Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gülçin Karabağ yazdı: 2023’e kuşbakışı bir giriş – Türkiye’nin kader seçimine doğru

2022’nin son günlerinde Türkiye siyasetinde tarifi zor bir durgunluk hakimdi. Fırtına öncesi sessizlik mi denir, ardımızda bıraktığımız yılın yorgunluğu mu bilinmez. 2022’den 2023’e erişmek için yaşadığımızı siyaset dünyasının çetrefilli sokakları da yansıtıyordu adeta. Nihayet 2023 kapıdan girdi, bakalım yılın bitişinde nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olacağız.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına çok çetin geçeceği her halinden belli bir seçim dönemiyle giriyoruz. Türkiye’nin kader seçimi uzun zamandır uğultusunu duyduğumuz ama bir türlü istasyona varamayan bir tren gibi tozu dumana kata kata geldi. Henüz seçim takvimi açıklanmış değil, 18 Haziran’da olacakmış gibi hazırlandığımız seçimin nisan ya da mayıs ayında olması kuvvetle muhtemel. İktidar, hem Erdoğan’ın yeniden aday olabileceği hem yeni seçim yasasının uygulanabileceği hem de öğrencilerin ikametgah sorunundan Kurban Bayramı’na tüm parametrelerin lehlerine olduğu bir tarih belirleyecek kuşkusuz. Son dönemdeki seçim ekonomisi hamlelerinin vatandaşın cebinde sağladığı kısa süreli rahatlamanın enflasyona henüz yenilmediği bir anın kollandığı da çok açık.

Seçim tarihinden, muhalefetin cumhurbaşkanı adayına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağından, Meclis çoğunluğunu sağlamaya dönük ortak listelerin hazırlanmasına onlarca soru var cevaplanmayı ve adım adım çözülmeyi bekleyen.

Seçim konuşurken konunun bence amentüsü şu: Türkiye’nin “kader seçimi”; geleceğimizi, toplumun geniş kesimlerinin hayat rotasını belirleyecek. Kimin iktidarı devralacağından ziyade önümüzdeki seçim, Türkiye’nin bundan sonra ağır aksak da olsa ilerlediği demokrasi patikasına mı yoksa otoriter devletler ligine doğru mu yola çıkacağını gösterecek.

Şimdi oturup takkemizi önümüze koyalım ve tarafların bu seçime nasıl hazırlandıklarına ve muhalefetin hızlıca çıkması gereken basamaklara bakalım.

2022 durgun bitti, 2023 hızlı başladı diyebilirim. Yılın ilk haftasında hem iktidar cephesi hem de muhalefet cephesi çoğu beklenen adımlarla siyaset sokaklarındaki ritmi hareketlendirdi. Altılı Masa 10. toplantısını yaptı, Emek ve Demokrasi İttifakı İstanbul’da toplandı, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimin biraz erken yapılabileceğini açıkladı ve Anayasa Mahkemesi, HDP’ye verilecek Hazine yardımlarının yatırılacağı hesaplara geçici bloke koyulması kararı verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır gözlerimizin önünde sergilediği siyasal performansı bu seçimi kolayca muhalefete vermeyeceğini zaten gösteriyordu. Devletleşmiş bir partinin lideri, hatta birebir artık kendisi hem partiyi hem de devleti sembolize eden bir politik aktör olarak Erdoğan, elindeki tüm araçlarla son ana kadar tabiri caizse savaşacak. Tutarlı olma derdi taşımayan politik hattının ona verdiği güçle, önceden “asla” diye üzerine basa basa konuştuğu birçok konuda dümeni 180 derece kırıp kazanmak için her şeyi yapıyor. EYT sorunundan asgari ücret zammına, konut projesinden Esad ile yeniden görüşmeye iç ve dış siyasette kısa ya da orta vadede seçmeni kendisinde tutacak ya da uzaklaşanları yeniden kendisine çekecek her şeyi yaptı ve belli ki devam edecek. Buna muhalefeti gerek yargı aracılığıyla gerek farklı zor mekanizmalarıyla bastırması, kriminalleştirip toplumla bağını kesmesi ve toplumu kutuplaştırması da dahil.

Bunun karşısında artık belki duymaktan bıktığımız bir ifadeyle muhalefetin seçimi kazanmasını beklemekten başka çaremiz yok gibi görünüyor. Altılı Masa şimdiye kadar muhtemelen hem topluma güven vermek hem de kendinden emin olduğunu göstermek için zaten “kazanılmış” bir seçimden sonra neler yapacağını anlattı.

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen onuncu toplantıda da artık geçiş süreci yol haritası ve ortak politikalar metni belirlendi, ay sonunda bir lansmanla sunum yapılacak ve sonra belli ki cumhurbaşkanı adayının açıklanmasına sıra gelecek. Toplantı sonrasında katıldığı bir televizyon programında Ahmet Davutoğlu, Altılı Masa’nın söylem ve metin aşamasından eylem aşamasına geçtiğini ifade etti. Toplumun da uzun zamandır Altılı Masa’dan beklediği tam da bu aşamaydı. Altılı Masa’nın belli bir noktaya kadar kazanacağı vaadini güçlendirecek bir biçimde seçim sonrasının adımlarını kurgulamasının ve toplumla adım adım paylaşmasının kendi içinde bir mantığı vardı. Bundan sonra ise hem birinci turda cumhurbaşkanlığı seçimini hem de Meclis çoğunluğunu nasıl kazanacağını, bunun adımlarını hızlıca, tutarlı, umut veren, toplumu da harekete geçiren bir seçim kampanyasıyla anlatmaya başlaması ve yola çıktığını göstermesi gerekiyor.

Belki uygulaması, düşünmesi ve yazması kadar kolay değildir ama tam da böylesi bir kritik noktada Türkiye’nin geleceğinin “vebalini” üzerine alma sorumluluğunu gösteren muhalif siyasal elitlerin bu zorluğu göğüslemesini beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyorum.

2023’ün ilk çeyreğinde muhalefetin yol haritası

Öncelikle ortak cumhurbaşkanı adayının açıklanması gerekiyor. Bu aday toplumun farklı kesimlerine hitap edebilen ya da en azından farklı kesimler tarafından veto edilmeyecek bir aday olmalı. Altılı Masa ne olursa olsun Türkiye siyasi tarihine şimdiden geçmiş çok kıymetli bir deneyim. Bu yüzden adayın kim olacağı kadar önemli bir diğer adım, bu adayın arkasında Altılı Masa’nın bir birlik içerisinde durabilmesi. Bana göre formül hala koordinasyon içerisinde çalışan güçlü masa ve güçlü aday.

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş idealiyle yola çıkmış böylesi bir birlikteliğin Meclis çoğunluğunu kazanabilmesi de çok kritik. Bunun için de halihazırda çalışmalarına partiler düzeyinde başlanılan milletvekili seçimi senaryolarının ortaklaştırılıp maksimum sayıya ulaşabilecek bir stratejinin bulunması gerekiyor.

Tüm bunların toplumu da etkinleştiren, sürece katan bir seçim kampanyasıyla taçlandırılması, umut veren ve kararlı bir biçimde bu kampanyanın sürdürülmesi de çok önemli.

Geriye dönüp baktığımızda muhalefetin iktidarın çizdiği sınırlardan kurtulup, gündemi belirlediği bir diğer ifadesiyle oyun kurucu olduğu anlarda yükselişe geçtiğini gördük. Seçimin kazanılmasına giden yolda umudun kapılarını hep açık tutacak anahtar ise iktidarın çektiği alana ve iktidarın hamlelerine cevap oluşturma telaşına düşmemek, çizilen yolda devam etmek.

Son not olarak başladığım noktaya geri döneyim. Bu, Türkiye için olduğu kadar, muhalefet açısından da bir kader seçimi. Muhalefet içerisinde siyaset yapmanın “dayanılmaz bir hafifliği” olduğunu görüyoruz zaman zaman. Yalnızca siyasal ikballeri üzerinden bile düşünüyorlarsa, muhalefetin siyasal elitlerinin, iktidarın yeniden kazandığı bir senaryoda böylesi bir konfor alanına yer olmayacağının da bilinciyle davranması gerekir.

Söz uzun, zamanımız kısıtlı. 2023 her koşulda hiçbirimizin unutamayacağı bir yıl olacak belli ki, bakalım neler yaşayacağız…

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.