Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gülçin Karabağ yazdı: Saraçhane’de iki akşam – Altı lider bir arada, ortak aday nerede?

Bir musibet bin nasihattan evladır misali muhalefetin altı lideri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası verilmesi sonucunda bir arada ilk kez halkın karşısına çıktı.

Saraçhane’de geçtiğimiz hafta, şimdiden Türkiye siyasi tarihine geçen iki akşam yaşandı. İmamoğlu, devam eden davasının sonuçlanmasının beklendiği çarşamba günü henüz karar açıklanmadan İstanbullular’ı Saraçhane’ye çağırdı. Bu çağrı hem halk hem de siyasal aktörler nazarında karşılık buldu. Sosyal medyaya koyduğu fotoğrafla İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktığını duyurdu. Zannımca Altılı Masa liderlerini bir araya getiren de bu siyasal hamle oldu. Böylelikle aylardır bir masa etrafında gördüğümüz liderleri bir mitingde halkın karşısında gördük.

Yüksek tempolu geçen bu iki günde yaşananların üzerine çok söz söylenebilir şüphesiz. Benim yürütmek istediğim tartışma açısından önemli olan noktalar ise İmamoğlu’nun dava sürecinde yalnızca İstanbullular’ı muhatap alan siyasal tavrı, Akşener’in liderlik performansı, İmamoğlu ile verdiği fotoğraf ve Altılı Masa’nın seçim kampanyasının startını verdiği hissini yaşatan atmosfer.

Peki öncelikle bu dava sürecini nasıl değerlendirmek gerek?

İmamoğlu’na dava açılmasına vesile olan sözlerin hakaret içermediği ortada. Bu yüzden net bir biçimde söyleyebiliriz ki bu siyasi bir davaydı, sonucu da ona uygun oldu. Uzun zamandır Türkiye’de yargı bağımsızlığı ciddi bir problem. İktidarın yargıyı adeta muhalefeti bastırmanın bir aracı olarak kullandığını gördüğümüz onlarca örnek yaşanıyor. 20 yıllık iktidarın yenilmezliğinde 2019 yerel seçimleri tamir edilemez bir gedik açtı. Dolayısıyla bu seçim zaferinin en büyük mimarlarından biri olan İmamoğlu’nun belediye başkanlığının ilk gününden beri gerek belediye meclisi üzerinden gerek de tüm siyasi hamlelerine yönelik eleştirilerle önü kesilmeye çalışılıyor. İstanbul ekonomik kaynak ve siyasal güç anlamında bir yerel yönetimden çok daha fazlasını ifade ediyor ki “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” sözü boşuna değil. Bunun yanı sıra İstanbul Belediyesi’ni iki kez kazandığı günlerdeki direngen, kararlı ve halka nüfuz eden performansıyla İmamoğlu yerel siyasetin ötesinde bir iddiası olduğunu da gösterdi. Tüm bu sebeplerden ötürü İmamoğlu’na karşı en naif ifadesiyle rövanşist bir tavırla davranıldığını görüyoruz. Ezcümle iktidar 2019 yenilgisini atlatabilmiş değil. Ayrıca hak ettiği önemde tartışılmayan bir diğer noktayı da vurgulamak isterim. Tüm bu yaşananlar, örneklerini farklı yerel yönetim birimlerinde de gördüğümüz halk iradesinin hiçe sayıldığı kayyum siyasetinin de bir devamı.

İstanbullular “evinize hoşgeldiniz”

Duruşmalara dahi katılmayan İmamoğlu’nun henüz karar açıklanmadan İstanbullular’ı Saraçhane’ye çağırması ve halka “evinize hoşgeldiniz” diye hitap etmesi zekice bir siyasal hamleydi. İmamoğlu ilk gün, ikinci güne göre daha coşkulu bir konuşma yaptı. İkinci gün ev sahibi olarak, Altılı Masa liderlerine saygısını gösteren ve tüm akşamı düzenleyen daha sakin ve geri planda bir imajdaydı. İkinci akşamki mitingin sloganının “Millet iradesine sahip çıkıyor” olması ve İmamoğlu’nun “bana bunu yaptılar”dan ziyade yine yalnızca İstanbullular’ı muhatap alarak “İktidarın sizinle dertleri ne?” sorusu üzerinden kurduğu söylem de bu hamlenin devamı niteliğindeydi. Böylelikle iktidar ile İstanbullular’ın iradesini karşı karşıya getirmiş oldu ve uğradığı haksızlığı kendisini seçenlerin uğradığı bir haksızlığa dönüştürerek çapı genişletti.

Saraçhane’deki iki akşamdan hatırımda uzun süre kalacağını düşündüğüm sahne ise hiç şüphesiz, İmamoğlu’nun odasında cezayı öğrendiği andaki hali ve Akşener’in ona tam o anda verdiği destek. İmamoğlu’nun merkezinde bulunduğu olaylar silsilesinde Akşener de liderlik performansıyla ön plana çıkmayı başardı. İlk akşam başka bir siyasi partinin lideri olarak CHP üyesi İmamoğlu’nu sahiplenmesi ve bunun İmamoğlu’nda da karşılık bulması, ikinci akşam ise konuşması sırasında hem “Gitme Ekrem yanımda dur, biz senin için buradayız” hem de “16 milyonun yanı sıra 85 milyonluk Türkiye’nin de senin yanında olduğunu buradan görüyoruz” sözleriyle İmamoğlu’nu ön plana çıkarması dikkat çekiciydi. Bir başka hafta sonu yazımda üzerinde durduğum kısıtlara rağmen, Akşener kritik anlardaki sorumluluk alma kapasitesiyle “eski” siyasetten gelen bir aktör olarak Türkiye siyasetinin bugününde ve geleceğindeki “yeni” siyaset anlayışında kendisine bir yer edinmiş gibi görünüyor.

Tabii ki Saraçhane’de verilen tüm bu görüntüler birçok soruyu da beraberinde getirdi: Acaba Akşener cumhurbaşkanlığı için İmamoğlu’nun adaylığını mı istiyor, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının karşısında mı, bu iki akşamdan sonra Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’nın ortak adayı olma ihtimali düştü mü, Altılı Masa’nın ortak adayı doğal bir süreçle İmamoğlu mu oluyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşısında Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek istediği için mi İmamoğlu böyle bir ceza aldı, Akşener ve Kılıçdaroğlu üzerinden düşündüğümüzde Altılı Masa’nın bileşenleri arasındaki ilişkiler nasıl etkilenir?

Muhalefetin düğümü ortak aday

Seçim kampanyası sürecinde bu sorulara çeşitli cevaplar bulacağımız kesin ama şimdilik döndük dolaştık yine Altılı Masa’nın ortak adayı ile ilgili bir tartışmaya geldik. Ben tüm bu yaşananların ışığında şunu görüyorum: Kılıçdaroğlu eleştirilere rağmen hala adaylık iddiasından vazgeçmiş gibi görünmüyor. İmamoğlu’nun ise zaman zaman eleştirilen siyasal hamlelerine rağmen son zamanlardaki performansı ile elini güçlendirdiği çok net. Buna rağmen İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nu karşısına alarak cumhurbaşkanı adayı olabileceğine dair bir görüntü yok. Kılıçdaroğlu, kararın açıklanması sonrasında hızlı bir biçimde Türkiye’ye döndü tabii ama öylesi kritik bir günde Berlin’de olması ciddi eleştiriler aldı. Ortam Kılıçdaroğlu’nun aleyhinde olmasına rağmen İmamoğlu ilk gün konuşmasının başında Kılıçdaroğlu ile telefonda görüştüklerini ve ertesi gün hep birlikte olacaklarını vurgulayarak bir anlamda eleştirilerin önünü aldı. Seçim kampanyası sürecinde parti teşkilatına da ciddi bir biçimde ihtiyaç olduğu da düşünülürse bana göre İmamoğlu’nun adaylığı ve başarıya ulaşması ancak Kılıçdaroğlu’nun da onun arkasında olacağını göstermesi ile mümkün. Altılı Masa’dan ya da dışarıdan kim olacaksa muhalefetin ortak adayının masa ile uyumlu çalışması da başarının olmazsa olmaz şartı. Bu açıdan da bakıldığında, İmamoğlu hem “Altılı Masa’nın en çalışkan neferi” olacağını yinelemesi hem de liderleri bir araya getiren ev sahipliğiyle masa ile uyumlu bir biçimde çalışabileceğini gözler önüne serdi.

Altılı Masa liderlerinin bariz bir haksızlık içeren böylesi bir karara karşı hızlı bir biçimde inisiyatif alıp destek görüntüsü vermesi uzun zamandır kendilerinden birçok farklı olayda beklenen siyasal performansın umarız fragmanı olur. Tabii ki iki günde ortaya çıkan bu ivmenin ileriye taşınması ancak ivedilikle muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayının açıklanması ve güçlü bir siyasal kampanyaya başlanmasıyla mümkün.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.