Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: “Ortak evimiz Türkiye’dir”

Siyasi söylem ve algı araştırmalarında kullandığımız bir yöntem var. Bir sözü alıp, “bunu hangi lider söylemiş olabilir?” deriz. Katılımcı çoğunlukla kendi algısına göre sözü hangi liderin söylemiş olduğunu ifade eder. Sonra şaşırır. Ya desteklediği lider hiç beklemediği bir söylemde bulunmuştur ya da aksine kendine oldukça zıt görünen bir lider sözleriyle algısındaki kişiyi darmadağın etmiştir.

“Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye’dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.” Eminim bu sözler bazılarını şaşırtacaktır. Çünkü siyasetin seyrini algıların belirlediği bir evrendeyiz. Bu sözler beş yılı aşkın süredir cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’a ait. Sanırım, bu ülkeyi seven her yurttaşın da söylemekten imtina etmeyeceği birleştirici sözler bunlar… İktidar yurttaşları birleştiren, Türkiye’yi ortaklaştıran değerleri tahrip etmeye çaba gösterirken belki de en çok tutunulması gereken şey bu ortak payda. Herkesin fikirlerini özgürce ifade edebileceği, adil ve eşit bir temsilin, adil bir siyasal rekabetin olabileceği bir Türkiye için önce demokratik bir siyasal zemin lazım. Önce bu karanlık tünelden çıkmak lazım. Bunun için de ayrışan yönlere değil, ortak değerlere odaklanmak lazım. Bu tünelin sonundaki aydınlık bir iktidar değişimi değil, kimsenin dışlanmayacağı, kurumların yeniden ayağa kaldırılacağı demokratik bir düzen… Kirasını, faturasını ödeyemeyen, açlıkla sınanan milyonların nefes alacağı bir Türkiye.

İktidar için ise en büyük tehdit bu ortak söylem ve çabada bir araya gelebilen muhalefet cephesi. Tam da bunun için muhalefet kanadındaki “makul” isimleri, bu gayeye inanan aktörleri kriminalize etme çabasında. Selahattin Demirtaş, iktidarın bu hamlelerini oldukça iyi gören bir siyasetçi. Dört duvar arasında da olsa kritik zamanlarda sağduyulu ve demokrasiden taraf mesajları ile hepimizin ortak evi olan Türkiye’de demokrasinin yeniden tesisi için çaba gösteriyor. Demirtaş, önce T24’te kaleme aldığı yazıda ortam bulanık ama aklınız bulanmasın” diyor. “HDP kapatılabilir, binlerce kişiye siyaset yasağı getirilebilir, binlerce kişi tutuklanabilir” diyor. Tüm bunlara rağmen “Asla korkmayın, geri adım atmayın, canla başla direnin, seçime hazırlanın, iktidarı değiştirin. Başka yolu yok” diyor. Demirtaş, seçimlere giden sürecin zorlu olacağını görüyor, seçmene ve umudunu kesmiş milyonlara etkili bir mesaj gönderiyor.

Bu yazının ardından Demirtaş bir önemli adım daha attı. Aydınlara, yazarlara, gazetecilere yönelik bir mektup kaleme aldı. Sayın Başak Demirtaş aracılığı ile gelen bu mektup bana da ulaştı. Demirtaş mektupta demokrasi mücadelesinin partileri ve seçim ittifaklarını aşan bir ortak paydaya ihtiyacı olduğunun altını çiziyor. Buluşma noktasının “akla en uygun olan yani demokrasinin temel ilkeleri” olduğunu vurguluyor. Yazılarımda daha önce de dikkat çekmiştim. Türkiye’nin mevcut kutuplaşmış ortamında önce seçme ve seçilme hakkı, basın ve ifade özgürlüğü, hukuk devleti gibi demokrasinin en temel konularını sağlamak gerekiyor. Demirtaş, seçime giden süreçte aydınların, yazarların ve sanatçıların demokrasinin inşasını kolaylaştıracak birlik zeminine katkıda bulunabileceklerini belirtiyor. Aydınların çağrıları ve seçmene aşılayacakları motivasyonun önemine işaret ediyor.

Türkiye’de “kötümser koridor” olarak tanımladığım bir zemin var. Siyasetçilerle aydınlar, yazarlar arasında bir diyalog eksikliği var. Haliyle en ufak bir olumsuzlukta buradan hızlıca umutsuzluk dalgası yayılıyor, “öldük, bittik” hikayeleri baskınlaşıyor. Siyasal partilere sıklıkla seslenmeye çalışıyorum, bu koridorun diyalog ve umutla örülmesi lazım. Otoriterlikle mücadelede bu oldukça önemli bir adım çünkü böyle bir ortamda evvela umudu örgütlemek gerekiyor. Demirtaş, dışarıdaki siyasetçilerin kuramadığı diyalogu kurmaya çalışıyor. Bu açıdan da tüm siyasetçilere örnek olmasını diliyorum.

Daha önceki yazılarımda ifade etmiştim. Topluma bir vaadi kalmayan iktidarın elinde üç seçenek var: 1) sadakati yönetmek yani kendine bağlı seçmeni, bürokratları, iş insanlarını ve parti elitlerinin çeşitli taktiklerle partiye bağlı kalmalarını sağlamak 2) algıyı yönetmek yani yeni krizler yaratıp krizi çözen taraf olarak konumlanmak 3) şahinleşmek yani baskıyı artırmak.

İktidar seçime giden süreçte baskıyı artırıp, muhalefeti bölüp parçalamak için elindeki tüm kartları kullanacak. Bu noktada bütün muhalefet aktörlerinin birleştirici söylemler kurmaları ve iktidarın tuzağına düşmemesi gerekiyor. Otoriterleşme ile mücadele tuzaklarla dolu bir yol ve şu an en büyük tuzak iktidarın muhalefeti ayrıştırma politikaları. Bunların karşısında ise önce “ama’sız bir arada durabilecek muhalefet”, ardından kutuplaşmayı değil uzlaşıyı ve demokrasiyi temel alan bir zeminde kamuoyu oluşturacak aydınlar, gazeteciler ve ortak evimiz için her türlü baskının karşısında olacak milyonlara görev düşüyor. Bu nedenle Demirtaş’ın her iki çağrısı da oldukça önemli.

Muhalefet otoriterleşmenin sadece kurbanı değil yer yer onu yeniden yaratan, isteyerek veya istemeyerek katkıda bulunan aktif bir parçası. HDP’ye yapılan baskı ve hukuksuzluklara göz yummak bugün diğer siyasal partilerin de benzer durumlarla karşı karşıya kalmasına sebep oldu. CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, İYİ Parti’nin genç üyesi Alp Emeç, Osman Kavala, Gezi Parkı davası ile yıllarca hapse mahkum edilen isimler, yıllardır cezaevinde tutulan Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve ismini sayamadığımız pek çok ismin başına gelenleri, Meral Akşener’in FETÖ’cülük ile nasıl suçlanmak istendiğini hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Herhangi bir aktörün siyasi çizgisini paylaşmıyor olsak da demokrasi paydasında buluşmak zor değil. Çünkü ortak evimiz Türkiye ve başka bir ülke yok!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.