Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Altılı Masa’nın zayıf halkası

Erdoğan’ın İYİ Parti’ye Altılı Masa’yı terk etmesi, yerli ve milli bir duruş sergilemesi için konumunu gözden geçirme çağrısının ardından “Millet İttifakı’nın zayıf halkası” tartışmaları yeniden gündeme geldi. Erdoğan bir süredir muhalefete kaptırdığı gündem belirleme kartını ele almış durumda. Muhalefet kanadında ise moral kaybı ve kötümser hava hâkim. Her ne kadar muhalif siyasiler sokakta gördükleri manzaranın değişime işaret ettiğini ısrarla vurgulasalar da muhalefet son birkaç ayda moral üstünlüğünü kaybetti.

Erdoğan bir taraftan kimlikler ve değerler siyaseti, bir taraftan da seçim ekonomisi ile seçmenini konsolide etmeye çalışırken muhalefeti de bölmek için stratejik hamlelerini sıralıyor. Erdoğan’ın stratejisi de siyaset tarzı da beklendiği gibi, bir yenilik de yok. Ancak Erdoğan siyaseti ustalaştığı alana çektikçe muhalefet de tuzağa düşmeye devam ediyor. Muhalefetin Erdoğan’ı “yenilmez” görmesi bir problem ancak Erdoğan’ı hafife alan her strateji de tehlikeli. 

Aday tartışmaları ve parti kurmaylarının, liderlerin yer yer açık yer yer üstü kapalı atışmaları muhalefetin kazandığı ivmeyi geri plana atmış durumda. İktidar medyasında sık sık işlenen “Altılı Masa bir arada duramaz” argümanı için yeterince malzeme veriliyor. Sert çıkışlar, yükselen sesler ve gergin tartışmalar muhalefette birlik değil dağınıklık görüntüsünü pekiştiriyor. Altılı Masa’nın toplantıları da Türkiye’nin geleceği için adım adım örülen çalışmaları da bu tartışmaların gölgesinde kalıyor. Masa dağılmayacak olsa da yaratılan algı ve hava bu yönde. Muhalif aktörler ise havayı değiştirmek yerine eleştirilere öfkelenmeyi tercih ediyorlar. Muhalefete yönelik her eleştirinin adil olmadığını kabul edebiliriz, hatta yer yer haksızlık da edildiğini… Mevcut şartlarda muhalefetin işi hiç kolay değil ama durum gittikçe yaygınlaşan bir “kaygı” haline işaret ediyor. Ancak tartışmalar kaygıyı ortadan kaldırmak yerine derinleştiriyor. Bu noktada Altılı Masa’nın iki büyük partisi ve Millet İttifakı’nın başat unsurları olan CHP ve İYİ Parti’ye önemli bir görev düşüyor: Kılıçdaroğlu ve Akşener’in yeniden toparlayıcı role bürünmesi.

Muhalefetin moral üstünlüğü kazanması Kılıçdaroğlu’nun toplumun dertlerini kucaklayan, sorunlara çözüm öneren gündemler yaratabilmesiydi. Akşener’in “Biz kazanırız, az kaldı” kampanyaları ile desteklenen, Anadolu’yu karış karış gezerken millletin sesi olmasıydı. Altılı Masa’nın gerçekten bir iktidar alternatifi olmaya yakın olduğu algısıydı. Ancak geçtiğimiz süreç içerisinde Kılıçdaroğlu muhalefeti koordine eden, toplumun sesi olan lider pozisyonundan hızla en büyük riski olarak tanımladığım “negatif kampanya” ve Erdoğan ile atışmalara döndü. Oysa Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı bir kenara bırakıp seçmene döndüğünde, Altılı Masa’yı bir arada tutan lider görünümünde olduğunda ivme kazanıyor. İYİ Parti ise artık sıklıkla altılı masadan memnuniyetsizliği ve adaylık tartışmaları ile gündeme geliyor. Oysa Akşener Meclis kürsüsünden Türkiye’nin ezilen, güvencesiz, hakkı yenen yurttaşları ile birlikte haykırdığında bambaşka bir atmosfer oluşuyor. Haliyle, aday kim olursa olsun mevcut şartlarda muhalefete ivme katan Kılıçdaroğlu ve Akşener’in liderliği olacak. Ortada bir anlaşmazlık yok ise bu algıyı dağıtmak da yine liderlerin ve iki partinin elinde. Millet İttifakı’nın İstanbul’da seçimi kazanan uyumunun yeniden kendini hissettirmesi Altılı Masa’ya da muhalefetin geneline de ivme katacaktır.

Öte yandan İYİ Parti’li Yavuz Ağıralioğlu’nun “İstanbul ve Ankara, Meral Akşener’in projesidir. Bu projeye sonra Kılıçdaroğlu da nezaketle, ciddiyetle destek oldu” açıklamaları da bir başka tartışma yarattı. Benzer tartışmalar İYİ Parti’nin 2018 seçimlerine girebilmesi için CHP’nin verdiği milletvekili desteği konusunda da gündeme gelmişti. Oysa bugün kimseye faydası olmayan bu tartışmalar yerine enerji Millet İttifakı’nın başarılı bir ortaklıkla kazandığı yerel seçimlerdeki modeli daha geniş bir ortaklıkla Altılı Masa ile birlikte hayata geçirmeye verilmeli. Zira bu tartışmalar muhalefete sadece zarar veriyor.

Bir başka yaklaşım ise aday belirlenince tartışmaların zaten biteceği, bu nedenle bugünkü gerilimlerin dikkate alınmaması yönünde. Seçmenin seçim yaklaştığında mobilize olacağını ve seçim kampanyasının da etkisini hesaba katınca elbette bu doğru, üstelik yaklaşımın farklılığının temelinde aday tartışmaları da olduğu düşününce oldukça makul. Ancak aday belirlenene kadar geçen süreçte muhalefetin “kazanabilir” algısının zedelenmeye devam etmesi muhalefet açısından büyük bir risk taşıyor. Çünkü Türkiye gibi rekabetçi otoriter rejimlerde muhalefetin seçim kazanmasını kolaylaştıran faktörlerden biri de geniş toplum kesimlerinde bu algının oluşması. Böylece iktidardan memnun olmayan ama hala muhalefet safına geçmemiş olan seçmenin tercihinin muhalefete kayması ihtimali artacaktır. Ayrıca, değişim umudu seçim kampanyasını da olumlu yönde etkileyecektir. 

Liderler ön planda olup, ekipleriyle birlikte politikaların taşıyıcısı olmadıkça masanın politika önerileri de siyasetsiz belgeler görünümü verecektir. Kurmayları ile çözüm önerileri ile liderler yeniden birlik görüntüsü verebilirse bu olumsuz havayı dağıtmak hiç zor değil. 

CHP ve İYİ Parti etrafında dönen tartışmalar devam ettikçe Erdoğan ve çevresi moral topluyor. Popülist otoriterler gerçeklerden ziyade algıların dansından besleniyor. Bu nedenle millet ittifakının zayıf halkası herhangi bir parti değil, rekabete ve negatif kampanyaya meyilli siyaset tarzıdır. Bu olumsuz havayı dağıtmak için Kılıçdaroğlu ve Akşener’in toparlayıcı rolünün ve etkin ortaklıklarının yeniden devreye girmesi gerekiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.