Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gülçin Karabağ yazdı: CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı”sından ne anladık?

Cumhuriyet Halk Partisi “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlığındaki vizyon belgesini dün (3 Aralık) İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen geniş katılımlı bir toplantıyla kamuoyuna duyurdu. Toplantıdan Türkiye’nin sorunlarına dair kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan çözüm önerileri çıktı. Vizyon belgesinde küresel değerleri yakalama, teknoloji kullanımı ve yeşil dönüşüm vurguları, yüzü Batı’ya, bilimsel-akademik bilginin ışığına dönük, dışa açık, barışçıl bir biçimde dünyadaki gelişmeleri takip etme idealinde bir Türkiye resmi çiziyor.

Farklı alanlarda uzmanlarla çalışılarak oluşturulan belgede CHP’nin Türkiye’nin sorunlarına çözüm önerilerine dair vaatlerini görüyoruz.

CHP, ana muhalefet partisine ve Altılı Masa’nın kurucu aktörüne yaraşır dinamizmde politikalar üretemediği hususunda zaman zaman eleştiriler alıyor. Bu toplantının beklenen heyecanı yaratıp yaratmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz ayrıca toplantıdaki atmosfer ve belgenin Türkiye’nin sorunlarına ürettiği çözümler daha konuşulacak gibi duruyor.

Uzun zamandır siyasetin gündemi hangi konu ele alınırsa alınsın bir noktada muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayına çıkıyor. Kılıçdaroğlu da siyasal hamlelerine dair ağustos ayından beri aldığı eleştirilere rağmen hala muhalefetin olası adaylarından en dikkat çekeni. Bunlara rağmen en başta söyleyebilirim ki toplantının cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasının gölgesinde geçmediğine oldukça memnunum. Türkiye’nin sorunlarının ve bunların çözüm önerilerinin konuşulmasına ihtiyaç vardı ve bu toplantı da böylesi bir tartışma ortamına bir şekilde kapı aralanmasına vesile oldu.

Kılıçdaroğlu özellikle hitabet açısından genel performansından daha dinamik, heyecanlı bir konuşma yaptı. Konuşmasında tabii ki adaylığa göz kırpma olarak okunabilecek sözcükler, imalar, jest ve mimikler bulmak mümkündü ama merkezde kolektif bir çalışmanın ürünü olan vizyon belgesi vardı. Şu kısmı özellikle önemsiyorum. Geçtiğimiz aylarda açıklanan AKP vizyon belgesini hatırlayalım: Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık iki buçuk saatlik bir konuşmayla AKP’nin yeni yüzyıl vizyonunu açıklamıştı. Bunun karşısında Kılıçdaroğlu’nun kısa bir konuşma ile açılışı yapması, çalışmanın konusunda uzman isimlerle kolektif bir emeğin ürünü olarak ortaya çıktığını belirtmesi ve sahneyi bu isimlere bırakması oldukça kıymetliydi. Bu, Kılıçdaroğlu’nun “masa kurucu”, “birleştirici” rolünün de altını çizdi. Zaten Kılıçdaroğlu da konuşmasında açık bir biçimde görevinin “birleştirmek, sistemi kurmak, sistemi çalıştırmak” olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu konuşmasına toplantının çerçevesini çizen net bir cümleyle başladı: “Bu toplantının sonunda halkımızdan ne için oy istediğimizi öğreneceksiniz.”

Devamında da meselenin yalnızca “hükümeti devralmak” olmadığını vurgulayarak bir yeniden inşaya soyunma niyetleri olduğunun altını çizdi.

Bugün ülkenin kaderini değiştirme günüdür. Bunun için yönetim anlayışımızı kökten değiştirmeliyiz”

Türkiye’yi tek bir kişinin değil liyakata dayalı bir sistemin yöneteceğini belirten Kılıçdaroğlu’nun “Bireyler, yönetenler gelip gidecek ama ülke bir daha asla savrulmayacak. Bu benim, güzel ülkeme bırakacağım, en büyük ve en güzel mirasım olacak” sözleri siyaseten jübilesini cumhurbaşkanı olarak tamamlama ve ülkenin toparlanması sürecinde koordinasyonu sağlama isteğinin göstergesi gibiydi adeta.

Kapanış konuşması ise oldukça iddialıydı, salonda da büyük heyecan yarattı. Kılıçdaroğlu sunumlardan çıkan çözüm önerilerini vurucu bir biçimde özetledi.

Bu konuşmada Altılı Masa’ya da yer verdi. Önümüzdeki seçimde Altılı Masa’nın hem Meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacağını söyledi. CHP’ye ait bir etkinlikte muhalefet bloğuna yoğun bir vurgu yapmasını anlamlı buluyorum.

Şimdi geçelim Kılıçdaroğlu’nun açılış ve kapanış konuşmaları arasında yapılan sunumlara.

Şüphesiz sonuçta net sorunlara net çözüm yolları da bulduğumuz bir metin çıktı ortaya ama genel olarak baktığımızda fazla akademik, fazla teknik bilgilerle boğulmuş uzun bir sunumlar silsilesi izledik. Uzun zamandır beklenen ve Altılı Masa’nın tamamını temsil etmediği bilinse de muhalefetin bir anlamda kutup yıldızı olması gereken böylesi bir vizyon belgesinin daha az akademik, sorunlara daha net çözümleri toplumun geniş kesimlerinin anlayacağı bir biçimde, daha kısa ve öz bir biçimde aktarılmasını beklerdim. Toplantı bu anlamda benim beklentimi tam olarak karşılamadı. Uzun dakikalar boyunca amfide birer ders hissi veren sunumların ilgiyi uyanık tutmasının oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Bilimsel bilginin rehber edilmesi bence çok kıymetli. Türkiye’nin hiç şüphesiz yıpratılmış, liyakat esasları hiçe sayılarak uzun yıllardır yönetilen kurumlarının toparlanması, gerçekten işinde uzman ve kamu yararı için çalışabilecek uzmanlarla donatılması olası bir iktidar değişikliğinde oldukça elzem. Bunun yanı sıra siyaset yapmanın bir mühendisin bina yapması gibi sorunlara teknik çözümlerin üretildiği bir nitelikte olmadığının bilinmesi ve buna göre adımlar atılması gerekiyor. CHP toplumun ihtiyaçlarını bilerek, topluma ulaşmanın dilini, yolunu yordamını kurabilmeli. Dolayısıyla CHP gerekli ama henüz yeterli olmayan bir adım attı diyebilirim.

Tam bu noktada CHP Yoksulluk ve Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo’nun ve CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke’nin konuşmalarına dikkat çekmek isterim. Hem içerikleri, hem hitabetleri açısından bende ve gördüğüm kadarıyla salonda en çok etki yaratan konuşmalardı. Bu konuşmalardaki vurguların bu kadar etki yaratmasının Türkiye’nin sorunlarına beklenen çözüm önerileri ile parmak basmalarından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

Hacer Foggo

“CHP iktidarında hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek”

Hacer Foggo aile destek programıyla, sosyal yardımların farklı yoksulluk tanımlarına göre tek bir merkezden yapılacağını anlattı. Özellikle çocukların yeterli beslenemediğinden ve kadın yoksulluğundan bahsetti. Çalışmalarını uzun zamandır takip ettiğim Hacer Foggo’nun bu ekipte olması umut verici. Foggo’nun sahadan edindiği deneyim, sürekli insanlarla temas halinde olması, onun yakıcı sorunlara aciliyetli çözümler üretmesindeki başarısının kaynağı. Bu yol, yöntem hem CHP’ye hem de muhalefetin tamamına örnek teşkil etmeli.

Selin Sayek Böke

“Rantın, yolsuzluğun dönemi bitiyor. Halkın zamanı başlıyor”

Selin Sayek Böke’nin konuşmasındaki en dikkat çekici yer ise tüm bu planların hangi kaynakla yapılacağını vurguladığı kısımdı: “Kamu kaynaklarını kamu yararı için kullanacağız.” Türkiye’de bölüşüm adaletsizliğine ve sınıflar arasındaki uçuruma deva olmasını dilediğim bir adım olarak görüyorum bu vurguyu.

Özetlemem gerekirse, başa Kılıçdaroğlu’nun sorusuna dönelim: “Bu halk neden CHP’ye oy versin?” Bu sorunun cevabını oluşturacak Türkiye’nin sorunlarına kapsamlı çözüm önerileri olan bir metin ortaya çıktı. Seçim aritmetiğine ve CHP’nin oy potansiyeline göre, CHP’nin tek başına iktidar olması mümkün değil. Dolayısıyla Altılı Masa’nın da ortak bir ekonomi-politika programıyla olası bir iktidar değişikliğinde sorunlara nasıl çözümler sunacağını bir an önce anlatması ve tabii ki buna ek olarak da bu politikaların yürütülmesini sağlayacak ortak adayın bir an önce açıklanması gerekiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.