokrasinin önemli bir bölümü değişiyor. Başka parlak fikirleri olan çocuklar geliyor. O parlak fikirler kanun haline getiriliyor ve uygulanmadan Tarım bakanı değişiyor. 20 yıldır göz boyamacılık üzerinden her alanda olduğu gibi tarımda da olaylar böyle devam ediyor. Bizim tarımsal ürün ithal etmemiz değil tehdit olan. Eğer daha fazla ihracat edebiliyorsak bir sıkıntı yok. Pratikte durum böyle. Sıkıntı bizim ihraç ettiğimiz üründe çok ciddi miktarda ithal mal olması. Dolayısıyla da tarımda ülkenin katma değerinin zannedildiğinden çok daha düşük olması. 

‘Bu köylüyü köyünde tutacağız, biz şehirde kendi statümüzü muhafaza edeceğiz’ hayalini kuranlara biraz matematiğine bakmalarını tavsiye edeceğim işin. Türkiye’de çiftçi nüfus bizim özendiğimiz ülkelerin hepsinden çok daha yüksek. Bangladeş gibi ülkelerden de daha düşük. Nereye özeniyoruz? Neresi olmak istiyoruz? Buna göre başkalarının becerdiklerini becermemiz gerekiyor. Böyle ezbere, ‘Köylüyü köyünde tutacağız, çiftçiye küçücük toprağında azıcık yaptığı üretimle geçineceksin’ diyerek buradan çıkacağız hayalleri kurulmasın.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.