Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: Altılı Masa adayını belirleyene kadar olumsuz havayı dağıtabilir mi?

Türkiye’de çoğunluğun ortak derdi yaşam standartlarındaki düşüş, her geçen gün derinleşen yoksulluk ve gelecek kaygısı. Siyasetin ve kamuoyuna yön veren tartışmaların odağı ise adaylık muhasebesinden çıkamıyor. Muhalefetin adayının kim olacağı mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve lider odaklı siyasal kültürün hâkim olduğu bir ülkede elbette en önemli konulardan biri. Ancak, konunun tartışılma biçimi ve kamuoyuna sirayeti önem seviyesini de aşıp muhalefetin enerjisini çekmeye başladı. Burada hem siyasal muhalefete hem de toplumsal muhalefete iş düşüyor. 

Öncelikle, Altılı Masa mensupları aday konusunda yer yer farklı açıklamalar yapsa da süreç takibi yapanların varacağı nihai sonuç adayın “ortak politikalar” ve “geçiş süreci yol haritası” belirlenmeden ortaya çıkmayacağı idi. Çünkü bu iki mutabakat olmadan adayın ya kendi ajandasıyla yol alması gerekecekti, bu da masanın kuruluşu ve bugüne kadar geldiği süreçle çelişecekti. Ya da aday her seferinde her konuda masaya dönecekti, bu da adayı zayıflatan, tartışılanın daha çok masaya “bağımlı” görüntüsü vermesine sebep olacaktı. Haliyle, bu karar oldukça isabetli. Ancak burada iki temel kritik hata yapıldı. İlki bu süreç ve çalışmalar (hiç kolay olmasa dahi) geç kaldı. İkincisi ise defalarca vurguladığım üzere muhalefet aday belirlenene kadar geçen süreci iyi yönetmedi. Bu sürece hâkim olan ruh hali kararlılık ve umut yayan bir “kazanacağız” duygusu değil umutsuzluk yayan rehavet ve rekabet havası oldu.

CHP ve İYİ Parti arasındaki yaklaşım farklılıkları, daha sonra İYİ Parti ve Altılı Masa’nın diğer dört sağ partisi arasındaki oy farklılığı üzerinden ortaya çıkan atışmalar, Akşener ve Davutoğlu’ndan “İstenmiyorsak masadan kalkarız” mealinde gelen açıklamalar, Ekrem İmamoğlu’na ceza sürecinde yaşanan CHP-İYİ Parti gerilimi, çoklu aday tartışmaları, liderlerin ve kurmayların medya üzerinden birbirlerine mesajları… Ve daha fazlası süreçte muhalefetin enerjisini politikalara değil iç tartışmalara harcamasına sebep oldu. Üstüne yer yer iyi niyetle, yer yer de çıkar odaklı ve kötü niyetle yapılan yorumlarla bu tartışmalar bir aday partizanlığına evrildi. Oysa muhalefetin en büyük gücü bugün Erdoğan’a karşı yarışabilecek birden fazla adayının olması ve muhalefet birliğine yönelik atılan adımlar. Bu doğrultuda yaratıcı çözümler ve kampanya stratejileri ile “Kılıçdaroğlu-Yavaş-İmamoğlu” stratejilerini birleştirmek mümkün. Bu adaylar etrafında kamplaşmanın ve rövanşizmin ise muhalefetin bütününe faydası olmayacaktır.

Öte yandan Altılı Masa’nın “işlevsiz” olduğu ve dağılması gerektiğine çıkacak pek çok yorum yapılmakta. Altılı Masa “ortak aday” ve “ortak politikalar” ve artık “ortak listeler” vurgusu yaparken, bunca yol kat etmişken dağılmaz. Masanın eksikleri, yanlışları tartışılmalı. Ancak masa dağılsın diye gösterilen çabanın yine bu gelinen aşamada muhalefetin bütününe faydası olmayacaktır. 

Daha evvelki yazılarımda siyasal ve toplumsal muhalefet arasında “kötümser koridor” diye tanımladığım bir kavrama değinmiştim. Seçimli otoriter rejimlerde seçim ittifaklarının siyasal partilerle sınırlı kalmayıp geniş tabanlı bir toplumsal ittifaka dönüşmesi de hayli kritik bir eşik. Türkiye’de her şeye rağmen siyasal partilerin içinde ve dışında demokrasi ve adalet paydasında mücadele eden geniş bir muhalefet bloğu var. Siyasal partiler ve toplumsal muhalefet arasındaki diyaloğun daha da güçlenmesi gerekirken aradaki diyalog eksikliği “kötümser bir koridor” oluşturuyor. Tarafların yetersizliklerinin ve karşılıklı suçlamaların ön plana çıktığı bu koridor, kopuşları besleyen bir mekanizmaya dönüşüyor. Ne yazık ki geçen süreçte Altılı Masa siyasal ittifakı toplumsal bir ittifaka dönüştüremedi fakat hala bir şeyler yapmak mümkün ve gerekli.

Tüm bu atmosferde, muhalefet birliğini yeniden sağlamak, moral üstünlüğünü kazanmak ve kötümser koridoru dağıtmak için muhalefetin atacağı kritik birkaç adımı şöyle sıralayabiliriz:

  1. Liderler iç tartışmalarla değil iktidara karşı belirleyecekleri gündemlerle ön plana çıkmalı. Örneğin, Kılıçdaroğlu önümüzdeki bir ayı yeniden, çok güçlü bir şekilde toplumun dertlerini kucaklayan, çözüm sunan ve hükümeti çözüme zorlayan lider olarak geçirebilir. Akşener en büyük gücü olan halkın içinden, halkın sesi olma talebi ile sokaklarda halkın arasında olan lider olarak gündemde yer tutmaya devam edebilir. Liderler polemikleri ile değil kendi çizgilerindeki söylemleri, kadroları ve çözüm önerileri ile gündeme gelmeli. Her bir polemik eski defterleri açıp, uzlaşının zor olduğu kırmızı çizgilerde gerginliği tırmandırıyor. Oysa Türkiye’nin en çok çözüme ve umuda ihtiyacı var.
  2. Potansiyel adaylar arası rekabetin değil işbirliğinin ön plana çıkacağı bir görüntü verilmeli. Bu hususta CHP kanadında Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş’ın aynı anda sahada olacağı birlik görüntüleri, hem geniş anlamda muhalefet cephesini hem de CHP’yi rahatlatabilir.
  3. “Kulis” adı altında gazetecilik faaliyetlerinin de dışında sosyal medyada çok fazla yanıltıcı bilgi dolaşıyor. Bunlar da muhalefet birliğine zarar verici olabiliyor. Bu nedenle müzakere edilen önemli başlıklara dair Altılı Masa’nın İletişim Komisyonu yer yer bilgilendirici metinlerle öne çıkabilir. Zira İletişim Komisyonu kurulduğu günden bugüne kuruluş amacına dair henüz etkin bir faaliyet gösteremedi.
  4. 28 Kasım’daki Altılı Masa toplantısı sonrasında oldukça önemli ama göz ardı edilen bir vaat vardı: “Anayasa değişikliği önerimizi tanıtmak, kamuoyunu bilgilendirmek ve müzakere kültürü ile tüm toplumsal kesimlerin önerilerini almak üzere ilgili komisyonumuz ziyaretler gerçekleştirip tüm ülkede sivil toplum buluşmaları tertip edecektir.” Bu konuda yeterince çalışma yapıldı mı, sivil toplumla müzakere buluşmaları gerçekleşti mi? Bilmiyoruz. En azından bizlere yansımadı. Bu tarz buluşmalar ve diyaloglar da enerjiyi birliğe verecektir. Toplumsal muhalefetin de sürece katılacağı etkin bir hava yaratacaktır.
  5. Bütün muhalefet partileri örgütleri ile sahada ancak bunlar aday tartışmaları kadar gündeme gelemiyor. Muhalefetin tartışmalarının değil, çözüm önerilerinin ve sahadaki faaliyetlerinin ön plana çıkması gerekiyor.
  6. Aylardır ısrarla söylediğimiz ama adım atılmayan bütüncül iletişim stratejisi ile muhalefetin politikalarının gündelik hayata etkisi tartışılmalı. Bunun bir aylık kısa sürede oluşması zor ancak İletişim Komisyonu hızla birkaç stratejik kampanya yürütebilir.

Bir ay kısa bir süre ama aynı zamanda iktidar için uzun bir süre. Bugüne kadar temkinle atılan adımların hızlanması gerekiyor. İktidar son hızla, can havliyle politikalarına, seçim ekonomisine odaklanıp, siyaseti değerler-kimlikler sayımına dönüştürmeye çalışırken muhalif kanat da değerler ve aday üzerinden ayrışma görüntüsü veriyor.

Tüm bu tartışmaların arasında muhalif kamuoyu ise bir çeşit partizanlığa hapsolmuş durumda. Bunda elbette muhalefetin yukarıda işaret ettiğim hatalarının büyük payı var. Ancak ihtiyaç olan karşılıklı itibar suikastleri değil yapıcı tartışmalar. 

Değinmeden geçemeyeceğim. Bu süreçte yine kadınlar ve kadın hareketi ülke için umut kaynağı olmaya devam ediyor. Kadın hareketi etkin bir çalışma ile anayasa taslağına dair etkin bir çalışma yürüttü, yürütmeye devam ediyor. Örneğin, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), Türkiye Kadın Federasyonu, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Kadın Koalisyonu ve daha adını sayamadığım pek çok yapı, kadın örgütü alanda hak mücadelesi vererek siyasi partilere ve kamuoyuna yönelik bilgilendirme/yönlendirme süreçleri yürütüyor. Örneğin, bu hafta dikkatimi çeken CHP İstanbul Kadın Kolları’nın aile destekleri sigortasını anlattıkları saha faaliyetleri var. Belirli günlerde 39 ilçede yaklaşık 30-35 bin haneyi dolaşarak kampanya başlangıcından bu yana 511 bin 135 ev ziyareti yapmışlar ve aile destekleri sigortasını anlatmışlar. Haliyle, eleştirel, temkinli, kaygılı olmak olağan ve gerekli ancak toplumsal ve siyasal muhalefetin sahadaki faaliyet ve çabaları da bu süreçte görmezden gelinmemeli. “Yok saymak” ile “toz kondurmamak” keskinliği ancak kavga ve umutsuzluk yaratıyor. Bu nedenle çuvaldızı siyasal partilere batırırken en azından iğneyi de kendimize batırmakta fayda var.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.