Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öner Günçavdı yazdı: Adil olmayan, bedeli çalışana ödeten büyüme

Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3 büyüyen Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte de yüzde 7,6 büyümüş. Bunlar küçümsenmeyecek düzeyde büyüme performansları. Özellikle ekonomide büyümeden başka hiçbir şeyi önemsemeyen bir siyasi zihniyet için ciddi büyük bir başarı olarak görülebilir.

Ama ne pahasına?

Enflasyon yüzde 80’e yaklaşmışken, dolar kuru 18,2 seviyelerini aşmışken gerçekleşen bir büyüme bu.

Muhtemelen iktidar çevreleri seçimlere giderken, bu büyümeyi önemli bir ekonomik başarı olarak görecektir. Ama bu büyümenin elde ediliş şekli ve sonuçları bir süre sonra iktidarın elini kolunu bağlayacak niteliktedir.

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Büyüme aynı zamanda ekonomideki refah artışına da işaret eder. II. çeyrek büyümesinden anladığımız kadarıyla bu büyüme ülkedeki herkesin refahını aynı ölçüde arttıramayan bir büyüme olmuştur. Yani adil olamamıştır.

Refah artışı sadece ekonomiyi büyüterek sağlanmaz. Aynı zamanda mevcut refahı daha iyi dağıtarak da vatandaşların daha fazla refaha erişimi sağlanabilir. Hatta adil bir gelir dağılımı kaynakların daha verimli kullanılması ve oradan da daha fazla büyüme performansı gösterilmesine neden olabilir.

Ayrıca büyümeyi değerlendirirken sadece ortaya çıkan büyümenin düzeyine bakmak doğru olmaz. Acaba bu büyüme sürdürülebilir mi? Ya da elde edilen büyümenin maliyeti ne olmuştur gibi sorulara verilebilecek cevapları da göz önünde bulundurmak gerekir. Diğer bir husus da bu büyümenin nasıl elde edildiği ve bunun sonuçlarından kimlerin yararlandığının ortaya konulmasıdır.

Son olarak bu büyüme elde edilirken, diğer ekonomik göstergeler bakımından gelişmelerin de dikkate alınması gerekir. Özellikle iktidarın bir yıla yakın bir süredir kamuoyuna anlatmaya çalıştığı modelin dayandığı temel göstergeler var mesela. Cari açık düzeyinde beklenilen azalma bunlardan biri. Öyle ki, büyüme neticesinde meydana gelen cari açığın neden olabileceği bir ödemeler krizi, bugün elde edilmiş olan yüzde 7,6’lık büyümenin kazandırdıklarının elden kayıp gitmesine yol açabilir. Böyle bir durumda büyümenin hiçbir anlamı kalmayabilir.

Ekonominin 2022 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 7,6 büyüdüğü doğrudur. Ama aynı ekonomide cari açığın da rekor düzeylere çıktığı bir gerçektir. Keza aynı şekilde ekonomi büyürken artan döviz talebi dolar kurunun 18,2 seviyesini aşmasına yol açmıştır. Bir de tüm bu yan etkilerin ülkeden mali kaynak çıkışının hız kazandığı bir dönemde olması, elde edilen büyümenin yol açabileceği risklerin de artmasına neden olmaktadır. Bu risklerden kaçabilmek için elimizde kalan ise ödemeler dengesindeki, bir türlü içeriği anlaşılamayan net hata ve noksan kalemi üzerinden ülkeye giren muazzam miktarlardaki paradır. Cari açık vermede, veriyorsanız da dışarıdan kaynak bulmadan, böyle yüksek büyüme oranlarına ulaşmak istiyorsanız, yüksek kur ve enflasyona rıza göstermeniz gerekmektedir. Bundan kaçar yok.

Son açıklanan rakamlar ayrıca bu büyümenin nasıl elde edildiğine dair çok önemli ipuçları vermektedir.

Büyümenin kaynaklarına arz açısından bakıldığında, banka ve sigortacılık sektörü ile genel hizmetlerin öne çıktığı görülmektedir. Bunlardan ilki yüzde 26,1’lik bir büyüme performansı gösterirken, ikincisinin ise yüzde 18,1 oranında büyüdüğü anlaşılmaktadır.

Ülkenin ciddi döviz açığına maruz kalmış ve döviz talebinin yükseldiği bir dönemde, bu her iki sektörün de döviz kazanma kabiliyetleri düşüktür; hatta yoktur. Bankacılık ve sigortacılık sektörü döviz akımlarına aracılık eden bir sektördür ama bu akımlar sadece ülkenin döviz yükümlülüklerini arttırır ve/veya azaltır.

Tamamıyla içeride, kendimizin (daha çok da iktidarın yönetim tarzının) yol açtığı nedenlerden dolayı büyümüş bu sektörler. Hazinenin örneğin KKM ile artan yükümlülüklerinin finansmanı veya bu işlemlere aracılık gibi faaliyetler son dönemde arttı. Dolayısıyla elde edilen büyümenin “ev yapımı” bir büyüme olduğu anlaşılıyor.

Bu sektörler döviz kazanamasalar da büyüyebilmek için çok fazla döviz kullanmanızın gerekli olduğu sektörlerdir. Dolayısıyla bunlar yoluyla elde edilen büyümenin döviz cinsinden gelir üretme kabiliyetinden ziyade, TL cinsinden bir büyümeye kaynaklık ettikleri söylenebilir. Bu niteliği itibariyle ekonomiye ciddi bir maliyet yüklemektedir. Ekonominin bugün içinde bulunduğu durum sebebiyle, böyle bir büyümenin uzun dönemde sürdürülebilirliği yoktur.

Nitelik olarak bu sektörlerle benzer özellikler gösteren bir diğer iktisadi faaliyet alanı da inşaat sektörüdür. Yılın ikinci çeyreğinde, bu sektörün bırakın büyümeyi, yüzde 10,9 oranın da daraldığı görülmektedir. Keza tarım da aynı dönemde yüzde 2,9’luk bir daralmayla, inşaatı takip eden ikinci sektördür. Ne olacak bu gıda fiyatları diye soranlar için, sanırım cevap bu büyüme rakamlarında gizli.

Büyümeyi talep açısından değerlendirdiğimizde ise yüzde 22,5’luk oranıyla tüketimin en önemli büyüme kaynağı olduğu görülüyor. Bunu yüzde 16,4 ile ihracat yani dış talep takip ediyor. Bu da gösteriyor ki, ikinci çeyrekte elde edilen bu büyümenin ana kaynağını iç taleptir.

Elbette mali piyasalarda bu dönemdeki kredi imkânlarının böyle bir tüketim artışında rolü olmuştur. Ancak, bundan daha önemli olanı ekonomide hüküm süren yüksek enflasyon ve daha da önemlisi bu enflasyonun gelecekte de süreceğine yönelik inanışın giderek kurumsallaşmasıdır. Böyle bir beklenti altında hanehalkları gelecekte yapacakları harcamaları bugünden yapmayı tercih etmeleri kaçınılmazdır. Dolayısıyla tüketimde elde edilen bu artışın nedeninin bizzat enflasyonun kendisi olduğu söylenebilir.

Son olarak büyümenin kapsayıcılığı açısından bir değerlendirme yaparsak, 2022 yılının ikinci çeyreğinde elde edilen 7,6’lık büyümenin kapsamı bakımından da iyi bir resimle karşılaşmıyoruz. Zira bu gelirden net işletme artığı olarak sermayenin aldığı pay I. çeyrekte yüzde 47,6 iken, bu çeyrekte yüzde 54’e çıkmış. Öte yandan iş gücüne yapılan ödemeler ise I. çeyrekte yüzde 31,2 iken, şimdi yüzde 25,4’e gerilemiş. Zengin zenginleşmiş, fakir fakirleşmeye devam etmiş.

Bu açıkça göstermektedir ki, elde edilen büyüme öncelikle sermaye lehine sonuçlar üretmiş, geniş kitleleri büyük ölçüde dışlamıştır. Bu büyümenin nimetleri “tabana” değil, az sayıda hanenin yer aldığı “tavana” dağıtılmıştır.

Sözü uzatmaya gerek yok. Bu büyüme, geniş kitlelerin gelecekteki refahını günümüze getirmeye vesile olup, çok az sayıda mutlu bir azınlığın bugünkü refahını arttırmak için oluşturulmuştur.

İşte bu kadar net!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.