Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Muhalefete kötü ve iyi haberler

Yaklaşık bir ay önce muhalefetin moral üstünlüğü neden kaybettiğini ve nasıl kazanabileceğini sorguladığım bir yazı yazmıştım. Geçen sürede muhalif kamuoyunda artarak devam eden bir moral bozukluğunun var olduğu; Erdoğan’ın tekrar kazanacağına olan inancın yurtiçinde de yurtdışında da arttığı görülüyor. Bu önemli ancak başlı başına belirleyici olmayan bir faktör. Evet, “kararsızlar” olarak adlandırdığımız seçmen grubundan Cumhur İttifakı’na bir geri dönüş olduğu ve bu sayede Erdoğan’ın ham oyunun yüzde 40’ın gerisinden yüzde 45’lere vardığı çeşitli araştırmalarda gözlemleniyor. 

Gerek kazanacağına olan inanç gerekse destek oranında yukarı doğru bir hareketlenme iktidar açısından çok önemli, hele ki Türkiye’nin içinde bulunduğu krize ilişkin elle tutulur bir iyileşme görülmemiş ve iktidar elindeki seçim ekonomisi kartlarının önemli bir bölümünü henüz oynamamışken… Zira değişen bu algı iktidar bloğunda gerek elit gerekse seçmen düzeyindeki çözülmeyi durdurup, ters yönde bir konsolidasyona götürmeye başlamış durumda. Üstüne bir de siyaseten tartışılan konuların başında ekonomiden ziyade, terör ve şiddetin gelmesi bu algının kırılmasını iyice zorlaştırıyor. Buna karşı muhalefetin şimdiye kadar sunduğu yegane şey ise gelmekte olan karakışın, birçok açıdan toparlanmış görünen iktidarı sarsacağına olan “umut” gibi duruyor.   

Ancak tüm bunların değiştiremediği bir gerçek var: İktidarın seçimlerde kaybetmesini tercih edenler, yani muhalefetin destek havuzu veya potansiyeli, tüm bu olanlara rağmen yüzde 55’ler civarında gözüküyor. Bu da demek oluyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son bir buçuk yıldaki en “başarılı” hali dahi -henüz- iktidarını korumak için gerekli güce ulaşmış değil. 

Buna rağmen muhalif kamuoyunda morallerin bozuk olmasının temel sebebi ise yüzde 55 olarak verdiğim potansiyel bir-bir buçuk yıl önce yüzde 60’ın üstündeyken muhalefetin bunu değerlendirememiş olması. “Zaten kazanıyoruz…” algısı muhalif siyasetçiler arasında halen düşündüğümüzden çok daha yaygın. Hatta bütün bir 2022 yılının özellikle de Altılı Masa açısından “Zaten kazanıyoruz, peki kimlerle ve nasıl kazanalım? Kazandıktan sonra nasıl paylaşalım?” sorgulamalarıyla geçirildiğini söylemek sanırım abartılı olmayacaktır. Bu sorgulamalar seçmen düzeyinde karşılık bulmadığı için Altılı Masa ile muhalif kamuoyu arasında daha çok “Aday kim olacak?” sorusu üzerinden giden bir tartışma yaşandı. Altılı Masa yıl boyunca bu tartışmaya alternatif olacak bir programı seçmenin önüne koyamadığı gibi, kendi arasında da bir mutabakatı sağlayamadı. Bugün geldiğimiz noktada ise “Zaten kazanıyoruz…” varsayımının hiç de doğru olmadığı ortaya çıktı.         

İşte bu sebeple muhalefet şu anda yüzde 55’ler civarında görünen bu potansiyel seçmen desteğini artık çantada keklik görmemeli. Eğer seçim değil de bir kimlik sayımı yapıyor olsaydık, bu çoğunluk çantada keklik görülebilirdi. Ancak seçimler söz konusu olduğunda, hele ki otoriter bir rejimdeyseniz, çoğunluklar hazır bulunmaz ancak mobilize edilir. Bugün için yüzde 55’ler dolayında bir çoğunluk, bu iktidarın gitmesini tercih ediyor ancak bu oldukça çoğul ve parçalı bir çoğunluk. Dolayısıyla bu çoğunluğu mobilize etmek, tümünün dikkatini bir yöne çekmek hiç de kolay değil. Evet, bu iktidarın gitmesini tercih eden bir çoğunluk var ancak bu, muhalefetin umduğu gibi “Cumhur İttifakı gitsin de ne olursa olsun” diyen bir çoğunluk değil. Bu çoğunluk ancak -kazanabilir ve yönetebilir- yeni ve tek bir alternatif gördüğü anda mobilize olabilir. Ancak bu koşulda bu yüzde 55’i muhalefete destek veren bir çoğunluk olarak adlandırabiliriz.

Doğrudur; muhalif kamuoyu bazen Erdoğan’ın gücünden adeta efsunlanmış bir halde, attığı her adımın sonunda “Tamam her şey bitti, yine kazandı” algısını özellikle sosyal medyada yaygınlaştırabiliyor. İşin kötüsü bu durum Erdoğan’a sahip olmadığı bir gücü atfetmenin ötesinde, o gücü ona kısmen sağlama gibi bir ters-işlevselliğe de sahip. Bu sayede Cumhur İttifakı, muhalefetten ciddi oranda daha az oranda desteğe sahip olmasına rağmen daha güçlü görünmeyi ve hatta olmayı başarabiliyor. Bu durum da muhalefet partileri ile muhalif kamuoyu arasında bir gerilime sebep oluyor. Muhalefet partileri ve Altılı Masa buna kızıp, tabanlarıyla tartışacaklarına bunun sebebini biraz da kendilerinde aramalı. 

Kazanabilir ve yönetebilir bir seçenek yaratmak, defalarca söylendiği gibi, tüm muhalefetin aynı söz ve istekle ülkenin dört bir yanında beraberce anlatacağı ortak bir program, bunu gerçekleştirecek tüm muhalefeti temsil eden ortak bir ekip ve yine tüm muhalefetin arkasında durabileceği bir ortak adayla olur. Bunun başarılamadığı her senaryo, Türkiye’nin, birleşmekten korkan, birlik içinde bir seçenek yaratma riskini alma cesaretini gösteremeyen ve bunun yerine aritmetik hesaplar ve pazarlıklar kanalıyla ikinci tur üzerinden kazanma planı yapan bir muhalefetin, seçimli otoriter bir rejimde iktidarı yenemeyeceği teorisini onaylayan örnekler arasına katılmasıyla sonuçlanır. Bu senaryoya hazırlık yapan içeride ve dışarıda büyük bir kalabalık var. Tersi ise Türkiye’nin katkısıyla adeta kartların yeniden dağıtılması olur. 

Benim halen umudum var.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.