Erdoğan kaybetti ama kimin kazandığı belli değil. İktidar kaybetti ama muhalefet henüz kazanabilmiş değil.
2022’nin öne çıkan gelişmelerinden biri Altılı Masa’nın kurulmasıydı. Altı genel başkan, 28 Şubat’ta “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” belgesini açıklayarak muhalefet liderleri olarak kurdukları masayı duyurdu.
Altılı Masa’nın kurulmasıyla en çok konuşulan konulardan biri ortak cumhurbaşkanı adayı oldu. Ortak cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun isimleri hep gündemde kaldı fakat İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak aday gösterilmesine mesafeli durduğu siyaset yorumcularının gündeminden düşmedi.
2022’nin son yayınında Ruşen Çakır, “Kazananın belli olmadığı bir yıl” başlığıyla bir yılın değerlendirmesini yapıyor.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları diliyorum. 2022’nin son yayınında, âdettendir, bir “yıl değerlendirmesi” yapayım istedim ve bu yıl değerlendirmesinin başlığını da, “Kazananın belli olmadığı yıl” olarak seçtim. Burada bilenler bilir, benim öteden beri dile getirdiğim bir husus var: Erdoğan kaybetti, ama kimin kazandığı belli değil — ya da iktidar kaybetti, ama muhâlefet henüz kazanabilmiş değil. Böyle ilginç bir durum yaşıyor Türkiye uzun bir zamandır. Yerel seçimlerin ardından muhâlefetin artık kazanan olduğu, olacağı çok güçlü bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştı. Fakat sonra muhâlefet bu yakaladığı dalgayı sürdüremedi. 2022’de çok beklenmedik bir gelişme oldu, o da Altılı Masa. Önce 28 Şubat’ta Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem belgesinin açıklanmasıyla kendini duyurdu ve orada 6 partinin lideri Bilkent Otel’de, benim de birçok gazeteci ve sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle birlikte izlediğimiz o programda önemli bir çıkış yaptılar ve ardından da bu parti liderleri, alfabetik sırayla, CHP’den başlayarak toplandılar. 9 kez bir araya geldiler. 10’uncusu 5 Ocak’ta Gelecek Partisi’nin ev sâhipliğinde yapılacak. Damgayı tabiî ki Altılı Masa vurdu ve ilk çıktığı andan îtibâren artık muhâlefetin kazandığını göstereceği bir zemin olarak düşünüldü Altılı Masa. Millet İttifâkı vardı, yerel seçimlerde bunu görmüştük. Bir önceki seçimlerde, 2018 milletvekili seçimlerinde bunu görmüştük. 2019’da yerel seçimde gördük ve nihâyet bunun da ötesine geçen, 6 partiden oluşan bir ittifak karşımıza çıktı ve burada iki de AKP’den kopmuş parti var. Bu iki partinin, Gelecek ve DEVA partilerinin katılımı bu ittifâkı çok daha değerli kıldı. Zîrâ, AKP’den çözülmelerin devam edeceği ve bu partiler başta olmak üzere, Altılı Masa’da olmamasına rağmen HDP dâhil muhâlefettekilerin de bu çözülmeden istifâde edecekleri beklendi. Altılı Masa’nın îlânı, o benim söylediğim, muhâlefetin artık kazandığını tescillemesinin bir zemini olarak ortaya çıktı; ama olamadı. Çok tartıştık, çok eleştirdik, bir yığın şey yaşandı.
Öncelikle esas konular bir türlü ele alınmadı. En önemli husus da tabiî ki ortak aday meselesi. Kemal Kılıçdaroğlu aday olmak istedi. Adaylığını benimsetmek için üst üste hamleler yaptı. Kimi zaman çarpıcı videolar yaptı, kimi zaman baskınlar düzenledi –başta devlet kurumlarına olmak üzere– ve “Ben” diye konuşmaya başladı, “Çözeceğim” diye konuşmaya başladı. Adaylık konusunu hiçbir zaman reddetmedi: “Masa isterse tabiî ki aday olurum” dedi. Yakın çevresi, “Bizim adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur” dediler. Fakat Altılı Masa’nın diğer partilerinin –özellikle İYİ Parti’nin– buna ne derece “Evet” dediği hep şüpheli oldu. Mansur Yavaş’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun adları hep gündemde kaldı. Hattâ İYİ Parti yöneticileri ve tabanı, Meral Akşener’in “Ben Başbakan olacağım. Cumhurbaşkanı adayı olmak istemiyorum. Böyle bir iddiam yok” demesine rağmen onun hep bir potansiyel cumhurbaşkanı adayı, ortak aday olmasını da temennî ettiklerini dile getirdiler ve sonuçta Şubat sonunda büyük bir heyecanla başlayan ve gerisi nasıl gelecek diye beklenen Altılı Masa bir kısır, “Aday kim olsun?” tartışmasıyla sürüp gitti — ki buradaki sorun: Tartışmayı aday adayları yapmadı, parti liderleri de açıkça yapmadı; ama kimler yaptı? Muhâlif taban, medya, bu partilerin üyeleri ve birtakım yetkili isimleri. Kimi zaman çıkıp, “Kemal Bey iyi birisi, ama kazanamaz” dediler. “Seçilebilir aday” diye bir mesele gündeme geldi.
Ve tabiî ki daha önemlisi: İktidar. İktidar bu konuyu çok sevdi. İktidar, Altılı Masa’nın adayını bir an önce açıklamasını temennî etti, böyle dile getirdi. Ama bence bu açıklamanın alabildiğine geciktirilmesini ve bu süre içerisinde Altılı Masa’nın birbiriyle sürekli tartışıyor olmasını arzuladı ve bunu da büyük ölçüde başardı. Bu tartışmalarda iktidârın payı muhakkak var; ama esas olarak muhâlefet partilerinin, Masa’daki partilerin, özellikle CHP ve İYİ Parti’nin rolü çok daha önemli oldu, onu özellikle vurgulamak lâzım. Nitekim 2022’nin en son günlerine Kılıçdaroğlu ile Akşener’in akşam yemeği damgasını vurdu. Onun bir öncesinde Ekrem İmamoğlu’na verilen cezâ ve Saraçhâne’de yaşananlar vardı. Aslında 2022’nin son günlerinde üst üste çok önemli gelişmelere tanık olduk muhâlefet açısından. Fakat yine de birçok konu hâlâ belirsizliğini ciddî bir şekilde koruyor ve muhâlefet, kazandığını 2022’de tescilleyemedi. Hattâ öyle oldu ki, özellikle dış politikadaki bâzı hamleler, ama bilhassa seçim ekonomisi olarak tanımlayabileceğimiz –öğrencilerin kredi borçlarının iptâli gibi, en son emeklilikte yaşa takılanlar (EYT’liler) gibi, asgarî ücret düzenlemesi gibi– hususlarda iktidar kesenin ağzını açarak –ki kesenin içinde çok para olmadığını da biliyoruz–, bu keseyi doldurmak için de dış politikada 180 derece dönüşlerle, özellikle Körfez ülkelerinden para temîn ederek, Rusya’dan birtakım ayrıcalıklar elde ederek durumu toparlamaya çalıştı ve kamuoyu araştırmalarında, özellikle daha önce oyunu AKP’ye verip de sonra kararsız olduğunu beyan edenlerin bir kısmının AKP’ye geri döndüğü yolunda birtakım bulgular paylaşıldı. Buradan hareketle, AKP’nin ve Erdoğan’ın kazanma ihtimâlinin tekrar güçlü bir şekilde gündeme geldiğini düşünmüyorum. Hâlâ kazanan tarafın muhâlefet olmasının çok güçlü ihtimal olduğunu düşünüyorum; ama yine de hâlâ muhâlefetin kabuğunu tam kıramadığını vurgulamak istiyorum. Tabiî burada HDP meselesi başlı başına bir sorun olarak duruyor. HDP ile kurulacak ilişki, HDP’nin desteği olmadan cumhurbaşkanı seçimini kazanamama ihtimâlinin çok güçlü olması… bu hususlar hâlâ önümüzde duruyor. Kazanabilecek aday tartışmasına bir diğer boyut da “HDP’nin oy verebileceği aday” tartışması eklendi 2022’de.
2022’nin bir başka ilginç olayı: Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ın çıkışı. Bu arada Memleket Partisi’ni de sayabiliriz, ama Memleket Partisi baştan çok istikbal vaat eden bir parti olarak çıkmadı ve kısa zamanda, az olan etkisi iyice azaldı. Şimdi Zafer Partisi ve başka partilerle ittifak yapıp seçimlere girmesi konuşuluyor. Onu ne derece başaracaklar? Başarırlarsa ne derece etkili olacak? Bu ayrı bir tartışma konusu. Ama Zafer Partisi ilk çıktığı andan îtibâren gündeme çok ciddî bir şekilde ağırlık koydu ve Türkiye’nin gündemini sığınmacılar, mülteciler meselesi olarak değiştirmeyi başardı; ama bunu sürdüremedi. Bunun en önemli nedeni, bu partinin çok yeni olması, bu partinin Ümit Özdağ’dan ibâret görüntüsü. Her ne kadar birtakım isimler girip çıksa da, çok kişi kısa süre içerisinde Zafer Partisi’nden ayrıldı, biliyorsunuz. Ümit Özdağ bunu “tek tabanca” yapıyor. Herhalde bu “tek tabanca” lâfına biraz kızar, biraz da hoşuna gider diye tahmin ediyorum. Bir yere kadar, bir dönem, muhâlefeti parçalama ihtimâli nedeniyle önünü iktidârın açar gibi olduğu bir partiydi Zafer Partisi. Ama belli bir yerden sonra, tamâmen sosyal medyaya hapsoldu. Sosyal medyada da eski etkisini sürdürebildiğini açıkçası ben göremiyorum. Çok ciddî çıkışlar yapıyor, çok iddialı suçlamalarda bulunuyor; ama bunlar gündem olamıyor. Zafer Partisi’nin böyle bir durumu var. Tabiî ki bu partinin ve nispeten daha yeni kurulan diğer partilerin, az oy alma ihtimâli olan partilerin seçimlerde, özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde bir etkisi olacak. Onu ayrıca yarın yapmayı düşündüğüm yayında tartışmayı düşünüyorum. Ama Zafer Partisi’nin 2022’deki yerini kabul etmek lâzım.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Onun kadar gündemde olmasa da, Yeniden Refah Partisi’nin de belli bir karşılığı olduğunu görüyoruz ve burada ilginç bir olay var: AKP’den kopan, ama CHP ile birlikte hareket ettiği için Saadet ya da Gelecek ya da DEVA partilerine gitmeyen seçmenin bu partiye –Erbakan isminin de etkisiyle– yöneldiği yolunda çok ciddî bulgular var. Ama bu partinin de tek başına barajı aşma ihtimâli yok; yine de muhâlefete ya da iktidâra daha yakın durup durmayacağı meselesinin de önemli olacağını özellikle vurgulamak lâzım.
HDP bu sene, 2022’de çok gündemdeydi; ama gündem belirleyemedi. Gündemi belirleyen Selahattin Demirtaş oldu, bunu özellikle vurgulamak lâzım. Selahattin Demirtaş yaşanan olaylara sosyal medya üzerinden çok hızlı tepkiler vererek, tweet’leratarak, kimi zaman yazı yazarak kimi zaman söyleşilerde verdiği cevaplarla çok önemli çıkışlar yaptı ve dikkatleri üzerine çekti. İktidârın neden onu içeride tuttuğunu anlamamızı her seferinde bir kere daha sağladı. Demirtaş şu hâliyle, cezâevinde olmasına rağmen Türkiye siyâsetinin en önemli aktörlerinden birisi.
2022’nin bir diğer notu bence Gelecek ve DEVA partilerinin başta yakalar gibi oldukları ivmeyi sürdürememeleri oldu, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu başlı başına ayrı bir tartışma konusu. Bu konuda yazı da yazdım, birtakım yayınlarda bir şeyler de söyledim. Ama hesaplaşmalarını tam zamânında ve kendilerinden beklendiği ölçüde yapamadıkları yolunda çok ciddî eleştiriler olduğunu özellikle vurgulamak lâzım.
İYİ Parti, Meral Akşener’le başladı. Araya birileri girdi; ama Meral Akşener’le bitti. Meral Akşener hâlâ şu hâliyle Türk siyâsetinde çok önemli bir figür olarak önümüzde duruyor. Hâlâ iktidar partilerinin, AKP’nin ve MHP’nin çağrılarına mazhar oluyor, dâvetlerine mazhar oluyor. Ama oralara gitmeyeceğini biliyoruz. Kılıçdaroğlu’yla son buluşmasının ardından Meral Akşener’in yeni yılda daha fazla öne çıkmasını bekleyebiliriz ve Altılı Masa’nın en önemli ikinci partisi olduğu muhakkak.
Tabiî ki CHP, Kılıçdaroğlu, 2022’nin en çok öne çıkan, en çok tartışılan ismi oldu. Defâlarca gündem belirledi. Birçok konuda alkış da aldı eleştiri de aldı. Başörtüsü çıkışı, ben dâhil çok az kişinin desteklediği, olumlu bulduğu, ama büyük çoğunluğun değişik gerekçelerle eleştirdiği bir çıkış oldu. Amerika gezisi çok eleştiri aldı. Ama en büyük eleştiriyi Berlin’de, Almanya gezisinde, Ekrem İmamoğlu’nun mahkeme gününde orada olmasıyla aldı. Çok büyük bir hatâ olduğunu ısrarla tekrarlıyorum ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığını benimsetmek için yaptığı çabaları çok ciddî bir şekilde gölgelediği kanısındayım.
Evet, çok da uzatmayalım. 2022 aslında çok fazla şeyin yaşanmasına rağmen çok da fazla şeyin değişmediği bir yıl oldu. Kazanan ve kaybedenin netleşmediği bir yıl oldu. Erdoğan’ın adaylığının netleştiği; ama rakibinin kim olduğunun belli olmadığı bir yıl oldu. Seçim târihi bile belli olamadı. Artık bütün bunların hepsini 2023’e bıraktık. Evet, hepinize 2022’den sağ çıktığınız için tebrikler. 2023’te mutlu, özgür, sağlıklı bir yıl dileğiyle… Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.