Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Emre Erdoğan yazdı: Seçmen nasıl karar değiştirir?

Diyelim ki tuhaf bir ülkede yaşıyoruz, bu ülke demokrasi adını verdiğimiz bir rejimle yönetiliyor. Bu rejimde vatandaşlar kendilerini yönetecek kişileri bir sandığa isimlerinin üzerine bir damga vurdukları kağıtları atarak seçiyorlar ve en fazla oyu alan seçiliyor. Bu tuhaf ülke o kadar tuhaf ki, o ülkede yaşayan insanlar Kareliler, Çizgililer ve Puantiyeliler diye bölünmüşler, bir de Düzbeyazlar var. Kareliler ve Çizgililerin sayıları eşit, diyelim %40, Puantiyeliler azınlıkta %10, Düzbeyazların oy verip vermeyecekleri ya da kime oy verecekleri belli değil, onların da oranı %10 civarında. Seçimin kazanmak için %50’yi bir kişiyle bile olsa geçmek lazım, geçen her şeyi kazanacak.

Bu ülkede seçim nasıl kazanılır? Puantiyeliler kime oy verirse onlar kazanır bu bir, demek ki onların kalbini kazanmak lazım. Zor mu geldi, o zaman Düzbeyazların oyuna talip olunabilir, tabii hepsinin oyunu almak zor olabilir, çok riskli bir hareket. Son olarak da bazı Karelileri Çizgili; bazı Çizgilileri de Kareli olmaya ikna etmek gerekiyor. Eğer seçim ilk turda sonuçlanmazsa, o zaman ikinci tura kalınacak ve Puantiyeliler ve Düzbeyazların bir kısmının oyunu alan seçimi alacak. Dolayısıyla, bu iki grubun birinci değil ama en azından ikinci tercihi olmak da hedeflerden biri olmalı.

Bizim ülkemizde de durum bu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verdiğimiz keşfimizle kazananın her şeyi alacağı bir seçime doğru gidiyoruz, ülke de bahsettiğimiz gibi bölünmüş durumda. Oyları birbirine yakın Cumhur ve Millet İttifakları var, ikinci ittifaka “Altılı Masa” da diyebiliriz. Kendisi azınlık ancak pazarlık masasında eli güçlü HDP de aktörlerden biri. Bir de her seçimde oranları %15 ile %20 arasında değişen kararsızlar ya da oy vermeyecekler de bulunuyor. Her iki ittifakın da seçim kazanabilmesi, bu bloklar arasında oy geçişliliği olmasıyla mümkün, yani bazı seçmenlerin karar değiştirebilmesiyle. Pekiyi, bu iş nasıl olacak, seçmenler nasıl karar değiştirecekler ve nereye geçecekler?

Birinci olasılık, ekonominin olumsuz gidişatından olayı Cumhur İttifakı’nın oy kaybetmesi ve oyların Millet İttifakı’na ya da oy vermeyecek Düzbeyazlara gitmesi durumu. Normal şartlar altında hükümetin oy kaybetmesi oyların blok içinde kalıp MHP’ye gitmesiyle sonuçlanabilirdi ancak İttifak Sistemi nedeniyle iki parti kaynaşmış gibi gözükmekte. Bu durumda oylar ideolojik olarak en yakın partiye, ancak diğer blokun üyesi bir partiye yönelebilir, bu açıdan İYİ Parti, Gelecek ve Deva Partileri bu oylara talip denebilir. Buradaki denklem basit, o partilerin çekiciliği, blok değiştirmenin iticiliğinden fazla olabilecek mi? Hep derdimiz olan kutuplaşma, parti tercihlerini kabile kimliklerine dönüştürdüğünden bu denklemin sonucunu öngörmek pek kolay değil.

Diyelim Cumhur İttifakı oy kaybetti, ancak bu oylar blok değiştirmedi; o zaman yönelecekleri yer sandık dışı olabilir, yani oy vermezler. Bazıları “protesto oy” adı veriyor, Fransa seçimlerinde gençlerin yarısına yakınının ikinci turda sandığa gitmemesi bunun örneği. Ülkemizde pek örneği yok, anlamsız ve tatsız-tutsuz 2007 Cumhurbaşkanlığı referandumu ya da 2010 Anayasa değişikliği referandumu haricinde seçmenimiz çoğunlukla “tıpış tıpış” sandığa gidiyor. Hele partililer arası sosyal mesafenin bu kadar arttığı bir dönemde, herkes sandığa gitmemenin kendi kabilesine ihanet olacağını bilir, geçelim.

İkinci olasılık Millet İttifakı’nın, Altılı Masa haricindekilerden oy alabilmesi, yani başta HDP tabanını hedefleyebilmesi. Bu tabanın siyasal geleneği kendi adayını çıkarmak oldu bugüne kadar, istisnası 2019 yerel seçimlerindeki bazı iller, orada da çoğunlukla Millet İttifakı kazandı. Eğer parti elitleri arasında bizim bilmediğimiz bir uzlaşma olmazsa, HDP seçmenleri partilerinin gösterdiği adaya oy verirler hem parti disiplininden hem de siyasal kimlikleri nedeniyle. Aynı sebeplerden kendi adaylarının yarışmayacağı bir ikinci turda tercihleri de Cumhur İttifakı’ndan yana olmaz büyük olasılıkla. Demek ki bu seçmenlerin kalbini kazanmaktan çok, onları küstürmemek lazım ki olası ikinci turda beraber saf tutulabilsin.

Üçüncü olasılık, Millet İttifakı’nın Düzbeyazlardan oy alması. Seçimlere katılmanın zorunlu tutulduğu 1980’lerden beri ülkemizde sandığa seçmenlerin %80 ile %85 arasındaki bir kesimi gidiyor, yani oy vermeyenlerin oranı %15 ile %20 arasında. Normal şartlar altında sandığın yanından bile geçmeyecek bu seçmenleri kendinizden yana harekete geçirebilmek ayrı bir maharet. Aslında 2019 İstanbul yerel seçimlerinin iki turu arasında bazı mahallelerde seçime katılımın %70’lerden %85’lerin üzerine çıkmasını anlayabilirsek, bu maharetin ipuçlarına da ulaşabiliriz. Kısaca verili bir siyasal ortamın yarattığı öfke duygusunun vatandaşı mobilize etmekte çok işe yaradığının bir göstergesi diyelim.

Hep Millet İttifakı oyunu arttıracak değil ya, Cumhur İttifakı’nın da oylarını arttırması mümkün. Bu durumda ilk olasılık 2018’den bu yana kaybettiği seçmeni geri alması olabilir, bu seçmenin de ya Millet İttifakı’nda ya da Düzbeyazlarda olduğunu biliyoruz. Düzbeyazlardan oy alabilmek pek kolay değil, biraz önce bahsettiğimiz engellerin hepsi geçerli. 2015 yazından sonra HDP seçmenlerinin Cumhur İttifakı’na oy vermesi mevzu bahis olmadığından, geriye tek çare Millet İttifakı’na giden seçmenlerin geri gelmesi.

O zaman başka bir sorumuz var, ne olabilir de Cumhur İttifakı’ndan Millet İttifakı’na geçen seçmenlerin geriye gelebilir? Neden kaçtılarsa, o sebeple geri gelebilir denebilir; yani esas konu ekonomik koşulların kötüleşmesiyse, ekonomi “tıkırında” olursa dönebilirler; bu olasılığı geçen hafta tartışmıştık. Ya da ekonomiden daha önemli bir konuda Cumhur İttifakı daha başarılı gözükürse, ayrıldıkları gemiye geri dönebilirler; bu da bir olasılık. Ha, ekonomiden daha mühim konu ne o olabilir, o başlı başına bir tartışma konusu ve hayli hayal gücü gerekiyor.

Bütün bu olasılıkları bir kenara bırakırsak, başka bir tartışmaya yönelelim, kaç seçmen fikir değiştirebilir? Eğer sayılarla kendimize gelirsek, seçmen tavlamak için harcanan paraya değip değmeyeceğini de biliriz. Siyaset biliminde “uçarılık” denen bir endeks var, seçmenlerin ne kadarının bir seçimden seçime parti değiştirdiğini söylüyor bize. Yasaklı liderlerin siyasete geri döndükleri 1987 seçimlerinde %38 olan “uçarılık”, 2002’de %42 olmuş, 2015’te %5’e kadar düşmüş. Yani seçmenlerin %5’i iki seçim arasında parti tercihi değiştirmişler. 2018 seçimleri yeni sistemle olduğundan hesaplama karışık ama hem kasım hem de haziran seçimlerini temel aldığımızda %11’lik bir rakama ulaşıyoruz yani her 10 seçmenden biri fikir değiştirmiş. Bu işe başka yöntemlerle bakanlar da var, mesela anket sonuçlarından yola çıkıyorlar ve onlar da benzer bir rakama ulaşıyorlar, yani %10. Sonuçta geçen seçimde oy kullananların sadece %10’unun başka bir partiye oy verdiklerini görüyoruz, bütün çaba bunun için.

Öte yandan, bütün bu tartışmalarda ihmal ettiğimiz bir kesim var: yeni seçmenler. Hesaplara göre 2023 seçimlerinde oy kullanacak 64 milyon seçmenin 7 milyonu yeni seçmen ve gördüğümüz üzere seçim sonucunu hayli değiştirebilecek bir ağırlığa sahipler. Pekiyi, bu seçmenler kime oy verecekler? Kulağa inanılmaz gibi gelse de Türkiye’de siyasal parti tercihini belirleyen en önemli faktörlerden biri aile. Ersin Kalaycıoğlu’nun defalarca gösterdiği üzere çocuklar ebeveynlerinin parti tercihini takip ediyorlar, Türkiye gibi sık sık parti kapatılan bir ülkede bile CHP’lilerin çocukları CHP’ye, MHP’lilerin çocukları MHP’ye, Kürt hareketinden gelenlerin çocukları HDP’ye oy verme eğilimi taşıyor. AKP’nin kuruluş dönemlerinde merkez sağ çizgi ve MSP geleneğinin izi görülse de son dönemde kendi çizgilerini oluşturmaya başladılar. Bu şaşırtıcı -çünkü çok daha yüksek bir nesiller arası uçarılık beklerdik- düzenin etkisini de 2023 seçimlerinde bir derece görmemiz mümkün. O zaman yeni bir sorunla karşı karşıyayız, bu yeni seçmenler arasında ebeveynleri gibi oy vermeyenlerin oranı kaç ve onların oyu nasıl alınabilir?

Sonuçta karar verilmesi gereken şey şu: Kareliler ve Çizgililer için diğer taraftan oy almak çok kolay değil ve %10 gibi bir sayısal sınıra sahip. Öte yandan seçmenin %11’ini oluşturanlar var, aralarından bazıları doğrudan Düzbeyazlara karışsalar, bazıları ebeveynlerin kuyruğuna takılacak olsalar da; geriye çok bereketli ve seçim sonucunu değiştirecek bir rakam kalabilir. Önümüzdeki dönemde seçim kampanyasının hedefini oluşturacak bu kritik kütleye biraz daha yakından bakıp, daha iyi tanımak lazım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.