Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Muhalefet moral üstünlüğü neden kaybetti, nasıl yeniden kazanabilir?

Öncelikle cumhuriyetimizin 100’üncü yılına gelecekten çok daha umutlu bir siyasal ve toplumsal atmosferde girebilmek umuduyla, 99’uncu yılı kutlayarak başlayayım.

Çok değil bundan altı ay önce, Cumhur İttifakı seçim kanununda yaptığı değişiklikleri TBMM’ye getirdiğinde en çok yapılan yorumlar “Kazanamayacaklarını gördüler, mecburen kuralları değiştiriyorlar ama nafile…” şeklinde özetlenebilecek akıl yürütmesine dayanıyordu. Muhalefet ne yapacak, erken seçim olacak mı gibi sorularla geçen yarım yılın ardından iktidarın kendine olan güvenini tazelediği ve bunu rakamlara da yansıttığı; muhalefetin ise halen iç tartışmalara gereğinden fazla enerji harcadığı bir dönemdeyiz.  

2 Ekim’deki Altılı Masa toplantısı, bu gerçeğin muhalefet liderlerince de anlaşıldığı izlenimi veren bir sonuç metniyle tamamlanmıştı. Her ne kadar da dile getirilen daha sık toplanma amacı 14 Kasım olarak belirtilen ilk toplantıda gerçekleştirilememiş olsa da masanın ve alt komisyonların bundan sonraki mesaisi epey yoğun olmak zorunda. Kabaca bakarsak önümüzdeki 45 ila 60 günlük süre içinde masanın “koalisyon protokolü” olarak değerlendirdiği bir programı yazmış ve ortak adayın kim olacağı konusunda da ilk tur tartışmayı tamamlamış olması gerekiyor. 

Altılı Masa’nın bugüne kadar en çok eleştirilen yönünden kurtulup mesaisini hızlandırması, büyük oranda kaybedilen sinerjinin geri gelmesi ve moral üstünlüğün muhalefete geçmesi için gerekli ancak yeterli değil. Bunu başarabilmesi için muhalefetin öncelikle kendisini geriye düşüren, sürekli iç tartışma halinde olma durumundan kurtulması gerekiyor. Bu da büyük oranda adaylık tartışması başta olmak üzere masadaki partiler arasında huzursuzluğa ve çekişmeye sebep olan meseleleri çözüme kavuşturma iradesini gösterip, seçimlerde mevcut otoriter iktidar bloğuna karşı yarışacak siyasi ekibin seçim sonuçları açıklanana kadar ayakta kalabilecek sağlamlıkta bir birlik oluşturacaklarını göstermelerinden geçiyor. 

İktidar bloğunun toplam oyunun yüzde 40’ların altını düşmesine yol açan sorunlar düzelmeyip, düzeleceğine dair de inandırıcı bir vizyon sunulmadığına göre, şu anda Erdoğan’ın toparlıyor görüntüsünün ardındaki tek sebep muhalefetin elindeki moral üstünlüğü yaptığı hatalarla kaybetmesi.

Adaylık tartışmaları ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığının asıl zayıf noktası

Kemal Bey’in olası adaylığı ilk kez gündeme geldiği günden bu yana yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman geçti. Bu süre zarfında ilk olarak çoğunluk onun adaylığını iktidara atılan bir “yem” olarak değerlendirmişti. Ancak Kemal Bey destek oranını arttırıp, giderek bir kampanya dili kullanmaya başlayınca adaylığı ciddi olarak tartışılmaya başladı. Bu tartışma yakın zamana kadar sürdü ve bu adaylığın olası zayıflıkları arasında mezhepsel kimliğinden, siyasi kapasitesine ve son 10 yıl boyunca yaşadığı yıpranmışlığa kadar birçok sebep gündeme geldi ve Kemal Bey’in kazanabilirliği sorgulandı. Bu tartışma boyunca Kemal Bey’e haksızlık yapıldığı da oldu, kendisi de pek tarzı olmayacak şekilde bazı gazetecilere, araştırmacılara ve CHP dışı ve bazen içindeki bazı gruplara yönelik had bildiren açıklamalar yaptı. 

Sonuç olarak bugün geldiğimiz noktada ise Kemal Bey’in olası adaylığının asıl sorunu bu tartışılanlardan çok, onun yürüttüğü kampanyanın ve bu kampanyayı yürütme şeklinin giderek Altılı Masa’ya rağmen gerçekleştirildiği kanaatinin masa içinde ve dışında giderek yaygınlaşması. Daha birkaç ay öncesine kadar Kemal Bey’in olası adaylığı Altılı Masa’nın devamı açısından bir avantaj olarak görülürken, son zamanda bu mesele masanın moral üstünlüğü kaybetmesine sebep olan iç tartışmaların odağı haline geldi. Bu da Kemal Bey’in izlediği politikanın, aslında kendi projesi olan ve yine bizatihi kendi tarafından ortak adayı belirleme yetkisini verdiği masanın sürdürülebilirliği ile çelişmesi gibi bir durum yaratıyor ki bu çelişki durumu muhalefetin tamamına kaybettiriyor.

Bu manzaraya bakıp, önümüzdeki sonucun muhalefetin kendi tercihleri sonucunda ortaya çıktığını da söylemek lazım. Kemal Bey’in, 2015’ten beri dile getirdiği, 2017’den beri bizzat oluşturduğu “otoriter iktidara karşı birleşik muhalefet” fikriyle azımsanmayacak oranda çelişen bir üslup ve eylem dizisiyle giriştiği adaylık kampanyası popülaritesini ve arkasındaki desteği önemli oranda arttırsa da kazanabilirlik sorununu aşma konusunda muhalefetin geri kalanını ikna edememiş gibi gözüküyor. Üstelik kendi siyasi üslubuyla çelişecek şekilde sıklıkla “ben” dediği ve yola yalnız çıktığı bu kampanyada başarılar nasıl onun hanesini yazılıp destek oranını hızlıca arttırıyorsa, ABD gezisi örneğindeki gibi başarısızlık olarak algılanan meseleler de bu oranı hızlıca azaltacaktı. Dolayısıyla yapılan hata ABD gezisi ya da başörtüsü serbestisi mevzuu değil, hiç olmaması gereken bir zamanda “biz”den “ben”e geçiş yapılması ve bunun da yeterince iyi kurgulanmamasıydı. 

Şimdi ne olacak?

Tüm bu olanlar Kemal Bey’in bir ay önceye kadar kesin gözüyle bakılan adaylığı konusunda birtakım zorluklar yaratmış gibi gözüküyor. Böyle mi olacak, göreceğiz. Ancak Kemal Bey’in adaylığı etrafındaki tartışmalar diğer bir aday adayının olası adaylığı ile ortadan kalksa dahi, muhalefetin içinde bulunduğu tüm açmazlar bir anda yok olmayacak. Artık seçimlerden önceki son düzlüğe girildiğine göre Altılı Masa’nın oluşum biçimine ve işleyişine yapılabilecek bazı haklı eleştirilere rağmen, bu masayı dışlayan bir aktör değişikliğinin de artık pek gerçekçi olmadığını görmek gerekiyor. Kaldı ki Altılı Masa asıl sınavını önümüzdeki 45 ila 60 gün boyunca gerçekleşecek müzakereler sırasında verecek gibi gözüküyor. Ortak programı çıkarmak görece kolay gözükse de görev dağılımının, ittifak formasyonunun ve tabii ki de ortak adayın belirlenmesi süreci liderlerin söylediğinin aksine hiç kolay olmayacak. Defalarca söylediğim ve bıkmadan tekrarlayacağım gibi, adayın masada oturanlardan biri olmamasının yaratabileceği tüm meseleler de hesaba katılarak ortak adaylığın tüm partilerin yönetimlerinin, örgütlerinin ve tabanlarının desteğini alacak şekilde inşa edilmesi gerekiyor. Macaristan’dan alınacak çok ders var bu konuda!   

Erdoğan, karşısında dağınık ve dolayısıyla zayıf, birbiriyle sürekli atışan ve rekabeti abartan bir muhalefet olması için elinden geleni yapacak. Son zamanda muhalefet kendi yaptıklarıyla ona yapacak pek bir şey bırakmadığından, Erdoğan henüz elindeki tüm kartları oynamamasına rağmen moral üstünlüğü geri almaya başladı. Muhalefetin artık kendini toparlayıp, medya üzerinden “mesajlaşmayı” bırakıp, program, ekip ve adayıyla sağlam bir siyasi blok kurmaya odaklanmalı. Altılı Masa’nın önümüzdeki 45-60 günlük mesaisi eldeki tek şans ve ben her şeye rağmen umutluyum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.