Mehmet Metiner’in isyanının gösterdiği: Kürt “out”, kurt “in”

Eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner, Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan “Camiamızın osman’la sınav’ı…” başlıklı yazısında ATV’de yayınlanan, yapımcılığını Osman Sınav’ın üstlendiği “Yalnız Kurt” dizisinde Kürtlere yönelik ırkçı, hedef gösterici bir dil kullanıldığını belirterek isyan etti.

Metiner, “Yazıklar olsun….Meğer bir Osman Sınav kadar değerimiz yokmuş bizim! Anladık. Not ettik. Unutmayacağız… Reis’e, partimize ve hükümetimize asıl siyasi operasyon çekiliyor” dedi.

Ruşen Çakır, Metiner’in yazısı üzerinden AKP’nin Kürt politikasını değerlendirdi.

Spotify’dan dinleyebilirsiniz:

Yayına hazırlayan: Sara Elif Su Balıkçı

Merhaba, iyi günler. AKP eski Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner bugün Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde zehir zemberek bir yazı kaleme aldı. “Câmiamızın Osman’la sınavı”… Burada kastettiği, Osman Sınav adındaki yönetmen ve bunun ATV’de yayınlanan, epey de popüler olan “Yalnız Kurt” dizisi. “Yalnız Kurt” dizisini açıkçası izlemedim, ama sosyal medyada gördüğüm, bildiğim kadarıyla Türkiye’nin bölgede, özellikle de Irak’ta ve Irak’taki Kürdistan bölgesel yönetiminin topraklarındaki örtülü operasyonlarını anlatan bir dizi. 

Bu diziye îtiraz etmişler, şikâyet etmişler; ama şikâyete rağmen devam ediyor ve Mehmet Metiner’in yazısına baktığımız zaman, bu dizi “ırkçı, faşist zihniyette, Kürtler’i düşmanlaştıran” –yani ötekileştiren tâbiri hafif kaçıyor–; diyor ki: “Mensubu olduğum Kürt halkının…” –Mehmet Metiner kendisi de Kürt– “…Kürt halkının o zat tarafından…” –zat dediği Osman Sınav– “ırkçı, faşist bir dille tahkir ve tezyif edilmesi karşısında duyduğumuz rahatsızlığı dile getirmemize rağmen, o zâtın daha iğrenç ötesi sözlerle milyonlarla Kürt’ü düşmanlaştırmasına, milyonlarca Kürt’ün üzerine o ırkçı nefret dilini boca etmesine, kendi televizyonumuz olarak bağrımıza bastığımız ATV’nin tekrar fırsat tanımasından duyduğum rahatsızlığı kelimeler târif etmekte yetersiz kalır. Meğer, bizim ve milyonlarca Kürt’ün incinmesinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yokmuş. Meğer, bir Osman Sınav kadar değerimiz yokmuş bizim. Anladık, not ettik, unutmayacağız.” 

Şimdi, burada ince bir husus var. Metiner bunu Osman Sınav’a indirgiyor. Osman Sınav var, kötü adam, kötü yönetmen, ırkçı faşist ve bir tarafta da Metiner ve Kürtler var. Olay bu kadar basit değil halbuki. Osman Sınav ya da bir başkası dizi yapmak isteyebilir, senaryolar yazabilir, hattâ onu çekebilir de; ama bütün bunlar için para bulması, finansman bulması, kadro oluşturması, ondan sonra da bunu yayınlayacak bir yer bulması ve de aslında Metiner’in dediği gibiyse dizi –ki anlaşılan öyle–, normal olarak yasal anlamda da bu tür, halkın bir kısmını diğerine karşı kışkırtmak vs. gibi değerlendirilirse, yasayı da zorlayan bir şey.

  Bu, bir yönetmenin kafasından tek başına yapabileceği bir şey değil. Belli ki kendisinden bir şey istenmiş, o da yapıyor ve ATV’de bunu başarılı bir dizi olarak sunuyor. Milyonlarca insan da bu diziyi –belki yurtdışında da pazarlıyorlardır; çünkü mâlûm, Türk dizileri yurtdışında bayağı bir pazarlanıyor– izliyorlar ve Mehmet Metiner isyan ediyor “Yalnız Kurt” aslında başlı başına istihbârat dilinde bir tâbir. Genellikle birtakım örgütlerin –bu örgütler siyâsî örgütler de olabilir ya da istihbârat örgütleri de olabilir– bunların gizli elemanları için söylenen bir şeydir. Bunlar bir yere bambaşka bir kimlikle girerler, tamâmen normal bir hayat sürerler, hiçbir şekilde dikkat çekmezler; ama en kritik anda, bir şey gerektiğinde, bu kişiler o örgüt adına çok önemli birtakım operasyonlara imzâ atarlar. Belki yıllarca kendi başlarına, yalnız bir şekilde kalırlar, her şeyden kopuk bir şekilde kalırlar; ama zamânı gelince devreye girerler. Buradaki “yalnız kurt”un bir diğer yönü de tabii ki Türk mitolojisindeki kurt, bozkurt… bunun yeri. 

Meselâ şu anda Türkiye’de tekrar bu konular –Ergenekon destanı ve diğer konular–, Türkçülük meselesi yeniden gündeme girmeye başladı. Özellikle sığınmacılar meselesiyle birlikte, sığınmacılardan hoşlanmayan kesimlerin içerisinde bayağı dolaşıma giren bir “tekrar Türklük, Türkçülük ve bu anlamda kurt, bozkurt” sembolleri ciddî bir şekilde gündemde. Burada, Mehmet Metiner’in isyânı, başlıkta dediğimiz gibi, “Biz Kürtler’i bıraktınız, kurtlarla dans ediyorsunuz ya da kurtlarla yolunuza gidiyorsunuz” diyor.

  Tabii ki bunu açık bir şekilde, iktidâra meydan okuma şeklinde değil –“reis” diyor zâten yazıda–, iktidara, Erdoğan’a yönelik bir komplo gibi târif ediyor. Bu o kadar basit değil. Bunun o kadar basit olmadığını herhalde Mehmet Metiner benden daha iyi biliyordur. Yani, ATV gibi bir yerde bu dizi, Erdoğan’a rağmen oynayamaz. Yani, Erdoğan özel olarak “Bunu yayınlayın” dememiş olabilir, ama böyle bir dizinin varlığından herhalde haberdardır, birtakım şikâyetlerden de haberdardır; ama kaldırtmadığı ortada. Bunu Osman Sınav diye bir yönetmenin “halt etmesi” olarak görmek mümkün değil. Bu tamâmen, şu andaki iktidârın ideolojik yörüngesini bize gösteriyor. 

   Şimdi, biraz geçmişe gidelim. 31 yıl önce, tam 31 yıl önce Mehmet Metiner ve Erdoğan ve hepimiz –daha gençtik– ve Metiner o târihte, Türkiye’de İslâmî hareket içerisinde Kürt meselesini alenen dile getiren ve İslâmî bir çözüm getirilmesini savunan az sayıdaki İslâmcı’dan biriydi ve Erdoğan da Refah Partisi İstanbul İl Başkanı’ydı ve Erdoğan, tam Necmettin Erbakan’ın Alparslan Türkeş liderliğindeki Milliyetçi Çalışma Partisi’yle seçim ittifakı yaptığı ya da yapmakta olduğu dönemde, ona bir Kürt raporu verdi, Kürt sorunuyla ilgili bir rapor verdi. Bu rapor, o târihte benim bir şekilde edindiğim bir rapordu ve ben bunu haberleştirdim daha sonra, bir bölümünü haberleştirdim. Hattâ daha sonra, yıllar sonra Vatan gazetesinde, “Refah Partisi’nden AKP’ye Kürt sorunu” diye bir yazı dizisi yaptığımda tekrar onları yayınlamıştım.

   O raporu hazırlayan Mehmet Metiner’miş. Onu daha sonra öğrenmiştim. Şimdi, o raporda söylenen bazı tespitlerin başlıklarını söyleyeyim: “Bu bir Kürt sorunudur. Halk, iki terör arasında sıkıştı.” “iki terör” arasında sıkıştı. “PKK feodal ilişkileri kırıyor”, “PKK şehre indi”, “Kürtler kopmak istemiyor”, “Tam kültürel çoğulculuk” diye sıralamış ve 12 maddede öneriler dile getirmiş.

  Şimdi Metiner bunu Erdoğan’a veriyor, o sırada yükselişte olan –ama sene 1991, daha belediye başkanı olmasına 3 yıl var– Erdoğan da İl Başkanı olarak lideri Erbakan’a bunu iletiyor ve raporun öneriler bölümünde de: “Kürt diyelim”, “insanlardan Kürt diye bahsedelim”, “resmî ideolojiyi sorgulayalım”, “kültürel hakları tanıyalım”, “anadilde eğitim hakkı verelim”, “insan haklarına duyarlı olalım”, “gönüllü kardeşliği sağlayalım, devlet terörünü de kınayalım”, “ırkçılığa karşı çıkalım”, “İslâmiyet’ten yararlanalım”, “küsenleri geri kazanalım” — bu, ittifak dolayısıyla küsenler. Demek ki, ittifakın hemen ardından yapılmış. Yani o küsenleri kazanmak için Refah Partisi’nin yeni stratejisine katkıda bulunmak için hazırlanmış bir rapor. “Bir Kürt politikası oluşturalım, bölgede yeniden yapılanalım” diyor.

31 yıl önce bu raporu yazmış olan kişi, bu raporu Erbakan’a iletmiş olan kişi ve 31 yıl sonra dönüp dolaşıp aynı şey: “Kürt diyelim. Kürtler’e karşı ayrımcılık yapmayalım, bu bir Kürt sorunudur” diye devam ediyor ve bakıyoruz tekrar. Meselâ, bu dizide Kürtler aslında Yahudi’ymiş gibi gösteriliyormuş, PKK’ya destek veriyorlarmış hepsi, Amerika ve İsrail Kürtler’i çok severmiş –Metiner’den aktarıyorum–, bölgedeki Türkler’i de onların kültürlerini de yok edip dejenere etmeye çalışıyormuş Kürtler, yani Türkiye ve Türk düşmanıymış. 

Bu bir kapışma, meydan okuyuş ve işin ilginç yanı, bugün Mehmet Metiner bir grupla birlikte Diyarbakır’da, “Diyarbakır Anneleri” diye bilinen, HDP önünde eylem yapan, çocukları dağa kaçırılmış ya da kandırılarak götürülmüş çocukların âilelerinin eylemine destek vermeye gitmiş. Tam da bu yazının çıktığı gün, böyle bir durumda. Kendisine ulaştım, çok kısaca konuştuk. Anladığım kadarıyla şöyle bir çizgide: Ya bizi seçecek iktidar, Erdoğan –Erdoğan tabii ki reis– ya da Osman Sınav’ı. Osman Sınav, aslında bir sembol. Yani buradaki tercih: Kürt mü kurt mu? Kurttan kasıt, “Yalnız Kurt”, dizi, ama çok daha geniş bir şekilde sert bir devletçi Türk milliyetçiliği. Kürt meselesini değişik şekillerde inkâr eden, yani dün sözünü ettiğim rapordaki “Kürt meselesini inkâr”, yok sayma olayıyla bugünkü arasında fark var; ama bugün, AKP iktidârıyla berâber, özellikle Erdoğan iktidârının son dönemlerinde, yani çözüm süreçleri vs. kapandıktan sonra bugün gelinen nokta, bu dizide çok bâriz bir şekilde billûrlaşıyor — o lâf pek kullanılmıyor artık, ama güzel bir lâftır.

Burada başka tür bir ret ve inkâr var. Tamam, eskiden Kürt yoktu devlete göre. Karda giderken “kart kurt” diye ses çıkartırlarmış, onun için dağda yaşayan Türkler’e “Kürt” deniyormuş gibi basitlikler vardı. Şimdi, evet, Kürtler var; ama “Ah! Onlar var ya, onlar!” şeklinde giden bir yaklaşım var. İlginçtir, bu dizide, aynı dizide Abdullah Öcalan’ın PKK’nın kuruluş döneminde canlandırıldığı bir bölüm de vardı. Onu sosyal medyada izlemiştim. Alabildiğine serinkanlı bir şekilde, bir tür devlet televizyonunda –devlet diyorum, ama ATV sözde özel televizyon; ama biz ona devlet televizyonu da diyebiliriz– bir tür PKK ve Öcalan propagandası yapılıyor gibiydi. 

  Bir başka bölümünü görmüştüm, orada “yalnız kurt” olduğunu düşündüğüm birisi Irak’ta Kürtler tarafından yakalanmış, yargılanıyor ve oradaki Irak Kürtler’i kendilerinden “Kuzey Iraklılar” olarak bahsediyorlar. Böyle acayiplikler olan bir dizi. Şu andaki ret çizgisi, geçmişteki ret çizgisiyle aynı değil. “Tamam, Kürtler var, iyi Kürtler de var, ama…” yaklaşımı ve bunun tabii ki Erdoğan iktidârı döneminde benimseniyor olmasının verdiği bir rahatsızlık var. 

  Mehmet Metiner’in bugün Yeni Şafak gibi bir gazetede bu kadar sert bir yazıyı kaleme alabilmesi öyle geçiştirilecek bir olay değil. Biliyorum, izleyenlerin içerisinde çok sayıda kişi Mehmet Metiner’e çok fazla önem atfetmiyor ya da tamâmen olumsuzluk atfediyor; ama bunun sembolik anlamının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu sessiz, îmâlı bir şikâyet değil, sızlanma değil. Alenen isyan ve bu isyânın ardından normal şartlarda bir şeylerin gelmesi beklenir. Sanmıyorum ki ATV’de bu dizi yayından kaldırılsın, sanmıyorum. Belki olur tabii de kaldıracaklarını sanmıyorum ya da bu diziyi rötuşlayıp, “Ya, aslında Kürtler de kötü değildir, hepsi de kötü değildir” vurgusunun çok güçlü yapıldığı bir diziye dönüşsün, onu da sanmıyorum. Peki, o zaman ne olacak Metiner ve onun gibi düşünenler? 

Bu arada unutmadan: Eğer bu yazı yazıldıysa, belli ki, AKP tabanındaki Kürtler’de bayağı ciddî bir öfke var, rahatsızlık var, kırgınlık var ve ülke seçime gidiyor. Erdoğan’ın her bir oya ihtiyâcı var ve bir anlamda böyle söyleniyor Erdoğan’a: “Bizi de kaybedersen, seçimi tamâmen kaybedersin” deniyor ve bir anlamda orada bir pazarlık yapılmak isteniyor; ama bunun artık geri dönülemez bir nokta olduğu kanısındayım. Belki yatıştırmak için birtakım küçük şeyler olur; ama tam tersine şu da olabilir: Bütün bu îtirazlar, isyanlar yok sayılabilir, yanlış bulunabilir, partiye zarar verici çıkışlar olarak görülebilir ve şikâyet edenlerin başına bir şeyler gelebilir.

 O zaman ne olacak? Şikâyet edenlerin başlarına bir şey gelirse, bu sefer nasıl olsa Türkiye’de bir devir kapanıyor –öyle gözüküyor; her ne kadar “Erdoğan ne yapar ne eder kazanır” diye düşünenler varsa da–, yeni dönem başladığı zaman bu kişiler de, “Zâten bizim artık buramıza gelmişti, isyan ettik ve bizi de zâten kapı önüne koymuşlardı” deyip yeni dönemde tekrar karşımıza çıkabilirler. 

Evet, ilginç bir âna denk geliyor bu. Bu sâdece bir televizyon dizisiyle bir kişisel hesaplaşma, duyulan bir rahatsızlık değil. Çok ciddî bir ideolojik-politik rahatsızlık ve aynı zamanda, her ne kadar Mehmet Metiner bunu böyle yapmayıp, “Aslında bütün bunlar Reis’e de zarar veriyor” dese de, aslında iktidâra yönelik bir meydan okuyuş. Bir şekilde, dolaylı da olsa meydan okuyuş. Sonuçta bundan şu hâliyle, bu taraflardan hiçbirisinin kazançlı çıkacağını sanmıyorum. Belki îtiraz edenler yeni döneme biraz daha az zararla girme şansı yakalayabilirler. En azından heybelerinde bu îtiraz olur yeni dönemde; ama bu tür îtirazlar üzerine Erdoğan’ın, “Ne oluyor? Böyle saçmalık mı olur? Nasıl böyle şeyler yaparız? Kürt kardeşlerimizi nasıl incitiriz?” diye olaya el koyacağını sanmak naiflikten de öte bir şey olur. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.