Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğa Üründül yazdı: Terim belgeselini beğendiniz mi?

Hızlıca cevap vereyim hayır!

Türkiye futbol tarihinin en büyük teknik direktörünün belgeselinin yapılmasından daha normal bir şey olamaz. 8 Süper Lig, 3 Türkiye Kupası, 5 Türkiye Süper Kupası ve 1 UEFA Kupası olan teknik direktör ile ilgili sadece belgesel değil ansiklopedi yazılsa yeridir. Benim gibi 90’larda çocuk olanlar için en büyük süper kahramandan bile daha büyük bir isimdir Fatih Terim. 

Kur bu kadar artmamışken, Avrupa’da gezerken, hangi ülkeden geldiğimizi soranlara, tutalım tutmayalım, göğsümüzü kabartarak “Türkiye” diyebilme sebeplerinden biridir “İmparator”. Peki Netflix’in çektiği Terim belgeselinin problemi ne? Gelin birlikte inceleyelim. (Fakat öncesinde küçük bir uyarı. İnternet jargonuna göre spoiler (sürpriz bozan) yemek istemeyenlerin bundan sonraki paragraftan itibaren okumalarını tavsiye etmem).

Belgesel; Fatih Terim’in hırsının, arzusunun ve değişim isteklerinin anlatımı ile başlıyor. Zaten hocanın bir şeyleri kökten değiştirmek istemesi ile, 2000’li yıllarda karşı pres ve sürekli olarak önde basan takım ortaya çıkarmıştı. Taktiksel dokunuşlarına ilk bölümde biraz değinilmiş. Özellikle 4-0’lık Fenerbahçe yenilgisinin ardından “3-5-2’yi ters çevirelim” yaklaşımını, canlı tanıkları olmak güzel bir nostalji. Lakin belgesel aslında bu noktada değişik bir yola da giriş yapıyor. Spor yorumcuları Bülent Timurlenk ve Banu Yelkovan hariç geri kalan tüm yorumcular hocanın anlattıklarının altını çiziyorlar veya pası verip hocanın gol atmasını sağlıyorlar. 

İlk bölümde Adana Demirspor’daki Fatih Terim kısmı çok keyifliydi. Lakin futbolculuğu döneminde kaç kez forma giydi, kaç gol attı, ligi kaçıncı bitirdi kısmı eksikti. Hatta belki bulamadılar, belki tercih meselesi ama orijinal gazete kupürlerinin konulması yerine Photoshop’ta yapılmış beyaz üstüne siyah yazılı gazeteler kullanmak birazcık işin kolaycılığı olmuş. Türkiye’de özellikle spor arşivi gerçekten problemli bir konu, yapımcıyı burada anlamak güç değil. Ama gazetelerin arşiv taraması hangi ölçüde yapıldı diye de merak ediyorum. 

Hocanın babası ile ilgili olan anlatısı ve aile yaşantısı, karakterini ve hırsını temellendirmiş. Rahmetli Talat Terim ile evlat Fatih Terim’in ilişkisinin konuşulduğu bölümler duygusal açıdan çok kuvvetliydi. İmparator’un altyapıya verdiği önem ve altyapıdan yurtdışına kadar gidebilen bir kariyer çizen Ozan Kabak ile Arda Turan’ın yorumları da gayet yerindeydi. Fakat burada örnekle editoryal problemi anlatmakta yarar var. Spor yorumcusu Bülent Timurlenk, hocanın liderliğinin temelinde yatan, fikirlere açık olmasını anlatıyor. Hemen ardından spor yorumcusu Banu Yelkovan, Terim’in Galatasaray altyapısına nasıl önem verdiğini anlatıyor. Sonrasında oyuncular Ozan ve Arda çıkıp “Çok heyecanlanırdık hocanın altyapıya geldiği günlerde” diye bir bilgi eklemesi yapmadan duygularından bahsediyor. Oysa ki Arda veya Ozan’dan daha önce, anlatılmamış bir Fatih Terim-altyapı oyuncu anısı bekliyor insan. 

Aynı şeyleri üç, dört hatta beş isimden duymak belgeseli otobiyografiden, Fatih Terim’in harika CV’sine döndürüyor. En basitinden 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki destansı geri dönüşlerimizin oyuncular ile anlatılması güzel bir duygu aktarımı. Fakat 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki hüsran neredeydi?  Oyuncular hocaya sırt çevirdi, bir dolu dedikodu atıldı ortaya. Sadece o dönemin 40 saatlik belgeseli çıkar. Biraz sinemadan anlıyorsanız çatışma görmek istersiniz. Çatışma kısımları hep hocanın kişiler ile kavgası olarak kalmış… Fatih Terim-Faruk Süren sürtüşmesi, Fatih Terim-Cecchi Gori, Fatih Terim-Milanlı oyuncular…

Güzel bir gaye ile başlayan Fatih Terim belgeseli iki yorumcunun objektif yaklaşımları dışında tamamen sübjektif ve hocayı “sadece” öven bir içeriğe dönüşmüş. Elbette Terim, kazandıklarıyla övülmeyi sonuna kadar hak ediyor. Lakin belgesellerdeki anlatılan karakterin hataları ile yüzleşmesi Fatih Terim’in şu cümleleri ile geçiştirilmiş: “Hatalarım oldu. Hatalarım da olacak…” Sürekli olarak hatasız, kendisinde hızlı öfkelenme dışında bir problem olmayan tanrısal bir varlık gören izleyici, bir noktada sıkılmaya başlıyor. O tanrısal yapıyı yıkmak için bazı yerlerde Fatih Terim’in Bodrum’daki ve İstanbul’daki ev içi çekimleri kullanılmış fakat hocanın bir gününü, sabahtan akşama kadar olan rutinlerine tanıklık etmedikten sonra, stüdyo veya iç mekan çekim arasında büyük bir fark olmuyor.

Ali Naci Küçük mesela, sürekli olarak övgü dolu sözlerle bahsediyor Terim’den. Fakat sürekli, sürekli, sürekli… Bir noktadan sonra “Yeter yahu” diyorsun çünkü az önce zaten Fatih Terim kendisine o andaki konu ilgili payeyi vermiş çoktan. Sen orada mikrofon başındayken başka bir şey anlat. 

Terim belgeseli ile naçizane öğrendiklerim de oldu elbette. Mesela o dönemki adıyla UEFA Kupası’nın yarı-final eşleşmesinde Leeds United’lı iki taraftarın vefat etmesinin ardından, deplasmandaki maç öncesi çekinen oyuncularını yüreklendirmek için Fatih Terim’in 41 bin kişilik Elland Road’a gitmesi çok güzel bir anekdot. Fakat gene benzer bir problem de var. Kullanılan görüntüler YouTube’dan veya stok görüntüler. Galatasaray’ın “UEFA Kupası Belgeseli” ve “Eski Açık Sarı Desene”deki görüntüler kullanılmış. Fiorentina günleri ve Milan günleri de anlatı açısından çok eksik. Bülent Timurlenk, “Hocanın Milan’dan gitmesini gerektiren bir durum yoktu” diyor. Oraya getirsenize Milan o gün kaç puandaydı, sonra ne oldu kim geldi Fatih Terim’in yerine…

Terim belgeseli ile hocanın aslında eline harika bir fırsat geçmişti. Herkesin gözündeki İmparator’un da hataları olabileceğini kendi yüzleşmeleri üzerinden anlatabilirdi. Yani bir nevi mitolojik bir kahramanın insan formuna dönmesiyle tekrar yücelme fırsatı vardı. Lakin PR ajansı mı, Netflix’in tercihi mi bilinmez, Fatih Terim otobiyografisinden çok, Fatih Terim ile nostalji veya Fatih Terim’in harika CV’sini izledik. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.