Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cumartesi Anneleri 892. haftalarında gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için adalet istedi

Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 193. haftasında koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyadan açıklamada bulundu. 892. haftanın moderatörlüğünü İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Maside Ocak yaptı. Cumartesi Anneleri, 1992’de gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için adalet istedi.

“Hukuk Ayhan Çarkın’ın itiraflarını görmezden geldi”

İstanbul’da 1992’de gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman’ın abisi Feyyaz Yaman, kardeşinin pankart taşımak suçundan daha önce 1,5 ay cezaevinde kaldığını hatırlatarak, “Hüsamettin’in o dönemki politik çizgisinin yükselişi İstanbul Üniversitesi’ndeki antidemokratik, öğrenci haklarını hiçe sayan uygulamalara karşı göstermiş olduğu tepkiydi. Bu kısa yaşamındaki canlı ve aktif kimliği göz önüne alındığında, Hüsamettin’in şu anda ne yazık ki 30 yıl geçmesine rağmen kaybedilişinin üzerinden hukukun bu ülkede düştüğü boşluğu tanımlamak için iyi bir karşılaştırma olarak düşünebiliriz. 30 yıllık süreçteki bütün davalarda, Ayhan Çarkın’ın ifadelerinden sonra da devam edecek olan davalarda devletin yaklaşımı hiçbir zaman sonuç almaya yönelik olmadı. Gazetelerin birinci sayfalarında tam sayfa manşet olmuş itirafları hukuk görmezlikten geldi” diye konuştu.

“Kayıp dosyaları adliyelerin tozlu raflarında zamanaşımına terk ediliyor”

892. haftanın basın açıklamasını İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar Komisyonu üyesi avukat Derya Yıldırım okudu. Yıldırım, “Kayıp kişi bulununcaya, akıbeti açığa çıkartılıncaya kadar devletin soruşturma yükümlülüğü devam eder. Bu nedenle soruşturmayı yürüten yetkililer, zamanaşımı, af gibi uygulamaları devreye sokamaz. Ancak Türkiye’de gözaltında kayıp dosyaları etkin soruşturma yürütülmeden, adliyelerin tozlu raflarında zamanaşımına terk edilmektedir. Ardından verilen zamanaşımı sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, fiilen cezasızlığa yol açmaktadır. Zamanaşımı kuralları, adeta adalete erişmeyi ve cezasızlıkla mücadeleyi engelleme aracı olarak kullanılmaktadır” dedi.

“Reşat Altay, ‘Biz yapsak, köprünün altına bırakırız’ dedi”

Yıldırım, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün gözaltında kaybedilişine ilişkin şu bilgileri verdi:

“22 yaşındaki Hüsamettin Yaman İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisiydi. Paşabahçe’deki stajını yeni bitirmişti. 21 yaşındaki Mehmet Soner Gül ise Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Hüsamettin Yaman 2 Mayıs 1992 cumartesi günü evden çıktı. 4 Mayıs pazartesi günü ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişi ‘Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Bir an önce emniyete başvurun’ dedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne başvuran Feyyaz Yaman dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay ile görüştü. Reşat Altay, ‘Biz yapsak, köprünün altına bırakırız, haber de veririz ama bizimle ilgisi yok’ dedi. Yaman ve Gül aileleri, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve devletin ilgili tüm kurumlarına başvurdu. İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü girişimlerde bulundu. Ancak Hüsamettin ve Soner’in gözaltına alındığı kabul edilmedi. Başvurularını sürdüren Yaman ailesi iki yıl boyunca polis takibinde tutuldu.”

Ayhan Çarkın’ın itirafları

19 Aralık 2011’de özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itiraflarının basına yansıdığını hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Ayhan Çarkın, yaptığı itirafların bir bölümünde Hüsamettin ve Soner için ‘Kafalarına birer kurşun sıkmak suretiyle öldürdük. Çerkezköy kırsalına gömdük. Ölürken son sözleri ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ oldu’ dedi. Bunun üzerine aile avukatları yeniden suç duyurusunda bulundu. Ayhan Çarkın’ın ifadelerine rağmen devlet, suçu etkin bir biçimde soruşturma ve faillere karşı dava açma yükümlülüğünü yerine getirmedi. Ankara-İstanbul arasında gidip gelen dosya zamanaşımına sürüklenerek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla kapatıldı.”

“Hüsamettin Yaman ve Soner Gül dosyası yeniden açılsın”

Uluslararası hukuka göre, gözaltında kaybetme suçuna yönelik soruşturmaların sadece zamanaşımı nedeniyle kapatılmasının etkili soruşturma yükümlülüğünün ve yaşam hakkının ihlali olduğunu vurgulayan Yıldırım, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül dosyasının yeniden açılması çağrısı yaptı:

“Etkili hukuk yollarının fiilen işlemediği koşullarda tüm gözaltında kaybetme dosyalarındaki zamanaşımı kararları kaldırılmalıdır. Hüsamettin Yaman ve Soner Gül dosyası yeniden açılmalı, evrensel hukukun gereğine uygun hüküm kuruluncaya kadar dosya açık tutulmalıdır.

Kaç yıl geçerse geçsin Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 193 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.