Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden iki yeni dava

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, 2 Ocak 2021’de Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasıyla başlayan, Bulu’nun 15 Temmuz 2021’de görevden alınmasının ardından 21 Ağustos’ta Prof. Dr. Naci İnci’nin rektör olarak atanmasıyla devam eden gelişmelere karşı mücadelelerini sürdürüyorlar.

Akademisyenler, son olarak Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun (UBYO) Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne dönüştürülmesi ve hızlı şekilde kurulan İletişim Fakültesi’nin senato temsilcisinin belirlenmesindeki süreci, iki yeni davayla yargıya taşıdılar. Akademisyenlerin konuya ilişkin yayımladığı açıklama:

Basına ve Kamuoyuna

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak demokratik, özgür ve özerk üniversite talebimizi farklı yollarla dile getirmeyi sürdürüyor ve hukuk mücadelemize aynı sorumluluk, kararlılık ve tutarlılıkla devam ediyoruz.

Bildiğiniz üzere, Boğaziçi Üniversitesi’nin özerkliği, özgürlüğü ve tüzel kişiliği yaklaşık yirmi iki aydan beri planlı bir siyasî saldırının hedefindedir. Geçen bu süre içerisinde üniversitemizde hukuksuzluğu açık olan pek çok girişime tanık olmuş, iptalleri için Danıştay’a ve çeşitli idari mahkemelere otuza yakın dava başvurusunda bulunmuştuk. Bunlara ek olarak iki yeni başvuru daha gerçekleştirdik.

2021 yılında Hukuk ve İletişim Fakülteleri, 2022 yılında da Veri Bilimleri ve Yapay Zeka Enstitüsünün kurulması ile bugüne kadar gerçekleşen tek sonuç şudur: Bu birimlere yapılan Dekan ve Müdür atamaları ile Üniversite üst yönetim organlarındaki oy dengesi Rektör lehine değişmiş, oluşan yeni denge ile toplantı ve karar alma usulleri, atanma ve yükseltme esasları rektör lehine değiştirilmiş, liyakate dayalı kadro planlamaları esnetilmiş, atanma ve yükseltilme ölçütlerini karşılaması olanaklı olmayan akademik personelin geçici görevlendirme usulleri ile Üniversite’de yönetsel kademelerde görev almaları sağlanmış, öğretim elemanlarının görevlerine son verilmiş, öğretim elemanları yıllardır kullandıkları bina ve odalarından çıkarılmış, asaleten atanmış 3 Dekan aynı anda aynı işlemle görevden alınabilmiş, akademisyen ve öğrencilere yüzlerce disiplin soruşturması açılmış, kısacası bilinen anlamda ülkemizin en başarılı yükseköğretim kurumlarından biri olan Boğaziçi Üniversitesi istikrarlı bir şekilde yıkıcı idari faaliyetlere maruz bırakılmıştır.

Tüm bu işlemlerin son halkası olarak dava konusu olan mevcut Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun kapatılarak Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne dönüştürülmesine karar verilmesidir. Anayasa ve Yükseköğretim Kanun’unda açıkça belirtilmesine, yasal zorunluluğa rağmen herhangi bir planlama yapılmamış ve üniversite organlarının görüşü usulüne uygun şekilde alınmamıştır.  Cumhurbaşkanı’nın mevcut Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nu kapatarak bu birimi Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne dönüştürmesine ilişkin bu hukuksuz işlem, hem Anayasal ilkeler ve kurallarla bağdaşmaktan uzak, hem de yükseköğretim mevzuatına aykırıdır. Birinci başvurumuz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun kapatılarak, bu birimin Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne dönüştürülmesini sağlayan Cumhurbaşkanlığı kararının iptali içindi ve 28 Eylül 2022 tarihinde Danıştay’a yapıldı.

29 Eylül 2022 tarihinde İstanbul 11. İdare Mahkemesi’ne yapılan ikinci başvuru kuruluş kararının yasal olmadığı gerekçesiyle Danıştay’a başvuruda bulunduğumuz İletişim Fakültesi’nin senato temsilcisi olarak Dr. Cihat Arınç’ın atanması kararının iptali içindir. Hiç bir alt yapısı ve akademik kadrosu bulunmayan, yasa ile kurulması gerekirken, fonksiyon gaspı ile Cumhurbaşkanı Kararı ile kurulan ve bu kararın iptali için Danıştay 8. Daire’ye başvurulmuş olan İletişim Fakültesi, alt yapı ve akademik kadroları ile henüz faaliyete geçmediği gibi, Dekanlık görevi de vekaleten rektör yardımcısı vasıtasıyla idare edilmektedir. Uzmanlık alanı itibariyle öne çıkmayan, idari görevin gerektirdiği deneyime sahip olmadığı aşikâr olan bir akademisyenin bu kadar önemli bir görev için tercih edilmesi başlı başına hukuken sorgulanması gereken bir işlemdir. Boğaziçi Üniversitesi, birikimi, yetişmiş kadroları ile ülkemizin en önemli yükseköğretim kurumlarından birisidir. Böyle olağan dışı yönetim usullerine gereksinimi yoktur. Amaçlanan fakülte kurmak veya kurulan fakülteyi işletmek değil, hukuku dolanarak dekan yetkilerini ve oy hakkını kullanmak, sonuç olarak Üniversiteyi zapt etmektir.

Avukat Fırat Kuyurtar’ın görüşü: Kamuoyu tarafından bilindiği üzere daha evvel yeni kurulan fakülte ve enstitülerin kuruluş kararlarının iptal edilmesi için Danıştay’da davalar açmıştık. Bu dava dosyalarında yürütme durdurma taleplerimiz ‘oy çokluğu’ ile reddedilmişti. Sonrasında dosyanın esasına görüş bildiren Danıştay Savcıları, dava ettiğimiz kuruluş işlemlerinin iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiler. Gerek lehimize karar veren yargıçlar gerekse savcılık ve gerekse de bizim ortaklaşan görüşümüz şu: fakülte, enstitü, yüksekokul gibi akademik birimler ancak ve ancak yasa ile kurulabilir veya kapatılabilir. Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisi yoktur. Bu yetkiyi verdiği iddia edilen yasa maddesi de gerek Anayasa’ya gerekse de Yükseköğretim Kanunu’na aykırı. Bir ihtimal Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisinin var olduğu kabul edilse bile bu yetkinin ancak hizmetin gerekleri ve kamu yararına uygun şekilde yasama faaliyetine benzer şekilde kullanılması gerekir. Yani keyfi bir şekilde açtım, kapattım denebilmesi mümkün değil. Boğaziçi Üniversitesi’nde kurulan yeni birimlerin kuruluş işlemlerinde ise bu şekilde bir işlem tesis edilmediği açık.

Boğaziçi Üniversitesi’nde son olarak Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun Yönetim Bilimleri Fakültesi’ne dönüştürülmesine karar verildi. Bir akademik birimin bir diğerine dönüştürülmesi diye bir işlem hukuk tekniği açısından yok. Dolayısı ile yapılan işlem, yüksekokulun kapatılması ve fakültenin kurulması işlemi. Fakülte kurulmasında yetki yasamanın. İdare hukuku genel prensibi olduğu üzere, işlemi tesis eden makam geri almaya da yetkili. Dolayısı ile var olan yüksekokulun kapatılması ve yeni fakültenin kurulması işlemlerinin tamamında yetki TBMM’nin. İşlem dayanağı olan Boğaziçi Üniversitesi Senato kararı, gerek önceki Senato kararlarını ve süreçlerini görmezden gelen, atama ve görevden almalarla, usulsüz toplantı ve karar alma şekilleri ile manipüle edilmiş bir Senato’nun aldığı karara dayalı. Kaldı ki o Senato kararına karşı da akademisyenler tarafından dava açılmıştı. Gerek Cumhurbaşkanı’nın yetkisi olmayan konuda işlem tesis etmesi gerekse de Boğaziçi Üniversitesi’nin manipüle edilmiş talebine dayalı olarak yapılan işlemlerin tamamı iptal edilmeli.

Bir diğer dava ettiğimiz husus Şubat 2021’de kurulan ancak henüz akademik faaliyeti olmayan, henüz dekanı da atanmamış İletişim Fakültesi’nin Senato temsilcisi görevlendirme işlemine karşı açılan iptal davası. Bünyesinde Üniversite’ye ömürlerini vermiş, değer katmış onlarca profesör bulunduran bir Üniversite neden henüz yeni atanmış bir doktor öğretim üyesini üniversitenin akademik organı olan Senato’ya temsilci olarak seçer? Üstelik bu akademik birimin henüz kadroları atanmamış, plan, programları yapılmamışken. Soru bu? Bu sorunun hukuki bir yanıtı yok. Senato’yu kontrol etmek ve oy yapısını değiştirmek için bir yılı aşkın süredir yapılmadık hukuksuzluk kalmadı. Bu işlem de onlardan birisi sadece.

Mahkemeler maalesef akademik özerkliğe yönelen bu ciddi hukuksuzlukları görmezden geliyor ancak biz hukuk talep etmeye devam edeceğiz. Bu nedenle açık hukuksuz bu işlemlere karşı da diğer usulsüzlükler gibi davalar açtık.

Fotoğraflar: Can Candan

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.