Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İranlı kadınların başörtü zorunluluğuyla mücadelesi: “Devrim kadınlar ve LGBTİQ+’lar tarafından gerçekleşecek”

İran’da çok sayıda kadın, ülkede giderek sıkılaştırılan giyim yasalarına tepki olarak hem kapalı hem de kamusal alanlarda başörtüsüz fotoğraflarını ve videolarını paylaşıyor. Mahya Ostovar, Maryam Sharifi ve Fatemeh Hassani, İran’daki kadınların sürdürdüğü mücadeleyi Medyascope’a anlattı.

Kadın hakları aktivisti Maryam Sharifi (34) müzik öğretmeni ve World Vision ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Bürosu (UNHCR) için bir topluluk grubu kolaylaştırıcısı olarak çalışıyor. Sharifi aynı zamanda fotoğrafçı.

Maryam Sharifi

Çocukluğundan beri tesettür, kadın ve feminist karşıtı yasaklarla kendisini rahat ve iyi hissetmediğini söylüyor ve bu yüzden toplumun normlarına aykırı davrandığını anlatıyor:

“Hakkımı geri almak ve sesimi duyurmak için ciddi anlamda adım atmaya başladığım ilk an, Instagram’dan Masih Alinejad ve Beyaz Çarşamba kampanyasıyla ile başladı. 2014’te Masih’in bu kampanyayı başlattığını, ben dahil birçok kadının tesettürsüz ve hashtag kullandığı fotoğraflarını yayınladığını hatırlıyorum.”

Okuyun: İran’da 12 yıl ceza alan başörtüsü aktivisti Nasibe Shamsaei, Medyascope’a konuştu: “Zorla dayatılan şeriat düzenini istemiyoruz”

“Tahran’da başörtüsü takmıyorum”

Vida Movahed isimli aktivist 2018’de Tahran’ın Enghelab Caddesi’ndeki bir platformun tepesine çıktı. Başörtüsünü bir çubuğa bağlayarak tek kelime etmeden ayağa kalktı. Movahed’in protestosuyla polisin kendisini tutuklaması da bir anda oldu.

Sharifi, Movahed’in bu çıkışı ve polisin tepkisinden sonra kadınların bir araya geldiğini anlattı:

“İran hükümetinin kadın mücadelesine fazla tepki vermesi nedeniyle faaliyetler daha ciddi hale geldi. Ben de kendi adıma tesettürsüz fotoğraf ve videolarımı kampanya hashtag’leriyle yayınlayıp Masih’e gönderdim ve 2016’dan beri Tahran’da sokaklarda ve hiçbir yerde başörtüsü takmıyorum.”

“Polisler tarafından taciz edildim”

Sharifi, İran’da çocuklar için müzik öğretmenliği yapıyor ve işini seviyordu. Öğrencileri ve iyi bir geliri vardı ama her gün sokakta ve toplumda tacize uğruyordu:

“Tesettür polisi ve diğer polisler tarafından taciz edildim. İran’da benim için bir hafta tacize uğramadan, kavga etmeden, başörtüsü veya sokakta tacizden dolayı tutuklanmadan geçmedi. İşte bu yüzden tesettür karşıtı faaliyetlerine başladım. Kadınlar susmazlarsa, kanun ve polisten korkmazlarsa toplumun yavaş yavaş düzeleceğine ve şimdi olduğu gibi güncellenmeye doğru gidileceğine inanıyordum ve hâlâ inanıyorum.”

“Kadınların İran’ı geri alacağına inanıyorum”

Beyaz Çarşamba kampanyasının İran hükümetini korkuttuğunu belirten Sharifi, hükümetin kampanyayı durdurmak için her yöntemi denediğini söyledi:

“Bu kampanyayı durdurmak için her yöntemi denediler ama bu yöntemler faaliyetlerimizin etkisini artırdı ve sesimizi daha çok duyurmaya başladı. Benim için Beyaz Çarşamba kampanyası İran’da bir kadın devriminin başlangıcı anlamına geliyor ve İranlı kadınların İran’ı geri alacağına inanıyorum. İran hükümeti, tesettürlü kadınlara ve aktivistlere yönelik davranışlarıyla tüm dünyaya ve İran halkına zalim ve canice yüzünü göstermiş ancak İran’ın içindeki bu cesur kadınlar onları utandırmıştır ve utandırmaya devam edecektir.”

“Hapis cezaları kadınların vazgeçirmedi”

Sharifi, hükümetin başörtüsünü çıkaran kadınlara 10 ile 30 yıl arasında hapis ve nakit para cezası, Masih Alinejad’ın başlattığı “Beyaz Çarşambalar” kampanyasındaki etkinliklere katılıp video çeken kadınlara ise bir ile 10 yıl arasında hapis cezası verdiğini söyledi:

“Ancak İslam Cumhuriyeti’nin tüm bu kısıtlamaları, hapis cezaları, kadınların geri adım atmasına neden olmadı. Faaliyetlerini sürdüren birçok kadın var çünkü bizim için asıl motivasyon, İran’ı İslam Cumhuriyeti’nin pençesinden kurtarmak ve bunu görmektir. Ülkemiz insanı her gün ve her yıl değişiyor, bu hükümete yönelik görüş ve düşünceleri değişiyor, muhaliflerin ve aktivistlerin sayısı artıyor, biz daha çok motive oluyoruz.”

“Yabancı kadın politikacıların İran’da başörtüsü takması kadın mücadelesine hakarettir”

Sharifi de yabancı kadın politikacıların İran’a geldiklerinde başörtüsü takmalarını ve fotoğraf vermelerini eleştirenlerden:

“Biz aktivistler tüm ülkelere İran’a bir politikacı ya da iktidar konumunda gittiklerinde başörtüsü yükü altına girmemeleri gerektiğini söylüyoruz. Çünkü bu bizim kültürümüz için saygı değil. Aksine onların zorunlu başörtüsü takmaları tüm İranlı kadınların mücadelesine hakarettir. Tesettür dünyada kültür değildir. Başörtüsü, hiçbir zaman kültür ve hatta giyim olarak kabul edilmez.”

İran’daki kadın mücadelesinin ne kadar süreceğini bilmediğini söyleyen Sharifi, “Bu mücadelelerin sonucunun İslam hükümetinin dinden uzak bir demokrasi hükümetine dönüşeceğinden eminim” diyor.

“Totaliterliği püskürtmeden başörtüsü sorununu çözemeyiz”

Siyaset sosyolojisi alanında doktora yapan Fatemeh Hassani (40), son yıllarda bu alanda çalışıyor. Sosyal araştırmacı Hassani, İran’daki zorunlu başörtüsünün sosyal yönünün dışında siyasi yönü olduğunu düşünüyor.

Fatemeh Hassani

Totaliter rejimlerin toplum üzerindeki kontrolünü artırmak için elindeki en önemli araçlardan birinin kadın bedeni olduğunu belirten Hassani, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Bana göre zorunlu başörtüsü meselesini gelenek ve tarikat kaynaklı bir meseleye indirgemek, totaliter bir sistemin gereklerini yeterince kavrayamamak demektir. Kadınların başörtüsü seçme özgürlüğünü baskı altına alan bu tür hükümetler, vatandaşların hayatlarının her alanına müdahalelerini normalleştiriyor. Bu yüzden totaliterliği geri püskürtmeden başörtüsü sorununu çözemeyeceğimizi düşünüyorum.”

“Baskılar kadınların haklarını aramalarına engel olamaz”

Hassani, kadınların özgürlüğe ulaşma çabalarını, diğer sivil toplumların özgürlük çabalarına paralel görüyor:

“Hükümetin kadınların bu çabasına direnmesi normaldir. Son yıllarda demokrasi ve totaliterlik arasında sürekli bir mücadele var. Otoriterler son seçimlerde iktidara geldiği için kadınlara ve özgürlük yanlılarına daha fazla baskı olacağını düşünüyorum. Ancak her halükârda son yıllarda toplumun norm ve değerleri değiştiği ve toplum idealist ve ideolojik durumundan modern değerlere sahip bir topluma dönüştüğü için bu baskılar kadınların haklarını aramalarına engel olamaz.”

“Erkeklerin çoğu kadınların ezilmesine uygun tepki göstermiyor”

İran’daki gençlerin çoğunluğunun modern bir yaşam arayışına sahip olduğunu düşünen Hassani, modern yaşamın ön koşulunun kadın özgürlüğünden geçtiğini söylüyor:

“Entelektüel ve eşitlikçi erkekler arasındaki bazı çabalara rağmen, erkeklerin çoğu kadınların ezilmesine uygun tepki göstermiyor. Aslında sivil aktivistler olarak çoğumuz özgür bir topluma ulaşmanın temel adımlarından biri olarak kadın eşitliği konusunu ele almanın neden gerekli olduğu konusunda henüz ortak bir anlayışa sahip değiliz. Bu nedenle, en azından bugüne kadar birkaç dini muhalif, aydın ve sivil eylemci dışında, toplumdaki erkeklerin çoğunun haklarını elde etmede kadınlara eşlik etmediğini söyleyebilirim.”

“İran’ın yakın gelecekte zorunlu başörtüsü yasasından çekileceğini düşünüyorum”

Hükümetin, başörtüsünü protesto eden kadınların Instagram sayfalarını kapatma eyleminin öngörülebilir olduğunu belirten Hassani, “Otoriter hükümetler, sosyal medya ve kampanyaların toplumu bilgilendirme ve kamuoyu talebini yaymadaki rolünü çok iyi biliyorlar, bu nedenle bu kampanyaların yayılmasını önlemek için herhangi bir çaba göstermeleri doğaldır” ifadelerini kullanıyor.

Hassani, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Genç nesil dünyadaki akranlarına benzer bir yaşam aradığı için, yakın gelecekte otoriterlerin zorunlu başörtüsü yasasından geri çekildiğini göreceğimizi düşünüyorum, çünkü İran hükümetinin aralarındaki uçurumu azaltması gerekiyor”

İran’dan 10 yıl önce ayrılan Mahya Ostovar (34), Paris İşletme Okulu’nda yardımcı doçent. “Eşitlik için 1 milyon imza”da aktif çalışan Ostovar, kendini feminist olarak tanımlıyor:

“Fransa’daki doktora çalışmalarım sırasında, araştırmamda İran’daki zorunlu başörtüsüne karşı kampanyalara -Gizli Özgürlüğüm ve Beyaz Çarşambalar gibi- odaklandım. Ayrıca özellikle Ortadoğulu kadınların İslamofobi etiketiyle İslamcılığa yönelik eleştirilerini susturmak için Batı’ya seslenen #LetUsTalk hareketinde ve İranlı kadınlara İran kamuoyunda başörtüsü takmama çağrısı yapan #No2Hijab kampanyasında da aktiftim. Tüm bu faaliyetlerdeki endişem, kadınların eşitliği ve bedenleri üzerindeki hakları olmuştur.”

“Kadınlar haklarını alabilirse bu İslami rejimin son günü olacak”

Ostovar, İslam Devrimi’nin başından beri kadınlara karşı devrim olduğunu ekliyor:

“İslam Devrimi, başından beri kadınlara karşı bir devrimdi. İdeolojisi tesettürde somutlaşmıştır ve bu nedenle mevcut kadın hareketi zorunlu tesettüre karşı çok hassas hale gelmiş ve rejim bunu şiddetle bastırmaktadır. Kadınlar haklarını ve vücutları üzerindeki kontrollerini geri alabilirlerse bu İslami rejimin son günü olacak ve bu yüzden kadınlardan ve mevcut hareketlerinden bu kadar korkuyorlar.”

“Kadınlar direnmeye devam ediyor”

Son yıllarda rejimin başörtüsü karşıtı hareketlere şiddetle karşı çıktığını belirten Ostovar, kadınların direnişten sonra daha cesur hale geldiklerini vurguluyor:

“Yasaman Aryani ve Saba Kordafshari gibi Beyaz Çarşamba aktivistleri hapis cezasına çarptırıldı. Son #No2hijab kampanyasında düzinelerce kadın tutuklandı. Dördü devlet televizyonu kamerası önünde itirafta bulunmak zorunda kaldı. Son haberlere göre içlerinden Sepide Rashno, televizyonda zorla itirafı yayınlanmadan önce işkenceden kaynaklanan iç kanama nedeniyle tutuklandıktan birkaç gün sonra hastaneye kaldırıldı. Ancak kadınlar zorunlu başörtüsüne direnmeye devam ediyor; bu yüzden hükümet korkuyor. Kadınlar, yıllarca süren kampanya ve direnişten sonra daha cesur hale geliyor ve sosyal medyada direniş fotoğrafları ve videoları görünce bunun yalnız olmadıklarını anlıyorlar.”

“İranlı kadınlar seslerinin dünyadaki diğer kadınlar tarafından duyulmasını istiyor”

İran rejiminin gücünü ve hâkimiyetini göstermek için türbanlı kadınları kullandığını söyleyen Ostovar, başka ülkelerin kadın politikacılarının kadın karşıtı yasalara uymasını üzücü buluyor:

“Yabancı kadın politikacıların İran’a gittiğinde başörtüsü taktığını gördüğümde aşırı derecede sinirleniyorum. İranlı kadınların İslami rejime karşı mücadelesine ihanet ediyorlar. İranlı kadınlar, seslerinin dünya tarafından duyulmasını, mücadelelerinin dünya ve özellikle dünyadaki diğer kadınlar tarafından görülmesini, tanınmasını ve desteklenmesini istiyor. Seslerini duyurmak için yüksek bir bedel ödüyorlar. Güçlü kadınların kadın karşıtı yasalara uyarak İran rejimine boyun eğdiğini görmek çok üzücü ve sinir bozucu.”

“İran’daki devrim kadınlar ve LGBTİQ+’lar tarafından gerçekleşecek”

Ostovar, başörtüsüne inanan ama zorunlu başörtüsüne karşı hareketi destekleyen birçok kadın olduğunu söylüyor:

“Halen zorunlu başörtüsünü destekleyen kadınların çoğu, İran rejimi işbirlikçileri, başörtüsüne karşı olan diğer azınlık üzerinde her türlü ayrıcalığa ve güce sahipler. Ayrıca bir yasa bu kadar insanlık dışıysa ve bir grup insanın haklarına aykırıysa, onunla savaşmalıyız. Bu, tarihte ve çeşitli ülkelerde yüzlerce kez oldu. Kölelik de birçok kişi tarafından desteklenen bir yasaydı! Ama yine de buna karşı savaşmak etikti ve yapılması gereken doğru şeydi. İran’daki devrim kadınlar ve LGBTİQ+’lar tarafından gerçekleşecek. Rejim tarafından en çok ezilenler ve en cesur hale gelenler onlar.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.