Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Fakıbaba’nın ardından AKP’den yeni kopuşlar olur mu?

AKP Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba, parti üyeliğinden ve milletvekilliğinden istifa ettiğini açıkladı. Anayasa’nın 84. maddesi gereğince istifa halinde milletvekilliğinin düşmesi için, Meclis Genel Kurulu’nda oylama yapılması ve istifanın kabul edilmesi gerekiyor. Gelecek çarşamba günü (26 Ekim) İYİ Parti’ye katılacak olan Fakıbaba’nın rozetini İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener takacak. Fakıbaba’nın ardından AKP’den yeni kopuşlar olur mu?

Ruşen Çakır yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba’nın perşembe günü Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ayrılması ilginç bir gelişme oldu ve o bir zamanlar çok konuşulan, “AKP’de çözülmeler olur mu?” sorusunu tekrar gündeme getirdi. Bu soru, özellikle Gelecek ve DEVA partilerinin peş peşe kurulmasıyla gündeme gelmişti. Zîra bu iki partide de değişik dönemlerde AKP’de çok üst düzey görevlerde bulunmuş çok sayıda kişi vardı – ki meselâ Ahmet Davutoğlu hem parti genel başkanlığı hem başbakanlık yapmıştı; Ali Babacan başbakan yardımcılığı yapmıştı, başka birçok isim vardı ve onların AKP içerisinde, özellikle de Meclis grubunda tanıdıkları, dostları, eski yol arkadaşları olduğu gerçeğinden hareketle oralardan birilerini yanlarına getirip getirmeyecekleri konuşulmuştu. Ancak bir tek Mustafa Yeneroğlu DEVA Partisi’ne geçti. Şu âna kadar Meclis’te bu iki partinin milletvekili sayısı toplam 1 kişi. Halbuki bu arada Demokrat Parti bile MHP’den Cemal Enginyurt’un katılmasıyla 2 milletvekilliğine çıkmış durumda. 

Peki Fakıbaba olayı bize ne söylüyor? Demek ki AKP’den birileri ayrılabiliyormuş. Hem de tam AKP’ye birileri katılırken, Mehmet Ali Çelebi olayından bir gün sonra. Yani onun katılması bir hafta öncesiydi; ama Erdoğan’ın kendisine Meclis Grup Toplantısı’nda rozet takmasından bir gün sonra oldu bu olay. Açıkçası ben Fakıbaba olayının genelleştirilmesinin AKP için çok mümkün olduğu kanısında değilim. Zîra Ahmet Eşref Fakıbaba –zamânında bağımsız belediye başkanı olduğu dönemden de şahsen tanıyorum, kendisiyle röportajlar yapmıştım– gerçekten farklı bir kişilik. Dün Kemal Can’la da “Haftaya Bakış”ta konuştuk, nev’i şahsına münhasır birisi. Dolayısıyla onu bir şeylerin sözcüsü gibi görmek ya da başlatıcısı gibi görmek bana çok gerçekçi gelmiyor. Tek başına hareket etmiş olma ihtimâli kuvvetle muhtemel. Fakat onun ayrılabilmiş olması –ki daha önce ayrılacağı söylenmişti, bir şekilde engellenmişti ayrılması; ama bu sefer oldu– “Demek ki AKP’den birileri ayrılabiliyormuş” düşüncesini önümüze çıkarttı ve şimdi yeniden sormanın zamânı geldi; “Yeni kopuşlar olur mu?” Bunu tanıdığım, güvendiğim birtakım eski AKP’lilere sordum. Özellikle Gelecek ve DEVA’da ayrı ayrı çalışan birileriyle konuştum. Şöyle bir yaklaşımları var: “Biz zamânında bunu dillendirdik. Ama biz dillendirince Erdoğan milletvekillerini yakın markaja aldı ve insanlar baskı altında kaldılar. Cesâret edemediler” diye özetlenecek bir şey söylediler. Bu bir yere kadar doğru olabilir; ama esas olarak bence şöyle bir şey oldu: Gelecek ve DEVA partileri, AKP’den en üst düzeyde kopuşun ve hattâ kopup Erdoğan’a meydan okuyuşun mümkün olduğunu gösterdi ve dolayısıyla birçok kişinin kafasını karıştırdı. Bu kişiler, bu partileri gözlemeye başladılar. Eğer bu partiler, belli bir ivme yakalayacak olursa, bir istikbal vaat edecek olursa, AKP’den buralara katılım olabilecekti. Çünkü orada bir gelecek göreceklerdi. İlk başlarda özellikle DEVA Partisi bir şeyler yakalamış gibi gözüktü. Ama sonra tıkandı ve o tıkanışıyla birlikte oraya yönelik yeni katılım beklentileri de azaldı, hattâ yok oldu. Belki yine burada tavuk-yumurta meselesi olabilir. Belki belli bir aşamada birtakım katılımlar olsaydı, bu partilerin ivmeleri, özellikle DEVA Partisi’nin ivmesi artabilirdi; ama olmadı. Sonuçta bu partiler, AKP’li milletvekilleri için, diğer üst düzey yöneticiler için birer câzibe merkezi olamadılar. Bundan sonra olamayacaklar anlamına geliyor mu bu? Gelmiyor.

Şöyle bir şey olabilir — ki konuştuğum kişilerden bu tür yorumlar da geldi: Seçim aşamasına gelindiği zaman ve birtakım şeyler netleştiğinde, seçime kısa bir süre kala çok hızlı kopuşlar olabilir. Aslında her seçim öncesi değişik partilerden milletvekili kopuşları oluyor. Genellikle de yeniden aday gösterilemeyen milletvekillerinin bir kısmı can havliyle bulundukları partiden ayrılabiliyorlar. Böyle kopuşların çok fazla bir anlamı oluyor. Ama özellikle konuştuğum o eski AKP’li bir kişinin söylediği çok anlamlıydı. Yumurtanın kapıya dayandığı bir an olursa eğer –ki olacağına inanıyor–, özellikle de muhâlefetin cumhurbaşkanı adayının güçlü bir şekilde Erdoğan’ı yeneceğinin belirginleşmesi hâlinde, çok ciddî kopmalar beklediklerini söyledi. O kopuş sırasında, o kopuşla berâber bundan Gelecek ve DEVA partileri de istifâde edecektir — buna Saadet’i de ekleyebiliriz belki. Ancak bana göre en çok istifâde edecek olan parti İYİ Parti olacaktır. Şimdiden de zâten Fakıbaba’nın İYİ Parti’ye geçeceği, geçmesi bekleniyor. Başka isimlerin de İYİ Parti’ye geçebileceği söyleniyor. Normalde AKP’den kopan birilerinin, Gelecek, DEVA ya da Saadet’e gitmesi beklenir. Neden İYİ Parti? Çünkü İYİ Parti, belli bir oyun üzerinde, %10’un üzerinde oy alacağı iyice belirginleşmiş bir parti. Büyüme potansiyeli var, büyümeye yatkın. Merkez sağda bir câzibe merkezi olma ihtimâli var. Ama Gelecek, DEVA ve Saadet için bunları söylemek çok fazla mümkün değil. Dolayısıyla İYİ Parti bir yatırım olabilir, geleceğe yönelik bir yatırım olabilir. Hattâ bunu biraz daha açalım. Diyelim ki yeniden milletvekili olmak istiyor birileri. Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeler, yeniden milletvekili olmak istiyorlar. Gelecek’e, DEVA’ya ya da Saadet’e geçmeleri durumunda pek şansları olmayacak. Çünkü özellikle değiştirilen seçim sistemiyle berâber, bu partilerin Meclis’e milletvekili sokabilmeleri zâten zorken, iyice imkânsızlaşacak ve muhtemelen CHP ve İYİ Parti’nin onlara sağlayacağı birtakım kotalarla Meclis’e girecekler. Şu anda iki senaryo bu yönde. Dolayısıyla sonradan katılacak olan kişilerin çok fazla şansı olmayacak. Velev ki AKP’den gelecek olan bâzı isimlerin çok büyük bir iddiaları varsa işin rengi değişebilir. Şu anda 286 milletvekili var Adalet ve Kalkınma Partisi’nin. Bunların içerisinden hangisi gerçekten anlamlı bir isim olur? Açıkçası bilemiyorum. Fakıbaba bu anlamda bakıldığı zaman, Türkiye çapında olmasa bile, kendi seçim bölgesi olan Şanlıurfa’da belli bir karizması ve oy potansiyeli olan bir isimdi. Belli bir gücü vardı. Ama onun dışındaki AKP milletvekillerinin neredeyse hepsi Erdoğan sâyesinde milletvekili olmuş kişiler ve bunların peşlerinden çok kişiyi getirebileceklerini söylemek bana gerçekçi gelmiyor. Tabiî ki olur, etkileri olur; ama çok büyük etkileri olmaz. Fakat yaratacakları etki şu olur: AKP’nin çözüldüğünü genel kamuoyuna gösterirler ve tereddütlü seçmenin, AKP’ye oy verip vermemekte tereddüt eden seçmenin AKP’ye oy vermemesine neden olabilirler. Oraya bir katkıda bulunabilirler. Yoksa AKP milletvekilleri içerisinde, “Gelirse bir depreme yol açar” diyebileceğimiz isim yok tek tek. Ama çok sayıda milletvekilinin, bir grubun kopması hâlinde, ister bireysel olarak ister toplu halde, bunların hepsinin toplam bir etkisi olacaktır.

Dolayısıyla bu gelecek milletvekillerinden, eğer gelecek olursa, hemen hemen hiçbirisine Gelecek, DEVA, Saadet gibi partiler yeniden milletvekili seçilme sözü, garantisi veremezler. En fazla bunu yapabilecek olan, daha fazla milletvekili çıkartmaları kesin olan CHP ve İYİ Parti olur. Yani tekrar milletvekili olmak isteyenler ve AKP’de bir daha devam etmeyi düşünmeyenler için en câzip yerlerde İYİ Parti ve CHP olur. CHP, siyâsetten daha uzak olduğu için, akla gelen de İYİ Parti olur. Burada soru şu: “İYİ Parti, Meral Akşener bu tür bir hamlede bulunur mu? Kapıları aralar mı ya da açar mı?” Çünkü bunlar tek taraflı olan şeyler değil. Diyelim ki AKP’de bir grup milletvekili rahatsız, ayrılmak istiyor ve nabız yokluyor. Bunların ayrılmak istemesi tek başına yetmez, birilerinin onları kabul etmesi ve kendilerine bir şeyler garanti etmesiyle bunlar olabilir. Geçmiş örneklerden böyle biliyoruz. Kendilerine çok sayıda vaatte bulunulup, son anda hayâl kırıklığına uğratılan insanlar da oldu. Bu tür transferler de oldu. Ama genellikle insanlarda, bu tür milletvekillerinde özellikle işini sağlama almak isteyenler daha fazladır. Birtakım taahhütler karşılığında kopabilirler. Dolayısıyla burada onların ayrılmak istemesi tek başına yetmiyor. Birilerinin onları bağırlarına basmaya hazır olması gerekiyor. İşte burada AKP’ye bakmaktan çok, esas olarak muhâlefetteki o iki büyük partiye bakmak lâzım. İYİ Parti’ye ve hattâ CHP’ye. CHP meselâ AKP’den kendisine katılımları ister mi? Teşvik eder mi? Çünkü bunda şöyle şeyler de olabilir, CHP seçmeninde: “Ya, biz yıllardır bu kişilerden şikâyetçiyiz. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi bunları niye partimize alıyoruz? Hele bir de seçilecek yerlerden niye milletvekili gösteriyoruz?” şeklinde îtirazlar da gelebilir. Yani şöyle bir olay yok: Kapılar sonuna kadar açık, ama AKP’den insanlar kopmuyor. Böyle bir olay olduğunu sanmıyorum. Çünkü ev sâhibi partilerin liderlerinin de birtakım çekinceleri olacaktır ya da gelmek isteyen herkesi almamak, içlerinden seçim yapmak gibi durumları olacaktır. Şu aşamada, bildiğim kadarıyla bu muhâlefet partilerinin kapılarını aşındıran çok kişi yok. Bunun en önemli nedeni muhâlefetteki durgunluk, bir cumhurbaşkanı adayının daha saptanamamış olması, Altılı Masa’nın çok büyük bir hareketliliği gündeme getirememiş olması. Buna karşılık Erdoğan’ın, gerek dış politika ataklarıyla gerekse içeride seçim ekonomisi ve yatırımlarıyla –ki daha fazla olacağı söyleniyor–, bir anlamda özgüven tâzeleme yoluna gitmesi. Şu hâliyle bakıldığı zaman, birkaç ay öncesindeki gibi AKP içerisindeki kişilerin, “Biz artık iktidâra kesin gelemeyiz” duygusundan uzaklaşmakta olduklarını düşünüyorum. Burada önemli olan, muhâlefetin hamleleriyle o algıyı kırabilmesi. İşte onu kırarsa, muhâlefet adayını açıklar ve bu aday ekibiyle berâber büyük bir hareketlilik yaratır, gündemi çok ciddî bir şekilde belirler ve kaba tâbiriyle “Gümbür gümbür iktidâra geliyor” görüntüsü verirse, işte o zaman kopuşlar olacaktır. Ama o gün bugün değil. O güne gelmek için, öyle bir noktaya gelmek için hiç kuşkusuz AKP’den birtakım kopuşların önceden olması muhâlefetin işine gelecektir, yani psikolojik üstünlüğü almak için.

Mehmet Ali Çelebi’nin bir gün sonrasında Fakıbaba’nın ayrılması, herhalde Erdoğan’ı –ki o sırada Azerbaycan’daydı– hayli rahatsız etmiştir. Bildiğim kadarıyla dönüş yolunda, uçakta kendisine bu soru sorulmamış. Kaçırdığımı sanmıyorum. Baktım hızlı bir şekilde, kendisine bu soru sorulmamış. Sorulmuşsa da ben kaçırmışımdır. Ama bunun, Erdoğan’ın hoşlandığı bir olay olmadığı kesin. Herhangi bir kopuş, başka kopuşların psikolojik zeminini hazırlayacaktır zîrâ. Dolayısıyla şu aşamada kopuşları beklemek için, toplu kopuşları beklemek için erken; ama birtakım bireysel kopuşların, tekil kopuşların mümkün olduğu bir aşamadayız. Burada kopmak isteyenlerden çok, onları kabul etmesi beklenen yerler önemli. Öncelikle de İYİ Parti’nin nasıl bir tutum takınacağı önemli. Eğer İYİ Parti, bu tür transferlere kapısını açarsa, bu yolda birtakım çabalara girişirse, sâdece AKP’den değil MHP’den bile yeni birtakım katılımları sağlayabilir. Ama bunu sağlayabilmesi için hem kapısını açması hem de kendisinin çok güçlü bir şekilde oylarını artırdığını gösterebilmesi lâzım. Son dönemde İYİ Parti bu anlamda iyi bir sınav vermiyor. Ama peş peşe katılımlarla berâber bir moral tâzelemesi yaptıkları için önümüzdeki günlerde bu tür bir hamleye girişmelerinin pekâlâ mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Eninde sonunda bir kopuş olacak. Ama o kopuş muhtemelen son anda olacak. Büyük kopuşlar son anda olacak. Hele AKP cumhurbaşkanlığını ve Meclis seçimlerini kaybederse, o zaman kopuş çok daha hızlı ve her kademede olacak. Şu aşamada milletvekilleri içerisinde çok kişinin öncelikle kendilerine yeniden seçilme garantisi verilmesini düşündükleri kanısındayım. Bunu kendilerine sunabilecek parti AKP olursa AKP’de kalırlar; ama aksi takdirde diğer partilerden muhâlefete yönelmeleri mümkün olabilir. Bir de şu hususu özellikle vurgulamak lâzım: Bu kişiler yeniden milletvekili seçilmeyebilirler, ama eğer Türkiye’de bir iktidar değişecekse, Türkiye yeniden yapılanacaksa ve bir şekilde geçmişe yönelik birtakım hesaplar da görülecekse, bu kişiler kazanan tarafta olmayı tercih edeceklerdir. Burada önemli olan, kendilerine bir yer garantilemek tabiî ki. Hâlâ iktidârın içerisinde bir yer garantilemek, ama en azından kaybeden tarafta kalmamak olacaktır. Burada sonuçta onların tercihini belirleyecek olan, kimin kazanacağının netleşmesi olacak. Eğer Erdoğan bir kez daha kazanabileceğini gösterirse, hiç kimse gitmez; hattâ tam tersine başkalarından da katılım olabilir. Ama Erdoğan’ın yeniden kazanamayacağı iyice anlaşılırsa, kabul edilirse bu kişiler tarafından, o kopuşların tek tek mi grup hâlinde mi olduğunu bilemiyorum; ama çok ciddî sayıda olacağını söylemek mümkün. 

Bana göre Erdoğan’ın kazanması mümkün değil. Ama özellikle AKP’de siyâset yapan bu kişilerin büyük bir kısmı, hâlâ Erdoğan’ın kazanma ihtimâlinin çok yüksek olduğunu düşünüyor olsalar gerek ki orada kalıyorlar. Ama bir gün belki o düşüncelerinden sıyrılacaklar ve o zaman –nasıl diyeyim? Biraz ters olacak, ama olsun– “kaçacak delik” arayacak olabilirler. Gemiyi terk edecekler, terk etmek isteyecekler. Gemiyi terk etmeleri, kendilerine yeni bir gemi bulacakları anlamına pekâlâ gelmeyebilir. Onu da özellikle vurgulamak istiyorum. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.