Asgari ücret 5 bin 500 Türk Lirası (TL) oldu. Yılın ikinci yarısında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını geçen çarşamba (29 Haziran) yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun üç gün üst üste yapılan toplantıların ardından belirlediği rakamı AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkladı. Asgari ücret zammını Medyascope’a değerlendiren Prof. Dr. Metin Özuğurlu, “Emekçi sınıflar nezdinde etki yaratmayacağının farkındalar” dedi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin başkanlığında, işçi tarafını temsilen Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve işveren tarafını temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) yetkililerinin katılımıyla toplandı. Asgari ücreti Erdoğan’ın açıklamasından önce konuşan Bakan Bilgin, asgari ücretin vergiden muaf tutulmaya devam edeceğini söyledi. TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol, masada ücret düzeyi hakkında pazarlık yapmadıklarını söylerken, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay “İnşallah toplum memnun olur, biz de dua ederiz” dedi.
Brüt ücret 6 bin 471 TL, işverene maliyeti 7 bin 603 TL
İşçiye net 5 bin 500 TL olarak ödenecek asgari ücretin brüt hali 6 bin 471 TL ve işverene maliyeti 7 bin 603 TL olacak. Brüt ücretin işçi payından 905,94 TL SGK primi ve 64,71 TL işsizlik sigortası primi kesilecek. İşveren payından bin üç TL SGK primi ve 129,42 TL işsizlik sigortası primi ödenecek.
Türkiye’deki sisteme göre asgari ücretteki artış, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından saptanarak, komisyon kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla kesinleşiyor. Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile asgari ücretin 1 Temmuz’dan itibaren uygulanmasının yolu açıldı. Kararın bu gece Resmi Gazete’de yayımlanması bekleniyor.
Prof. Dr. Metin Özuğurlu: “Emekçi sınıflar nezdinde etki yaratmayacağının farkındalar”
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü (ÇEEİ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Özuğurlu, “Masada ‘Üzülmeyin yıl sonunda gerçek bir artış yapacağız. Bu bir telafiydi’ tutumu vardı. Onlar da aslında bunun meşruiyet alanlarını genişletmeyeceğinin, emekçi sınıflar nezdinde bir etki yaratmayacağının farkındalar” dedi. Özuğurlu, TİSK Başkanı Akkol’un masada ücretler hakkında pazarlık olmadığını söylemesi ve Türk-İş Başkanı Atalay’ın Erdoğan ile şakalaşması hakkında ise şöyle konuştu:
“İşçi sınıfına, çalışanlara ‘Bu süreç sizin temsilcilerinizin onayı ile yürüdü ve bu oran belirlendi’ sözünü aktarmaktan öte bir anlamı yok bunun. Sacayağı yok, tamamen piyasanın hakimiyetine terk edilmiş ve burada da, devletin oligarşik bir yapılanma içerisinde kamusal varlıkları talan ettiği, kamuda istihdamı son derece daralttığı kaotik bir çalışma ilişkileri rejimi var. Burada olmayan şey, işçi sınıfının sendikal varlığı ve temsili. İşçi sınıfının bu pazarlıkta yerinin olmayışının göstergesi olarak Türk-İş Başkanı orada.”
Atalay’ın konuşmalarının, Türk-İş’in bu süreçte iradesinin olmadığını açık bir şekilde gösterdiğini belirten Özuğurlu, “Rakamların ötesinde şunu görüyoruz, asgari ücret Türkiye’de genel ücret rejimini belirleyen bir faktör konumunda. Serbest piyasa koşullarında, yasa yoluyla ücret belirlemek, piyasaya açıktan bir müdahaledir ve kabul edilemez olduğu düşünülebilir. Ancak tam tersine, yasa yoluyla taban ücreti belirleme olgusu, önce piyasa serbestisinin en gelişkin olduğu ülkelerde gündeme geliyor” dedi.
“Emek kesiminin budanması, 12 Eylül darbesi ile başladı”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
TİSK Başkanı Akkol’un “sacayağı” vurgusu hakkında değerlendirmede bulunan Özuğurlu, işçi, işveren ve hükümet tarafının temsilcilerine işaret eden ve sendikal hareketin bağımsızlığına vurgu yapan bu kavramın “mazi olduğunu” vurguladı. “Türkiye’de sacayağının, özellikle emek kesiminin budanıp atılması 12 Eylül darbesi ile başlamıştır” diyen Özuğurlu, sendikalaşma oranlarının tarihinin en düşük seviyesinde olduğu bu dönemde sacayağından söz etmenin gerçek dışı olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Neokorporatizm, sendikacılık hareketinin bağımsız bir şekilde kendi temsilcilerini, sermayenin kendi temsilcilerini masaya oturtturduğu, devletin de bir tür hakem rolü gördüğü bir endüstri ilişkileri sistemi. Bu neoliberal dönem öncesinde var olan kapitalizmin 30 altın yılı diye anılan dönemde var olan endüstri ilişkileri sistemiydi ve sacayağı terimi oradan kalmadır, bir mazidir.”
“Sosyal devlet, toplumsal eşitsizlikleri giderir, hükümet ise bütün uygulamalarıyla derinleştiriyor”
Sosyal devleti, “toplumsal eşitsizlikleri giderici bir kamu politikası ve kamu örgütlenmesi” olarak tanımlayan Özuğurlu, Bakan Vedat Bilgin’in, bugünkü konuşmasında vurguladığı sosyal devletin ne olduğunu bildiğini ancak pozisyonu gereği doğru ifade etmediğini söyledi:
“Sen bütün varlığınla ve uygulamalarınla sınıfsal eşitsizlikleri dibine kadar derinleştiriyorsun, geniş kitleleri fakirlikte birleştiriyorsun, yoksullukta eşitliyorsun, sonra da çıkıp ‘sosyal devlet’ diye konuşuyorsun. Tam tersine sosyal devletle alakası yok. Sosyal devlette, asgari ücret rejiminin, ana aksı, belirleyeni olamaz. Asgari ücret son derece istisnai bir unsur olarak, ancak tamamlayıcı bir faktör olarak devrede olabilir.”
“Ücret artışı, refah artışı anlamına gelmez”
Hayatı sürdürebilmenin tamamen nakit varlığına bağlı olduğu bir yaşamda ücret artışının refah göstergesi olmadığını ancak yaşama tutunmaya yaradığını vurgulayan Özuğurlu, “Refah öğesi olabilmesinin tek koşulu, gündelik yaşamı nakit bağına tabi olmadan, insanca koşullarda sürdürebilecek olanaklara sahip olmamız. Sağlıkta, eğitimde, konutta, ulaşımda ortaklaşa paylaşılan varlıklar esası üzerine örgütlenmiş bir toplumsallık söz konusu olduğunda, ücret artışı refah artışı anlamına gelir” diye konuştu.
“Muhalefetin, insanca yaşama koşullarını sağlayacak perspektife ihtiyacı var”
Özuğurlu, muhalefet partilerinin bu noktaya dikkat çekmesi gerektiğini belirtti ve ekledi: “Onlar alternatif iktisat politikası olarak Merkez Bankası’nın bağımsızlaştırılması, iktidar değişimi yoluyla piyasaya güven verilmesi gibi aktörlere ağırlık veren bir analiz yapıyorlar. Tam tersine, gündelik yaşamın para gelirine tabi hale gelmesini geriletecek önlemleri ilan etmeliler.”
Devletin sübvanse edeceği işçi konutları, öğrenci yurtları, ulaşım ve enerji kaynaklarının programlara eklenmesi gerektiğine dikkat çeken Özuğurlu, “Şimdi ‘Cebindeki para kadar yaşa’ denilen bir ortamda ‘Biz geleceğiz cebinizdeki parayı artıracağız’ demeleri bir anlam ifade eder mi? Edebilir ama bunun sürdürülebilir olması ve kalıcı bir etki yaratması mümkün değildir. Tam tersine ‘Size cebinizdeki paradan bağımsız olarak ülkenin yurttaşı olmanız hasebiyle insanca yaşama koşullarını sağlayacağız ey yurttaşlar, bu koşullar da şunlardır’ diyen bir perspektife ihtiyaç var. İçinde bulunduğumuz derin iktisadi buhranın yarattığı toplumsal yıkımı önlemenin programı budur.”
“Açlık sınırının altında derin bir tabaka var”
Ücret artışının, mal ve hizmet fiyatlarının artmasına yol açacağı yorumlarının gerçekçi olmadığını belirten Özuğurlu, “Fiyat artışı talep artışına yol açmıyor. Milyonların yaşama tutunmalarına kısmi bir destek olacak. Bunun enflasyonist etkisi, daha spekülatif alanlarda söz konusu olabilir ama enflasyonun nedeninin asgari artış olmadığı çok açık” diye konuştu.
Özuğurlu, yeni asgari ücretin 6 bin 391 TL’lik açlık sınırının altında kaldığına ancak esas olarak, nüfusun ne kadarının açlık sınırı altında yaşamak zorunda olduğunun önemine dikkat çekti: “İşgücü piyasasında çok yoğun bir mülteci varlığıyla asgari ücretin altında ücretlerle çalışan ve çalışmaya hazır bulunan yedek sanayi ordumuzun, son derece geniş bir hacme sahip olduğu gerçeğinden hareketle açlık sınırının altındaki tabakanın, derin bir tabaka olduğu gerçeğini görmemiz gerekir.”
Asgari ücret düzenlemesine tepkiler
Temmuz ayından itibaren geçerli olacağı açıklanan 5 bin 500 TL’lik asgari ücrete iktisatçılar ve siyasetçilerden yorumlar gecikmedi. Verilen bazı tepkiler şöyle:
O da biliyor; eş-dost toplandığında artık tek gündem ekonomi.
— Ali Babacan (@alibabacan) July 1, 2022
O da biliyor; artık her bayram öncekinden daha kötü.
Bayram öncesi paniğiyle hiçbir derde çözüm olamayacak bir zam açıkladı.
Çözüm; enflasyonu düşürmektir, uyduruk zamlarla enflasyon peşinde sürüklenmek değil!
Asgari ücret üstüne kısa yazacağım.
— aziz çelik (@EmeginHalleri) July 1, 2022
Asgari ücretin Mayıs 2022 itibariyle enflasyon karşısındaki aylık kaybı 1.515 TL
Yapılan zam 1.247 TL
Kayıp bile karşılanmadı!
Açık sınırı 6.391 TL
Bekar bir işçinin yaşam maliyeti 8.313 TL
Net asgari ücret 5.500 TL.
ASGARİ ÜCRETLİ EZİLDİ!
Yorumsuz. pic.twitter.com/xp8N2VMuHC
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) July 1, 2022
Ocak-Mayıs dönemi TÜİK enflasyonu %35.
— Ozan Gündoğdu (@ozngndgdu) July 1, 2022
Aynı dönem TÜİK "gıda" enflasyonu %45.
Henüz haziran enflasyonu açıklanmadı.
Asgari ücrete gelen zam %29,3.
Açlık sınırı 6391 TL.
Yeni asgari ücret 5500 TL.
Böylece halkımızı enflasyona ezdirmedik masalı da sona erdi.
“Yoksulsun sen yoksul kal”
— Uğur Gürses (@ugurses) July 1, 2022
5 aylık TÜİK enflasyonu yüzde 35, İTO istanbul geçinme endeksi 6 aylık artış yüzde 54, asgari ücret artışı yüzde 29
Kendilerine "ekonomistim" diyenler daha dört işlem yapıp, asgari ücrete yapılan zammı hesaplayamıyor.
— Faik Öztrak (@faikoztrak) July 1, 2022
Ama çakma ekonomist o kadar çaresiz ki asgari ücretliyi enflasyona ezdiren bir zam oranını bile kendisi açıklıyor.
Millet sandıkta bunun hesabını soracak.
Geliyor gelmekte olan.
Yılın başında asgari ücreti ancak açlık sınırına eşitleyip; “müjdeler olsun” diye veren iktidar, bu sefer onu bile yapamadı.
— Meral Akşener (@meral_aksener) July 1, 2022
Milletini enflasyona karşı koruyamayan bir iktidar siyaseten iflas etmiş, sandık zamanı gelmiş demektir.
Yazıklar olsun!
— Ahmet Davutoğlu (@Ahmet_Davutoglu) July 1, 2022
Yaptığınız ek bütçe ile faize ve kur Korumalı mevduat sahiplerine 500 Milyar TL öderken titremeyen eliniz asgari ücreti belirlerken mi titriyor?
Asgari ücreti açlık sınırının 1.000 TL altında belirleyip sonra milletin karşısına çıkmaya hiç mi utanmadınız?